1. HABERLER

  2. MAGAZİN

  3. ‘Bir dakika ya Demet Akalın şimdi nasıl bize gelin olacak’
‘Bir dakika ya Demet Akalın şimdi nasıl bize gelin olacak’

‘Bir dakika ya Demet Akalın şimdi nasıl bize gelin olacak’

Demet kızlarla fotoğraf çektirmeme kızıyor! Yasak!

A+A-
Radikal gazetesi köşe yazarlarından Armağan Çağlayan yazdı.
Geniş kitlelerin 'Demet Akalın'ın kocası' olarak tanıdığı işadamı Okan Kurt, ne iş yaptığını, ünlü biriyle evli olmanın nasıl bir şey olduğunu anlattı.

Siz DJ’liğe mi başladınız?
Yok hayır.

Peki, neden öyle bir haber okudum ben?
Böyle bir teklif geldi.

Geldi, yaptınız?
Yaptık, tabi. Çıktık, yaptık, bitirdik ondan sonra.

Öyle devamlı bir şey değil yani?
Yok yok.

Ben nasıl algıladım biliyor musunuz? Artık böyle bir iş yapacaksınız hep.
Yok şöyle oldu; Kum Beach’te eğleniyorduk. Ben, Demet, iki tane arkadaşı. Onlar sıkıldılar bir yere gidelim falan… Ben size burada çalıyım dedim. Çıktım çaldım ondan sonra Ersin Süzer, ben çalınca insanlar toplandı ,böyle 50 kişi 60 kişi bir kalabalık oldu, yarım saat çaldım ama hemen indim. Ondan sonra dedi ki bir pazar yapalım, bir pazar yapalım. Nasıl yapalım? Ben dedi koyayım işte afiş çıkalım dedim o zaman afiş çıkma ben iş adamıyım sonuçta işlerim güçlerim var falan filan. Ersin’i de çok seviyorum yani senin de mekanın olsa bir gün gel desen gelirim. Öyle gittik pazar günü çaldık, bitti. İstekli olduğu için Ersin, onun için gittim yoksa Dj’liğe falan başlamadım. Öyle bir şey yok.

Bir de aldığınız para yazıldı.
Yok öyle bir şey, yok ya. Paralar maralar, onlar bunlar yok. Ersin için gidip Kum Beach’te çaldığımız bir olay o. Dj’lik falan diye bir şey yok yani.

Ne iş yapıyorsunuz siz? Bana herkes onu sordu, Okan Bey ne iş yapıyor?
Bunu bir türlü insanlara anlatamadım. Bizim bir aile şirketimiz var 35-40 yıllık. Babam tüccar. Mersin merkezli bir firmamız var. Bu firma ne yapıyor? Biz 7 tane sektörde bulunuyoruz şu anda. Firmamızın ilk ve en büyük kapsamlı işi inşaat. Biz devlet ihale işi yapıyoruz. Bu ne oluyor? İşte devlet hastanesi…

Devlete iş yapıyorsunuz, ihaleye giriyorsunuz.
Aynen. Bir de biz uluslararası nakliye işi yapıyoruz. Şu anda yaklaşık 500 araçlık bir filomuz var. 500 tırlık… Ailenin lojistik ayağına yani uluslararası taşımacılığına ben bakıyorum tek başıma. Ailede kim var? Grup firmasındaki ortaklar babam, ben ve abim. Üç erkeğiz. Ozan abim var benden bir yaş büyük. O Mersin merkezde. Ben İstanbul’daki ofisteyim. Bu uluslararası nakliye firmamız ne yapıyor? Uluslararası nakliye firmamız şu anda Türkiye otomotiv devi olan Tofaş’ın resmi taşımacısı. Beyaz eşyada Arçelik’i taşıyoruz. Camda dünya devi yine Paşabahçe ve Trakya Cam’ın 30 yıldır -yani babadan oğula- taşıma işini yapıyoruz. Martaş grubuna bağlı bir sigorta şirketimiz var Marmer Sigorta. Sektörümüze bağlı olarak Marmer petrol firmamız var. Şu anda Marmer petrolün Mersin bölgesinde 7, Gaziantep’te 3 olmak üzere bizim 10 tane istasyonumuz var. Petrol işinde yani toptan dağıtımda öncelikle öz mal filomuzun akaryakıtını sağlayan firma şu anda atıyorum dağıtım firması büyüklüğüne gelmiş bir cirolarda bir firmaya sahibiz. Ondan sonra yine Martaş gruba bağlı bir lastik firmamız var.

