1. HABERLER

  2. TÜRKİYE

  3. ERDOĞAN: 'İSRAİL`LE SÜREÇTE YOLUN BAŞINDAYIZ'
ERDOĞAN: 'İSRAİL`LE SÜREÇTE YOLUN BAŞINDAYIZ'

ERDOĞAN: 'İSRAİL`LE SÜREÇTE YOLUN BAŞINDAYIZ'

TC BAŞBAKANI ERDOĞAN ABD'DE

A+A-

"TÜRKİYE-İSRAİL ARASINDA BİR SÜREÇ YÜRÜTÜLÜYOR AMA BU BAŞLAYAN BİR SÜREÇTİR. HENÜZ DAHA YOLUN BAŞINDAYIZ. DAHA ORTASINA, SONUNA GELMEDİK”

Türkiye  Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye-İsrail arasında bir süreç yürütülüyor ama bu başlayan bir süreçtir. Henüz daha yolun başındayız. Daha ortasına, sonuna gelmedik. Biliyorsunuz bizim burada 3 önemli başlığımız vardır; bunun birincisi özürdü, bu halloldu. İkincisi tazminattı. Bu henüz görüşülüyor. Üçüncüsü ise Filistin'e uygulanan ablukanın kalkması olayıdır. Bunlar olmadıktan sonra bu adım atılmaz" dedi.

Başbakan Erdoğan, SETA tarafından Washington'da Mayflower Otel'de düzenlenen konferansta "21. Yüzyılda Küresel Düzen ve Adalet" başlıklı sunum yaptı.

Erdoğan, adalet arayışının insanlık tarihi kadar eski olduğunu, adaletin olmadığı yerde insanlığın da olmadığını belirterek, "Adaletin dışlandığı, adaletin ötelendiği bir yerde insanın kimliğinden söz etmek, insanın insanca bir hayat kurabileceğini iddia etmek mümkün değildir" diye konuştu.

"Adalet aslında hakkı teslim etmektir. Adalet, aynen özgürlük gibi insan onurunun bir gereğidir" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Siyasetten ekonomiye, hukuktan küresel düzene kadar her alanda adalet ilkesini gözetmeyen bir dünyanın insanlığa barış, huzur, mutluluk getirmesi mümkün değildir. Bugün insanlık olarak elimizde muazzam ekonomik, bilimsel ve teknolojik imkanlar bulunuyor. Fakat bununla tezat şekilde küresel ölçekte adalet ilkesi, her gün ciddi saldırılara maruz kalıyor. Siyasi alandaki, ekonomik alandaki adaletsizlikler ve eşitsizlikler giderek artıyor. Adalet dağıtması gereken küresel düzen, bürokratik, ulusal çıkarların, sadece kendini ayakta tutmak isteyen adaleti sadece kendine reva gören politikaların kurbanı oluyor."

"EN ÇOK ACIYI HAYATIMIZIN NEŞESİ OLMASI GEREKEN ÇOCUKLAR ÇEKİYOR"

Erdoğan, dünyada 1 milyardan fazla insanın günde 1 doların altında gelirle yaşadığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yani mutlak fakirlik sınırının altında bulunan 1 milyardan fazla insan var dünyamızda. Halbuki gelişmiş ülkeler kendini bir silkelese oradan ne dolarlar düşecek ne dolarlar düşecek. On milyonlarca insan, gıda, temiz su, sağlık hizmeti gibi en temel insani ihtiyaçlardan mahrum yaşıyor. Her yıl 100 binlerce insan açlık, kuraklık, doğal afetler, savaşlar ve salgın hastalıklardan dolayı hayatını yitiriyor. Bu durumdan en çok etkilenen maalesef en savunmasızlar, en masumlar, yani çocuklar oluyor. Evet adaletsizliğin en büyük kurbanı maalesef çocuklardır. En çok acıyı, hayatımızın neşesi olması gereken çocuklar çekiyor. Sadece Somali'de 2012 yılında 250 binden fazla çocuk, ne yazık ki açlık ve kuraklıktan dolayı hayatını kaybetti. Ölenlerin yarıya yakını 6 yaşın altındaki çocuklar.

