1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. AB'YE REST ÇEKİLMELİ
AB'YE REST ÇEKİLMELİ

AB'YE REST ÇEKİLMELİ

AB’ye rest çekmeli

A+A-

Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk, Kıbrıs sorununun çözümüne destek verdiğini, ancak Avrupa Birliği’nin sürekli şımarttığı Rumların tutumu nedeniyle bunun ikinci kez olumsuz sonuçlanabileceğini söyledi.

   Diyalog’un ‘Pazar Konuğu’ olan Besim Tibuk, 2004 referandumunda Annan Planı’nı reddeden Rumların, mükafatlandırılarak AB’ye alındığını ve hala ambargo altında tutulan Kuzey Kıbrıs’ın buna gerekli tepkiyi göstermediğini belirtti. Tibuk “gerekirse AB’ye rest çekilmeli, hatta tazminat talep edilmelidir” dedi.

  ABD’nin, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda çaba harcadığını, İngiltere dışındaki diğer AB ülkelerinin ise Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgilenmediklerini, özellikle Almanya ve Fransa’nın çözümsüzlükten fayda umduğunu vurgulayan Tibuk “Onlar Türkiye’nin AB üyeliği önüne engel koyabilmek için Kıbrıs’ın çözümsüzlüğünden yanadırlar” dedi.

   Tibuk sorularımızı şöyle yanıtladı:

 

Çözüm bizim için de karlı

 

   Soru:Kıbrıs sorunun çözümü konusuna önemli gelişmeler yaşanıyor. Sizce bu çözümünün zamanı geldi mi?

   Besim Tibuk: Kıbrıs konusunda gelişmeler var. Birçok taraf artık bu sorunun çözülmesi gerektiğini düşünüyor. Tabi dünyaya baktığınız zaman Kıbrıs’taki sorunu çözmek çok kolay. Yani bu sorun çözülmezse hiçbir şey çözülmez. Çünkü; Kıbrıs adası iki taraf için de yeterince büyük. Yani güney bu haliyle Rumlar için çok büyük, kuzey, Türkler için çok büyük. Tabi Güney-Kuzey arasında büyük pazarlıklar olacak, herkes avantaj elde etmek isteyecek ama sonuçta bu çözümün herkese faydası var. Sokaktaki vatandaştan, memurundan, büyük işadamına kadar. En çok avantajı sağlayacak olan kuzeyde ve güneyde büyük yatırımları olan kişilerdir, firmalardır.

   Bizim zaten Kıbrıs’ta yatırıma karar vermemizin sebebi  de 1996’da Kıbrıs’ta bir çözüm ümidinin belirmesiyle birlikte olmuştur. 1996 yılının Şubat ayında Washington’da beni bir kahvaltıya davet etmişlerdi. Kardak krizi vardı, neredeyse Türkiye ile Yunanistan bir kayalık için birbirlerine girecekti. Amerika iki tarafa da baskı yapıp bunu söndürdü. Hatırlayacaksınız, Tansu Çiller döneminde. O görüşmede, Clinton çok ciddi bir şekilde Richard Holbrooke’u buraya (Kıbrıs’a) tam yetkili görüşmeci olarak atadığını ve artık bu işten bıktıklarını, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar ve Kıbrıs sorununda bıkkınlık geldiğini söylemişti. Ben de kendilerine, ‘haklı olduklarını ama bunun için gizli diplomasinin faydalı olacağını’ söylemiştim.

  

Net Holding’in yatırılmarı başladı

   Soru: Yani siz bu görüşmeden etkilenerek mi adaya yatırım yaptınız?.

   Besim Tibuk: Piskolojik etkisiyle biz Net Holding olarak 1996’da buraya yatırım yapmaya başladık. Tabi sonra bundan bir şey çıkmadı ama yatırımlarımızı devam ettirdik. Ondan sonraki Annan Planı’nın gelişimini herkes biliyor, orda da çok ümitlendik. Fakat bildiğiniz gibi o planda da  Türk tarafı tam manası ile bir üçkağıda getirildi. Herkes Türk tarafının ‘hayır’ demesini beklerken Rum tarafı ‘hayır’ dedi. ‘Hayır’ demesine rağmen Avrupa Birliği’ne (AB) girdi ve Türk tarafına yönelik izolasyonlar devam etti. 10 sene oldu. 10 sene Türk tarafı hapishane hayatı gibi yaşamaya devam etti. Birçok bedel ödedi ama Rum tarafı AB’den devamlı yardım aldı.

