1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. “BEKLEDİĞİMİZ YANITI VERMEDİLER”
“BEKLEDİĞİMİZ YANITI VERMEDİLER”

“BEKLEDİĞİMİZ YANITI VERMEDİLER”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafına çağrıda bulunarak, Kıbrıs sorununun mektuplarla çözülemeyeceğini, çözüm için müzakere masasına oturulması gerektiğini söyledi.

A+A-

“RUMLAR DA İYİ NİYETLE ORTAYA KOYDUĞUMUZ METNE BAKIP DA CEVAP VERSEYDİ MÜZAKERELER HEMEN BAŞLARDI. İYİ NİYETLİ DEĞİLLER”

EROĞLU, TDP’NİN DAVUTOĞLU İLE GÖRÜŞMEYE ÇAĞRILMAMASININ NEDENİNİ AÇIKLADI: “DAVUTOĞLU BENİMLE VE HÜKÜMETLE GÖRÜŞMEYE GELDİ... BİR PARTİ GELEN MİSAFİRLE GÖRÜŞMEK İSTERSE ELÇİLİK VASITASIYLA RANDEVU ALIR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafına çağrıda bulunarak, Kıbrıs sorununun mektuplarla çözülemeyeceğini, çözüm için müzakere masasına oturulması gerektiğini söyledi.

Eroğlu, Rum tarafının zaman kazanmak için mektup teatisini sürdürdüğünü belirtti.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Eroğlu’nun katıldığı bir televizyon programında, Kıbrıs sorununu değerlendirdiği kaydedildi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı toplantıya da değinen Eroğlu, bu görüşmede KKTC ile Türkiye’nin Kıbrıs sorunu konusundaki görüşlerinin pekiştiğini ifade etti.

“BEKLEDİĞİMİZ YANITI VERMEDİLER”

Rum tarafının bu sabah (dün) gelen önerisini okuduğunuzda neler hissettiniz” şeklindeki soruyu yanıtlayan Eroğlu, içinde ince taktikler bulunduğunu kaydetti.

Bekledikleri cevabın gelmediğini söyleyen Eroğlu “Bizim beklediğimiz, son sunmuş olduğumuz öneriye evet mi hayır mı dedikleriydi. Ancak Rum tarafı cevap vermedi ve güya yeni bir öneri yaptı. Oyun oynamaya devam edeceksek başka şeyler yazacağız. Eğer maksat oyun oynamaksa bunu yapacağız” diye konuştu.

Rum tarafının anlaşma ihtiyacı olmadığını ifade eden Eroğlu, dünyaya karşı kaçan taraf olmamak için masada bulunduğunu belirtti.

Eroğlu, “Ama bizim içimizde, anlaşmaya mecburuz dendikçe Rumlar da Annan Planı’ndan daha ileriye nasıl götürebiliriz diyorlar” diye konuştu.

Eroğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Kendi içimizde, birçok sorunun Kıbrıs sorunundan kaynaklandığını ifade ediliyor. Bu yanlış bir düşüncedir. Bugün birçok bağımsız, BM üyesi ülkeler vardır ve diz boyu sorunları vardır. onlar bağımsız bir devlet. Dolayısıyla her şeyi çözüme bağlamak çok yanlıştır ve bu Rumlara, masaya gelmeden oyun oynama şansı veriyor. Böyle dendiği taktirde karşı taraf bunu kullanacaktır.”

“BİZ AYRILIĞI HEDEFLEMİYORUZ”

Eroğlu, “İki kurucu devletten yola çıkılması, Rum tarafı açısından sizin taksimci bir zihniyette olduğunuz çağrışımını yapıyor mu?” yönündeki soruya ise şu şekilde yanıt verdi:

