1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "DAYATMALARA KARŞI DİRAYETLİYİM”
"DAYATMALARA KARŞI DİRAYETLİYİM”

"DAYATMALARA KARŞI DİRAYETLİYİM”

Barışçıyım ancak birileri bana aferin diyecek, sırtımı sıvazlayacak diye kötü bir anlaşmaya,asla evet demem.

A+A-

EROĞLU: “BARIŞ İÇİN KARARLI OLDUĞUM KADAR DAYATMALARA KARŞI DİRAYETLİYİM”

“ÇÖZÜM İSTİYORUZ, KIBRIS’TA VAR OLAN GERÇEKLERE DAYALI BİR ANTLAŞMADAN YANAYIZ AMA 1974 ÖNCESİNE DÖNÜŞE YOL AÇACAK, HALKIMIZIN GÜVENLİĞİNİ, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TEHLİKEYE ATACAK DA DEĞİLİZ”

Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu, müzakere sürecinin çökmediğini ve görüşmelerin eylül ayında devam edeceğine işaret ederek, “Barışçıyım ancak birileri bana aferin diyecek, sırtımı sıvazlayacak diye kötü bir anlaşmaya, halkımı kısa süre sonra yeniden özgürlük savaşı vermek zorunda bırakacak bir antlaşmaya asla evet demem. Barış için kararlı olduğum kadar baskılara, dayatmalara karşı dirayetliyim” dedi.

Türk tarafının Eylül ayından itibaren al-vere geçmeye ve gelecek yılın ilk aylarında bir referanduma hazır olduğunu söyleyen Eroğlu, Kıbrıs konusunda “ver-kurtul” anlayışının geçerli olmasının mümkün olmadığı, ne Türkiye’nin, ne Kıbrıs Türkü’nün böyle bir yaklaşımının söz konusu olduğunu söyledi.

Eroğlu, “Çözüm istiyoruz, Kıbrıs’ta var olan gerçeklere dayalı bir antlaşmadan yanayız ama 1974 öncesine dönüşe yol açacak, halkımızın güvenliğini, özgürlüğünü tehlikeye atacak da değiliz. Kıbrıs Türk Halkı’nın ne istediğini, çıkarımızın ne olduğunu çok iyi biliyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Erbakan Vakfı’nın davetlisi olarak gittiği Trabzon’da Karadeniz Üniversitesi’nde, “Kıbrıs Konusunun Dünü, Bugünü, Yarını” konulu konferans verdi.

“TÜRK TARİHİNİN EN ŞEREFLİ KARARI”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye’nin eski başbakanlarından, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan adına kurulan vakfın düzenlediği bir konferansa katılmış olmaktan ayrı bir memnuniyet ve gurur duyduğunu söyledi.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“Böylesi bir etkinlik düzenleyerek bize Kıbrıs konusunun dününü, bugününü, yarınını anlatma fırsatı yaratan Erbakan Vakfı’na, geldiğim andan bu yana bana ilgi gösteren tüm dostlarıma Kıbrıs Türk halkı adına teşekkür ediyorum. Yine dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit’le tüm şehitlerimizi de bir kez daha rahmetle anıyorum. Tüm Barış Harekatı gazilerine bir kez daha sevgi ve saygılarımızı sunuyorum.”

O dönemin Anavatan Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükümeti ve muhalefetinin örnek bir birliktelik sergileyerek, Türkiye’nin sesine, nabzına kulak vererek Türk tarihinin en haklı, en şerefli kararlarını ortaklaşa aldığını kaydeden Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının katliamlardan kurtarıldığını ve özgürlüğe kavuştuğunu söyledi.

“DÜNYA BİR YANA, TÜRKİYE BİR YANA…”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Trabzon’da Kıbrıs konusundaki gelişmeleri anlatmanın kendisi için şerefli ve güzel bir görev olduğunu belirterek, “Çünkü tüm Türkiye’nin Kıbrıs konusunda bilinçli olması, milli davamıza sahip çıkması her şeyden önde gelir. Dünya bir yana, Türkiye bir yana…” dedi.

