1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. BUGÜN 29 EYLÜL DÜNYA KALP GÜNÜ...
BUGÜN 29 EYLÜL DÜNYA KALP GÜNÜ...

BUGÜN 29 EYLÜL DÜNYA KALP GÜNÜ...

Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Dr. Gülgün Göktuna Vaiz, kalp krizinin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak, başta yaşam tarzının olmak üzere kalp krizine neden olan bazı risk faktörlerinin değiştirebileceğine dikkat çekti.

A+A-

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Dr. Gülgün Göktuna Vaiz, kalp krizinin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak, başta yaşam tarzının  olmak üzere kalp krizine neden olan bazı risk faktörlerinin değiştirebileceğine dikkat çekti.

Vaiz, “Sigara kullanmamak, tansiyonu, kolesterolü, varsa diyabeti hekim kontrolünde verilen ilaçlarla düzenlemek, egzersiz yapmak, kilo alımını engellemek ve hayata iyi tarafından bakmak kalp krizi riskini azaltıyor” dedi.

Gülgün Göktuna Vaiz, tüm dünyada olduğu gibi Kuzey Kıbrıs’ta da kalp damar hastalıklarının birinci sıradaki ölüm sebebi olduğunu ifade etti.

“29 Eylül Dünya Kalp Günü” nedeniyle TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Gülgün Göktuna Vaiz, ani ölümlerin 4’te 3’ünün kalp krizi nedeniyle meydana geldiğini ifade ederek, kadınların, sigara içenlerin; diyabet hastalarının ve ileri yaştaki kişilerin yüksek risk grubunda yer aldığını söyledi.

Vaiz, “Her 10 yaş yaşlanıldığında kalp krizi riski artıyor” dedi.

“TEK NEDEN GENETİK DEĞİL”

Genetiğin bütün kalp krizlerine tek neden olarak gösterilemeyeceğini ifade eden Vaiz, sadece genetik yatkınlık nedeniyle kalp krizi geçirenlerin oranının oldukça düşük olduğunu söyledi.

2013 yılında Kuzey Kıbrıs’ta ani ölüm nedeniyle hastaneye getirilen ve otopsi yapılan 25 kişi olduğunu belirten Gülgün Göktuna Vaiz, “Otopsi bulgusunda kalp krizi teşhis edilen bu kişilerden 20’si erkek 5’i kadındı. Ve bu kişilerden sadece biri genetik anomali (aykırılık) nedeniyle kaybedildi. Diğer hastaların ani ölüm sebebi kalp krizine bağlı kalpte oluşan elektrik kasırgası ve kalp durmasıydı” dedi.

Vaiz, Kuzey Kıbrıs’ta karşılaştığı en genç kalp krizi vakasının 30 yaşında olduğunu dile getirdi.

“ERKEKLERDE 40 İLE 60 YAŞ ARASI TEHLİKELİ”

Vaiz, kalp krizinin en fazla görüldüğü ve ölüme neden olan yaşın özellikle erkeklerde 40 ile 60 arasında olduğunu kaydederek, “Kalp krizlerden ölümler 50 yıl öncesine göre 10 kat azaldı. 1960’lı yıllarda kalp krizi nedeniyle hastaneye başvuran 100 hastadan 30’u hayatını kaybediyordu. Şu anda 97 hasta kurtarılıyor” dedi.

Tıptaki teknolojik gelişmelerin ve tedavi seçeneklerinin artmasının ölüm oranlarını düşürdüğünü vurgulayan Vaiz, 1960’lı yıllarda hastanelerde kalp hastaları için koroner bakım üniteleri olmadığını anımsattı. Vaiz, dünyadan örnekler vererek, Kuzey Kıbrıs’taki koroner bakım ünitelerinin 1970’li yıllarda Dahiliye Uzmanlarının katkılarıyla açıldığını ifade etti.