Bayağı holding…
Evet, 7 tane firmamız var.

Herhalde şundan insanlar ne yaptığınızı merak ediyor; siz hep Demet Hanım’ın yanındasınız ya… Çalışmıyor herhalde diyorlar.
Şöyle yanlış bir algı var, Ben pazartesi cuma sabah 8 akşam 6.30 Hadımköy’deyim. Yani sabah 7.30’da Acarkent’ten çıkıyorum, 8.30’da masamdayım, akşam 6.30’a kadar oradayım. 6.30’ta Acarkent’e tam 2 saatte dönüyorum yolda. Kendim sürüyorum arabamı. Cumartesileri konseri olduğu zaman eşimin yanında oluyorum. O da niye? Çünkü birbirimizi görmek istiyoruz. Onun çok profesyonel, kalabalık bir ekibi var. Ben sadece onların yanında hani hafta içi yaşadığım iş stresini atmak için gidiyorum. Ne yapıyorum? Otelde maç varsa o gün, maç izliyorum yoksa sohbet ediyorum onlarla. Çoğu zaman konser yerine bile gelirim, hiç görünmem arkada dururum. Sadece böyle kafamı dağıtıyorum. DJ’lik olayı da, ben müziğe zaten eşimle tanışmadan önce de çok müzik dinlerdim. Müziğe bir ilgim var. Bir tane sevdiğim bir arkadaşım var, o bana bir doğum günü hediyesi bir DJ set aldı. Onu kurduk, ufak ufak çalmaya başladık, öyle yürüdü. Yoksa yoğum bir iş tempom var.

201508291608_20120305001.jpg

Zor bir şey mi Türkiye’nin en popüler kadınının kocası olmak?
Zorlukları da var, bazı kolaylıkları da var. Zorlukları tabi var, yani insanların işte mesela size gelen sözler gibi ‘bu çalışmıyor mu, bunun başka işi yok mu?’ Sanki ben orada olunca var olmuşum gibi düşünen birçok insan var. Bana o muameleyi yapıyorlar ama ben görmezden geliyorum. Bulunduğumuz duruma saygı gösteren insanlar da var, hem bu kadar koşturup hem eşimin yanında olduğuma saygı gösteren insanlar da var. Seven de var, sevmeyen de var. Her insan da olduğu gibi...

Ama sizin için zor mu yani? Çok popüler, o kadar popüler ki adım atsa resmi çekiliyor, adım atsa haber oluyor ya da üç gece arka arkaya işi var. Şimdi mesela insanın aklına şey geliyor mudur ya bir dakika şimdi yırtmaçlı giymiştir orada da adamlar vardır. Şimdi onun bacaklarına bakıyorlar...
Onu hiç yaşamadım. Onu hep bana yakıştırmaya çalıştılar. Mesela ben son iki aydır yeni aldığım büyük bir proje var yine taşıma için, ondan dolayı bayağı yoğunum. Çoğu işe gitmiyorum ama benim eşimle olan aramdaki diyalog ve elektrik tarifi imkansız. Ben yani o kadar güveniyorum ki mesela ben orada olduğum zaman bile herhangi bir şekilde beni üzebilecek bir duruma kesinlikle izin vermiyor. Yani o kadar bilinçli ki. Giyindiği şeylere hiç takılmıyorum. Yaptığı iş çok düzgün bir iş. Türkiye’de inanın bana eşim diye söylemiyorum bir numara geliyor. Rakipsiz geliyor, çünkü çok disiplinli, yaptığı işte hep başarıya ulaşıyor ,çünkü yaptığı işi doğru yapıyor.

