1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. 4 MİLYAR DOLARLIK BORÇ
4 MİLYAR DOLARLIK BORÇ

4 MİLYAR DOLARLIK BORÇ

Ekonomistlere göre, Türkiye’nin KKTC’ye aktardığı kaynaklar KKTC’nin dış borcuna ekleniyor

A+A-

Türkiye ile KKTC arasında imzalanan protokoller gereği Türkiye’den ülkemize “hibe” adı altında yapılan yardımların ülkemizin dış borcuna eklendiği ve bugüne kadar bu paranın 4 milyar Amerikan Doları’na yaklaştığı belirtildi. 

Ekonomistler ve akademisyenler, ülkemizin ekonomisinin çökmüş, suni bir yapıda olduğunu ve Yunanistan ve Kıbrıs Rum ekonomisinden daha kötü bir durumda olduğunun altını çizdi.

Bir ekonomist ise Türkiye’nin yaptığı yardımların KKTC’nin bir devlet olarak kabul edilmesi durumunda paranın geri iadesinin şart olduğuna dikkat çekti. Aynı ekonomist, adada bir anlaşma olması durumunda Türkiye’den verilen “hibe”lerin masada Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlardan isteneceğini iddia etti. 

Türkiye’nin ayrıca ülkemizin cari bütçe açığını kapatmak için kredi verdiğini de ifade eden ekonomistler, kredi hiçbir zaman geri ödenmediği için KKTC’nin dış borcunun 2012 sonu itibarı ile 3 milyar 200 milyon Dolar’a ulaştığını belirtti.

Borçlar masada talep edilecek

Akademisyen Assist. Prof. Dr. Zeki Beşiktepeli, TC ile KKTC arasındaki protokollerle ülkemize yapılan yardımın dış borca eklenmesinin ileride bir anlaşma olması halinde bu paraların geri istenebileceğini söyledi.

Beşiktepeli, Türkiye tarafından bugüne kadar “hibe” adı altında verilen paraların ileride “masraf” adı altında masaya getirilip Kıbrıs Türkü ve Kıbrıs Rumlarından talep edileceğini ve bunun bir pazarlık konusu olacağını belirtti. 

Beşiktepeli, “Çözüm sonrası bu konu pazarlık konusu olarak masada talep edilecektir. Bu borç torunlarımıza kadar gidecek. Amaç, Kıbrıs konusunda çözüme kadar gidecek yolda Türkiye’nin bugünkü var olan anlaşmaların dışına çıktığı pozisyondan, yani haksız pozisyonla geri iadelerle bu toplum bunları ödemekle yükümlü olduğu imajı yaratılmaya çalışılıyor” dedi.

TC’nin uluslar arası alanda tazminat, takas ve iadeleri kabul ettiğini söylediğini anlatan Beşiktepeli, “Birinci yöntemi bu şekli ile olacak, ikincisi ise suyu getirmek. Üçüncü ise gazdan gelecek kâr ile ondan da pay alarak bütün tazminat ve sorunların çözümünü bu şekilde planlamaktadırlar. Bunu masada tartışarak çözeceklerdir” dedi.

Beşiktepeli, TC’den “hibe” adı altında aldığımız “borçların” hepsinin çözümde tazminat olarak kullanılacak argümanlar olacağını kaydetti.
Dünya Bankası IMF’nin ülkelere parayı şartlı verdiğini söyleyen Beşiktepeli, IMF’nin şartının, verdiği krediyi o amaç doğrultusunda kullanılması olduğunu, bunun dışına çıkılamayacağını kaydetti.

Toplam borcumuz 9 milyar 800 milyon TL oldu

Ekonomist Mustafa Besim, bugüne kadar Türkiye’den alınan tüm kredilerin dış borca işlendiğini ifade ederek, 1970’li yıllardan beridir bütçemize yardım kalemi altında destek verildiğini söyledi.

Türkiye’nin ayrıca ülkemizin cari bütçe açığını kapatmak için kredi verdiğini de kaydeden Besim, kredi hiçbir zaman geri ödenmediği için KKTC’nin dış borcunun 2012 sonu itibarı ile 3 milyar 200 milyon Dolar’a ulaştığını belirtti.

Son yıllarda protokolle birlikte Türkiye’nin cari bütçe açığımızı kapatmak için kredi vermeyi azalttığına dikkat çeken Besim, “Ben size sadece alt yapı için yardım yapıyorum. Kendi cari bütçenizi karşılayabilecek gelir kaynaklarını kendiniz yaratın” anlayışı ile bu uygulamaya gittiğini ifade etti.