BİR YILDA 250 KALP KRİZİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’de bir yılda yaklaşık 250 kişinin kalp krizi geçirdiğini dile getiren Vaiz, “Diyabet, yüksek tansiyon ya da kolesterol hastasıysanız, sigara kullanıyorsanız, kilonuz normalden çok fazlaysa yaşınız 40’ın üzerindeyse, by- pass ameliyatı geçirmişseniz ya da kalbinizde stent varsa yılda bir kez kardiyoloğa muayene olmanız şarttır” dedi.

KALP KRİZİNİN BELİRTİLERİ

Kalp krizinin klasik belirtilerini anlatan Vaiz şunları ifade etti:

“Kalp krizi geçiren kişinin göğsün ortasında veya sol memede ağrı veya baskı, sırtında ve kollarında; mide üzerinde ağrı olabilir.

Bazen ağrı çeneye de vurabilir, bulantı, kusma, renk solukluğu olabilir.

Her zaman yüzde yüz bu bulgular olmayabilir. Belirtiler, nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk şeklinde de olabilir. Bu durumdaysanız bırakın sağlınız hakkındaki kararı siz değil bir doktor versin.”

“MİDE İLE KALP ŞİKÂYETLERİNİN KARIŞTIRILIYOR”

“Bizim en büyük sıkıntımız mide ile kalp şikâyetlerinin karıştırılmasıdır” diyen Vaiz, mide şikâyetlerinin mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmesi gerektiğini söyledi ve ekledi:

“ ‘Midem ağrıyor, nane çayı içersem düzelirim, nasıl olsa geçer’ deyip evde dinlenmek yerine mutlaka bir doktora başvurun.”

“KALP KRİZİNİN NE GÜN BAŞLAYACAĞINI KESTİREMİYORUZ”

Kalp krizinin nasıl gerçekleştiğini de anlatan Gülgün Göktuna Vaiz şunları dile getirdi:

“Kalp damarının içi bir boru gibidir. Düzdür ve yüzeyi temizidir. Burada, kanla birlikte oksijen dolaşır. 

Eğer kolesterolünüz varsa, kolesterol damardaki hücre yapısıyla birleşerek damarın iç yüzeyini daraltır, plaklar oluşturur. Damarın iç yüzeyinde oluşan küçük küçük plaklar bir gün aniden çatlar veya yırtılır.

Buna ani bir üzüntü mü, tansiyon yüksekliği mi, stres mi, sigaranın fazla miktarda içilmesi ya da şeker düzeyinin oyması mı neden oluyor kesin olarak bilemiyoruz.

Kalp krizinin ne gün başlayacağını kestiremiyoruz. Kriz başladığı anda damara pıhtı oturuyor ve oradaki kan akımı duruyor. Bu nedenle kalp hücrelerine şeker ve oksijen gidemiyor.

Oksijensiz kalan kalp hücrelerinde elektrik kasırgası başlıyor ve kalp ritmini kaybediyor.

O anda hastanın bilinci kapanıyor. Kalp masajına anında başlanması, ambulans ya da bir sağlık görevlisi gelene kadar aralıksız kadar devam edilmesi gerekiyor.

Kalbi duran kişinin kalbinin 2, en geç 5 dakika içinde çalıştırılması şarttır, aksi bir durumda hasta beyin hücrelerini kaybedebilir.

Kalp krizi geçiren hastaya tıbbı müdahale ne kadar geç yapılırsa kalbi o kadar zarar görür. Bu nedenle tüm toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitimden geçmesi gerekiyor.”

“HASTANEYE ŞAHSİ ARANIZLA GİTMEYİN”

Kişinin kendini iyi hissetmediği ve kalp kriz geçirdiğini düşündüğü durumda hemen ambulans (cankurtaran) aranarak yardım talep etmesi gerektiğini söyleyen Gülgün Göktuna Vaiz, hastaların hastaneye şahsi araçlarıyla gitmesini tavsiye etmediklerini söyledi.

Kalp krizi geçiren hastaların ilk bir saat içinde kalbinin durabileceğine dikkat çeken Vaiz, kalbi duran hastanın kalp masajıyla desteklenebileceğini, bu sayede zaman kazanılacağını ancak hastanın sadece elektroşok cihazıyla hayata döndürülebileceğini söyledi.

Gülgün Göktuna Vaiz, elektroşok cihazlarının sadece ambulanslarda ve hastanelerde olduğunu vurguladı.

Bazı ülkelerde, büyük alışveriş merkezlerine ve kalabalık meydanlara otomatik olarak çalışan elektroşok cihazlarının yerleştirildiğini ve vatandaşların bu cihazı bilgi sahibi olmadan da kullanabileceğini anlatan Vaiz, bu sayede birçok hayatın kurtulduğunu anlattı.

“KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİNİZİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ HASTANIN BİLİNCİ AÇIKA ASPİRİN ÇİĞNETİN”

“Kalp krizi zamana karşı bir yarıştır. Hekim için en önemli olan tıkanan damarın bir an önce açılmasıdır. İlk 2 saat bizim için önemlidir. Müdahale uzadıkça komplikasyonlar (istenmeyen durumlar) artar. Hastanın hayat kalitesi düşer ya da hasta yaşamını kaybeder” diyen Vaiz, ülkedeki mesafelerin hastanelere uzak olmadığını, bunun kalp krizi geçirenler için avantaj sayıldığını belirtti.

Gülgün Göktuna Vaiz şunları ekledi:

“Bir kişinin kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsanız ve hastanın bilinci açıksa ona bir tane aspirin çiğnetin. Bu kalp krizinden ölümleri yüzde 30 azaltıyor çünkü aspirin pıhtı çözücü etkisi var.”

“SİGARA İNSAN ÖMRÜNÜ 10 YIL KISALTIYOR”

Sigaranın tıpta “insanlık düşmanı” ilan edildiğini belirten Gülgün Göktuna Vaiz, “Bugün, hem ülkemizde hem de dünyada kalp krizinin en önemli nedeni sigaradır.  Kalp krizi geçiren hastalarımızın nerdeyse yüzde 90’ı sigara içiyor” dedi.

Sigara kullanmanın değiştirilebilir bir risk faktörü olduğunu dile getiren Vaiz şöyle konuştu:

“Sigara içtiğimiz zaman kalp damarları büzüşüyor ve daralıyor. Damarların içerisini döşeyen dokular bozuluyor. Sigara, LDL dediğimiz kötü kolesterol oksitlenip kalp damalarını tıkamasına neden oluyor.
Tabii, sigaranın içindeki zehirli maddeler de kalbe direk etki ediyor.

2013 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmanın sonucu açıklandı.50 yıl boyunca sigara kullanan 300 bin kişi takip edildi. Bu araştırmada sigaranın insan ömrünü 10 yıl kısalttığı kanıtlandı.”

“STRES, SİGARA İÇİLDİĞİ ZAMAN AZALMIYOR”

Sigara bırakma konusundaki eğilimin geçmiş yıllara oranla arttığını, çeşitli uygulamaların, kampanyaların ve medyanın farkındalıkta etkin rol oynadığını ifade eden Vaiz, bunun yeterli olmadığını söyledi. Gülgün Göktuna Vaiz şunları ekledi:

“Hastalar, sigarayı bırakmamak için çeşitli bahaneler sıralıyor. ‘Keyif için içiyorum’, ‘içime çekmiyorum’, ‘mentollü sigara kullanıyorum’, ‘sigarayı bırakınca strese giriyorum’ diyor.

Araştırmalar, sigarayı içinize çekseniz de çekmeseniz de aynı oranda kalp krizi geçirme riskiniz olduğunu gösteriyor. Mentol da sigaranın zararını azaltmıyor. Çalışmalar, sigara içenlerle sigarayı bırakanlar arasında stres yönünden bir fark olmadığını da gösteriyor. Yani stres, sigara içtiğimiz zaman azalmıyor.

Üstelik araştırmalar 5 tane sigara içenlerin en az 1 paket içenler kadar zarar gördüğünü ortaya koydu. Kişi 5 tane bile sigara içse, hiç içmeyen birine göre 2 kat daha fazla kalp krizi geçirme olasılığı var.”