“Hayır. Biz müzakere masasında neyi konuşuyoruz? Neye ulaşmak için müzakereden yanayız? Müzakere masasında parametre iki bölgeli, iki toplumlu, siyasal eşitliğe dayalı federal bir cumhuriyet kurulmasıdır. Bunu kabul ettiğimiz için müzakere masasındayız. Eğer ortaklık devleti gene Rumların Kıbrıs Türk halkı üzerinde egemen olması, her şeyi ben yaparım baskısı altında bize yaşam hakkı vermeyecekse o noktada durup düşünmek lazım. Biz ayrılığı düşünmüyoruz. Zaten daha devleti kurmadık ki. Ben bunu Anastasiadis’e söyledim. Yeter ki bu ortaklık devletini kuralım. Ama kendisi müzakere masasına oturmadan, tartışmaya girmeden, bizi evlenmeden boşanmayı düşünmekle suçluyor. Oysa bizim de yaşadıklarımız var. Biz de, mevcut devleti, bizi yok sayarak yaşatmaya çalıştığını söylüyoruz. Bunları tartışmaya başlarsak sonu gelmez. O yüzden hedefe ulaşmanın yollarını bulalım. Son kendisiyle yaptığımız kahve sohbetinde de söyledim. Bu hedefe ulaşmak için ben müzakere masasına oturma düşüncesindeyim.”

“DAHA MASAYA OTURMADIK”

“Daha önce Anastasiadis ile buluştunuz. Aranızın iyi olduğu yönünde de izlenim vardı. Eskiden yaptığınız buluşmalardaki ile son yaptığınız buluşmaların fotoğrafları arasında bir benzerlik yok. Siz mi değiştiniz, Anastasiadis mi değişti?” sorusuna Eroğlu, “Daha müzakere masasına oturmadık ki? Nasıl değişeyim ya da değiştireyim” karşılığını verdi.

Hristofyas’ın müzakere masasında samimi bir hava yaratmaya çalıştığını söyleyen Eroğlu, Anastasiadis ile birkaç kez yemekte buluştuğunu söyledi.

“DOWNER, RAPORUNDA GERÇEKLERİ YAZMALI”

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’ın Ocak ayında raporunu yazacağını söyleyen Eroğlu, “Benim söylediğim, gerçekleri yazmasıdır. Kim samimi değil yazılsın. BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya var. Onlar da bunu nasıl olsa veto edecek; bu da bizi zora sokacak gibi bir düşünce içerisindeyseniz, sizin raporunuzun objektif olacağını düşünmüyorum dedim” dedi.

ABD Büyükelçisi’yle de bu yıl oldukça sık görüşme imkanı bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Elçi bize gayet açık bir dille, Kıbrıs Türk tarafını suçlayacak bir durum olmadığı şeklinde ifadelerde bulundu” dedi.

“İYİ NİYETLİ OLSALARDI YARIN BAŞLARDIK”

Ortak metin konusunda değinen Eroğlu, tıkanıklığın aşılabileceğini, Türk tarafının niyetini ortaya koyduğunu belirtti.

Eroğlu, “Rumlar da iyi niyetle ortaya koyduğumuz metne bakıp da cevap verseydi müzakereler hemen başlardı. İyi niyetli değiller” dedi.

Mart’ta referandum olup olmayacağının sorulması üzerine de Cumhurbaşkanı, bu konunun Rumların masadaki tavrına bağlı olduğunu belirtti.

Rumların üç ayda bir anlaşma noktasına gelebileceğini düşünmediğini söyleyen Eroğlu, “Masaya oturduğumuz zaman ele alacakları konu ‘dönüşümlü başkanlığa karşıyım, daha fazla toprak isterim’ diye karşımıza çıkacaklar. Yani zamana oynayacaklar” dedi.

Bir yerlerde gizli bir planın hazırlandığını düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine Eroğlu, “Şu anda ne bizde, ne de Türkiye’de böyle bir bilgi yok” diyerek, bu konuyu Davutoğlu ile de konuştuğunu belirtti.

“NAMİ, DOLAYLI GÖRÜŞMELERE MERAKLI”

Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin çözümün olabileceği yönündeki söylemlerini değerlendiren Eroğlu, “Kendisi Dışişleri Bakanı’dır. Benim kendisine söylediğim, birinci vazifesi bizim haklılığımızı dış dünyaya anlatmasıdır. Tabi ki müzakerelerle ilgileniyor. Bazı önerileri istişare ettik. Ama onunla ederken Serder beyle de, ana muhalefet olarak Hüseyin beyle de istişare ediyorum. Son yaptığımız iki öneriyi bu arkadaşlarla paylaştım” dedi.