Çok zor bir şey ama insanın böyle bir eşinin olması. Siz o kadar ünlü olsanız Demet Akalın sizi taşıyor olsa onun için de zor.
Zor tabi. Zor olmaz olur mu?

Bence bunun erkeği kadını yok. Aslına o şöhret size de bulaşmış oluyor ya…
İster istemez oluyor. Ben evlenmeden önce veya eşimle tanışmadan önce tanınmayan bir adamdım. Ondan sonra tanınıyorsunuz, yaptığınız hareketlere dikkat ediyorsunuz. Ben de tabi bunlara önlem alıyorum. Ben de ona laf gelmemesi için bir şekilde rahatsız olmaması için elimden gelen her şeyi yapıyorum.

Bir de Demet Hanım piyasanın görmeye alışkın olmadığı isimlerden. Niye? Başka bir duruşu var mesela kavgacı, ‘lap lap’ söylüyor. Şimdi öyle olunca siz de ister istemez mevzuya dahil oluyorsunuz, çünkü eşiniz.
Aynen, dahil oluyorum. İşe gittiği zaman diyorum ya orada olduğumda herhangi bir tartışma ortamı olduğunda ben ortaya geçiyorum. Yani eşimin sinirlendiği bir konuyla, çıktığımız mekan arasında tabiri caizse bir airback oluyorum ben. Adamlar da beni görünce biraz yumuşuyorlar. Diyorum durum böyle böyle, sakin olun sanatçıdır biz orayla konuşuruz sizle de konuşuruz. Ben mesela çoğu işe gitmiyorum. 3-4 tane organizatör beni aradı abi neden gelmiyorsun, sen olmayınca olmuyor abi. Demet Hanım’ın yapamadığından değil, ben olduğum zaman ortam tam tersine daha da yumuşuyor. Yani benden aldıkları elektrik mi bilmiyorum.

Demet Hanım mesela arkadaşlarıyla basın üzerinden atışıyor. Siz de mesela…
Topa giriyoruz. Aynen öyle. İster istemez topa kafamızı sokuyoruz artık.

Çok zor bir şey.
Ya zor da değil artık, insanlar da biz evlendikten sonra inanın bana kurduğumuz ailemize saygı duyuyorlar. Yani tartışırken bile benim var oluşumdan dolayı, yani aile bireyi olduğumdan dolayı ellerinden geldiğince ailemizi zedeleyici laflar etmiyorlar. Ettikleri zaman da ben arıyorum, nazik bir telefon görüşmesi yapıyoruz.

201508291609_20120216002.jpg

Anladım ben nezaketi!
Tabi tabi, olmasa daha iyi olur. Bugüne kadar da hiç kıran olmadı Allah razı olsun, ciddi söylüyorum. Çok insanla tartışmam oldu. Bir de eşim özellikle, çocuk olduktan sonra inanın bana sinirlerini aldırmış gibi. Artık o bizi dizginler duruma geldi. Eskiden biz onu dizginliyorduk. Şu anda inanın bana o kadar sakin ki. Hira’nın doğumundan sonra çok değişti. Hepimiz çok değiştik.

Zor mu egolarla uğraşmak?
Ben eşimde hiç ego görmedim. Yani o iş bitiyor, biz kaldığımız yerden hayatımıza devam ediyoruz.

Hiç aileniz demedi mi ‘Bir dakika ya Demet Akalın şimdi nasıl bize gelin olacak’ falan?