   Üstelik komik bir şeydir, Güney’e giden paraların bir kısmı da Türkiye’nin paralarıdır, çünkü Türkiye ile AB arasında dış ticarette daima bizim aleyhimeze bir rakam vardır. 10 milyar dolar civarında bizim aleyhimize. Yani biz her sene 10 milyar dolar AB’nin cebine para koyuyoruz. 1995’te Gümrük Birliği’ni yaparken AB’den hiç bir taviz almadık. İki taraf gümrükleri sıfırladı.

 

Kıbrıs’a gümrüksüz mal giremiyor

 

   Soru: Türkiye Gümrük Birliği’nde olduğu için kuzeye gümrüksüz mal satamıyor, buna ne dersiniz?

   Besim Tibuk: Tabi bir başka komik durum da Kuzey Kıbrıs’ın AB’ye kabul edilmediği dikkate alınarak, Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a gümrüksüz mal yollayamıyor. Kuzey Kıbrıs da tek ihracaat yapabildiği Türkiye’ye yine gümrüklü mal yollayabiliyor. Nereden bakarsanız bakın bu bir kepazelik.

   Soru: Güneydeki ekonomik kriz için ne düşünüyorsunuz?

   Yanıt: Son yıllarda Güney Kıbrıs büyük bir bunalım geçirdi. Talihin cilvesi, kaderin cilvesi diyelim, anavatanları, yani Yunanistan, Güney Kıbrıs’ı batırdı. Yunan tahvillerine yatırım yaptılar ve kaybettiler. Ayrıca güneydeki bankalar 4.5 milyar Euro kadar Yunanlı işadamlarına kredi açtılar, o da battı. Yani Güney’deki finansal kriz ve batmanın sorumlusu onların anavatanı olan Yunanistan’dır.

   Şimdi Türkiye’ye gelince, Kuzey Kıbrıs’ın anavatanı da buraya devamlı altyapı desteği yaptı, hibe olarak devamlı para verdi, hatta bankalar krizinde Türkiye hem bütün parayı ödedi, hem kooperatiflerin açıklarını da kapattı. Yani bir yerde güneyi  kendi anavatanı batırdı, kuzeyi ise Türkiye ayakta tuttu ve tutumaya devam ediyor. Bu da olumlu bir politika. Bunu tenkit olsun diye söylemiyorum, bir tespit olarak söylüyorum.

 

Ortalığı ayağa kaldırmalıydık

 

   Soru: Rum tarafı Annan Planı’na ‘hayır’ dediği halde AB üyesi oldu ama hala suçlanan taraf Türkiye. Buna ne dersiniz?.

   Besim Tibuk: Çok doğru. Kendimi Kıbrıs vatandaşı olarak hissediyorum ve Kuzey Kıbrıs’taki bütün politikacıları, gazetecileri  biraz tenkit etmek istiyorum. Çünkü 2004’te biz ‘evet’, Rumlar ‘hayır’ dedikten sonra ortalığı ayağa kaldırmamız gerekirdi. Biz ise 2004’ten sonra Annan Planı’nı ağzımıza bile almadık. Ve Kıbrıs konusunda konuşan Avrupalılar hiç Annan Planı’ndan bahsetmiyorlar. Bahsettikleri şeyler; işte, ‘Türkiye Kuzey’i işgal etti, görüşme yapalım, Kıbrıs Cumhuriyeti tekrar kurulsun’. Sanki Türkiye durup dururken burayı işgal etti. Bu haksızlığa insanlar bağırır, tepki gösterir. Ama burada çok cılız bir tepki oldu. Hala ‘Türkiye burayı işgal etti’ gibi saçma sapan laflar eden bir kısım Kıbrıslı da var.

 

Dava açmalıydık

 

   Soru:Yani, AB’ye karşı ve Rumların reddetmesine karşı daha etkil bir polika izlenmeliydi...