Bunun daha kötü bir şey yarattığını, hükümetin azalan dış borçlanmayı iç piyasadan almaya başladığını kaydeden Besim, iç piyasadan alınmasından dolayı son iki üç yıldır iç borcun da arttığını ve bunun da geriye ödenemediğini söyledi.

Ülkemizin iç borcunun bugün 4 milyar 167 milyon TL olduğunu ifade eden Besim, “Bizim borcumuz Türkiye’ye her zaman oldu ancak bu borcumuzu hiç geri ödemedik. Ödemediğimiz için bu borç birikti. İç borç da mali disiplin sağlanamadığı için sürekli artmıştır. Toplam borç 9 milyar 800 milyon TL’ye ulaştı. Bu ülke milli gelirinin yüzde 145’i kadardır” dedi.

Her ülkenin borcu olabildiğine işaret eden Besim, ancak ülkemizin borcunun çok yüksek oranlara geldiğini belirterek şöyle devam etti:

“Bizim avantajımız Türkiye bize bu borcu geri çağırmıyor. Bize bu protokollerle bazı yaptırımlar yapmaya çalışıyor ancak bir çoğu bizim ekonomimize uymuyor. Önemli olan doğru argümanları anlatabilmektir.

Güçlü bir kadro ve program yoksa o da kendi argümanlarını ortaya koyar. 2012 sonu eski Maliye Bakanı Ersin Tatar bütçe açığının 40-60 milyon olduğunu söylemişti. Faiz ödenmediği için böyle idi. 

Borcumuzu azaltmamız için gelirimizi giderimiz kadar azaltmamız gerekir veya giderleri kısıp gelirleri artırmak lazımdır. Ancak, o zaman borcumuzu ödeyebiliriz.”
Devletin kamu bankalarından borç aldığına dikkat çeken Besim, bankalara borç geri ödenmediği için bankaların nakde ihtiyaç duyduğunu ifade ederek, “Nakiti bulmak için mevduata yüksek faiz uygular. Kredi faizleri de yüksek oluyor. Kamunun bankalara borcu olmasının bir sonucu ekonomide kredi faizlerinin yüksek olmasına nenden olur. Bu da iş insanları ve kredi alanlar için çok yüksektir” dedi.

“Devlet isek aldığımız krediyi geri vermemiz gerekir”

Ekonomist Doç Dr. Okan Veli Şafaklı, Türkiye’nin KKTC ile yaptığı protokollerde maddi kaynağın geri ödenmesinin hükümet olmanın gereğini yansıttığına işaret etti.

Şafaklı, “Eğer biz devletsek ve ayrı bir Cumhuriyet isek bunun istenebilmesini de normal karşılamamız” dedi.

Ülkemizdeki ekonomik yapının teknik olarak Yunanistan’dan daha kötü olduğuna dikkat çeken Şafaklı, bugüne kadar Türkiye’nin KKTC’ye verdiği katkıları geriye verecek bir görüntü olmadığını söyledi. Bu katkıların teknik olarak protokollere girdiğini ve ülkemizin Gayri Sarfı Milli Hasılat’ın yüzde 120’sini oluşturduğuna göre teknik olarak Yunanistan’dan daha kötü bir yapıda olduğumuzu gösterdiğini belirtti.

Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı maddi katkının talebini istemediği için suni olarak nefes alan bir ülke konumunda olduğumuzu dile getiren Şafaklı, ekonomik protokollerin uygulanması ile kemer sıkma politikalarının gereğinin burada gözüktüğünü söyledi.

Şimdiki hükümet doğru yapıyor

Açıkları karşılamak için gelirleri artırıp giderlerin azaltılması gerektiğini anlatan Şafaklı, bugün yapılacak en iyi şeyin, şu anki hükümetin ortaya koyduğu gibi kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasının şart olduğunu belirtti.

Şu anki gelir mükellefleri üzerinden verginin alınmasının devam edilmesi durumunda gelir dağılımının bozulacağını ve orta direğin daha da zora sokulacağını kaydeden Şafaklı, şöyle devam etti:

“Yöntemin değişmesi gerekir. Kayıt dışı kurumları kayıt altına alıp gerçek kazançlarını rapor edecekleri bir muhasebe sistemi ve e- devlet gibi yapılarla kayıt dışı ekonomiyi önleyici yapının gelmesi şarttır. Ticaret Odası’nın yaptığı araştırmada kayıt dışılığın yüzde 40 olduğu belirtildi. Türkiye’nin bize yaptığı katkı bütçemizin yüzde 30 ile 40’ı arasındadır”.