Her zaman o denilmiş gibi davranıldı ama, inanın bana onu hiçbir zaman yaşamadım. Zaten onu yaşasaydım evlendikten sonra çatlakları verirdi. Ailenin istenmeyen gelinlerinin neler yaşadığını görüyorsunuz. Durum ne olursa olsun bir yerden bir çatlak veriyor ya kaynanadan, ya kayınbabadan… Yani erkeğin ailesi tarafından sıkıntılı başlayan bir ilişki sıkıntıya doğru devam ediyor. Tabi istatistikler bunu gösteriyor. Bazıları da bu işi beceriyorlar. Ben ilk andan beri babama “Aşığım, seviyorum” dediğim zaman saygı gösterdi. Düğünde de bir sürü şeyler yazıldı çizildi, yani şu anda benim babamla eşimin ilişkisini görenler inanamaz. Her sabah beraber günaydın derler güne, her cuma beraber cumamız mübarek olsun derler ve zaten biliyorsunuz eşim babasını küçükken kaybettiği için babamla diyaloğu annemden daha iyi. Babamı babası gibi gördüğü için…

Şu çok ciddi bir karar ya Okan Bey, şimdi Demet Akalın’la evlendiğinizde öyle ya da böyle artık anılma biçiminiz “Demet Akalın’ın kocası”.
Aynen öyle, tabi canım Demet Akalın’ın eşi. Onu başlarda çok yaşadım.

İnsana zor gelir herhalde.


İlk başlarda çok zor geldi. Hani saçma çıkışlar yapıyordum, ya ben bir insanım adım Okan soyadım Kurt… Ondan sonra insanlar yavaş yavaş beni tanıdılar, benimsediler şimdi mesela eşimsiz de gidiyorum Gaziantep ofisime, Mersin ofisime, Ankara ofisime, Türkiye içinde ofislerimiz var dört ilde, havaalanından iniyorum ‘Aaa Okan Bey nasılsınız?’ Yavaş yavaş tanıdılar bizi. Dediğiniz gibi ünlü bir sanatçının eşi olmak o kadar kolay değil. İnsanlar benim bu evliliği bir şey için yapmadığımı fark ediyorlar. Ben aşk evliliği yaptım. Şu anda da çok aşığım, şu anda da çok seviyorum. Bir çocuğum var, bir tane daha istiyorum, yani yükselerek giden bir sevgi, aşk.

Neyine bu kadar aşıksınız?
Kalbine. Kalbine aşığım. Başka hiçbir şeye değil.

Siz bir 14 Şubat’ta tırlarla güller yolladınız...
Evet. Ben zaten özel günlerde sürekli jestler yapıyorum. İlk 2 yıl, her ayın 23’ünde bir hediye aldım. Her ayın 23’ü. 23 Nisan’da evlendik onun doğum gününde. Her ayın 23’ünde evliliğimiz bir ay daha yaşlandı diye bir hediye aldım. Şimdi bana kızıyor şuan almıyorum diye... Almayan bir insan değilim. Ben sürekli onu mutlu etmeyi, hediye vermeyi onu tatile götürmeyi çok seviyorum. Tatile az götürüyorum diye kızıyor ama, işlerin yoğunluğundan o da. Çok gezmek istiyor ama tabi ben dediğim gibi kendi işlerim olduğu için sürekli diğer sanatçı eşleri gibi tatile çıkamıyorum. Kısıtlı yani. Sürekli ofiste olmam gereken süreler var.

201508291610_demet_akalin_okan_kurt_1072.jpg

Magazinde fazla gözükmek iş hayatınızı etkiliyor mu?
Çalıştığım kurumlarla sürekli diyalogda olduğum için onlar benim çalışma disiplinimi biliyor. Hiçbir zaman etkilemedi. Bizim yaptığımız iş hizmet sektörü. Birinden hizmet alıyorsunuz, en ufak kuru temizleme bile olur, aradığınız zaman ulaşabiliyorsanız iyi bir firmadır. Müşterilerim bana her zaman ulaşabildikleri ve karşılaştıkları sorunlarda çözüm bulabildiğimiz için hiçbir zaman problem olmadı. Önyargılı davranan da olmadı. Ama hiçbir şekilde işimi engellemedi popüler olmak ya da popüler bir sanatçının eşi olmak.

Size popüler diyebiliriz ama.
Denilebilir.

Yok yok denir. Sizi sokakta gören tanır.
Diyorlar. Bazen Demet Hanım’ın eşi diyorlar. Fotoğraf çektirenler oluyor. Sevenler oluyor. Özellikle erkekler ve bıyık bırakanlar benim hayranım oluyor.

