1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. “BU ZULME ORTAK OLUYORUZ”
“BU ZULME ORTAK OLUYORUZ”

“BU ZULME ORTAK OLUYORUZ”

Ülkemizdeki Afrika kökenli kadın öğrencilerin “tecavüze ve tacize” uğradığı itirafları, toplumda infial yarattı.

A+A-

Ülkemizdeki Afrika kökenli kadın öğrencilerin “tecavüze ve tacize” uğradığı itirafları, toplumda infial yarattı. Psikolog Ayla Kahraman, yabancı öğrencilerin eğitim almak için geldiği KKTC’de yaşadıkları sorunları görmezden gelmenin de bir suç olduğuna dikkat çekti.

Tünay MERTEKCİ

Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) Direktörü Mine Yücel’in ülkemizdeki yabancı öğrencilerle görüşerek gerçekleştirdiği çalışmada ortaya çıkan gerçekler, kamuoyunda infial yarattı.

Özellikle Afrika kökenli kadın öğrencilerin “tecavüze ve tacize” uğradığı itirafları, ülkemiz için görmezden gelinemeyecek kadar tüyler ürpertici bir gerçek.

Psikolog Ayla Kahraman, araştırmanın, KKTC halkının da, zulmü görmezlikten gelerek, bu gençleri yalnız bıraktığını, fazla ev kirası isteyerek, düşük ücretle geç vakitlere kadar çalıştırarak zulme ortak olduğunu gösterdiğini söyledi.

Yabancı öğrencileri ve sorunlarını görmeyerek, onlara uygulanan zulme ortak olduğumuzun altını çizen Kahraman, kurumlarımız ve halkımızın, çözümleyici önerilerine, çalışmalarına ihtiyacımız olduğunu söyledi. Kahraman, “Psikologların, acilen ve etkin bir şekilde, bu insanlık dışı zulme uğramış genç kadınlara yönelik psikoterapi desteği vermeleri gerekmektedir” dedi.

Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı (KTİHV) Başkanı Deniz Düzgün de, “Bazı öğrenciler, öğrenci statüsüyle okula kayıt yaptırdıktan sonra okula dahi gitmemektedir. Burada da üniversitelere ciddi görevler düşmektedir. Yabancı öğrenciler eğer polise başvurmak isterlerse rahatlıkla polise gidip ifade vermeleri ve polisin de bahsedilen konuyu ciddiye alıp önemsemesi gerekmektedir” dedi.

Kahraman: Bu sert tokadı fazlasıyla hak ettik

Psikolog Ayla Kahraman, CMIRS Direktörü Mine Yücel’e hepimizi gafletten uyandırması gereken bu çalışması için teşekkür etti.

Kahraman, “Bu sert tokadı toplum olarak fazlasıyla hak ettik. Fuhuş, kumar, uyuşturucu, rant kavgası... Sermaye haline getirilmiş genç kadınlar. Ülkemize, eğitim, meslek edinme amacıyla gelmişler ama borçlandırılmışlar, fuhşa zorlanmışlar. Ne okudukları okullar, ne de sistem onlara sahip çıkmış. Üstelik, onlara uygulanan zulmü ya görmezden gelmişiz veya o küçük aklımızla, ‘tecavüz edilebilir, taciz edilebilir, ellenebilir’ demişiz” dedi.

Ülkemizde yaşanan bu dramın kendisine Uzak Doğu’daki bir ülkeyi hatırlattığını ifade eden Kahraman, bu ülkenin, ‘seks turizmi’ denilen insanlık dışı bir başka kavramla da anıldığını belirtti. Kahraman, sistemin güya “yasal” hale getirildiği, üstelik çocuk seks turizmi açısından da, revaçta görülen bir yer olduğuna dikkat çekerek “Kulaklarımda, saygın görünen bir genç adamın kendini aklamaya çalışırken sarf ettiği sözleri çınlıyor, ‘Bu onların mesleği. Doğar doğmaz bu fahişelik mesleği için hazırlanıyorlar. Bu ülkede bir çocukla yatmanın sakıncası yok’” dedi.