“BENİMSEMEDİĞİM ŞEYLER VAR”

Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Benim de benimsemediğim bazı şeyler var. Sayın Nami 5 yıl kadar Sayın Talat’ın özel temsilciğini yapmıştır. Biraz ondan gelen alışkanlıklar ve kurmuş olduğu dostluklar vardır. Bu ne derece doğrudur onu tartışmak lazım. Benim bilgim dahilinde görüşmek başkadır, benim bilgim dışında görüşmek, mesajlar alıp-vermek başkadır. Bu şekilde gelen haberler var. Hükümetle bir problemimiz yok. Yani Özdil Bey’in bu davranışları dışında bir araya geldiğimizde zorluk çıkardığını söyleyemem. Ama bu dolaylı görüşmelere belli ki eskiden beri meraklı ki zaman zaman dolaylı görüşmelere kaçıyor”

“DAVUTOĞLU İLE GÖRÜŞLERİMİZİ PEKİŞTİRDİK”

 “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ziyaretiyle birlikte daha rahat görünüyorsunuz. Davutoğlu’nun ziyareti bu yönde bir işlevi mi yerine getirdi? Bu ziyareti önemli bir kilometre taşı mı görüyorsunuz; önemli bir ziyaret olarak mı görüyorsunuz?” şeklinde soruya Derviş Eroğlu, Davutoğlu’nun ziyaretinin daha önce gerçekleşmesinin planlandığını ama Davutoğlu’nun programından dolayı gerçekleşemediğini ifade etti.

Davutoğlu’nun bu son ziyaretinde, Kıbrıs Türk tarafının Rumlara öneri sunduğu ve Rum tarafının da bu mektup trafiğinin ‘başarısız olduğunu duyurduğu’ bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çeken Eroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bizim ilk verdiğimiz ortak açıklama metni BM temsilcilerinin de görüşleri alınarak sunulan bir teklifti. Ama Rum tarafı onu görmeden ‘deadlock’ noktasına geldik diyerek konuyu kapatmaya çalışmıştır. Biz Davutoğlu’nun gelişiyle yapmış olduğumuz çalışmayı, kendisinin de katkılarıyla daha netleştirdik. Elbette yaptıklarımızın Türkiye tarafından benimsenmiş ve desteklenmiş olması ve bunu bir kez daha tespit etmiş olmamız doğal olarak bizi rahatlatıyor. Ben Sayın Davutoğlu ile 2 saate yakın baş başa görüşme de yaptım ve bütün konuları görüşme fırsatı buldum.”

Eroğlu görüşmenin, görüşlerin pekiştirilmesi nedeniyle uzadığına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının bugüne kadar ortaya koyduğu görüşlerin, Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile istişare edildiğini belirtti.

Eroğlu, “Zaten bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün görüşmelerde de böyle karşılıklı istişare ile oldu. İlk çalışmamız, önce Eylül’de New York’ta başlamıştı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Sinirlioğlu ile ekibimiz çalışma yapmıştı. Daha sonra benim müzakere ekibimle ortak açıklama taslaklarını hazırladık. Bunları da Türkiye ile istişare edip Rum tarafına sunduk” dedi.

Eroğlu, üzerinde durdukları önemli noktanın, Kıbrıs Türk halkının Rum yönetimi altında değil, kendi bölgesinde, kendi idaresinde, huzur ve güven içerisinde özgürce yaşayacağı bir ortam yaratmak olduğuna işaret etti.

“EN BÜYÜK FARK”

Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tabii Rum’un aklında olanı biliyoruz. Onlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrim yoluyla değiştirilmesini istiyor. Halbuki bizim aradığımız, yeni bir ortaklık devleti kurmaktır. Aramızdaki en büyük fark budur. Yoksa Kıbrıs Cumhuriyeti, isim değiştirerek federal olacaksa, bizim burada ne egemenliğimizden, ne kendi kendimi yönetme hakkımızdan söz edebiliriz.”

“İKİ HALK GERÇEĞİ GÖZ ARDI EDİLEMEZ”

“1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti tam bağımsız ve yalın bir egemenliğe sahip miydi?” sorusuna Eroğlu “Hayır, değildi. Çünkü üç devletin garantörlüğü vardı. Dolayısıyla tam egemen değildi” dedi.

