1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMALIYIZ
ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMALIYIZ

ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMALIYIZ

“Elimizi taşın altına koymalıyız”

A+A-

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine, İki Toplumlu Mücadeleci Sol Dayanışması’nın ortak listesinden katılacak olan Deniz Birinci, Kıbrıslı Türklerin sesinin AP’de duyulması isteniyorsa birilerinin, elini taşın altına sokup mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Dış İlişkiler Sekreteri Deniz Birinci, ilk kez Kıbrıslı Türk ve Rumların AP seçimlerinde ortak liste oluşturduğuna dikkat çekerek, “Bu eksende, çözüm için zamanın geldiği mesajını verebilecek bir ortam oluştuğuna inandığım için aday oldum. Kıbrıslı Türkler bireysel olarak AB vatandaşı olmalarına rağmen, toplum olarak Avrupa’da temsil edilmeyen tek grupturlar. Bu durumu artık sona erdirmemizin zamanı geldiğini düşünüyorum” dedi.

AP’ye girebilmek için gereken vasıflara sahip olduğu yönündeki inancını belirten Birinci, seçimlerle ilgili şansını pozitif gördüğünü ve umutlu olduğunu aktardı.

“Türkçe için mücadele edeceğim”

Birinci, parlamentoya girmesi halinde, Türkçenin AP’de anadil olması için mücadele edeceğini dile getirdi. Her Avrupa vatandaşının kendi anadilini kullanabilmesinin temel bir hak olduğunu anlatan Birinci, “Bunun yansıra, gündemimde bir tek Kıbrıs sorunu olmayacak. AP’de çevre sorunundan tutun da kadın eşitliği, çocuk istismarına kadar pek çok konu konuşulur. AP’nin yetki alanı, geniş bir yelpazedir ve bu yelpazenin çok büyük kısmı, bizim buradaki gündelik yaşamamızla ilgilidir. Biz niye bunun dışında kalmalıyız? Ben bunlar için de mücadele etmek istiyorum” diye konuştu.

“Olmayacak duaya âmin”

Kıbrıs Türk tarafının AP’de gözlemci statüsünde temsiliyet talebini, “Bunu olmayacak duaya âmin demek olarak görüyorum” şeklinde değerlendirdi.

AP’nin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi (AKPA) olmadığını kaydeden Birinci, “AKPA, ülkelerin kendi milli asamblelerinden çıkan temsilcilerin oraya tayin ettikleri bir kurumdur. Bunu AP ile özdeşleştirmek, hatta arada bir alaka kurmak tamamen yanlış bir yaklaşımdır” dedi.

Birinci, sadece üyelik aşamasında olan ülkelerin, belli bir süreliğine parlamentoya gözlemci gönderebileceklerini vurgulayarak, “Biz üyelik aşamasında olan bir ülke değiliz. Benim cebimde bugün AB’nin vatandaşlığı varsa eğer, ben demek ki hale hazırda üyesiyim. Vatandaş olarak üyesiyim ama toplumum üye değil. Ben demokrasiye ve AB’de demokratik bir sistem olduğuna inanıyorsam, kendi ülkemde demokrasinin yerleşmesi için mücadele ediyorsam demokrasinin gereğine saygı duymam gerekir. Demokrasinin gereği de direkt seçimdir. Birilerinin kara kaşımıza kara gözümüze bakıp da ‘sen 10 yıl önce evet dedin, seni mükâfatlandırmam lazım’ demesini beklemek, hayalcilikten başka bir şey değildir” yönündeki düşüncelerini paylaştı.

Güney Kıbrıs’taki Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılacak olan Deniz Birinci, adaylığını KIBRIS’a anlattı.

İlk kez ortak bir liste

   SORU: Neden parlamento seçimlerine aday oldunuz?

   BİRİNCİ: İki nedenden dolayı aday oldum. Birincisi ilk kez ada tarihinde seçimlere ortak listeden aday katılıyor. Bu çok önemli. İlk kez Kıbrıslı Türk ve Rumların ortak bir liste oluşturabildikleri ve bu eksende çözüm için zamanın geldiği mesajını verebilecek bir ortam oluştuğuna inandığım için aday oldum. İkinci neden de Kıbrıslı Türkler bireysel olarak AB vatandaşı olmalarına rağmen, toplum olarak Avrupa’da temsil edilmeyen tek grupturlar. Bu durumu artık sona erdirmemizin zamanı geldiğini düşünüyorum.

Arkadaşı yarı yolda bıraktı
 
   SORU:  İki Toplumlu Mücadeleci Sol Dayanışması’ndan aday oluyorsunuz. Bu grubu siz mi buldunuz yoksa teklif onlardan mı geldi?

   BİRİNCİ: Uzun zamandır böyle bir şeyi düşünüyordum. İlk başta Rum tarafından başka bir aktivist, çözüm yanlısı genç bir kadın arkadaşımla yola çıktık. Ortak bir liste oluşturalım diye çalışmalar yapmaya başladık. Bunu gören bir Rum siyasi partisi, arkadaşıma adaylık teklifinde bulundu. O da teklifi değerlendirerek kabul etti. Bu durum biraz moralimi bozdu. Ada tarihinde ilk kez böyle bir fırsat olduğuna inanıyorum, bağımsız bir liste ortak bir liste. Bu nedenle çok üzüldüm. Ancak bir süre sonra başkaları benimle irtibata geçtiler. ‘Senin de böyle bir şey yapmak istediğini duyduk, ilgilenir misin?’ diye sordular. Ben de kabul ettim. Önce bir inceledim; partim içerisinde değerlendirdik. Partim en başından beri AP seçimlerine olan yaklaşımımı biliyordu. Bu bir sır değildi. Sürpriz de değildi. Her zaman şunu söyledim. Benim diğer genç kadın Avrupalı parlamenterlerden neyim eksik? Niye başka ülkelerden genç kadınlar çıkıp da toplumlarının sesi olabiliyor ve ben olamıyorum? Niye benim ülkemden kadın olarak ön plana çıkan Avrupalı parlamenterler milliyetçi cephedendirler ve sürekli olarak Kıbrıslı Türklere yönelik dışlayıcı söylemlerde bulunurlar? Niye Kıbrıs’ı temsilen bütünleştirici, uzlaşmacı, çözüm yanlısı mesajlar verecek insanlar gitmiyor? Siyasete girdiğim zamandan beri hep içimde olan bir şeydi. Benim için çok uzak gelen bir şey değil. AP’ye girebilmek için gerekli vasıflara ve bu hakka sahip olduğuma inanıyorum. Bir yola çıktım ve umutluyum.

“Sağ cephe de beni desteklemeli”

    SORU: Rum toplumunun Kıbrıslı Türklere, Kıbrıslı Türklerin de bu seçimlere karşı ön yargısı bulunuyor. Bu durumda seçimlerdeki şansınızı nasıl görüyorsunuz?

   BİRİNCİ: Ben çok umutluyum. Şansımı çok pozitif görüyorum. Türk tarafına bakacak olursak, bu seçimleri boykot eden belli çevrelerdir. Partim dahi, parti olarak seçimlere katılmayacak olmalarına rağmen, partinin içinde her biri benim bu bireysel adaylığımı destekliyorlar. Diğer partiler, bu konuya daha katı bir şekilde yaklaşıyorlar. Onun da sebebi, bu koltukları sadece kendilerine layık görmeleridir. AB tarafından 10 sene önce böyle gün tüm toplum olarak dediğimiz evet’ in sanki de bir tek kendi evetleriymiş ve bunun bir ödülü olarak kendilerine bu koltukların sunulması gerekirmiş diye inandıkları içindir. Sağ cephede olayı boykot edenlerin, ayrılıkçı politikalarını zaten biliyoruz. Onu tartışmaya gerek yok. Aslında sağ cephenin de bunu desteklemesi gerekir, çünkü örneğin ben, Türkçenin Avrupa Parlamentosu’nda ana dil olmasını savunuyorum.

“Türkçe AB’de kenara itildi”

   SORU: Parlamentoya girmeniz halinde, Türkçe dilinin resmi dil olması çabası dışında ne gibi girişimlerde bulunmayı hedefliyorsunuz?

   BİRİNCİ: Türkçe bizim anadilimiz ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de resmi dili. Ancak AB’de kimse bunun farkında değil ve çok masraf olurmuş diye Türkçe bir kenara itildi. 2004’te ada AB’ye girerken, ‘Türkçeyi bekletelim, Türkler girdiği takdirde dahil’ ederiz dendi. AB’de o kadar çok lüzumsuz masraf var ki gerçekte Türkçe masraf mıdır diye sorarım. Anadili Türkçe olan bir insan olarak biliyorum ki Türk diline alerjisi olan birçok insan var, buna alışmaları gerekiyor. Bu bir insan hakkı ve özgürlüğüdür. Her Avrupa vatandaşının kendi anadilini kullanabilmesi temel bir haktır. AB’de anadilleri korumak için de özel bir önem vardır. Dolaysıyla AP’ye girdiğimde elbette ki Türkçeyi de kullanacağım ve onun da orada bir resmi dil olması için mücadele edeceğim. Bunun yansıra gündemimde bir tek Kıbrıs sorunu olmayacak. AP’de çevre sorunundan tutun da kadın eşitliği, çocuk istismarına kadar pek çok konu konuşulur. AP’nin yetki alanı, geniş bir yelpazedir ve bu yelpazenin çok büyük kısmı, bizim buradaki gündelik yaşamamızla ilgilidir. Biz niye bunun dışında kalmalıyız? Ben bunlar için de mücadele etmek istiyorum.

“Olmayacak duaya amin demek”

   SORU: Kıbrıs Türk tarafı, AP’de gözlemci statüsünde temsiliyet istiyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

   BİRİNCİ: Bunu ‘olmayacak duaya âmin demek’ olarak görüyorum. AP, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi (AKPA) değildir. AKPA, ülkelerin kendi milli asamblelerinden çıkan temsilcilerin oraya tayin ettikleri bir kurumdur. Bunu AP ile özdeşleştirmek, hatta arada bir alaka kurmak tamamen yanlış bir yaklaşımdır. AP, doğrudan demokrasiyle seçilenlerin gittiği bir kurumdur. Sadece üyelik aşamasında olan ülkeler, belli bir süreliğine gözlemci gönderebilirler. Biz üyelik aşamasında olan bir ülke değiliz. Benim cebimde bugün AB’nin vatandaşlığı varsa eğer, ben demek ki hale hazırda üyesiyim. Vatandaş olarak üyesiyim ama toplumum üye değil. Ben demokrasiye ve AB’de demokratik bir sistem olduğuna inanıyorsam, kendi ülkemde demokrasinin yerleşmesi için mücadele ediyorsam demokrasinin gereğine saygı duymam gerekir. Demokrasinin gereği de direkt seçimdir. Birilerinin kara kaşımıza kara gözümüze bakıp da ‘sen 10 yıl önce evet dedin, seni mükâfatlandırmam lazım’ demesini beklemek, hayalcilikten başka bir şey değildir.

“Bizi oyalıyorlar”

   SORU: Peki niye bu talep sürekli gündemde tutulmaya çalışılıyor?

   BİRİNCİ: Kıbrıslı Türkleri oyalamak için. Kimse elini taşın altına koymuyor. Bu,  Kıbrıslı Türklere, ‘ biz senin orada haklarını savunuyoruz’ mesajı vermek içindir. Buralara gidip gelen, mekik dokuyan arkadaşlar AP’ye doğru bilgilendirme de yapmıyorlar. Ocak ayında oradaydım ve parlamentoda temsil edilen tüm siyasi grupların başkanlarıyla görüştüm. Görüşmelerin pek çoğunda Kıbrıslı Türklerin Güney’deki seçimlerde oy verme hakkına sahip olduklarını dahi bilmediklerini öğrendim. Bizim temsilcilerimiz gidiyor, geliyor ama Kıbrıslı Türklerin isterlerse bu seçimlerde oy verebileceklerini bile doğru düzgün aktarmıyorlar.

“Birilerinin, halkın gözünü açması lazım”

   SORU: Yani karartma mı uygulanıyor diyorsunuz?

   BİRİNCİ: Kesinlikle bir yerde, bir karatma uygulanıyor. Birilerinin öyle işine geliyor. Kıbrıs Türk toplumu otursun, beklesin ve zannetsin ki biz AP’den gözlemcilik talep ediyoruz ve onlar da verecek. Vermeyecekler. Açık ve net. Hiç kimsenin bize ne bugün ne yarın oturduğumuz yerde gözlemcilik vereceği yoktur. Bu AP tarafından net şekilde reddedilmiştir. Dolaysıyla birilerinin, halkın gözünü açması lazım. AP’de gerçekten sesimizi duyurmak istiyorsak, elimizi taşın altına koyup mücadele etmemiz gerekiyor.

“Sandığa gitme oranı düşük olacak”

   SORU: Rum tarafında size destek var mı?

   BİRİNCİ: Rum tarafında yaşanan ekonomik krizler, Troyka’nın uyguladığı kemer sıkma politikaları, Rum halkını AB’ye karşı bir noktaya sürükledi. En iyi ihtimalle halkın sandığa gitme oranı yüzde 50 olacak. Halk, partilerin verdikleri vaatleri hiçbir şekilde tutmamasından dolayı rahatsızdır. Bu oluşturacağımız karışık ve bağımsız liste, halka farklı bir seçenek verecek. Şimdiden Rum halkından büyük destek ve pozitif katkı aldığımızı da söyleyebilirim.

AP Başkanı Martin Schulz’dan olumlu destek var”

  SORU: Dıştan da sanırım olumlu tepkiler var...

   BİRİNCİ: AP Başkanı Martin Schulz’dan olumlu destek var. Schulz, böyle bir listenin adada ilk olduğunun farkındadır. Bu listenin oluşumundan dolayı bizi tebrik etti ve birlikte seçim kampanyası yapmayı dahi teklif etti. Kıbrıslı Türkleri destekleyen Andrew Duff gibi AP milletvekilleri bize açık destek vermeye başladılar. Fransız Meclisin’de kadın erkek eşitliği komitesinin başındaki kadın milletvekili ile görüştüm. Yine senatodaki kadın erkek eşitliği başındaki komitenin başkanı ile görüştüm. Bunların hepsi, bir kadının böyle bir girişimde bulunmasını destekliyorlar. Benim kampanyam sadece Kıbrıs özelinde değil, tüm Avrupa’yı kapsayacak.

 

Kıbrıs

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.