Niye bıyıklı erkekler?
Bilmiyorum. Kendilerini buluyorlar heralde. Fotoğraf çektiriyor çoğu. Erkekler genelde. Zaten kızlarla eşim kızıyor. Yasak. Konsere çıktık İstanbul’da Kuruçeşmede. Kalabalık bir yer. Üç tane genç kız geldi. Okan Bey fotoğraf çektirebilir miyiz dediler. Tabi dedim. Bir baktım fotoğraf çekilirken bir anda dur dedi. Orkestra bir anda durdu. Ne yapıyorsun sen dedi. Aşkım fotoğraf çekiliyoruz dedim. Çekilin dedi kızlara. Ondan sonra arabada fırça attı. Kızlarla fotoğraf çektirmek yok dedi. Yasak, kızlarla çektirmiyoruz elimizden geldiğince. Yaşları küçükse kalplerini kırmıyoruz.

Kıskanç demek ki.
Kıskanç değil. Haklı aslında. Sosyal medyaya bir bakıyoruz. Fotoğraf koyup altına bir şey yazarsa, hani kötü insanlar diyoruz ya, onlardan çekiniyoruz biraz. Yoksa kıskançlığı yok. Ben daha kıskancımdır. Ben biraz aile koruyucu kıskançlığı yapıyorum. Aile düzenim bozulmasın. Aile düzenime laf gelmesin. Bizim çekirdek ailemiz bozulmasın gibi kıskançlıklar. Yoksa onu giymeyeceksin buraya gitmeyeceksin kıskançlığı değil.

Arkadaşlarına falan karışıyor musunuz?
Kesinlikle karışmıyorum. İstediği kişiyle görüşebiliyor zaten. Tabi tavsiye veririm. Bu sana zararlı olabilir, kariyerine zararlı olabilir dediğim oluyor. O da tavsiyelerimize uyuyor. Kırmıyor bizi.

Bu kadar büyük işler yapan iş adamından daha iyi kim bilebilir, ekonomi iyi gidiyor mu?
Şu an iyi gitmiyor.

Korkayım mı?
Korkacak bir durum yok. Şu an stabil diyebiliriz. Çünkü benim yaptığım iş uluslararası taşıma olduğu için ben ithalat ve ihracatı ilk hisseden ayağımdır. Şu anda ülke stabil gidiyor. Bunu zaten herkes biliyor. Stabil giden bir piyasa var. Sadece kontratlı işler gidiyor. Spot işler yok. Spot işler de aniden gelen işler. Büyük firmalar şuan çalışıyor. İşler yürüyor ama stabil gidiyor. Artan bir durum yok. Rakamları hiç tartışmıyoruz. Ama kötüye gitmiyor, inanın bana. Hükümet kurulursa daha iyiye gider. İmzasız hiçbir iş olmaz. Sizin bile firmanızda imza atmayan biri olunca işler durur. Ben de gidip firmamda ödeme ya da alım imzası atmasam bir şeyler yavaşlar. Şu anda da ekonomi yavaşladı.

Sadece hükümet yüzünden mi, yoksa Güneydoğu’daki olayların etkisi var mı?
Hepsi birbirine bağlı biliyorsunuz. Hükümetin kurulmaması, çözüm süreci, bunlar hep birbirine bağlı. Güneydoğu’yu görmemek zaten elde değil. Her gün orada şehit veriyoruz. Ölen çocuklar genç çocuklar. Şehir merkezinde olduğu zaman ülkede çok değişik bir tepki oluyor, orada olduğu zaman uzaktandır diye herhalde insanlar görmemezlikten geliyor. Etkilemez olur mu? Mesela Gaziantep iplik ve kumaş ihracatında Türkiye devlerinin arasında. Denizli çevresi, Bursa çevresi gibi. Gaziantep’te halı, rulo kumaş ve iplik sanayisi çok gelişmiştir. Orada bir çok işletme iflasını açıkladı. Bunun tek sebebi Irak’ta yaşanan olay. Çünkü Türkiye’nin Irak’la çok büyük bir ticareti var. İnanılmayacak rakamlarla. Suriye’yle de öyle. Benim haftada 20-25 TIR yüklemem vardı sadece İstanbul’dan. Şam’a, Halep’e bunlar durdu. Bunlar hep ekonomiyi etkileyen şeyler. Komşuda olan savaş bizim direk ekonomimizi etkiliyor. Gaziantep’teki çok büyük iplik firmaları, kumaş firmaları hepsi iflas ertelemelerini açıkladı. Hep ekonomiyi etkiliyor. Bunları görmezden gelmek... Sadece Güneydoğu olarak görmeyin. Irak’taki, Suriye’deki büyük problem hep Türkiye’yi etkiliyor. Çözümü devlet büyükleri biliyor. Biz saygıyla izliyoruz.