   Besim Tibuk: Daha etkili bir politika izlemeli ve hatta bütün izolasyondan dolayı Avrupa’yı ve Rumlar’ı sorumlu tutup, gerekirse dava açmalıydık. Yani böyle bir rezalet olamaz. Şöyle bir hatırlatma yapayım; zannediyorum anlaşma Şubat ayında son halini aldı, imzalandı. 24 Nisan’da referanduma çıktı. Peki referanduma giderken güneydeki polilitkacılar aleyhte oy kullanılanılması için propaganda yaptılar. AB’dekiler bunu fark etmediler mi?

   Güney’dekiler ‘hayır’ oyu verecekler diye, ara karar alabilirlerdi, Güney’e diyebilirlerdi ki; ‘hayır oyu verirseniz siz de giremezsiniz, Türk tarafı da AB’ye giremez’. Böyle bir şey yapmadılar ve 24’ündeki referandumda hiç bir şey olmamış gibi, 6 gün sonra, 1 Mayıs’ta tam üye olarak Rum tarafını kabul ettiler.  Üstelik AB utanmadan kuzeyi de ‘işgal edilmiş bölge, o da kısmen AB’ye girdi, bizim toprağımız’ gibi saçmalıklar yaptı.

   Ben zaten İngiltere dışında Avrupa liderliğini çok yetersiz görüyorum. Vizyonu olmayan insanlar. Geçen yüzyılda Avrupa’yı dünya savaşından Amerika kurtarmıştır. İkinci dünya savaşı sonrasında da Avrupa sefil durumdayken Marshal Planı ile ekonomik olarak destek olmuştur ama Avrupalıların kendi başlarına hareket kabiliyeti olmadığı gibi vizyonları da yoktur. Bunun en yakın örneği Bosna’dır. Bosna’da 3 sene Bosnalılar öldürülürken Avrupa kılını kıpırdartmamıştır. Orasını da Amerika kurtarmıştır Ama hayret edilecek bir şekilde bir şey söyleyeyim; Kuzey Kıbrıs’ta bir Avrupa Birliği hayranlığı ve gizli bir Amerikan düşmanlığı vardır.

Çözüm bizi uçurur

 

   Soru: Çözümün yatırımları olan sizin gibi kuruluşlara da yarar sağlayacağını söylüyorsunuz. Bu nasıl olacak?

   Besim Tibuk: Üzülerek söylüyorum ki ben bu anlaşmanın pek olacağını zannetmiyorum. Bizim için, Net Holding için burada bir anlaşma bizi uçuruz, varlığımızı üçe katlar, gelirlerimizi artırız. Bütün bunların bilincindeyim, anlaşma olmasını da istiyorum.

   Elimizde ne varsa katkı koymayı da isterim ama AB’nin şimdiki tutumuna baktığım zaman aynı negatifliği görüyorum. Dikkat edin son günlerde AB’deki bütün demeçlere, Rumları şımartacak, onlara ‘biz senin arkandayız’ diyecek, işte Türklere belli bir direktifler, yok ‘işgal kalksın’, yok bilmem ‘limanlar Kıbrıs gemilerine açılsın’, yok bilmen ne gibi böyle saçma sapan şeyleri uluorta söyleyerek Rum tarafını şımartıyorlar. Böyle şımarmış bir Rum tarafı  anlaşmada muhakkak pürüz çıkaracaktır Türk tarafına.   

   Zaten Fransa ile Almanya Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyor. Kıbrıs’taki sorunun devam etmesi işlerine geliyor. Bunlar Rumları öyle destekleyecekler ki Rumlar bizim kabul  edemeyeceğimiz tekliflerle gelecek.

 

Fransız ve Rus elçilere cevap verilmeliydi

 

   Soru: Özetle AB’nin, Rum tarafını şımartmamasını istiyorsunuz?

   Besim Tibuk: Şimdi size örnekler vereyim; bundan birbuçuk iki ay önce Güney’deki Fransız Büyükelçisi, gazetelerden birine uzun bir röportaj verdi. O röportajda söylenen laflar, yenilir, yutulur gibi değil; Türk tarafı işgal etmiş, şöyle yapmalı, çekilmeli. Bu adamı kenara çekip soracaksınız, ‘oğlum sen nereden geldin?’ Yani, sen Kıbrıs’a büyükelçi oldun öğrenmedin mi, Kıbrıs nasıl kuruldu? Kıbrıs’ın kuruluş anayasası ne, ondan sonra Kıbrıs’ta neler oldu. 1974’teki darbede Samson burayı resmen Yunanistan’a  ‘bağlandı’ demedi mi. Türkiye durup dururken mi buraya geldi. Bir de Büyükelçi uluslararası hukuktan basediyor.  Uluslararası hukuk diye bizim bildiğimiz medeni hukuk, ceza hukuku gibi kitap yoktur. Anlaşmalardır, uluslararası hukuk. Yani adam, ‘uluslararası hukuka göre suçlu, Türkiye işgalci’ diyor.