Ülkenin ekonomik yapısı iflas durumundadır

Hükümetlerin gelirleri artırırken vergi adaletine dönük işlemlerin yapılmaması durumunda dar gelirliliğin ve gelir dağılımının bozulacağına dikkat çeken Şafaklı, esas sıkıntının sağlam bir denetimin yapılmaması olduğunu söyledi ve şu anki durumun da bu olduğunu söyledi.

Türkiye’nin anavatan olması gereği “hibe” adı altında bir yardım yaparken bunu kayda düştüğüne dikkat çeken Şafaklı, “Yardımlara bakıldığı zaman bütçe açığı dünyada iflas etmiş ülkeler gibi yüzde 10- 15’ine kadar yükselebiliyor. Türkiye her ay yardım yapar gibi düşünülmememsi gerekir, o da bir kredidir” dedi.

Oyun bozuldu

Teknik olarak ülkenin iflas durumunda olduğunu ve “Türkiye’nin kucağında giden suni bir yapı” olduğunu söyleyen Şafaklı, KKTC’nin Rum kesiminden de daha kötü bir durumda olduğunu kaydetti.

Şafaklı, “Eskisi gibi vatan millet Sakarya diyerek Türkiye’den para alıp dağıtma bitmiştir. Şimdiki bir partinin propagandasında yer aldığı gibi ‘oyun bozuldu’” dedi

Borçlar yüzünde protokollerle iç işlerine müdahale yapılıyor

Ekonomist Doç Dr. Erdal Güryay, Türkiye’nin KKTC’ye verdiği borcun çok yüksek olduğuna işaret ederek TC’nin ülkemize verdiği paranın “hibe” ve “krediler” olmak üzere iki gruba ayrıldığını söyledi.

KKTC’nin dış borcunun 3 milyar, iç borcun ise 1 milyar 500 bin Dolar olduğunu anlatan Güryay, ikisinin toplamının 4 milyarın üzerinde olduğunu belirtti. İç ve dış borcun ülkemize göre çok büyük bir rakam olduğuna işaret eden Güryay, KKTC’nin durumunun Yunanistan, İspanya ve Portekiz’e çok yaklaştığını bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu kaydetti. 

Paranın tek yerden alınmasının bu yerin size bir çok şeyi empoze edebileceği tehlikesine de dikkat çeken Güryay, “Bu böyle oluyor ve protokollerle sizin iç işlerinize müdahale ederek sizin kendi kendinizi yönetmenize izin verilmiyor. Bir vesayet rejimi ortaya çıkıyor. Bu da borcun yarattığı bir sorundur. ‘Sen bunu özelleştireceksin. Özelleştirirken de benim sermayeme vereceksin’ deniyor” ifadelerini kullandı.

Kayıt dışı önlenirse para aktarımı duracak

Borçlara faizin işletilmediğine değinen Güryay, faizin işlemesi durumunda borçların kat ve kat artacağını söyledi. Ülkede çok ciddi bir kayıt dışılığın olduğuna işaret eden Güryay, şöyle devam etti:

“Kayıt dışılık kayıt içine alınırsa, bütçemize Türkiye’den gelen hibe ve kredilere hiç gerek kalmayacak. Ancak, o zaman bütçemizi düzeltirsek iyi maaş verip devlet yatırıma para ayırır. Ancak, böyle giderse Türkiye’den gelecek paraya hep muhtaç olacağız ve bu da orada birikecek. Günün birinde Türkiye ‘Bana bu kadar borcunuz var diyebilir. Ancak, diyecek mi bilmiyorum.”

Kamu kurumlarımız zarar görüyor

İç borçta üç tane kalem olan Vakıflar Bankası, Kooperatif Merkez Bankası ve İhtiyat Sandığı’nın önemine işarete eden Güryay, “Kooperatif’ten verilen kredilerin yüzde 50’si kamu kullanıldı. O krediler geri ödenmiyor. Son yıllarda TC fon yaratarak azar azar oradan ödüyor. Ayni şey Vakıflar Bankası için de geçerlidir. Son yıllarda İhtiyat Sandığı’nın tüm fonlarını bankalara teminat gösterip borç aldılar. Burada da sorun vardır. Bu borçlar sadece borç olarak sorun değil bir çok kuruma zarar verecek bir duruma ulaştı” şeklinde konuştu.

Güryay, kamu maliyesinde çok ciddi bir planlama gerektiğini, ayrıca ülkedeki kayıt dışılığı kayıt altına alma konusunda çok ciddi olunması gerektiğini belirterek, bunların yapılmaması durumunda Kıbrıslı Türklerin ne devlet idare edebileceğini, ne de bu ülkenin öznesi olabileceğini böylelikle Türkiye’den gelen talimatları uygulamak zorunda kalacağını söyledi.

(kıbrıs)

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.