“Zulme ortak olduk”

“İnsanın; kendi eliyle yaptığı zulüm için bulacağı, ‘akılcı’ görünen ama insanlık dışı olan kılıflardan vazgeçmesi mümkün mü?” diye soran Kahraman, zulmün bin bir yüzü olduğunu ifade etti.

Kahraman, bu bin bir yüzün de ortalıkta dolaştığını belirterek araştırmanın, KKTC halkının da, zulmü görmezlikten gelerek, bu gençleri yalnız bıraktığını, fazla ev kirası isteyerek, düşük ücretle geç vakitlere kadar çalıştırarak zulme ortak olduğunu gösterdiğini söyledi.

Mine Yücel’in araştırma sonuçlarını kınayanlara değinen Kahraman, “Kınama”nın kelime anlamında yola çıkarak şöyle dedi:

“Kınama; ‘Bu yapılanları onaylamıyorum’, ‘Ben böyle şeyler yapmam’, ‘Aaa ne kadar ayıp’, ‘Bu yaptığını hiç beğenmedim’. Bu insanlık dışı manzaraya, ‘kınama’ dediğimiz kurumsal açıklamaları, sorun çözümü açısından yetersiz buluyorum.”

“Afrika kökenli bu genç kadınlar; susmaya, görünmez olmaya zorlanmışlar”

Yabancı öğrencileri ve sorunlarını görmeyerek, onlara uygulanan zulme ortak olduğumuzun altını çizen Kahraman, “Onları ötekileştirmişiz. Damgalamışız. Onları, kendimizin dışında ve bizden farklı tanımlayarak, istismar edilmelerine katkı koymuşuz. Hayatlarını kolaylaştırmak için, hiç bir şey yapmamışız. Okudukları okullar da onları korumamış. Adalet sistemimiz, toplumsal kurumlarımız da onlar için hiç bir şey yapmamış.

Çoğunluğu Afrika kökenli bu genç kadınlar; susmaya, görünmez olmaya zorlanmışlar” dedi.

Ayla Kahraman, ülkemize eğitim amacıyla gelen ve ülkemizde insanlık dışı davranışlara maruz kalan yabancı öğrencilerin sessizliklerini, ilk defa onları görmek için yola çıkmış bir kadına (Mine Yücel) anlattığını ifade ederek Mine Yücel’in, sessiz kurbanların dili olduğunu vurguladı.

Kurumlarımız ve halkımızın, çözümleyici önerilerine, çalışmalarına ihtiyacımız olduğunu ifade eden Ayla Kahraman, onların yaşamlarını kolaylaştırmalı, ülkemizdeki misafirlikleri süresince korumamız gerektiğini belirtti.

Kahraman, yabancı öğrencilerin sosyal, ekonomik sorunlarının ilk elden takip edilmesi gerektiğini söyledi.

“Umutları ve inançları tükenmiş”

Kurban haline getirilen bu genç kadınlar travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve kim bilir nice anksiyete bozukluğu tarafından cendereye sıkıştırılmışlardır” uyarısında bulunan Kahraman, bu tür şiddete maruz kalan kişilerin sessizliğinin, “kurban kimliğini” benimsemeye başladıklarının işareti olduğunu vurguladı.

Kahraman, şöyle devam etti:

“Konuşmamışlar, yardım istememişler, kaderlerine razı olmuşlar. Umutları ve inançları tükenmiş. Sayın Yücel’in uzattığı ele sarılışlarına bir bakın. Bir umut yeşermesi var. Bunu büyütelim. Onların; onlara yapılana itiraz etmelerini kolaylaştıralım.

En küçük bir başkaldırının, kurban rolüne indirilmiş büyük bir darbe olacağını unutmayalım.

Bu ülkede edindikleri yaraların izleri, geçmez. Ama kanamayı durdurmalı, onları hayata döndürmeli ve onlardan af dilemeliyiz.”

“Psikologlar iş başına”

Kahraman, “Psikologların, acilen ve etkin bir şekilde, bu insanlık dışı zulme uğramış genç kadınlara yönelik psikoterapi desteği vermeleri gerekmektedir. Fuhuş, uyuşturucu bataklarının sermeyesi yapılan bu genç kadınlar, psikologlar tarafından uygulanacak, psikoterapi hizmetleriyle tanışmalıdırlar.

Müstakbel danışanlarımız yaralı. O kadar yaralı ki, artık şikayet bile edemiyorlar. Haklarını arayamıyorlar.

Yani, bu genç kadınların, benlik değerlerinde ciddi örselenmeler var. Gerek CMIRS bünyesinde ve/veya gerekse devletin ilgili kurumlarının ve akademik kurumların denetim ve destekleri ile bu genç kadınlara insanlık görevlerimizi yapmalıyız” dedi.

“Kendimize yapılmış gibi harekete geçmeliyiz”

Ayla Kahraman, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Akademik danışmanlık, sosyal ve psikolojik danışmanlık hizmetlerini, bu gençler için yeniden ele almalı ve işlevsel hale getirmeliyiz. Ve sevgili KKTC halkı; Sayın Yücel’in uzattığı el yetmez. Hepimiz bu gençlerin iyileşmesi, korunması ve ülkemize uyum sağlamaları için üstümüze düşeni yapmalıyız.

Önce onları görmeliyiz. Onları ve yaşadıklarını görmemek de onlara uygulanan bir zulümdür.

Onları damgalamak, sadece onları anlamadığımızı ve içimizdeki kötülüğü dışarı vurmada onları kullanmaya hazır olduğumuzu gösterir. İnsanın insana zulmü; insanlık tarihinin karanlık sayfalarına böyle geçmiştir.    Zulmeden kuvvetini; başkalarını damgalayarak, dışlayarak alır. Böylece, insanlık dışı davranışlarını normalleştirir. Kendi kızlarımız için duyumsadığımız iyi şeyleri onlara da sunabilmeliyiz.

Onlara yapılanların ne olduğunu kavramalı ve kendi kızlarımıza yapılmış gibi harekete geçebilmeliyiz”.

Düzgün: Nüfusun değiştiğini kabul etmemiz gerekir

Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı (KTİHV) Başkanı Deniz Düzgün, öncelikle Kıbrıs’ın kuzeyindeki nüfusun değiştiğini kabul etmemiz gerektiğini belirtti. Düzgün, demografik yapının değişime açık olması, toplumsal yapının da değişime yol açması anlamına geldiğini ve değişen yapı üzerinden önlemler alınması gerektiğini vurguladı.

Ülkemizdeki öğrenci nüfusunun 100 bin 629 olduğu yapılan son araştırmalarda açıklandığını söyleyen Düzgün, eğer bir ülke 100 bin 629 öğrenci nüfusuna sahip ise o ülkede öğrencilerin hakları için önlemler alınması gerektiğini ifade etti.

“Üniversitelere ciddi görev düşmektedir”

Düzgün, yapılan son araştırmalarda, 10 bin öğrencinin Afrika ülkelerinden geldiğini belirterek öğrencilerin kabul aldığı üniversitelerin öğrencilere sağlaması gereken birçok hak olduğuna dikkat çekti.

Üniversitelerin, öğrencilere sağlık sigortası çıkarması gerektiğini söyleyen Düzgün, Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan birçok üniversitenin, yabancı uyruklu öğrencilere sağlık sigortası çıkarmadığının bilindiğini dile getirdi.

Düzgün, “Bazı öğrenciler, öğrenci statüsüyle okula kayıt yaptırdıktan sonra okula dahi gitmemektedir. Burada da üniversitelere ciddi görevler düşmektedir. Yabancı öğrenciler eğer polise başvurmak isterlerse rahatlıkla polise gidip ifade vermeleri ve polisin de bahsedilen konuyu ciddiye alıp önemsemesi gerekmektedir” diye konuştu.

Kıbrıs

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.