1. HABERLER

  2. TÜRKİYE

  3. DİASPORAYA TOKAT GİBİ CEVAP
DİASPORAYA TOKAT GİBİ CEVAP

DİASPORAYA TOKAT GİBİ CEVAP

DİASPORAYA TOKAT GİBİ CEVAP

A+A-

Osmanlı İmparatorluğu’nun hiçbir topluma soykırım uygulamadığını belirten İrlandalı Dr. Pat Walsh Ermeni iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi:

*“Avrupa sömürgeciliği tarafından tatbik edilen ‘yok edişe’ benzer bir olayı, Osmanlı İmparatorluğu, Ermeniler veya başka azınlığa karşı uygulamamıştır”

*“Yazar Charles Dilke, çok satılan ‘Büyük Britanya’ isimli kitabında Anglo-Saksonların tarihteki en büyük Jenosit uygulayan güç olduğunu söyler”

Tarihçi Şükrü Server Aya’nın “Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau” (Büyükelçi Morgenthau’un İnanılamaz Paradoksları) adlı kitabının basımını üstlenen “Athol Books” yayınevi editörü Dr. Pat Walsh Ermeni iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Dünya, Ermeni lobisinin çalışmaları ve “Büyükelçi Morgenhau’un Hikâyesi” gibi kitaplardaki yanıltıcı ifadeler nedeniyle Ermeni yalanlarına inanırken, İrlandalı Dr. Pat Walsh’dan Türklere destek geldi. Star Kıbrıs’a konuşan Walsh Avrupa sömürgeciliği tarafından tatbik edilen ‘yok edişe’ benzer bir olayı, Osmanlı İmparatorluğu, Ermeniler veya başka azınlığa karşı uygulamadıklarını kaydetti.
“ Gerçekte İngiliz yazarlar, ırklara karşı gösterdikleri kolaycı toleranstan dolayı Osmanlıları tenkit etmekteydiler ve İmparatorluğun çöküşüne sebep olacağını söylüyorlardı” diyen Walsh, İngiliz Sosyalist Darvinciler’in, Osmanlılarda ırklar arası evliliğin İmparatorluğun yönetimine katılışını ve kültürlerin karışık olarak Osmanlının yoğrulmasından dehşete düştüklerini anımsattı.

Soru: Ermeni iddialarını çürüten bir kitabı basmayı kabul ettiniz ve aynı zamanda kitabın editörlüğünü üstlendiniz. Tüm dünya Ermeni iddialarına inanırken sizin burada olmanızın nedeni nedir?

Benim burada olmam, 1847 yılındaki Büyük Kıtlık zamanında Osmanlı Sultanı Birinci Abdülmecit tarafından İrlanda halkına yapılan yardımlara kadar geriye giderek, Türkiye ve İrlanda arasındaki tarihi dostlukları tekrar ihya etme projesinin bir parçasıdır ve Birinci Dünya Savaşı sonunda bağımsızlıkları için savaşan iki ülkenin ilişkilerini içermektedir. İrlanda bağımsızlığının belgesi, “1916 yılı Beyannamesi”, İrlanda’nın dışişlerindeki ilk atılımı olarak, “Avrupa’daki cesur müttefiklerimize” yöneliktir. 1921 yılı sonlarında, Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisinde “Dünyanın Hür Milletlerine Duyuru” olarak okunmuştur. İrlanda basınında Atatürk hakkında çıkan yazılar, bu ülkede Emperyalizm ve zorla kabul ettirilen muahedelere karşı verilen mücadelede, büyük bir ilham kaynağı olmuştur.

“İRLANDA VE TÜRKİYE’NİN ORTAK TARAFI”
Gerek İrlanda gerekse Türkiye 1920’de aynı “Büyük Güç” tarafından kendilerine zorla dayatılan antlaşmalara sahiptirler. İrlanda’da Atatürk hakkındaki yazılarda Emperyalizme direnen kişi ve büyük bir ilham olarak bahsedilmiş ve yabancı güçler tarafından zorla kabul ettirilen antlaşmaların nasıl parçalanıp hür milletlerin doğuşuna örnek olarak gösterilmişti.
***


“BELGELENMİŞ HAKİKATLERİ BULUYOR”
Benim editörlüğünü yaptığım kitap Şükrü Aya tarafından İngilizce lisanda yazılan, Doğu Anadolu’da vuku bulan trajik 1915 olayları hakkındaki dördüncü kitaptır. Aya’nın metodu direkt ve yalındır; “belgelenmiş hakikatleri bulur” ve sonra bunları masaya koyarak “okuyucunun takdirine” bırakır. Çalışması, siyasi propaganda amacıyla tarih yönünden yalan olan ve sayıları çoğalan olayların ardındaki hakikati bulmak konusunda, önemli bir katkıdır.