Kıbrıs Türkü’nün en büyük gücünün, içteki birlik-beraberliğiyle, Anavatan Türkiye ile kardeşçe ilişkileri olduğunu kaydeden Eroğlu, milli bir mesele ve dava olan Kıbrıs konusunun iyi bilinmesi ve takip edilmesinde milli yarar olduğunu söyledi.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk halkı, Anadolu halkının Kıbrıs adasındaki uzantısıdır. Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkıyla tarihsel bağları, ona karşı sorumlulukları vardır. Türkiye’nin Kıbrıs’a dayalı hak ve çıkarları söz konusudur. Dün, Osmanlı İmparatorluğu için hayati önem taşıyan Kıbrıs, bugün de Türkiye Cumhuriyeti için stratejik, yaşamsal bir değer taşımaktadır. Kaldı ki, Kıbrıs’ta Türk ulusunun devamı, ayrılmaz parçası Kıbrıs Türkleri yaşamaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti ahde vefa gereği kardeşlerine sahip çıkmak, onların güvenliğini, özgürlüğünü gözetmek durumundadır”

KIBRIS’IN BÖLGE VE ANADOLU İÇİN TAŞIDIĞI ÖNEM

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs’taki Türk varlığının 1571’de başladığını ve Kıbrıs’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesi ile Haçlı Seferleri’nin sona erdiğini söyledi. Eroğlu, “Ne var ki bunu hazmedemeyen bazı güçler son bir gayretle İnebahtı’da Osmanlı donanmasını önemli bir bölümünü yakmıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs’ın bölge ve Anadolu için taşıdığı önemin vurgulanması açısından, dönemin Osmanlı Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’nın “Siz İnebahtı’da donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı kestiniz.. Kesilen sakal yeniden çıkar... Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik. Kesilen kol bir daha asla çıkmaz” yönündeki sözlerini anımsattı.

Kıbrıs’ın batı için çok önemli olduğunu kaydeden Eroğlu, İngilizlerin, 1878’de Kıbrıs’ı Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir oyunla almalarının ardından koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün olağanüstü bir şekilde hızlandığını tarihin de kaydettiğini belirtti.

“KIBRIS’I YUTMA OPERASYONU”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmasından sonra Kıbrıs’ı yutma operasyonu başladığına işaret ederek, “Eğer Kıbrıs Türkü milli ve dini aidiyetine sahip çıkarak, 1878’den itibaren direnmeseydi ada çoktan Yunan olacak, Türkiye, Ege’den sonra Doğu Akdeniz’e de çıkamayacaktı” dedi.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“1955’te EOKA’yı kurdular, 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurarak Kıbrıs’ı Yunan yapmalarına izin vermeyeceğimizi ortaya koyduk. 1960’ta ortaklık yaparak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurduk ama bunu ENOSİS için bir sıçrama tahtası olarak gördükleri için 1963 Kanlı Noel’inde bize saldırdılar. Şehitler verdik, Anavatan Türkiye’ye güvenerek direndik.1968’de antlaşma için masaya oturduk ama bizi ekonomik baskı, göçe zorlama ile yok edeceklerini düşündükleri için bir sonuç alamadık. 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası ile Kıbrıs’taki EOKA-B örgütü bir darbe ile Enosis için yavaş davrandığını iddia ettikleri Makarios’u devirdiler ve Kıbrıs Helen Devleti’ni ilan ettiler. Yani Kıbrıs’ı Yunan yapmak için somut bir adım attılar”

“DÜNYA GÖZ YUMUYOR”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının talebi üzerine 1960 antlaşmaları ile kendisine verilen garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te başlattığı Barış Harekatı  sayesinde Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafına demokrasi geldiğini ve cunta karşıtlarının ölümden kurtulduğunu söyledi.

Barış Harekatı sayesinde Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne kavuştuğunu kaydeden Eroğlu, 1977 yılından bu yana görüşme masasında olduklarını ancak ortada sonuç olmadığını çünkü Rum’un hedefinin hep aynı olduğunu ve dünyanın da işine geldiği için Kıbrıs Türkü’ne yapılan haksızlıklara göz yumduğunu belirtti.

Eroğlu, “Çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden bazılarının Rumlara dur demeye niyeti yok. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor. Ortaya çıkan ciddi tüm barış antlaşmalarına biz onay verdik, Rumlar hayır dedi ama hala ambargo altında olan, uluslararası alanda yerini alamayan biz, devlet olarak muamele gören onlar” dedi.

ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER VE KIBRIS

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Ortadoğu’da yaşananlara da değinerek, bölgenin, dünya enerji kaynaklarının çok önemli bir bölümüne sahip olmasından dolayı Ortadoğu’nun tam bir ateş çemberine dönüştüğünü söyledi.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“Çok üzüntü verici bir şekilde müslüman, müslümanı öldürüyor. Dileriz bu sıkıntı bir an önce aşılır ama bazılarının dürtmeleri, oyunları neticesi başlayan bu çatışmalar kısa zamanda sona erecek gibi görünmüyor. İsrail’in Filistinli kardeşlerimize yönelik saldırıları, onların haklarına, özgürlüklerine yönelik vurdum duymaz, saldırgan tavrı da devam ediyor. Bu savaşın Filistinli kardeşlerimizin hakkını gözeten bir sonuca ulaşması da en samimi dileklerimiz arasındadır ancak bu uyuşmazlığın da kısa sürede sona ereceğini söylemek kolay değildir. İşte Kıbrıs, böylesi bir coğrafyanın tam göbeğinde bulunuyor.

Amerika Birleşik Devletleri 1982 yılından bu yana sürekli olarak Doğu Akdeniz’de uçak ve savaş gemisi bulundurmaktadır. İngiltere, 1991’deki Körfez Savaşı sırasında Kıbrıs adasındaki üslerini kullanmıştır. Fransa 2007 yılında Kıbrıs Rum kesimi ile Baf’taki havaalanını kullanabileceği bir askeri işbirliği anlaşması imzalamıştır. Rusya son Suriye krizi sırasında bu ülkedeki üssünü kullanamayacağı ortaya çıkınca Güney Kıbrıs’taki Baf havalimanını kullanmayı talep etmiştir. Kısacası herkes, Kıbrıs’a büyük önem vermektedir, çünkü günümüz dünyasında devletlerin ayakta durması için güçlü ekonomilere, ekonomiler için de enerjiye ihtiyaç vardır”

“ENERJİ KAYNAKLARI BARIŞA DEĞİL ÇATIŞMAYA YOL AÇTI”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, en önemli enerji yollarının geçtiği güzergahta, büyük enerji kaynaklarına yakın bir pozisyonda bulunan Kıbrıs’ın, kesin olmamakla birlikte belki de kendi etrafındaki çok önemli kaynaklara da sahip olduğunu söyledi.

Eroğlu, “Tabii enerji kaynaklarının günümüz dünyasında barışa değil çatışmaya yol açtığı gerçeğini bu noktada dikkatinize getirmeden de edemeyeceğim. Ancak biz dün olduğu gibi bugün de barıştan, işbirliğinden, daha mutlu, adil ve güven içinde bir dünyadan yanayız. Bunun için çalışıyor, gayret gösteriyoruz” dedi.

KIBRIS KONUSUNDAKİ SON GELİŞMELER VE MÜZAKERELER

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs konusunda son yıllarda yaşananlara da değinerek, Annan Planı referandumunda yüzde 76 hayır diyen Rum tarafının uzlaşmazlığının bir kere daha tescillendiğini söyledi.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“Ama sonuçta Rum tarafı yine yoluna devam etti bize verilen sözler, ki o sözler nedeniyle halkımız evet dedi, havada kaldı. Ne idi o sözler? Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargolar sona erecekti. Ekonomik sıkıntımız kalmayacaktı. Bizden daha fazla taviz istenmeyecekti. Dünyadaki yerimizi almamız için katkı sağlanacaktı. Ama olmadı, yapılmadı. Avrupa Birliği söz verdiği halde Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü bile geçiremedi. Birleşmiş Milletler Rum uzlaşmazlığını belirleyen karar alamadı. Maalesef o dönemin KKTC yöneticileri bu durumu lehimize kullanamadı ve kuru bir ‘aferinle’ yetinmek zorunda kaldı.”

2008’de başlayan müzakerelerde de tüm beklentilerin kısa zamanda boşa çıktığını ve yaklaşık bir buçuk sene görüşen taraflar ilgili başlıkların bazılarına hiç dokunamadığını söyledi. Eroğlu, “KKTC’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yaklaşık iki ay önce BM Genel Sekreteri’ni Kıbrıs’a getirerek olumlu ve çözüme yakın bir hava estirilmeye de çalışıldı. BM Genel Sekreteri’nin adaya yaptığı ziyarette, Kıbrıs Rum tarafı uzlaşmaz tutumundan geri durmadı” dedi.

“HAKKIMDA KARALAMA KAMPANYASI BAŞLATILDI”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 2009’da KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında hakkında büyük bir karalama kampanyası yapılmaya başlandığını söyledi. Eroğlu, “Halbuki Ben seçilir seçilmez BM Genel Sekreteri’nin talebi üzerine benden önceki dönemde sağlanan yazılı yakınlaşmalara bağlı olduğumu yine BM Genel Sekreteri’ne yazdığım mektupla ifade ettim” şeklinde devam etti.