   Bir kere Türkiye buraya, uluslararası hukuka göre gelmiştir. İşte üç gün önce de Güney’deki Rus Büyükelçisi Kırım’ı örnek gösterip saçmasapan bir demeç vermiştir; ‘Kırım’ın Rusya’ya bağlanması normaldir, ama Türklerin Kuzey’de olması işgaldir’.

   Ben, Kuzey Kıbrıs’taki yetkililerin tepkisizliğine sinirleniyorum. Böyle bir tepkisizlizlik olmaz. Kuzey Kıbrıs’takiler, bu tür kouşma yapanlara ‘ben seni istenmeyen adam ilan ediyorum’demeli. Fransız elçisine, Rus elçisine ‘görmek istemiyorum seni’ diyecek ve açık açık AB’yi suçlayacak.

   Bakın Rumlar Downer’i suçlaya suçlaya istifa ettirdiler. Downer Türk lehine mi görüşüyordu? Hayır! Olayları bilen orta yollu politikacıydı. Ama ne yaptılar, Downer’in burnundan getirdiler. Adama görüşmeciliği bıraktılar.

 

Ambargonun anlamı ne?

 

   Soru: Yani, Kuzey Kıbrıs’ta daha etkili bir dış politika izlenmesi gerekiyor...

   Besim Tibuk: Bir kere Kuzey Kıbrıs, AB’ye; ‘Ben seni anlaşma olana kadar istemiyorum, anlaşmazlığın sebebi sensin. 10 senedir izolasyonu senin yüzünden çekiyorum, suçlu sensin’ diyecek. Bakın net söylüyorum, Kuzey Kıbrıs’ın 10 senedir, ondan evvelkini söylemiyorum, izolasyon altında kalmasının tek sebebi AB’dir. Ve bunun için de bize AB  tazminat ödemelidir. Bunu sert bir şekilde her ortamda söylemek lazım. Bunların davranışları böyle barışa giden yolda mide bulandırıcıdır.

   Mesela bir örnek vereyim. Biz hala Avrupa ile doğrudan ticaret yapamıyoruz. Zaten Kuzey Kıbrıs ne satıyor. Doğrudan ticaret yapsak ne satacağız? Yılda 50-60 milyon dolarlık patates, hellim, narenciye mi satacağız?

   Ama buna mani oluyorlar. 10 senedir böyle bir terbiyesizlik olur mu?

   Bunlara ihtiyacımız yok kardeşim, yani Kuzey Kıbrıs diyecek ki; ben AB’den memur şahısları içeriye sokmuyorum. Bitti. ‘Siz bana düşmansınız. Benim 10 senelik izolasyonumda sen rol oynuyorsun. Şimdi de Rumları teşvik edip işi zora sokuyorsun’.

 

Rumlar yine sırt dönecek

 

   Soru: Kıbrıs’ta ideal bir çözüm nasıl olmalı?

   Besim Tibuk: Bizim istediğimiz bir federasyon. Türk tarafı emniyet içinde yaşasın, bir daha Rumların boyunduruğu altına girmesin. Dış işlerinde bağımsız Kıbrıs devleti olsun ama iç işlerinde bağımsız iki tane devlet olsun istyoruz. Bunun dünyada binlerce örneği var.

   Ama iki devlet olursa ileride ayrılır diyorlar. Bakın Çekoslovakya ayrıldı, İskoçya ayrılmak için oylama yapıyor. Dünya mı yıkılıyor. Kosova bağımsızlığına kavuştu. Yani buradaki Kıbrıslı Türklerin bu hakkı yok mu? Nerden bakarsanız bakın, ben Avrupalıları Kıbrıs sorununda en büyük engel olarak görüyorum. Gönlüm barışı istiyor. Barışta herkes kazanacak.

Diyalog

 

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.