Soru: Neredeyse tüm dünyanın karşı çıktığı doğruları anlatmakta zorlanmıyor musunuz?

Buna bir anımı anlattıktan sonra cevap vereyim. Yaklaşık bir buçuk yıl önce, mahalli Tarih öğretmenlerinin bir kursuna katılmıştım. Bu kurs, sizlerin de pekiyi bildiği gibi uzun yılları ihtilâflar içinde geçirmiş olan vatanım olan Kuzey İrlanda’daydı. Son yıllarda birçok kurum “ihtilafların halli” konusunun tanıtımına ilgi göstermektedir. Konu olan konferansın aslı, Amerika’da Massachusetts eyaletinden gelmişti ve adı “Tarih ve Kendimizle Yüzleşmek” idi.
Konferansın amacı başlıca çocuklara Yahudi Katliamından alınacak dersleri öğretmekti, öyle ki bunlar tekrarlanmasın. Gelen öğretmenlere 600 sayfalık bir kitap verilmiş ve bundan pasajların sınıfta kullanılması amaçlanmıştı. Kitap başlığının tercümesi şöyleydi: “Tarih ve Kendimizle Yüzleşmek – Soykırım ve İnsan Davranışı.”

“ERMENİLER OSMANLIYLA UYUM İÇİNDE YAŞADI”
Bu kitapta Yahudi Soykırımı hakkında 500 sayfa kadar yazı ve yorum olması dışında, 1915 olayları ve Ermeniler hakkında da bir bölüm vardı. Sayfa 103’ta şöyle deniyor: “1915’te savaş başladıktan kısa bir süre sonra, Türkiye’de idarede olan Osmanlı Yönetimi, nesiller boyunca Müslüman Osmanlı İmparatorluğunda yaşamış olan Ermeni ve Hıristiyan azınlığın aleyhine döndü. Ermenilerin bir kısmı Rusya’da, bir kısmı Osmanlı İmparatorluğunda yaşadığından, sadakatlerinin bölünmüş olması ile suçlanıyorlardı.
“KİTAPLARDA ERMENİ MİLLİYETÇİLERİN YAPTIKLARI YOK”

Ermenilerin “sadık taba” olarak asırlar boyunca Osmanlı İmparatorluğunda büyük uyum içinde yaşamlarından, 1907’de yapılan antlaşma ile İmparatorluğun Rusya ve Britanya arasında paylaşımından ve İstanbul’un Rus Çarına, gelecek bir Büyük bir savaşta, Almanya’nın imhası için müttefikliği mukabilinde verilmesinden bahis yoktu. Rusya’nın neden aniden “düşmanlaşmasının” ve Ermeni milliyetçilerin “bölünmüş sadakatlerini” cesaretlendiren aktivitelerden hiçbir emare yoktu.
***

“BÜYÜKELÇİ MORGENHAU’UN HİKÂYESİ YALANI”
Kitabın sonraki bölümünde “Büyükelçi Morgenhau’un Hikâyesi” kitabından alınma uzun bir okuma pasajı bulunmaktadır. Bu, tamamen hakikat olarak sunulmakta ve
“bütün çağların en büyük cinayeti” terimine kanıt olarak kullanılmaktadır.
Bu okuma parçasının sonunda, sayfa 106’da şöyle denmektedir: Jenosit kelimesi
İkinci Dünya Savaşı sırasında, bütün bir halkın katlini anlatım için terimleşmiştir.
Bu kelime 1915’te mevcut olmamasına rağmen, cinayeti o vakit de vuku bulmuştu.”
Bu tamamen yanlıştır. ‘Jenosit’ kelimesi 1915’te vardı. İngilizce konuşulan âlemde
‘extirpate, (yok etme) kelimesi daha çok kullanılıyordu. Yazar Charles Dilke, çok satılan ‘Büyük Britanya’ isimli kitabında Anglo-Saksonların tarihteki en büyük Jenosit uygulayan güç olduğunu söylüyordu. Bunu jenosit’i metih için söylemişti; Çünkü jenosit tabiatın bir kanunu idi ve ‘ilerlemenin’ de parçasıydı.
***
“OSMANLI İMPARATORLUĞU HİÇBİR TOPLUMA SOYKIRIM UYGULAMAMIŞTIR”