Eroğlu, “Acaba şimdi Rum tarafı, yeni bir anlaşmayla, egemenlik tanımlamasıyla garantör ülkelerin pozisyonunu geriye götürmek mi istiyor?” şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:

“Burada iki halk var. Bu gerçeği göz ardı edemeyiz. Bu gerçek göz ardı edilemez. Garanti ve İttifak anlaşmaları uluslararası bir anlaşmadır. Rumlar, bazı avantajlarla müzakerelere başlarsak Türkiye’nin garantörlüğünden kurtulmuş olacağız diye düşünüyor olabilir. Dikkatli olunmalı. Anastasiades hala konuyu Türkiye’nin işgali olarak gördüğünü demeçleri ile ortaya koyuyor.Halbuki bizim meclisimizde, ‘Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi olmazsa olmazımızdır’ şeklinde alınmış karar var. Ama Rum’un aklındaki de garantörlüğün ortadan kalkmasıdır. Dolayısıyla bu noktada bir tartışma olacaktır.”

“KURULACAK ORTAKLIK DEVLETİ EGEMEN OLACAK”

Bir soru üzerine, “biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoru ile dışlanmış bir halkız. Şu andaki 1960’ta kurulan ortak devlet değildir. Rumların kontrolünde olan bir devlettir” diye konuşan Eroğlu, iki egemen halkın vereceği yetkilerle yeni bir ortaklık kurulmasının, Kıbrıs Türk tarafının esas hedefi olduğunu vurguladı.

Esas sıkıntının burada yaşandığını ifade eden Eroğlu, bütün kurulmuş devletlerin egemen olduğunu belirerek “O bakımdan biz ortaklık devletinin egemen olmasına karşı değiliz. Ve tabii ki dışta tek kimliği olacak” dedi.

“ANASTASİADİS, PAPADOPULOS’UN NOKTASINDA”

“Rumların tek ve bir egemenlikteki ısrarının yeni bir ortaklık devletinin kurulmasına karşı oluşlarından kaynaklandığını anlatan Eroğlu, şöyle konuştu:

“Biliyorsunuz; Annan Planı’nda bakir doğum (virgin-birth) ortaya konmuştu. Papadopulos’un son gece televizyon ekranlarından ağlayarak, ‘ben bir devlet aldım, bir toplum bırakacak değilim’ diye ağlayarak hayır kampanyası yürütmesinin nedenlerinden biri de budur. Şimdi yine aynı noktada bulunuyorlar.”

“Makarios’un 1963 yılındaki 13 maddelik anayasa değişikliği isteminin egemenlik konusuna yeni bir kimlik giydirmek değil miydi?” şeklindeki soruya karşılık da Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasına göre Kıbrıs Türk tarafının veto hakkı olduğunu anımsatarak “Birincisi, o veto hakkından kurtulmak ve tam egemen olmak istiyorlardı. İkincisi, meclis seçiminde Türkler yardımcıyı seçerdi, Rumlar yardımcıyı seçerdi. O, 13 maddeden bir tanesi de Türkler ve Rumlar müştereken yardımcıyı seçisin idi. Rumlar çoğunlukta olacağına göre her zaman meclis başkanı ve yardımcısı Rumlardan olacaktı. Belediyelerle, polislerle ilgili önerileri vardı. Bu tamamen egemenliği kendi eline geçirip, dışta da sadece Kıbrıs Cumhuriyeti vardır. Türkler de bunun içerisinde azınlıktır demek istiyorlardı. Cemaat meclislerinin de ortadan kalkmasını istiyorlardı. Zaten kendileri cemaat meclislerini kurmamışlardı” dedi.

“MEKTUPLAŞARAK SORUN ÇÖZÜLMEZ”

Kıbrıs Türk tarafının gelebileceği azami noktaya geldiğine vurgu yapan Eroğlu, “Anastasiadis’e benim teklifim var. Oturalım; birinci başlık yönetim ve güç paylaşımıdır. Egemenlik konusunu orada görüşeceğiz. Bir prensip var. Bütün konularda anlaşmadan hiçbir konuda anlaşılmış sayılmayacak diye. Bu genel prensip olduktan sonra Rum tarafının bu uğraşı boşunadır. Yönetim ve güç paylaşımı, dönüşümlü başkanlık, bakan sayısı, kaç yılda bir seçim olacak. Bunları zaten görüşeceğiz diyoruz” dedi.

