1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "ÇEYİZ SEÇER GİBİ KIZLARIMIZA MEZAR TAŞI SEÇTİK!"
"ÇEYİZ SEÇER GİBİ KIZLARIMIZA MEZAR TAŞI SEÇTİK!"

"ÇEYİZ SEÇER GİBİ KIZLARIMIZA MEZAR TAŞI SEÇTİK!"

İlayda Yeliz Öztürk ve Sude Demirkıran’ın kan ağlayan anneleri...

A+A-

Dağyolu’nda beş ay önce yaşanan feci bir kaza… Giden üç can… Herkes unutsa da ateş düştüğü yerde… Gencecik iki evladını toprağa veren, kan ağlayan iki anne… Sorumlu gördükleri şirketin hesap vermesini istiyorlar

Gizem ÖZGEÇ

Münevver Şahin ve Yeliz Manici… İki gözü yaşlı anne… Ülkeyi yasa boğan ve büyük ses getiren, “trafik cinayeti” olarak anılan bir kazada çocuklarını kaybettiler… Tam beş ay önce… Devlet zafiyetinin de ön plana çıktığı, Değirmenlik dağ yolunda yaşanan o feci kazada 12 yaşındaki küçük kızı Sude Demirkıran’ı kaybeden anne Yeliz Maneci ve 17 yaşındaki kızı İlayda Yeliz Öztürk’ü kaybeden anne Münevver Şahin…

Değirmenlik dağ yolunda Denktaş Mutluel, İlayda Yeliz Öztürk ve Sude Demirkıran’ın ölümü, minibüsteki yedi kişinin ağır yaralandığı feci kazanın sorumlusu olan Safa Güngör 6 yıl 8 ay hapis cezası aldı.

Ancak acılı iki anne, şimdi sorumlu şirketin de hesap vermesini istiyor. Bu konuda gerekli girişimleri yapan Manici ve Şahin, yasal işlemler için girişim başlattı. İki anne savcılık ve polisin de devreye girmesini istiyor.

KIBRIS’a konuşan Manici ve Şahin, hem beş ay boyunca yaşadıklarını anlattı hem de bu işin peşini bırakmayacaklarını söyledi.

“Çocuklarımız toprak altında çürüyor… Bedeli ödenmeli…”

SORU: Çok acı bir süreçten geçiyorsunuz… Dava sonuçlandı ve şoför cezasını aldı… Ancak sanırım siz bundan sonrası için de mücadeleyi bırakmıyorsunuz…

MANİCİ: Ben şirketle defalarca diyalog kurmaya çalıştım. Bir telefon numarası buldum ancak kayıtlı değil. Bu şoför Ilcan LTD’e kayıtlı görünüyor. Ben de Tüfekçi LTD’in Facebook’taki sayfasından onlara ulaştım. “Başsınız sağ olsun. Ancak bizim bu konuyla alakamız yok” dediler. “Neden peki sizin şantiyenizde yatıyordu bu adam” diye sordum. Ancak hiçbir soruma cevap vermedi. İlcan LTD 2010 yılında kurulmuş. Çalışma Dairesi’nde Safa Güngör bu şirkete ait bir çalışan olarak görünüyor. Çalışma izni falan da yok. Ancak her zaman Tüfekçi şirketiyle bağlantısı var. Şoför kadar şirket de sorumlu. 16 saat kimse kimseyi çalıştıramaz. Biz tazminat davası açmak istiyoruz. Ancak savcılığın ve polisin dava açması gerekiyormuş. Bizim tek isteğimiz sorumlu hangi şirket ve kimse kapatılmasıdır. Bin 800 TL ceza benim üç damla gözyaşımın bedeli bile değil. Onlar koltuklarında oturacaklar ama biz öleceğiz.

ŞAHİN: Sonuçta GPS kayıtları var ama İlcan LTD’in adı geçmiyor. Safa sabah 06.45’te işe başlatılıyor ve gecelere kadar çalıştırılıyor. Ve bu aylarca yapılıyor. Hiçbir şekilde Tüfekçi’den bahsedilmiyor. Ancak bu adam oranın koğuşunda yatıp kalkıyordu. Buna rağmen Tüfekçi LTD, “Benim sorumluluğum yok” diyor. Bu adam günlerce 12 saat çalışmış. Adam araç kullanırken resmen uyuyordu, bu mahkemede de dile getirildi. Biz ortada paravan bir şirket olduğunu ispatlayamıyoruz. Onlar paralarına para katarken, bizim çocuklarımız toprak altında çürüyor.