Avrupa sömürgeciliği tarafından tatbik edilen ‘yok edişe’ benzer bir olayı, Osmanlı İmparatorluğu, Ermeniler veya başka azınlığa karşı uygulamamıştır. Gerçekte İngiliz yazarlar, ırklara karşı gösterdikleri kolaycı toleranstan dolayı Osmanlıları tenkit etmekteydiler ve İmparatorluğun çöküşüne sebep olacağını söylüyorlardı. İngiliz Sosyalist Darvinciler, Osmanlılarda ırklar arası evliliğin İmparatorluğun yönetimine katılışını ve kültürlerin karışık olarak Osmanlının yoğrulmasında dehşete düşmüşlerdi. Bana verilen kitabın ana teması Yahudi Holokostu-Soykırımı idi, fakat 1915 olaylarına şu cümle ile bağlantı kurulmuştu: “1939’da Hitler Yahudilerin yok edilmesini planladığı vakit şöyle demişti: ‘Bugün Ermenilerin yok edilişinden kim bahsediyor ki…” Bu anlatım, Hitlere atfedilen ve dillere düşen sözü içeren belgenin Nuremberg Mahkemesince “kesin bir sahtekârlık olarak” reddine rağmen konulmuştu.

“ERMENİ SOYKIRIMINI İNKARIN YAHUDİ SOYKIRIMINI İNKAR ANLAMINA GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORLAR”
‘Hakikatte:’Jenosit’in Son Kurbanı’ ve ‘İnkârcılık Siyaseti’ adlı iki kitap daha vardır.
Bunlarda 1990 yılı Şubatında ABD Senatosundaki bir tartışmanın metni verilmekte ve Soykırım iddiası aleyhtarı olan Senatör Byrd ve destekçilerini nakzeden gazete kupürleri ve belgeleri ile soykırımı sorgulayanlar muaheze dilmektedirler.(s.505) Verilen mesaj açıktır: Ermeni soykırımı hakkındaki söylemleri inkâr etmek, ‘Yahudi Soykırımını İnkâr’ anlamına gelir – öyleyse dikkatli ol!
“ERMENİ VE OSMANLILAR HAKKINDA FAZLA BİLGİLERİ YOK”

Bu konferansa katılan genç öğretmenlerden hiç birinin söylenilenler hakkında sual sormamalarına hayret edilmemelidir. Karşıdakini Naziler hakkındaki “soykırım” malzemesi ile korkutmak ve Osmanlı Türkiye’si ile İrlanda’daki olaylarla ilişki kurulduğu hallerde bile susmaya ikna etmek kolaydır. Sanıyorum ki, bulunanlar bunun İrlanda ile bağlamından şüphelenmiş olabilirler, fakat hiç kimsenin Ermeniler ve Osmanlılar hakkında fazla bilgisi olmadığı için genel suallere gerek görülmedi. Ve her hangi birinin bu konuda düşünceleri olsaydı, şüphesiz ‘Yahudi Soykırımı İnkârcıları’ ilişkisi nedeniyle caydırılmış olurdu.
****
“BU BİR BEYİN YIKAMAYDI”

Bu konferansta duyduklarımı sorguladığım vakit, derhal sanki mukaddes bir kitabın bir bölümünü karalamış gibi mukabele gördüm. Onlara, bu konularda bazı bilgilere sahip olduğumu, Büyük Britanya’nın Türkiye’ye açtığı Büyük Savaş hakkında araştırma yapıp kitap yazdığımı ve bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu tasvirinin ve Osmanlıların Ermenilerin yerleşimlerini değiştirme sebeplerinin anlatımının, hakikatlerle alay etmek olduğunu anlatmak istedim.

Öğretmenlerin, bir Ermeni “jenositi” aleyhindeki iddiaları ret etmek için neden
‘tarafsız kaynaklara’ ihtiyaç duyduklarını da anlamadım. Bunların tarih öğretimi ile ne alâkası vardı? Bu tamamen siyasi bir propaganda ve beyin yıkamaydı.

“İNANMAK İSTEDİKLERİNİ ELEŞTİRDİĞİM İÇİN KONU KAPANDI”

Sanıyorum ki ilk defa birisi bu kişilerin, inanmamızı ve öğretmemizi istedikleri argümanları eleştirmekteydi. Her hangi birisinin bunları sorgulaması bile onları şok etmişti. Fakat tartışmak istemediler ve konuşma kapandı. Bu olay, bana Kraliçelik Hukuk danışmanı Geoffrey Robertson’u hatırlattı.

“TÜRKİYE’Yİ SOYKIRIM İÇİN SUÇLAMAK İSTEDİĞİNİ BİLİYORSUNUZ”

Maruf Hukuk danışmanı Geoffrey Robertson’un, 1915 Anadolu’daki olaylar ile ilgili olarak Türkiye’yi soykırım ile suçlamak istediğini, sanıyorum ki bilmektesiniz! Bay Robertson beyanatında, tarihçilerin 1915 olaylarını tartışmayı tamamen durdurulmasını istemiştir. Geçen yıl Erivan’da şöyle demişti: “Tarihçilerin misyonu bitmiştir, şimdi sıra suçun doğru cezalandırılmasına ve Soykırım kurbanları için tazminat talebine gelmiştir. Bu artık tarihçilerin değil, hakimlerin bir meselesidir.

“BU KONUDA KİTAP YAZILMASINDAN VE GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMASINDAN RAHATSIZLAR”

10 Aralık 2009 tarihindeki “Yeni Bildiride” Robertson, meselenin kendisi için kapanmış olduğunu söyleyerek ilave etmiştir: “Jenosit hukukun karar vereceği bir meseledir, tarihçilerin olayı değildir ve yasal akademisyenler arasında Ermeni soykırımı hakkında bir ihtilâf yoktur.”
Bu beyandan anlaşılıyor ki, Robertson Şükrü Server Aya’nınki gibi kitapların yazılmasını değil, tarihçilerin susturulmasını istiyor. Uluslararası Yasaların, tarih hakkında en üst hakem ve kararlarının da kesin ve bağlayıcı olmasını istemektedir.

“ÜSTÜNLÜK SAĞLAMADA SİLAH OLARAK KULLANMAK İSTİYORLAR”

‘Soykırım’ olayını bir yasal karara indirgenmekle, mesele sübjektif bir karar ve başka devletlere karşı dış politikalarda üstünlük sağlamakta silâh olabilmektedir. Ben Robertson’un Uluslararası Hukuka güvenini paylaşmıyorum. Bana öyle geliyor ki, bu ancak büyük güçlerin yararına olduğu vakit uygulanmakta ve bu yoksa unutulmaktadır. Daha “ufak ülkelere” karşı, kendilerini daha üstte gören “büyük güçler” tarafından yoğun olarak tatbik edilmektedir. Birçok ahvalde, dış politika etiği’ için, bir ‘medenileştirme’ kılıfını oluşturmaktadır.

“ŞÜKRÜ AYA GİBİ GERÇEĞİ ARAYAN TARİHÇİLERE GÜVENMEYİ YEĞLERİM”
Bu nedenle Şükrü Aya gibi gerçeği arayan tarihçilere güvenmeyi yeğlerim. İngilizce konuşan âlemdeki öğretmenlere, etki altında kalabilecek çocuklara ve Robertson gibi Hukuk Otoritelerine, tarih yönünden hatalı olduğunu bildiğiniz propaganda malzemesi sunulduğu ve ‘tarih bitti, mesele kapandı’ denildiği vakit Şükrü Aya’nın kitabının önemini anlayabilirsiniz.

Benim tarih anlayışımda, Büyükelçi Morgenthau’un kitabının ne kadar önemli olduğu kestirilmelidir. Bence, 1915 olayları ile ilgili Osmanlılar aleyhindeki iddianın temel köşe taşıdır.
Profesör Justin McCarthy’nin dediği gibi: “Birinci Dünya savaşındaki olaylarla ilgili olarak halk tarafından kabul gören tarihte Morgenthau adı, çok uzun bir süre önemli bir mevkii muhafaza etmiştir. Ermenilerin çektikleri hakkındaki açıklamaları, Osmanlıların soykırım yaptıkları iddiasına kanıt görülmüştür. Aya tarafından da teşhir edildiği gibi, esas zorluk Morgenthau’un kendisine sunulan uydurma kanıtları gerçek gibi kabul etmesi ve tarihi kendisinin tahrif etmesidir.”

“NE SES KAYDI VAR, NE MEKTUPLAR…”
Morgenthau Kasım 1913, Şubat 1916 arasında ABD in Osmanlı Büyükelçisi olarak 26 ay harcamıştır. Bu süre, ‘Büyükelçi Morgenthau’un Hikâyesi, isimli kitabının temelini oluşturmuştur. Kitapta, değişik Alman ve Osmanlı yetkilileri vuku bulan uzun görüşmeler, tırnaklar arasında konulmuştur. Bu yöntem, olayı inandırma bakımından etki yapmaktadır, çünkü konuşmalar sanki ses makinesinden kayıt edilmiş gibi anlatılmaktadır. Fakat bunlar, kitabın esas temeli olan günlükte veya mektuplarda bulunamamaktadırlar.
***
“MORGENTHAU’UN KİTABI, BİR PROPAGANDA EKİBİNİN TERTİBİDİR”

Morgenthau’un kitabı, bir biriyle uyuşmayan bir propaganda ekibinin tertibi gibi görülmektedir. Gazeteci Burton J. Hendrick, kitabın sansasyonel hayalet yazarıdır.
Morgenthau tercüman olarak kullandığı Ermeni Sekreter Hagop S. Andonian’a orijinal hatıra defterinde kendisi yerine yazacak kadar güvenmekteydi. Elçinin görüşmelerde kullandığı dragoman-tercüman Arshag K. Schimavonian da diğer bir akıl hocasıydı. Morgenthau’un yazmakta olduğu Doğu Anadolu hakkında her hangi bir deneyime sahip değildi çünkü Elçilik görevi sırasında İstanbul’dan ayrılmamıştı.

“ESERİN ESAS AMACI…”

Morgenthau’n eserinin dünyanın ilerideki barışı hakkında yarattığı ciddi kargaşa layıkıyla takdir edilmemiş olabilir. Eserin amacı, Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu aleyhine ABD’nin aslında Emperyalist olan bir savaşa iştirake tahrik teşkil etmekti.
Britanya ve Fransa ancak ABD’nin yardımı ile Almanya’yı ezebildi ve öylece Osmanlı İmparatorluğunda, istedikleri toprakların kontrolünü ele geçirebildi. Bunun sonucu cezalandırıcı bir sulh antlaşması ve Avrupa’nın ekonomik mahfı oldu ve bu da yirmi yıl sonra Hitleri, Nazileri ve başka bir Dünya Savaşını yarattı. Britanya ve Fransa’nın Emperyalist fetihleri Morgenthau’un propagandası ile kolaylaşmıştır ve Orta Doğuda imal ettikleri ülkelerin durumu ileride de görülecektir.

“AYA, MORGENTHAU’UN YAZDIKLARI...”
Profesör McCarthy, Şükrü Aya’nın Morgenthau yayının nasıl yıktığını açıklamaktadır. “Aya’nın metodu basittir. Morgenthau’un beyanlarını almakta, önyargılı, yalan ve imkânı olmayanları tespit etmektedir. Morgenthau’un yazdıklarını, hatıra defteri ile karşılaştırarak Morgenthau’un güya Osmanlı idarecilerden duyduğu ve Ermenilerin katline dair duyumların tamamen uydurma olduğunu göstermektedir. Aya, Morgenthau’un aldatılmasına yol açan ön yargıları ve siyasi hesapları analiz etmektedir.


“ŞÜKRÜ SERVER AYA AKADEMİSYENLERİN YAPAMADIĞI BİR İŞİ YAPTI”

Şükrü Aya akademisyen değildi, fakat daha iyilerini yapmak için unvan sahibi olan ve para alanların uyduruk işlerinden dolayı tarihçi olmuştur. İhtimal bazı deneyimler, onu akademisyenlerin yapmadığı zor işi yapmaya hazırlamıştır. Birçok profesyonel tarihçi, bir politik amaç etrafında teksif edilmiş propaganda imalatının, gerçekte ne olduğunu görmeden, Morgenthau’un kitabı gibi kaynaklara güvenmekle yetinmişlerdir. Onlar, Şükrü Aya’nın yaptığı işi yapmalıydılar. Fakat bunu yapsalardı, ihtimal o ki mesleki kariyerlerine bir ilerleme sağlamazdı. Şükrü Aya’nın bu gibi şeyler için bir endişesi yoktur – onu ilgilendiren şeyler, kanıtlar ve gerçektir!

starkıbrıs

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.