TDP’NİN ÇAĞRILMAMASI

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yapılan toplantıya TDP’nin çağrılmamasının sorulması üzerine Eroğlu, şunları söyledi:

“Nedeni gayet açıktır. Sayın Davutoğlu benimle görüşmeye gelmiştir. Benimle derken, ayrıca hükümetle de düşüncelerini paylaşmak için gelmiştir. Ben Hüseyin Özgürgün’ü de ana muhalefet olması ve geçmişte işbirliği yapmış olduğum bir siyasi partinin başkanı olduğu için çağırdım. TDP başkanına da söyledim. Ben Meclis Platformu’nu toplantıya çağırmadım. Bu toplantıyı dün (önceki gün) yaptım. Bu Cumhurbaşkanı ile iki hükümet temsilcilerinin görüşmesi şeklindeydi. Dolayısıyla onu çağırmadım. Bir de TDP’ye şunu söyledim. Bugüne kadar Türkiye’den başbakanlar, bakanlar gelmiştir. Bir siyasi parti başkanı gelen misafirle görüşmek isterse elçilik vasıtasıyla randevu alır ve görüşür.”

“EKONOMİK SIKINTILAR BİRLİĞİ ETKİLİYOR”

Ekonomik sıkıntıların toplumsal bütünlüğü tehdit edip etmediğinin sorulması üzerine “Maalesef etmeye başladı” yanıtını veren Cumhurbaşkanı, şu anda bazı sendikaların eylem yaptığını belirtti.

Önemli olanın, mesajların hükümete iletilmesi olduğunu ifade eden Eroğlu “Gördüğüm kadarıyla zamlar yapılıyor. Dolayısıyla hükümetin alması gereken tedbirler var” dedi.

Eroğlu, “Başbakanlık yaptığım zamanda enflasyon olmuştu ve yüzde 40-45 artış verdiğimizi gayet iyi hatırlıyorum. Bu zamlara karşı vatandaşı korumak için, bu yılbaşı içerisinde hayat pahalılığıyla ilgili görüşmeleri ve Meclis’ten geçirmeleri gerekiyor” dedi.

“BAZI LAFLARIN ARKASINA SAKLANILMAMALI”

“Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 20 Temmuz 2010’da yaptığınız konuşmada, ekonomik tedbirler alınırken bunun yaratacağı sıkıntıların önemli olduğunu ve dikkat edilmesi gerektiğini söylediniz. Bu dikkate alındı mı?” şeklinde gelen bir soruya ise Eroğlu, bu sözlerin dikkate alınmadığını belirterek “Eroğlu pakete karşıdır gibi yorumlar yapılıp yazılar yazıldı. Ta Ankara’ya kadar bazı şeylerin yazıldığını da biliyorum” dedi.

Sadece bütçe tasarruflarıyla ekonominin canlandırılamayacağına dikkat çeken Eroğlu, piyasanın da canlandırılması gerektiğini aksi taktirde her tedbirin tepkiyle karşılaşacağının altını çizdi.

“MAAŞ ÖDEYEMEYİZ DEMEK YANLIŞ”

Hükümetin maaşları ödeyemeyeceği yönündeki söylemlerin de yanlış olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, “Bu söylemlerle hedef gösteriyorsun. Ankara hedef gösteriliyor. Bu halkın moralini de bozar, Türkiye’ye karşı da tepki uyandırır. İkincisi, sen kendi becerisizliğini saklıyorsun da demektir. Onun için bu lafların arkasına saklanmamak lazım” dedi.

Yatırımcının ve özel teşebbüslerin de önünü açmak gerektiğini belirten Eroğlu “Biz hükümetteyken bir yasa yaptık. Dedik ki; özel sektörde işe başlayacak kişilerin sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarını devlet ödeyecek. Şimdi yeni bir şeymiş gibi hükümet karar aldı deniyor” dedi.

“BAŞKANLIK SİSTEMİNDE HATA YOK”

Başkanlık sistemini de değerlendiren Eroğlu, sistemde hata olmadığını, hatanın insanlara ait olduğunu söyledi.

Bu noktada Güney Kıbrıs’taki başkanlık sistemini örnek veren Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Orada sorun yok mu? Var. Orada başkanlık yapacak kişi DİKO’nun nazını çekmeye mahkum. Dolayısıyla bugüne kadar parlamenter sistem yürütülürken sistemden dolayı değil, kötü yönetimlerden dolayı sıkıntı oldu” dedi.