Eroğlu, şöyle devam etti:

“Bu yakınlaşmaları Genel Sekreter’in Kıbrıs’a yapmış olduğu ziyarette bir önceki Rum lider Hristofyas teyit etmekten kaçınmıştı. Oysa ben yazılı yakınlaşmaları kabul ettiğimi yazılı olarak BM’ye sundum. Bunun önemle altını çizmek istiyorum. Bununla da kalmadım iki ay sonra New York’a gidip Sayın Genel Sekreterle bir görüşme yaptım ve orada inisiyatif alıp kendisinin gözetiminde Rum liderle bir zirvede bir araya gelmeye hazır olduğumu da söyledim.

Bunu teklif etmekteki amacım açıktır. Bakınız 45 yılını doldurmuş olan Kıbrıs müzakerelerinde tartışılmamış konu kalmamıştır. İki tarafın da pozisyonları ve müzakerelerin zemini bellidir. Eksik olan siyasi iradedir ve ben bu iradeyi BM Genel Sekreteri’nin de bulunacağı bu modalitede göstermeye hazır olduğumu söyledim.

26 Mayıs 2010 tarihinde ilk kez bir araya geldiğim o zamanki Rum lider Hristofyas niyetini daha ilk görüşmede belli etti. Amacı bir anlaşma değil Kıbrıs Türk tarafını suçlayarak bu süreçten çıkmaktı.
Çeşitli oyunlara başvurdular, ancak kararlı tutumumuz sayesinde bu oyunların karşılık bulmasını önledik”

“HRİSTOFYAS DÖNEMİNDE BAN İLE 5 ZİRVEDE BİR ARAYA GELDİK”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Hristofyas döneminde Genel Sekreter’le tam 5 kez zirvelerde bir araya geldiklerini söyledi. Eroğlu, “Özellikle sonuncu zirve çok önemlidir. Sayın Genel Sekreter bu zirve öncesi taraflara yazdığı mektubunda artık ‘son oyunun’ (end game) içerisinde bulunduğumuzu ve bu zirvede ana-ana konuları (core-core issues) görüşüp karara bağlamamızın ardından bir çok taraflı konferans düzenlemeyi düşündüğünü söylemiştir” dedi.

Türk tarafının bu zirveye bahse konu 3 ana konuda önerilerle giderken, Hristofyas’ın Ulusal Konseyi’nden aldığı dört “hayır”la geldiğini kaydeden Eroğlu, tüm uğraşlarına rağmen bu zirveden de sonuç alamadıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Rum tarafının ayak sürme politikasını kırmak için de “bir tür süreç” (a kind of process) önerimizi ortaya attık. Rum tarafı, AB dönem başkanlığını devralacakları için masadan kaçma yolları arıyordu biz de onları teknik komitelerle masada tutmaya çalıştık ancak bazı komiteler dışında Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle arzu ettiğimiz sonuçları alamadık” şeklinde devam etti.

ANASTASİADİS, ALIŞILAGELEN RUM UZLAŞMAZLIĞININ BİR ÖRNEĞİ”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu süreç bu yılın Şubat ayına kadar devam etmiştir. Anastasiadis geçtiğimiz Şubat ayında Rum tarafında yapılan seçimler sonrasında lider olarak göreve geldi. Seçilmesinden önce uluslararası toplum, zamanında Annan Planı’na ‘evet’ demiş olmasından hareketle, Anastasiadis’i uzlaşı yanlısı bir lider olarak takdim etmiş ve bunun müzakere sürecine olumlu yansıyacağı beklentisi içerisine girmişti. Ancak aynı Anastasiadis daha seçilmeden çözüm karşıtı Rum siyasi partisi DİKO’yla kabul edilemez unsurlardan oluşan bir protokol imzalamıştı.

Bize bunların seçim yatırımı olduğu söylenmişti, ancak Anastasiadis seçilmesinin ertesinde bu ilkelere bağlı kalacağını her fırsatta ifade etti. Bizim sürekli olarak masaya gel çağrılarımıza önceleri ekonomik zorlukları mazeret göstererek süre istedi. Bunu anlayışla karşıladık ve kendisine makul bir süre verdik. 30 Mayıs 2013 tarihinde bir yemekte bir araya geldiğim Anastasiades müzakerelere Ekim ayında başlamaya hazır olacağını söyledi ben de bunu kabul ettim. Ancak iki tarih arasında kalan dönemde Anastasiadis’in yaptıklarına baktığımızda alışılagelen Rum uzlaşmazlığının bir örneğinin daha yaşanacağı apaçık ortaya çıktı.