Çocukları arasında tercih yapmak zorunda bırakılan, bir çocuğunu yanına alırken diğerini geride bırakma zorunda kalan bir annenin acısını tarif etmek mümkün müdür? Bu acıya duyarsız kalan bir sistemin, insanlık vasfımızla uyuşması mümkün müdür? Ben bu trajediyi 2011 yılının Ağustos ayında Somali'de bizzat müşahede ettim, ziyaret ederek yerinde gördüm. Yüz binlerce kilometre öteden, yalın ayak, aç ve yorgun insanların başkent Mogadişu'ya nasıl akın ettiklerini bizzat gördüm. Oradaki kampları, hastaneleri ziyaret ettim. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Dünyanın bir tarafı büyük bolluk ve israf içinde yaşarken, diğer kesiminin açlığa, fakirliğe, yokluğa mahkum edilmesi insanlık adına kabul edilebilir bir durum değildir. Bu bir insanlık ayıbıdır. Bu insanlık adına bir utançtır."

"BU SINAVI İNSAN OLARAK HEP BİRLİKTE VERMEK ZORUNDAYIZ"

Darfur'daki kampları da gezdiğini, kamplardaki kirli çadırlarda bir jiletle üç çocuğun sünnet edildiğini gördüğünü anlatan Erdoğan, "İnsanın orada adeta kanlar beynine hücum ediyor. Bu nasıl bir dramdır? Somali'de yaşanan, Darfur'da yaşanan tüm bu örneklerin yanında, dolaşın Afrika'nın birçok ülkesini aynı şeyi göreceksiniz ve insani değerlerin test edilmesini hep birlikte yaşamak, anlamak durumundayız. Bu sınavı insan olarak hep birlikte vermek zorundayız" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin çok yoğun çabaları neticesinde 2 yıl öncesine kıyasla Somali'nin çok daha iyi bir yerde bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Fakat hala yapmamız gereken çok şey var. Adalet sadece maddi refahın adil dağıtımıyla sınırlı değildir. Ön yargılara dayalı, ırkçı ayrımcılık da bir adaletsizlik ve haksızlık türüdür. Çünkü ırkçılık insanlığın onurunun ayaklar altına alınmasıdır, yani insanın hakkı olan en temel şeyden eşit ve adil muameleden mahrum edilmesidir. Sosyal adaletsizliğin temelinde farklı olana karşı haksız muamele yatmaktadır. Bu bazen karşımıza ırkçı bir saldırı olarak çıkıyor bazen de İslamafobia olarak çıkıyor."

Suriye'den Filistin'e, Myanmar'dan Afrika'nın yoksullukla mücadele eden pek çok ülkesine kadar dünyanın acilen ve derhal yeni bir adalet düzenine ihtiyaç vardır. Soruyorum, son dönemlerde Myanmar'da yapılan zulümleri, Myanmar'da katledilen insanları o çocukları acaba katledenler hangi inancın hangi dinin mensuplarıydı. Peki bunlara karşı insanlığın verdiği bir refleks var mı? Sorduğu soru var mı? 'Nasıl öyle bir şey yapıyorsunuz' diyorlar mı? Hayır. Adaletin olmadığı yerde barış olmaz. Adil olmayan barış barış değildir. Kalıcı olmaz. Marten Luther King'in ifade ettiği gibi bir yerdeki adaletsizlik, diğer yerlerdeki adalete yönelmiş bir tehdittir. Bu yüzden adalet söz konusu olduğunda 'bana ne' tavrı içine giremezsiniz. Başkalarının acılarına duyarsız kalamazsınız."

FİLİSTİN SORUNU

Filistin meselesinin bir dini, etnisite yahut toprak meselesi olmadığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Olaya böyle bakıyoruz. Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulmadan Ortadoğu'da sadece sözden ibaret bir barış bulursunuz. Filistin topraklarındaki işgalin sona ermesi adaletin bir gereğidir. Filistin halkının özgür ve onurlu yaşam talebi adaletin bir şartıdır. Bu adalet ilkesini hayata geçirmeden barıştan, uzlaşıdan, refahtan bahsetmek mümkün değildir. Bunun için Filistin'de işgal ve ablukanın derhal sona ermesi ve 1967 sınırları üzerinde iki devletli çözümün hayata geçirilmesi gerekmektedir. Biz Türkiye olarak bunu destekliyoruz. Fakat işgal devam ettiği sürece, yerleşimci işgalciler yayılmaya devam ettiği sürece iki devletli çözümü hayata geçirmek mümkün olmayacaktır. Burada şunu vurgulamak durumundayım; Filistin ittifakı süreci bütün Filistinli tarafları ve grupları kucaklamalıdır. Hamas dahil Filistinli bütün grupların bulunmadığı bir masadan barış çıkmaz. Bunu bir defa böyle bilmemiz lazım."