Bu hatalardan kendini soyutlamayan Eroğlu “Benim de geçmişte bazı hatalarım olabilir ama yöneticiden yöneticiye fark var” diye konuştu.

“Ben ilk Başbakanlık koltuğuna oturduğum zaman, burası geçicidir diyerek o koltuğa oturdum” diyen Derviş Eroğlu, icraat yapanların elbette hata yapacağını belirtti.

“UBP TOPARLANMAK MECBURİYETİNDE”

Eroğlu, “UBP ile ikinci veya üçüncü bir bahar muhabbeti mi yaşıyorsunuz?” yönündeki soruya “Ben UBP ile hiç kavga etmedim. Aslında hiçbir parti ile kavgam yok” yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı konuşmasına şöyle devam etti:

“UBP toparlanmak mecburiyetindedir. Bana göre kötü bir dönem geçirmiştir. Bunu da açıkça ifade ettim. Gidişatının kötü olduğunu samimi bir şekilde ortaya koydum. Benim zaten bir beklentim yoktu. Bir dönem geçirdi ve o dönem geride kalmıştır. Şimdi yeni bir başkan ve yeni bir heyecan. Ama gücünden de güç kaybetmiştir.”

UBP ile DP’nin birleşmesinin sorulması üzerine Eroğlu, bu konuyu iki partinin başkanları ve parti teşkilatlarının karar vereceğine dikkat çekti.

“2014’TEN BEKLENTİLER”

2014’ün daha iyi bir yıl olmasını bekleyen Eroğlu, çözüm konusunda da “2014’te çözüm olmasını isterim. Ama gerçekleşmesi için de karşı tarafın istemesi gerekiyor” dedi.

Sadece zamlar değil, başka birçok konuda insanlarda huzursuzluk olduğuna işaret eden Eroğlu, “Biz zor günlerden geldiğimiz için eski ile şimdiyi mukayese edebiliriz. Ama şimdi liseyi bitirip Mercedes’e binen biraz sıkıntıya giren, bu ülkede bir anlaşma olmazsa bir şey olmaz demeye başlar. En zengin ülkelerden biri Almanya. Orada parayı yerden toplamazlar. Günde 12 saat çalışanlar var. Hükümetlerin bazı konularda kararlılık ortaya koyması lazım” dedi.

“TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER DAHA İYİ OLMALI”

Türkiye ile ilişkilerin 2014’te daha iyi olması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı, 2013’te bazı sıkıntılar yaşandığını söyledi.

“Bazı müdahalelerden vatandaşların tepkisi oldu” diyen Eroğlu, Türkiye’ye karşı bazı çevrelerin dürtüsüyle tepkiyi artırmaya çalışanlar olduğunu söyledi.

Son zamanlarda büyükelçiliğin önüne gidip eylem yapmaya çalışanların küçük kitleler olduğuna vurgu yapan Eroğlu, “Onların misyonu belki de odur. Yani Türkiye’ye karşı tepki uyandırmak. Ama böyle bir yere varmak mümkün değil. Siyasi partilerimize görev düşüyor. Partilerin partilerle, hükümetlerin hükümetlerle diyalog içinde olması gerekiyor. Kıbrıs Türkünün hassas olduğu bir konu var. İşte, bunu yapmazsak Türkiye bize para vermeyecek gibi sözlerden vazgeçilmesi gerekiyor”

Eroğlu, KKTC’nin Türkiye ile birlikte kurulduğunu ve yaşatılmakta olduğunu söyleyerek, bunu samimi diyaloglar ile sürdürmek gerektiğini kaydetti.

Eroğlu, “Türkiye bana vermeye mecburdur dersen inatlaşmalar başlar. Türkiye için büyük bir sorun değil. Türkiye’de Suriyeli göçmenlerin sayısı çok büyük. Bizim nüfusumuzdan fazla. Somali’ye yardım yapıyorlar. Nerede bir felaket varsa oraya elini uzatıyor. Dolayısıyla Türkiye için KKTC’ye yapacağı yardımlar devede kulak misalidir” dedi.

TAK

 

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.