Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz yatakları, bir kez daha Rum ve Türk tarafları karşı karşıya getirdi

Rumlara ait Saipem 12000 adlı petrol platformu, Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz yatağına giriş yaparken, Türkiye de bölgeye Barbaros sismik araştırma gemisini gönderiyor.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Saipem 12000 petrol platformunu Kalipso doğalgaz yatağına taşıdığını bildiriyor. Saipem 12000 platformu, Kalipso'ya vardı.

Güney Kıbrıs'ın tek taraflı ilan ettiği 'münhasır ekonomik bölge'de yer alan doğalgaz yatağındaki gelişmeler üzerine Türkiye de harekete geçti. Türkiye'ye ait sismik araştırma gemisi Barbados da bölgeye doğru yola çıktı.

Güney Kıbrıs hükümetinin sözcüsü de Ankara'yı tehdit eden açıklamalar yaptı. Sözcü, 'İlerleyen zamanlarda bölgenin en önemli enerji tedarikçisi olmak için kararlıyız ve bu hedefimize ulaşmak için gerekli olan her şey yapılacaktır' dedi.
KKTC, Kıbrıs açıklarındaki rezervlerden çıkarılacak doğalgazdan pay istiyor.

Doğu Akdeniz’de doğalgaz yatağı tesbit edilmiş üç ana bölge bulunuyor. Kıbrıs’ın güneyindeki Laviathan, Kıbrıs, Lübnan ve İsrail arasındaki Tamar-Dalit ve Gazze açıklarındaki Mari B Field bölgeleri.

Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz yataklarının bulunduğu bölgeleri, komşu ülkelerle anlaşmalar imzalayarak paylaşma girişiminde bulundu. 2003’te Mısır ile, 2007 de Lübnan ile ve en son 2010 yılında İsrail ile anlaşmalar imzalandı.

Türkiye ise bu anlaşmalarla belirlenen sınırları tanımıyor. Rum Kesimi’nin kendi münhasır bölge sınırı olarak belirlediği alan, Türk tarafının kıta sahanlığı ile kesişiyor.
DIŞİŞLERİN’DEN AÇIKLAMA: GEREKEN TEDBİR ALINIR

Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıslı Rumların Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürmesinin, değişmeyen zihniyetlerinin ve siyasi ortaklık temelinde bir çözümün mümkün olamayacağının bir göstergesi olduğuna işaret ederek, iki devletli bir çözüm müzakeresinin bir tercih olarak gündeme gelebileceğini açıkladı.

Dışişleri Bakanlığı’ndan dgün yapılan yazılı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, adanın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını gözardı ederek, bugüne kadar yapılan tüm uyarılara rağmen Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetlerine devam etmesinin hayretle izlendiği belirtildi.

“Bu bağlamda, yeni sondaj faaliyetlerine başlanmış olması, bu gayrimeşru adımların son örneğini teşkil etmekte ve geçmişte yapılan hataların tekerrür ettiğini gözler önüne sermektedir” ifadesinin kullanıldığı açıklamada, sözkonusu tek yanlı adımların, Rum tarafının kendini Ada’nın tek ve meşru sahibi olarak gördüğünü gösterdiği kaydedildi.

Açıklamada, “Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde ortaklaşa hareket etmeyi tasavvur dahi etmediğini bir kez daha en açık bir şekilde göstermiştir. Esasen geçtiğimiz Temmuz ayında Kıbrıs Türk tarafının tüm iyi niyetli gayretlerine rağmen Kıbrıs Konferansı’nın sonuçsuz kalmasının temel nedeni de Rum tarafının bu anlayışı olmuştur” denildi.

Dışişleri Bakanlığı açıklaması, şöyle devam etti:

“Bu talihsiz gelişme vesilesiyle, Ada’nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk Halkı’nın, Ada’nın deniz yetki alanlarında bulunan doğal kaynaklarında eşit ve meşru hakları bulunduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Zira Kıbrıs Türk tarafının, hidrokarbon kaynaklarının araştırılması, çıkarılması ve işletilmesine ilişkin tüm kararların alınmasında eşit söz sahibi olması gerekmektedir. Bu nedenle, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafını yok sayarak attığı adımların hiçbiri kabul edilemezdir.

Geçmişte de defaten önerilmiş olduğu gibi, Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün tesisine dek, Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin faaliyetlerin dondurulması veya taraflar arasında belirlenecek işbirliği çerçevesinde yürütülmesi bu aşamada izlenecek en doğru yoldur. Ancak, bu yaklaşıma riayet edilmediği takdirde, Kıbrıs Türk tarafının Anavatan ve Garantör Türkiye ile istişare halinde, kendi hak ve menfaatlerinin korunması için gerekli tüm tedbirleri alacağını bir kez daha duyurmak isteriz.”