Hükümet kurulursa çözüm mü?
Benim de isteğim hükümetin kurulması.

Siz Antepli misiniz, Mersinli mi?
Biz Gaziantep’in İslahiye kazasındanız. Gaziantep’le Kilis arasında. Biz oradan hiç kopmadık. İnşaat işi aldık yeni. Şantiyemiz kuruldu. İnşaat başladı. Orada bir lojman yapıyoruz. İslahiyeliyiz ama babamlar 1970’lerde Mersin’e taşınmışlar. Çünkü Mersin bir liman şehri olduğu için ticaret orada çok gelişmiş. Babamın iki tane dedemden kalma TIR’ı var. Kendisi bir TIR’ı sürerek başlattığı ticari yaşamını Mersin’de devam ettiriyor. Mersin’de altı uluslararası nakliye firmasından biri oluyor. Biz Mersin’e yerleşiyoruz. Ben Ankara’da doğdum hastanede ama Mersin’de büyüdüm 13 yaşına kadar. 13 yaşında İstanbul’a geldim. Çok karışık etnik gruplar aldım. İstanbul’a niye geldik? Abimle basketbol oynuyorduk biz. Seçmelerde Ülker Spor bizi beğendi. Abim 14, ben 13 yaşımdayken İstanbul’a taşındık. Gurbete geldik yani. Ülker bize Ataköy’de bir ev tuttu 3+1. Abimle yerleştik. 7 sezon Ülker’de oynadım. Ondan sonra oradan sonra Bahçeşehir Üniversitesi’ni kazandım. 2 sene okudum. 1. sınıf bitirdikten sonra Amerika’ya gittim. Amerika’da hem okudum hem basket oynadım. İngilizce öğrendik. International Business okudum mezun oldum. İtalya’ya geldim, bir okulda master programına dahil oldum, European School of Economics. Orada İtalyancayı öğrendim.

Mesela bir magazin programı seyrediyorsunuz. Seyrederken birisi Demet Hanım’a sallıyor...
Etkiliyor beni. Üzüyor. Özellikle beni çok etkiliyor. Benim ailemi de etkiliyor. Annem, babam üzülüyor. Herkes üzülüyor. Üzülmeyecek bir durum değil. Eşimin üzülmesi hepimizi üzüyor. Çok sinirlendiğimiz durumlar oluyor. Öfkelendiğim olaylar da oluyor. Ama bir günden bir güne basından bir arkadaşa terbiyesizlik yaptığım olmuyor. Çok belden aşağı vuran şeyler de yapmıyorlar. Allah razı olsun hepsinden.

Sallayan bir ünlüyse iyice kızıyorsunuzdur...
Kızıyorum. Küsüyorum. İçerleniyorum. Öğrendik ama. Saygı duymayı öğrendik. O oluyor, geçiyor. Birbirlerine sinirleniyorlar, küsüyorlar, barışıyorlar.