Bunca yıldır çözümün önündeki en büyük engel olarak görülen Rum Ulusal Konsey’in seviyesi ilk kez Anastasiadis tarafından bu dönemde yükseltildi. Sadece tavsiye kararı üretmekle mükellef bu yapıyı kararları bağlayıcı olan bir hale döndürdü.Ardından çözüm karşıtı DİKO partisiyle yakınlığıyla bilinen Andreas Mavroyannis’i Özel Temsilci olarak atadı. Ancak bu atamayı seçildikten 6 ay sonra yaptı. Bana masaya geleceği sözü verdiği Ekim ayı yaklaştıkça Rum tarafından başka mazeretler duymaya başladık. Bu mazeretlerin başında tüm bu anlattıklarımdan da kolayca çıkarabileceğiniz üzere bir ön hazırlık yapılması gerektiği olgusu vardı.”

“ÖN ŞARTLAR GELMEYE BAŞLADI”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rumlardan daha sonra ön şartlar gelmeye başladığını belirterek, “Anastasiadis Maraş’ın kendilerine verilmemesi halinde masaya gelmeyeceğini söyledi. Bu tutmayınca Türkiye’yle doğrudan müzakere etmek istediğini söyledi. Ardından Liderler görüşmesi yapılabilmesi için bir ortak açıklama üzerinde anlaşılması gerektiğini bunun ön şartları olduğunu söyledi” dedi.

Rum liderin tüm bunları isterken 2008 başlayan müzakerelerde sağlanan yazılı yakınlaşmaları da kabul etmediğini açıkça ifade ettiğini kaydeden Eroğlu, şöyle devam etti:

“BM bizzat iki tarafın yazılı olarak sağladığı yakınlaşmaları, diğer tartışma konularıyla beraber bir belgede topladı. Anastasiadis bu belgede yer alan yakınlaşmaları da kabul etmedi. Kendisine mektup yazarak bu yakınlaşmaları teyit etmesini istedim, cevabi mektubunda bunu yapmaktan kaçınarak var olan müzakere zeminini yeniden tartışmaya açma niyetini ortaya koydu. Ortak açıklama egzersizi de tüm bu nedenlerden dolayı Rum tarafınca ortaya atıldı ve ne yazık ki BM de dahil olmak üzere ilgili taraflar da bunun yararlı olacağı konusunda ısrarlı oldular. Biz her zaman ön koşulsuz olarak masaya oturmaya hazır olduğumuzu söyledik  Nihayet 11 Şubat’ta uzun çabalar ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin araya girmesi ile Rum lideri Nikos Anastasiadis’le bir ortak açıklama üzerinde uzlaştık ve bu Dünya’ya ilan edildi”

ORTAK METİNDE KAYDA GEÇENLER

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ortak açıklama metninde oluşturulacak yeni ortaklığın Birleşmiş Milletlere üye diğer devletlerden daha faklı bir egemenliğe sahip olmayacağı, bu egemenliğin Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlardan eşit şekilde kaynaklanacağı net şekilde kayda geçirildiğini belirtti.

Eroğlu, “Yeni ortaklıkta iki Kurucu Devlet olacak ve bunlar eşit statüye sahip olacaklar. Bunun kayda geçirilmesi de hayli önemlidir. Kurucu Devletlerin yetki alanlarına giren konulara federal devletin müdahale edemeyeceğinin kabul edilmiş olması da ortak açıklama metnine olumlu yaklaşmamızı sağlayan önemli bir etken olmuştur” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan 50 yıl önce kurulan ortaklık devletinin tek yanlı olarak Kıbrıslı Rumlar tarafından kontrol altına alınması gibi veya buna benzer başka bir sıkıntıyı biz Kıbrıslı Türkler olarak bir daha yaşamak istemiyoruz. Yeni ortaklıkta böylesi bir durum yaşanmasını engellemek üzere, ortak açıklamadaki ifadeleri netleştirecektir. Bunun için gereken önerilerimizi  de masaya yeniden koymuş bulunuyoruz.

Geçmiş dönemde her zaman için Kıbrıs Rum tarafının açıkça kabul etmekten kaçındığı ‘Kurucu Devletlerin Artık Yetkileri’ ilkesi ortak açıklama metninde kayda geçirilmiştir. Geçmişin tartışmalı konularından biri olan yeni ortaklığın vatandaşlığına ilaveten Kurucu Devletlerin de iç vatandaşlığa sahip olacaklarının kayda geçirilmiş olması da ayrıca olumlu bir husustur.