“Eğitim Bakanı bizi aramadı bile, psikolog sözü tutulmadı”

SORU: Peki bu süreçte siyasilerden yardım istediniz mi?

MANİCİ: Evet. Ben Çalışma Bakanı ile görüştüm. Bilgisayarı açtı ve kayıtları gösterip bir şey yapamayacağını söyledi. Polise de gittim. Lütfen dedim “Gidip araştırın”. TIR satılmış ama devredilmemiş. Bu işte bir yalan olduğu ortada. Ama be polis değilim ki… Biri artık buna dur desin. Ben hâlâ daha yollarda söz konusu şirkete ait kamyonları görüyorum. Yine hızla sürüyorlar… Çoğu kamyonun arkasında plaka yok, olan da çamurdan görünmüyor ki açıp şikâyet edelim. Ayrıca bir şeyi de söylemek istiyorum. Özellikle Eğitim Bakanı’nın bize bir telefon açıp yanımıza uğramaması derinden üzdü. Kimse yanımızda olmadı. Her gün eve psikolog gelecekti. İkinci kez telefonlarıma bile bakılmadı. Yüzüme bakılmadı. Her şey göstermelik…

ŞAHİN: Yetkilileri geçin, kazayı yaşayan kimseyi de yanımızda bulamadık. O kazada üç kişi vefat etti. Diğer aileler ne yazık ki bizim yanımızda olmadı. Onların çocukları da ölebilirdi. Ki hâlâ o yolu kullanmaya devam ediyorlar.

“Mahkeme yapabileceğinin en iyisini yaptı”

SORU Mahkeme gününe gelmek istiyorum… Ceza açıklandığı an neler hissettiniz?

ŞAHİN: İnanın biz bu kadar cezayı beklemiyorduk. Bize neredeyse ödül gibi geldi. Yasaların öngördüğü en yüksek ceza verildi. Bizim içimiz de biraz rahatladı.

MANİCİ: Karar açıklanacağı an, avuçlarımın içinden terler boşaldı. Cezayı duyunca nasıl hissettiğimi ben tarif edemem. Gittik, araştırdık, zaten yedi yıldan fazla almayacağını biliyorduk. Üzücü olan, eğer meclis istese yasayı iki saatte değişir. Bize bu konuda söz verdiler ancak hiçbir şey yapmadılar. En azından bundan sora bu acıyı yaşayacak insanlar için bir şeyler yapılmalı.

“18 yılımı çaldılar”

SORU: Beş ayı evlatlarınızdan ayrı geçirdiniz… Nasıl geçti bu zaman sizin için?

ŞAHİN: Zaman geçmiyor ki... Bu beş ay evde İlayda’mın anılarıyla geçti. Evdeki psikolojimizi sokaktaki halimiz… Küçük kızımın psikolojisi… Her şey darmadağın.. Düşünüyorum bazen, acaba eskisi gibi gülecek miyim? Yapamıyoruz. Hayatımız bitti. Okulunun önünden geçemiyorum. Çocuklar sınava giriyor ben kan ağlıyorum. Arkadaşları resim atıyor ben kahroluyorum. Hayalleri vardı, doktor olacaktı. Elimle götürür alırdım okuldan. Ne otobüse binerdi ne de başka birine teslim ederdik. Güvenmiyordum ki yollara. O gece de arkadaşı Havva’da kalmıştı. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Kızımın telefonunu kanlar içinde bana verdiler. Telefonundaki yazılarına baktım. Son gece yazışmaları, videoları… Mesaj okurken sayfa açık kaldı telefonunda… Öyle hayatını kaybetmiş. Ben işte bunlarla yaşıyorum. Odası olduğu gibi duruyor. Hamileliğimle birlikte 18 senemi çaldılar.

“Rüyama gelsin… Biraz vakit geçirelim…”

MANİCİ: Beş ayın yarısı hastanede geçti. Psikolojim bozuk. Panik atak oldum. Hap kullanmadan yaşayamıyorum. Uyku nedir bilmiyorum. Sude’nin odasına bir kez girebildim onda da bayıldım kaldım. Her an geri gelecekmiş gibi hissediyorum. Bazen unutup, otobüs geliş saati gelecek sanıyorum. Bazen dışarı çıkıp bekliyorum. Özellikle de hafta sonları… Benim hayatım onu morg odasında gördüğüm an bitti. Ben de orada öldüm. Gülmek yok, yemek yemek yok… Her gece dua ediyorum, biraz olsun Sude’mi rüyamda göreyim de, biraz vakit geçireyim diye… Hayat bu artık benim için.