SOSYAL DESTEK ÖNEMLİ

Değişen yaşam koşullarına dikkat çeken Vaiz, stresin kalp ve damar hastalıklarında etkili olduğunu belirterek, “Son yıllardaki araştırmalar sosyal desteğe dikkat çekiyor. Yalnız yaşamak kalp krizi riskini artırıyor. Evli olmak, bir arkadaşla yaşamak riski azaltıyor” dedi.

“HAREKETSİZ YAŞAM VE UZUN SAATLER ÇALIŞMAK VE UYKUSUZLUK RİSK FAKTÖRÜ”

Uzun saatler çalışmanın, uykusuz kalmanın, hava kirliliğinin ve şehir yaşantısının kalp krizine neden olduğunu ifade eden Vaiz, hareketsiz yaşamın kalp krizinde risk faktörü olduğunu söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Kalp Federasyonu, UNESCO ve Birleşmiş Milletler (BM)’nin 29 Eylül Dünya Sağlık Günü kapsamında belirlediği “Sağlığınız İçin Hareket Edin” sloganına dikkat çeken Vaiz, “Hareketsiz yaşam kalbin düşmanıdır. Akdeniz’in ortasındaki küçük adamızda daha kaliteli, daha sağlıklı bir kalple yaşamak için ‘hareket edelim ve sigarayı bırakalım’” dedi.

Vaiz, televizyon ve bilgisayar karşısında uzun süre geçirmenin zararlı olduğunu ifade ederek, “2 saat TV karşısında oturmak kalp krizi ya da kalp damar hastalıkları riskini 2 kat artırıyor. Vaiz, her saat başı oturduğunuz yerden kalıp 10 dakika yürümemiz öneriliyor” ifadesine yer verdi.

Yaşam tarzının değiştirilebileceğini yineleyen Vaiz, günlük yarım saat yürüyüşün, ya da yaş grubuna göre yapılacak herhangi bir spor ve dengeli beslenmenin önemine işaret etti.

“YUNANİSTAN, İTALYA VE FRANSA EN AZ KALP KRİZİ GEÇİRİLEN ÜLKELER”

Beslenme ile ilgili örnekler veren Vaiz özetle şöyle dedi:

“Kırmızı et ağırlıklı ve hayvan yağlarıyla beslenmek sağlıksızdır. Ada ülkesinde yaşıyoruz. Yeşilliklerin, kümes hayvanlarının, tahılların, meyveler ve zeytinyağının yer aldığı Akdeniz Diyeti kalp krizi riskini azaltan bir diyettir. Bu diyet ağırlıklı beslenen Yunanistan, İtalya ve Fransa en az kalp krizi geçirilen ülkelerdir.

Devlet olarak bizim de beslenme ve egzersizin önemi konusunda farkındalık yaratmamız gerekiyor. Çünkü kalp damarlarının yağlanması, kalpte plaklar oluşması artık 20’li yaşlarda başlıyor.”

Gülgün Göktuna Vaiz, Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın obeziteye karşı bir sağlık politikası başlattığını ifade ederek, “Porsiyonunu azalt ve günde 10 bin adım at” sloganını hatırlattı.

“KÖTÜ KOLESTROL KALP KRİZİ NEDENİ”

Son yıllarda gündeme kolesterollerle ilgili bazı tartışmaların geldiğini anımsatan Gülgün Göktuna Vaiz, “Dünya Sağlık Örgütü ve Kalp Sağlığı örgütleri kötü kolesterolün kesinlikle kalp ve damar hastalıklarına neden olduğunu belirtiyor. Bu konuda yayınlanan binlerce makale var. Kötü kolesterolün yüksekliği kalp krizine neden oluyor” dedi.

Halkın bilim dışı tartışmamaları konusunda uyaran Vaiz, kimlerin kolesterol hapı kullanması gerektiğinin ya da kolesterolün tehlikelerinin medyada değil, kanıtlar doğrultusunda bilimsel platformlarda tartışılmaması gerektiğini söyledi.