11 Şubat’taki ‘Ortak Açıklamada’ federal anayasanın değil kapsamlı çözümün iki ayrı ve eş zamanlı referanduma sunulacağı birleşik Kıbrıs’ın bu yolla kurulacağı kayıt altına alınmıştır.  Bu da bu müzakere sürecinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi kendini federalize ederek devam edeceği bir anayasal çalışma olmayacağını göstermesi açısından önemlidir”

“ÖNÜMÜZDE ÖNEMLİ BİR FIRSAT VAR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs için önlerinde önemli bir fırsat bulunduğunu ve Kıbrıs’ın örnek bir barış adası olabileceğini söyledi. Eroğlu, “Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların çıkarlarını, bölgedeki barış ve istikrarı da düşünerek ileriye doğru bakmalıyız” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, şöyle devam etti:

“İçerisinde Garantör Devlet Anavatanımız Türkiye’nin de yer aldığı gerek bölgesel gerekse uluslararası aktörlerin bu sorunun çözümüne ilgisinin arttığı bu dönemde bu müzakere sürecini başarıyla tamamlayıp yarım asırdır devam eden Kıbrıs sorununu çözmemizin önünde hiç bir engel yoktur.

Ama sadece bizim istememizle olmuyor. Rum tarafı uyarılmalı, barışa yönlendirilmelidir. Hala dönüşümlü başkanlığı reddeden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları arasında ayrımcılık yapmamızı isteyen, 100 bin Rumun geri döneceği toprak tavizi talep eden, içimize 60 bin Rum sokarak iki bölgeliliği, iki halk olgusunu ortadan kaldırmaya heveslenen, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini kaldırmaya karar veren Rum tarafı ile bir yere varmamız mümkün değildir”

“SÜREÇ ÇÖKMEDİ”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, müzakere sürecinin çökmediğini ve görüşmelerin Eylül ayında devam edeceğini söyledi. Türk tarafı olarak Eylül ayından itibaren al-vere geçmeye hazır olduklarını kaydeden Eroğlu, “Onların istedikleri var, bizim istediklerimiz var. Gelsinler iyi niyetle bir pazarlık yapalım. Gelsinler , Anavatan Türkiye ve diğer garantör ülkelerin de katılacağı ‘çok taraflı’ bir toplantı yapalım ve süreci tamamlayalım” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Türk tarafının gelecek yılın ilk aylarında bir referanduma hazır olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Sonuç alıcı müzakere yapalım istiyoruz. Rum tarafının oylamaları ile zaman kaybetmek istemiyoruz.

Umarız Rum komşularımız değişirler, akıl yoluna gelirler. .. Kıbrıs konusunda asla, ‘ver-kurtul’ anlayışı geçerli olamaz. Ne Türkiye’nin ne bizim böyle bir yaklaşımımız söz konusu değildir. Şubat’tan bu yana Sayın Anastasiadis’le masadayız. Biz de onlar da görüşlerini ortaya koymuşlardır.

Çözüm istiyoruz, Kıbrıs’ta var olan gerçeklere dayalı bir antlaşmadan yanayız ama 1974 öncesine dönüşe yol açacak, halkımızın güvenliğini, özgürlüğünü tehlikeye atacak da değiliz. Kıbrıs Türk halkının ne istediğini, çıkarımızın ne olduğunu çok iyi biliyorum”

Eroğlu, “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin yeni bir özel danışman atadığına” işaret ederek, yeni danışmanın tarafsız olarak görev yapması ve başarılı olması temennisinde bulundu.

“BARIŞCIYIM ANCAK...”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, barışçı olduğunu ancak birileri kendine  aferin diyecek, sırtını sıvazlayacak diye kötü bir anlaşmaya, halkını kısa süre sonra yeniden özgürlük savaşı vermek zorunda bırakacak bir antlaşmaya asla evet demeyeceğini söyledi.

Eroğlu, “Barış için kararlı olduğum kadar baskılara, dayatmalara karşı dirayetliyim. Dirayetliyim çünkü halkımın çıkarının bunu gerektirdiğine yüzde yüz inanıyorum.  Kimse merak etmesin başaracağız. Devletimiz var ve Anavatan Türkiye artan gücü ile bizimle beraberdir.  Gelecek Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nindir” dedi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.