“Çeyiz seçer gibi mezar taşı seçtik”

SORU: Siz iki anne, bu beş ayda dayanışma içinde olduğunuz anladığım kadarıyla…

ŞAHİN: Biz bu süreçte kardeş gibi olduk. Bu saatten sonra da ayrılmayız.

MANİCİ: Evet bu süreyi neredeyse birlikte geçirdik. Bu önemliydi. İki hafta mezar taşı seçelim diye dolaştık. En güzeli olsun diye... Sanki çeyiz seçer gibi mezar taşı aldık. Halbuki nerede okuyacaklarını seçecektik.

“Küçük kızım darmadağın”

SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?

ŞAHİN: Ne söylesem ki… Bize söz mü bıraktılar… İlayda’yla konuşuyorum zaman zaman ama bana ses vermiyor. Küçük kızım İdil, her mezara gittiğimizde toprağı kazıyor, ablasını oradan çıkarmak için. Çocuğumun durumu çok kötü… Biz bile durumu kabullenemedik. O nasıl kabul etsin? Ablam yanımızda olsun diyor. Ona küsüyor gelmiyor diye… Ablasının odasının kapısının önünden dahi geçmiyor. Odasında tek başına oynayamıyor. Yolda, arabada giderken korkuyor. Karanlıkta ürküyor. Bazen arabaya binmek istemiyor. Bütün alışkanlıkları değişti. Tek isteğimiz şirketin de cezasını alması. Ki bu olsa bile bizim acımız dinmez.

“Bazen toprağı kazıyıp kızımı görmek istiyorum”

MANİCİ: Bazen delirecek gibi oluyorum. Belki inanılmaz gelecek ama bazen mezar toprağını eşeleyip kızımı dışarı çıkarmak istiyorum. Bir kez daha yüzünü görmek için. Ona bile razıyım. Ne şekilde şu an onu merak ediyorum. Bazen de kendimi kandırıyorum. Belki gelir diye… Mezarlığa her geldiğimde hasta olup geri dönemiyorum. Umarım şirket de cezasını alır ve bu ızdırap, bu öfke biraz olsun diner. Suçlular belli. Lütfen gereği yapılsın.

Kaza nasıl olmuştu ve Çalışma Bakanlığı ne açıklama yapmıştı?

Dağ yolunda 29 Kasım saat 7.05 sıralarında meydana gelen kaza, zanlının yönetimindeki birleştirilmiş tır araç taş ocakları mevkiinden dağa doğru çıkarken yolun sağına geçmesi sonucu, o esnada karşı yönden gelen Denktaş Mutluel yönetimindeki THP 570 plakalı minibüse çarpışması sonucu gerçekleşmişti. Çarpışma sonucu minibüs araç 26 metre sürüklenirken, minibüste yolcu olarak bulunan öğrenciler Sude Demirkıran, İlayda Yeliz Öztürk ve minibüs şoförü Denktaş Mutluel yaşamını yitirmişti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan kaza sonrası iddialarla ilgili yapılan yazılı açıklama ise şöyleydi:

“Safa Güngör, 2012’den itibaren KKTC’de kayıtlı olarak çalışıyor. Güngör’ün 12 Kasım 2012 tarihinden 22 Ağustos 2016 tarihine kadar sırasıyla Asya Su’da dağıtımcı şoför, Mustafa Okman Ticaret Ltd.’de ve Metgin Ltd.’de rafçı ve İlcan Altyapı İnşaat Şti. Ltd’de Tır şoförü olarak çalıştığı tespit edildi.

22 Ağustos 2016 tarihinden itibaren geçen 3 ay süresince işveren İlcan Altyapı İnşaat Şti. Ltd. üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmedi ve çalışanı Tır şoförü Safa Güngör’ün çalışma iznini yenilemedi. Çalışma Dairesi Müdürlüğü dün Tır şoförünün çalışma iznini yenilemeyen işveren İlcan Altyapı İnşaat Şti. Ltd’e kayıt dışı işçi çalıştırdığı gerekçesiyle bin 834 TL tutarında idari para cezası kesti.”

Kıbrıs

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum