ERK: “RUM TARAFI SONUÇ HEDEFLİ MÜZAKERELERE İVEDİLİKLE BAŞLAMAK YERİNE KAPSAMLI ÇÖZÜME YÖNELİK ANLAMLI BİR SÜRECİN BAŞLAMASINI ÖTELEME ÇABALARINI DEVAM ETTİRMEKTEDİR”

"RUM TARAFININ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ BAŞKA DEVLETLERLE KARŞI KARŞIYA GETİRME POLİTİKASININ TEHLİKELİ BİR OYUNDUR”

Dışişleri Bakanı Kutlay Erki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in, geçtiğimiz günlerde Politis gazetesine vermiş olduğu ve bugün geniş ölçüde basına yansımış olan söyleşisinde Maraş’ın iadesi dahil Kıbrıs sorununa ilişkin bilinen tezlerini tekrardan gündeme getirdiğine işaret ederek bu durumun “Rum tarafının sonuç hedefli müzakerelere ivedilikle başlamak yerine kapsamlı çözüme yönelik anlamlı bir sürecin başlamasını öteleme çabalarının devam ettiğinin açık bir göstergesi” olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanı Kutlay Erk, yaptığı yazılı açıklamada, “Bu bağlamda müzakere sürecinin zemini ve  formatı yanında, sorunun belli başlı veçhelerine ilişkin yapmış olduğu değerlendirmeler Rum tarafının bilinen oyalama taktiklerinin işaretlerini taşımaktadır” dedi.

Türktarafının, Maraş konusunun kapsamlı çözüm müzakerelerinin bir parçası olduğu gerçeği ve bu gerçeğin hilafına enerji harcanarak zaman kaybedilmemesi gerektiği yönündeki görüşünü çeşitli platformlarda dile getirmiş  olmasına rağmen, Rum tarafının kendi yarattığı senaryolarla Maraş konusunda iç ve dış kamuoyuna yönelik suni bir gündem yaratma gayreti içinde olduğunu üzüntüyle gözlemlemekte olduklarını vurgulayan  Dışişleri Bakanı Erk, şöyle dedi.

KAMUFLE ETME ÇABASI

“Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası camianın Ekim ayında sonuca yönelik kapsamlı müzakerelerin canlandırılmasını öngördüğü ve bu yöndeki çalışmaların yoğunlaştığı bir dönemde, Rum tarafının Maraş konusunu öne çıkarma yönündeki bu anlamsız tutumunun ardında yatan esas sebebin, Ekim’de başlaması öngörülen müzakereler öncesinde bu konuda kısır bir tartışma zemini yaratarak çözüm yönündeki isteksizliğini kamufle etme çabası olduğu gün gibi ortadadır. Bunun yanısıra, GKRY liderliğinin Maraş konusunu gündeme taşıyarak çözüm öncesi kazanımlar ümidiyle Kıbrıs Rum halkını teskin etme çabası içinde olduğu da aşikardır. Rum tarafının Avrupa Birliği kanalıyla Maraş konusunda Türkiye’ye  sunmuş olduğu söylenen önerinin de bütünüyle iç politikaya yönelik bir adım olduğu ve Rum tarafı dışında ilgili hiçbir çevreyi heyecanlandırmadığı da bilinmektedir.”

Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis’in BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı Alexander Downer’ı karalama kampanyalarına da atıfta bulunarak, zaman zaman bu hususta “aşırıya  kaçtıklarını” itiraf etmesinin de ayrıca dikkat çekici olduğuna vurgu yapan Bakan Erk, “Hatırlatmakta yarar vardır ki, BM Genel Sekreteri özel temsilcileri ve danışmanlarına karşı Rum tarafının geçmişte yürüttüğü benzer karalama kampanyaları her defasında müzakereleri bertaraf etmek ve masadan kaçmak için yürütülmüş olup, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüne katkı koymak dışında hiçbir amaca hizmet etmemiştir” dedi.

“Hidrokarbon aramalarına değinirken Kasulidis, anlaşma imzalamış oldukları şirketlerin hükümetlerinin desteğini de aldıklarını ima ederek bu hassas konuda kendi tek taraflı politikalarını ilerletmek amacıyla bölgede barış ve huzuru tehdit etmek pahasına güç dengelerini değiştirme eğiliminde olduklarını bir kez daha ifşa etmiştir. Bu bağlamda, Rum tarafının Türkiye Cumhuriyeti’ni başka devletlerle karşı karşıya getirme politikasının tehlikeli bir oyun olduğunun altını çizmekte fayda görmekteyiz” diyen Dışişleri Bakanı Kutlay Erk, “Hidrokarbon konusunda atılması gereken adım defalarca çağrıda bulunduğumuz üzere tüm tarafların çıkarlarının korunması amacıyla bölgede tek taraflı ve gayrı yasal olarak sürdürülen gerginliği artırıcı hareketlere son verilmesi ve Kıbrıs Türk tarafının yapmış olduğu önerilere olumlu yanıt verilerek tarafların konuyu masada ele almasıdır” ifadelerine yer verdi.

Dışişleri Bakanı Kutlay Erk açıklamasını şöyle tamamladı:

“Kıbrıs Türk tarafı olarak muhatabımızdan beklentimiz, oyalama ve sürüncemede bırakma taktikleri üzerine kurulu uzlaşmaz tutumundan vazgeçerek, anlamlı ve yapıcı önerilerle masaya oturması ve müzakerelerin kapsamlı bir anlaşmayla sonuçlanması için gerçek anlamda çaba sarf etmesidir. Kıbrıs Rum tarafının enerjisini talihsiz açıklamalar yaparak kamuoyunu yapay bir gündemle meşgul etmeye harcaması, çözüm sürecini sekteye uğratmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir. Hiç şüphesiz, uluslararası camianın da bu kritik dönemde Rum tarafına, gecikmiş de olsa, Ekim ayında tekrar ivme kazanması ümit edilen müzakere sürecine odaklanması yönünde çağrıda bulunması ve bu doğrultuda motive etmesi Kıbrıs Türk tarafının iyi niyet çabalarının sonuçsuz kalmamasına katkı koyacaktır.”

TAK