Erdoğan, Filistin'de milli uzlaşı sağlandıktan sonra seçimlere gidilmesinin, oradaki demokratik süreci güçlendireceğine vurgu yaparak, "Önce gruplar arasındaki milli uzlaşı şart. İsrail zindanlarındaki 5 bine yakına Filistinli tutuklunun serbest bırakılması ayrıca önem arz eden husustur. Bu tutuklar arasında 10, 20 hatta 30 yıldır hapis yatan insanlar var. İsrail artık işgal, abluka, baskı, korku ve hapis politikalarına son vermelidir" değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Türkiye-İsrail arasında yürütülen sürece de değinen Başbakan Erdoğan, "Ama bu başlayan bir süreçtir. Henüz daha yolun başındayız. Daha ortasına, sonuna gelmedik. Biliyorsunuz bizim burada 3 önemli başlığımız vardır; bunun birincisi özürdü, bu halloldu. İkincisi tazminattı. Bu henüz görüşülüyor. Üçüncüsü ise Filistin'e uygulanan ablukanın kalkması olayıdır. Bunlar olmadıktan sonra bu adım atılmaz" diye konuştu.

Filistin sorunun çözümüne yönelik Quartet'ın 4 tane ileri sürdüğü maddelerine değinen Erdoğan, "Bunların içinde en önemlisi, diğerleri halloldu, en önemlisi sınırlar meselesidir. Sınırlar meselesinde de 1967 sınırlarına bir defa İsrail'in çekilmesi gerekir. Bu hallolmadıktan sonra burada Quartet'ın başarılı olması mümkün değildir. Quartet'ın kuruluşundan bu yana henüz alabildiği mesafe yok" ifadesini kullandı.

"21. YÜZYILI BİR BARIŞ YÜZYILI YAPMAK BİZİM ELİMİZDE"

Erdoğan, şöyle devam etti:

"İsrail gerçekten barış istiyorsa önce Filistinlilere insanca muamele etmeyi bilmelidir. Burada şunun da altını bilhassa çizmek istiyorum. Başkalarının yaşadığı haksızlığa ve acılara kulak vermek, onlara gönlünüzü açmak bir cesaret ve olgunluk işidir. Gönlünde adalet duygusu olmayan bir insanın, başkalarının acılarına ortak olması asla mümkün değildir. Çok açık net bir şey daha söylüyorum; başkalarının acılarında kendi huzurunu arayanlar insan değildir. Aynı şey siyaset için de devletler için de uluslararası politikalar için de geçerlidir.

İnsanlık 20. yüzyılda çok acı çekti. Savaşlar, işgaller, katliamlar, yıkımlar gördü. 21. yüzyılın da bir yıkım, göz yaşı ve zulüm çağı olmasına izin vermemeliyiz. Önümüzdeki yıl, yani 2014, 1. Dünya Savaşı'nın 100. yılı olacak. Bir asır sonra 21. yüzyılı bir barış yüzyılı yapmak bizim elimizde. Bunun için de adaleti, temel bir ilke olarak inşa etmek zorundayız. Sayın Bush, bana bir gün dedi ki, '21. yüzyılı barış yüzyılı olarak ilan edelim'.

Dedim ki 'biz hazırız ama nasılı, niçini bunlar çok önemli. Bunu halledelim, bu adımları atalım'. Tabii arkadan Irak patladı. Tablo bu. Şimdi aynı şeyi hiç olmazsa, 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl dönümüne geliyoruz, burada kendimizi test ederek 'acaba bu adımı nasıl atacağız', bunu konuşalım."

"FUTBOL MAÇI SEYREDER GİBİ TRİBÜNDE Mİ DURACAKTIK?"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin dış politikasının merkezinde adalet ilkesi ve insanın bulunduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Biz bu yüzden Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da meşru taleplerini dile getiren halkların yanında durduk. Bu yüzden Esed rejiminin zulmüne baş kaldıran Suriye halkının yanında durduk. Suriye'de 100 bine yakın insan hayatını kaybetti. Zalim bir diktatör Suriye'de kendi halkına karşı hemen hemen her gün katliam üzerine katliam yapıyor. Ne yapacaktık futbol maçı seyreder gibi tribünde mi duracaktık, yani oradan bunu izleyerek bizler de tribünden alkış mı tutacaktık? Yanı başımızda 910 kilometre sınırı olan bir ülke olarak, akrabalık bağları, komşuluk bağları, tarihi ve kültürel bağları olan bir ülke olarak buna sessiz mi kalacaktık? Bu tabii ki mümkün değil."

 

Kaynak: TAK

Etiketler : , , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.