By-pass geçirenlerin, kalbinde stendi olanların, diyabet hastalarının, ailesinde kalp krizi geçirenlerin sayısı fazla olanların mutlaka kolesterol ilacı kullanması gerektiğini vurgulayan Gülgün Göktuna Vaiz, “Kolesterol ilacının bir hekime danışılmadan kesilmesi kalp krizine neden olabilir” ifadesine yer verdi.

EĞER GENETİK YATKINLIK VARSA...

Kalp krizine genetik yatkınlığı olan ailelerin çocuklarına tetkik yaptırması gerektiğini anlatan Vaiz, çocuklarda beslenme tarzının, hareketli yaşamının ve kolesterol düzeylerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.

“KADINLAR ÖSTROJEN HORMONUNUN KORUMASI ALTINDA”

Dünya’da kalp kriziyle ilgili yapılan araştırmalara değinen Vaiz, “Kişinin, kadın akrabaları 55 yaşın altında, erkek akrabaları 45 yaşın altında kalp krizi geçiriyorsa bunda genetiğin rolü de vardır ve bu sizi etkileyebilir” dedi.

Kalp ve damar hastalıklarında genetik yatkınlığın değiştirilemez bir faktör olduğunu belirten Gülgün Göktuna Vaiz, erkeklerin kadınlara göre 4 kat daha fazla kalp krizi geçirdiğini ifade ederek, “Kadınlar östrojen hormonunun koruması altında, bu nedenle erkekler kadınlara göre 10 yaş daha genç kalp krizi geçiriyor” ifadesini kullandı.

Kadınların damar yapılarının erkeklere göre daha ince olduğuna işaret eden Vaiz, bu nedenle kadınlarda görülen kalp krizlerinin daha öldürücü seyrettiğini, kadınların damar yapısı nedeniyle stentten daha az fayda gördüğün söyledi.

“KİŞİLİK YAPINIZ DA KALP SAĞLINIZI ETKİLİYOR”

Kişilik yapısının da değiştirilemeyen risk faktörleri arasında gösterildiğini belirten ve bu konuyla ilgili bir araştırmadan söz eden Gülgün Göktuna Vaiz, “hayatı hafife alan, olaylara olumlu bakan insanların kalp hastalıklarından daha az etkilendiğini” belirtildi.

Vaiz, “Hırslıysanız, kaygılı ya da başkaları ile sürekli yarış halindeyseniz, bu durum kalbinizle dost değil. Depresyona giren insanlar hem 2 katı daha fazla risk altında olduğu, hem de kısa ömürlü olduğu biliniyor” dedi.

Amerika’da kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmaya değinen Vaiz, “Kişilik yapısı pozitif olan sorunlara iyimser yaklaşan kadınların araştırma sonucuna göre daha uzun yaşadığı ve daha az kalp krizi geçirdiği saptandı” ifadesine yer verdi.

“KİŞİNİN YAŞAMA SEVİNCİ EKSİKSE TEHLİKE VAR DEMEKTİR”

Kişinin yaşama sevincinin eksik olmasının tehlike yarattığını ifade eden Gülgün Göktuna Vaiz, kalp krizi geçirip iyileşen hastaların bazılarında depresyon görüldüğünü belirterek, “Çalışmalar, kalbinde problem olduğunu kabul edip hayat şartlarını iyileştirenlerin, sağlık problemi olduğunu reddedenler ve depresyona girenlere oranla daha uzun yaşadığını gösterdi” dedi.

Vaiz ayrıca az gelişmiş ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre 7 kat daha fazla kalp krizi görüldüğünü belirtti.

“MEVSİM DEĞİŞİKLİĞİ DE KALP KRİZİNİ TETİKLİYOR”

Kalp krizlerinin mevsim değişiklilerinde ve soğukta arttığını dile getiren Vaiz, “Kalp krizinden ölümlerin en fazla görüldüğü dönem yılbaşı öncesindeki aylardır” ifadesini kullandı.