Dışarıda kalmayı başarırsanız çok güzel.
Elimden geldiğince kalıyorum. Bazen dışarıda kalmamamı gerektiren durumlar oluyor. Ama Allah’tan herhalde, benim ikili ilişkilerimin iyi olduğuna inanıyorum. Kavga dövüş olmadan orta yol bulunuyor. Oturuyoruz, konuşuyoruz, tatlıya bağlıyoruz. Çoğu işi bağladık. Mesela eşimin artık eskisi gibi küslükleri yok. Çoğu insanla tekrardan barıştı. Olmazsa olmaz kavgaları kalmadı. O da bir noktaya geldikten sonra onları yendiğine inanıyorum. O kavgayı dövüşü yendiğine inanıyorum. Bilmiyorum siz nasıl görüyorsunuz? Siz daha sakin gözle bakıyorsunuz.

Eskiye göre daha az kavgacı bence. Daha sakin.
Orada biz devreye giriyoruz. Sakinleştiriyoruz. İşin büyümemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Show business olduğu için bazı kavgalar bazen çok geçici oluyor. Hızlı gelişiyor, hızlı bitiyor.

Türkiye’de çocuk büyütmek zor mu?
Diğer örnekleri görüyorum, korkmuyor değilim. Ama Hira çok sevgiyle büyüyen bir çocuk. Annesi inanılmaz üstüne titriyor. İnanılmaz bir anne-kız sevgisi. Böyle bir şey olamaz. Baba-kız aşkı da çok büyük.

Kız çocukları babayı sever.
Annesini de çok seviyor. Bana biraz daha ilgi duyuyor. Çünkü cinsiyet farkından da dolayı beni gördüğü zaman nazlanıyor, ağlamayacağı bir şey varken ağlıyor. Annesi yanında bir olaya tepki verdiği gibi benim yanımda vermiyor. Ama çok sevecen bir çocuk. Maaşallah. Doğumunda ufak bir şeyler atlattık biliyorsunuz. Sağlık problemi atlattık. Allaha çok şükür onları hep yendik. Allah yüzümüze baktı. O da çok tanınan bir çocuk olacak. Şu anda bile parka götürüyorum, pazar günü baba-kız arabaya binip sitedeki parka gidiyoruz. Orada bile fotoğraf çekildi mi anlıyor. 18 aylık ama insanlar neden fotoğraf çekiyor diye rahatsız oluyor. Ben de elimden geldikçe fotoğraf çektirmiyoruz diyorum. Annesi kızıyor diyorum. İnsanları üzmeden kırmadan uyarıyorum. Ama çocuk anlıyor artık. Gereksiz ilgiden sıkılacak diye korkuyorum. İnsanlardan soğuyacak diye korkuyorum. Çünkü çocuk o daha. Biraz idrak etmesi yıllar alabilir. Ama onu da inanç ve sevgiyle yeneceğine inanıyorum. Benim ona verebileceğim en büyük şey inanç ve sevgi olacak. İnançlı insan kalbinde sevgiyle bunları kolay yenebilir. Ama kalbinde sevgi ve inanç olmayan insanlar zorluk çekebiliyor hayatta. Benim görüşüm bu.

Çok dindar bir aileden mi geliyorsunuz?
Babam namaz kılar. Annem kapalı değil kesinlikle. Saçları açıktır. Dini bütün bir aileyiz. Annem de babam da namaz kılıyor. Ben de namaz kılıyorum. Demet göründüğünün aksine çok inançlı bir kadın. İnanamazsınız. O kadar inançlıdır ki ben söylemeden namaza kaldırır beni. Cuma namazına mesela tatil yerinde olalım hadi kalk git cumanı kıl der. Ben cumaları atlamam kesinlikle tatilde bile olsa. Zaten kızıma koyduğum isimden de biraz inançlı olduğumu anlıyorsunuzdur. Kuranın indiği dağdaki mağaranın ismi. Nur dağındaki Hira mağarası. Onun hikayesi de, babamlar umreye gitmişti. Babam beni aradı dedi ki, oğlum burada biz Hira mağarasına girdik. İki rekat namaz kılmış orada. O zaman bizim çocuğumuz yok. Yarabbi çocuklarıma evlat bana da bir torun nasip edersen demiş. Babam bunu bana telefonda söyledi. Ondan iki hafta sonra biz eşimin hamile olduğu haberini aldık. O bende yer etmiş kafamda. Ben de eşime söyledim. Böyle böyle bir şey gördüm dedim. Hamileliğin başı cinsiyeti bilmiyoruz doğal olarak. Aşkım kız olursa Hira koyalım, erkek olursa Ali koyalım, rahmetli babasının adı. O da beni kırmadı. İsmi de böyle doğdu. Hira da o kadar enteresan bir çocuk ki. Geçen pazar evde oturuyorum, cam açık, ezan okunuyor. Baba dedi. Allah var yukarıda. Kalbimde hiç namaz kılmak yoktu. Baba dedi, hareket yapıyor bana dedesinden öğrenmiş. Her vakit namaz gelip hareket yapıyor. Çocuk enteresan.