“KIBRISLI TÜRKLER BİRÇOK TRAVMA YAŞADI”

Kıbrıslı Türklerin birçok toplumsal travma yaşadığını anımsatan Vaiz, savaşlara dikkat çekerek, göçlerin, kayıpların da kalp üzerinde olumsuz etkisine işaret ederek, ülkedeki siyasi belirsizlik ve ekonomik krizin de sağlık için tehlike yarattığını kaydetti.

Kuzey Kıbrıs’taki ölümlü trafik kazalarına da değinen Gülgün Göktuna Vaiz, söz konusu kazaların toplum için travma yarattığını ve sağlığı etkilediğini söyledi.

“YEMEKTEN SONRA DİNLENME KALP KRİZİ RİSKİNİ AZALTILIYOR”

Kıbrıs tarihinden ve dünyadaki bazı uygulamalardan örnekler veren Vaiz şunları kaydetti ekledi:

“Kıbrıslı Türkler bundan 50 yıl önce öğleyin saat 1’den 4’e kadar dükkanlarını kapatan, siesta yapan bir toplumdu. İtalya’da bugün devlet dairelerine yarım saat masa üzerine yaslanıp dinlenme zorunluluğu getirildi. Özellikle sıcak ülkelerde siesta, yani yemekten sonra dinlenme, kalp krizlerini azaltılıyor.”

“YALNIZLAŞAN TOPLUM”

Kıbrıslı Türklerin geçmişte büyük aileleri olduğunu ancak günümüzde çekirdek aileye yöneliş olduğunu dile getiren Vaiz, “İnsanlar günümüz şartlarında birbirine vakit ayıramıyor, oysa sevinçlerin ve hüzünlerin paylaşılmaması bize kalp hastalığı olarak geri dönüyor.

Arkadaşlarla sohbet etmek, kitap okumak gibi hobiler kalbin dostu olduğuna işaret eden Vaiz, “Toplumsal olarak yalnızlaşıyoruz” dedi. Vaiz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çocuklarımıza da yaşlılarımıza da bakamıyoruz. Yaşlı aile bireylerimizi bakıcılara emanet ediyoruz. Oysa bu durum onların daha erken ölmelerine neden oluyor. Son zamanını ailesiyle birlikte geçiren ve mutlu hisseden yaşlılar daha uzun yaşıyor. Toplumun değişiminde sorun var. Bunu nasıl daha az zararla giderebiliriz. Bence bu yönde çalışmalar yapılması gerekiyor.”

“DEVLET DESTEĞİ SAĞLANMALI”

Türkiye’deki bazı uygulamalardan örnek veren Gülgün Göktuna Vaiz, doğum yapan kadınların izinlerinin uzatıldığını anımsatarak, “Bulgaristan’da, kadınlara doğum yaptıktan sonra 2 yıl izin verilip çocuğunu büyütme imkânı sağlanıyor. Bizim ülkemizde de bu tür devlet desteği sağlanmalıdır” diye konuştu.

DR. BURHAN NALBANTOĞLU DEVLET HASTANESİ’NDEKİ SAĞLIK HİZMETİ

Vaiz, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ndeki koroner çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Gülgün Göktuna Vaiz sözlerini şöyle sürdürdü.

“Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde 1998’den beri koroner anjiyo laboratuarı var. 2007’de hastanemizde Kalp Damar Cerrahisi bölümü kuruldu. Balon stent uygulamaları başladı. 2009’dan beri de by-passlar yapılıyor. Ancak çok komplike vakalar, gerek duyulursa sevk edilebiliyor.”

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde 7 Kardiyoloji Uzmanı olduğunu, bu sayının Mağusa Devlet Hastanesi’nde 2, Girne Dr. Akçiçek Hastanesi’nde 1 olduğunu dile getiren Vaiz, “Yeni kadroya ihtiyacımız var. Lefkoşa’da en az 10 uzman olması durumunda verilen hizmetlerin niteliği çok daha iyi olacaktır” dedi.

TAK

Etiketler : , , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.