Hiçbir şeyiniz gizli kalmıyor , çok sıkıcı bir hayat değil mi bu?
Hiçbir şeyimiz gizli kalmıyor doğru. Hastaneye gidiyoruz herkes duyuyor. Acı gerçek. Ona yapacak hiçbir şey yok. Sizle beraber olduğumuz zaman da siz fotoğraf çekiyorsunuz beraber hemen ertesi gün gazetede oluyor.

Çok sıkıcı değil mi?
Bana çok sıkıcı gelmiyor.

Türk aile yapısında, aile içerisinde ne olursa gizlidir diye bir şey var ya, öyle kalmıyor.
O kadar da değil. Gizli şeylerimiz de kalıyor. Sosyal yaşantımız biraz daha az gizli. Ama zaten eşimin hayatında o her zaman mevcuttu. Sonuçta bunu bilerek evlendik.

Kaç gün küs kaldınız en uzun?
Bir gün. Bir gün bile değil. Ben bir gece yatak odasından kovuldum. Onda da hani Türkiye’de ilktim: suç işlemeden yatak odasında yatamayan ilk erkek benim. Eşim hamileydi, biliyorsun hamilelik döneminde dokuz aya geldikten sonra baya bir karnı büyüyor. Bir gece önce rahatsız etmişim onu, “bu gece sen salonda yat” dedi. Normalde salonda yatmak için bir suç işlemek lazım ya… Ben hep genelde ona şunu söylerim: “Küs yatmak yok. Konu ne olursa olsun, küs uyumak yok.” Taraflar bir gece küs olur, iki gece, iki gece küs olur üç gece, böyle uzar gider Allah korusun. Onu istemediğimiz için bizim kavgalarımız on beş dakikada sonlanır. Hiç böyle yani bir hafta iki hafta, o bir yere gitsin ben bir yere gidiyim, hiç kavgamız olmaz. Yarım saat sonra ben bir mesaj atarım, genelde o ben oluyorum!

Siz dayanamazsınız zaten öyle duruyor.
Ben dayanamam. Ben gerçekten dayanamam. O da dayanamaz ama.

Gün içinde kaç kere telefonda konuşuyorsunuz?
Defalarca!

Bir nefes alayım dediğiniz an olmuyor mu?
Tam tersine karım bana yazmasın üç saat daha çok ne oluyor, niye yazmıyor derim. Alışkanlık olmuş artık o, bağımlılık olmuş.

Burnunuz estetik mi?
Estetik. Hatta benim burnum üç kere kırıldı.

Ben değil dedim, hatta dedim ki estetik olsa burası böyle yayvan olmaz.
Yok, üç kere kırıldı. Birinde çok kötü bir kırılma oldu, basketbol oynuyorum, ilk kırılması Amerika’daydı. Dirsekle. Ondan sonra baya bir zorlandım. Yani nefes almamda sıkıntı yaşadım. Yani burun estetiği olup olmaması, şuan ki aklım olsaydı, burnum kırılmasaydı kesinlikle girilmez. çünkü burun çok önemli bir organ yani ben eşime dostuma da söylüyorum yani aman diyorum o kadar çektiğim için ben, tamponudur osudur, busudur, ağrısıdır, sürekli korunmanız lazım filan.

Etiketler : ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.