1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. EROĞLU: “KIBRIS’IN STRATEJİK ÖNEMİ ARTIYOR”
EROĞLU: “KIBRIS’IN STRATEJİK ÖNEMİ ARTIYOR”

EROĞLU: “KIBRIS’IN STRATEJİK ÖNEMİ ARTIYOR”

Halil İbrahim Akça, büyüme ve gelir dağılımı konusunda Türkiye ile KKTC arasında kapalı bir rol dağılımı varmış gibi hareket edildiğini ifade etti.

A+A-

BÜYÜKELÇİ AKÇA: “BÜYÜME VE GELİR DAĞILIMI KONUSUNDA SANKİ KAPALI BİR ROL DAĞILIMI VAR GİBİ”

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça, büyüme ve gelir dağılımı konusunda Türkiye ile KKTC arasında kapalı bir rol dağılımı varmış gibi hareket edildiğini ifade ederek, KKTC’deki yöneticilerin hem büyümeyi hem gelir dağılımını dengeleyen bir yaklaşımla hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da Kıbrıs adasının stratejik öneminin gün geçtikçe arttığını söyleyerek bu durumun sıkıntıları da artırdığını ifade etti.

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Neo-Liberal Dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları" sempozyumu bugün başladı.

LAÜ Rauf Raif Denktaş Eğitim Kompleksi Konferans Salonu’nda yapılan açılış töreninde, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ile Merkez Bankası Başkanı Bilal San da hazır bulundu.

EROĞLU

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu açılışta yaptığı konuşmada sempozyum sonuçlarını inceleyerek yararlanacaklarını söyledi.

“Üniversitelerimizin bu gibi konularda sempozyumlar, paneller, bilimsel çalışmalar yapması bizim en fazla arzu ettiğimiz, görmek istediğimiz şeylerin başında geliyor” diyen Eroğlu, bu gibi çalışmaların dünyaya, bölgeye ve ülkeye önemli katkılar sağlayacağını belirtti.

Eroğlu şöyle devam etti:

“Değerli kardeşlerim, bilim adamlarına göre insanoğlu yeryüzünde mevcut kaynakların kıt olduğunu fark ettiği günden bugüne bu kaynakları nasıl kullanacağını tartışa gelmiştir. 
İnsanoğlunun sınırsız istek ve ihtiyaçları karşınsında kaynakların sınırlı varlığı bu kaynakların nasıl bölüşüleceği, bölüşümün kimler tarafından yapılacağı ile ilgili ortaya birçok görüş atılmıştır.

İnsanoğlunun gelişimi ile ilgili süreçte bu kaynakların nasıl bölüşüleceği son derece karmaşık bir yol izlemiştir.

Günümüz dünyasındaki teknolojik gelişim bu sorunu iyice karmaşık bir hale sokmuş ve mesafelerin ortadan kalkmasıyla bu kaynaklar neredeyse herkes tarafında erişilebilir hale gelmiştir.

Ancak bu durum bu sorunun ortadan kalkmasına yardımcı olmak yerine birçok kaynağın güçlü ülkelerin kontrolüne girmesine ve birçok alanda bu bölüşümün adil olmaktan uzaklaşmasına neden olmuştur. Ekonomi bilimi ile uğraşan bilim insanları da bu konudaki gelişime paralel olarak bu bölüşümün lehine ve aleyhine birçok argüman, tez ve teori geliştirmişlerdir.

Bu konudaki tartışmalar halen devam etmekte ve bu kaynaklar var oldukça da devam edecektir. Bu konuyu sadece ekonomik bir perspektifle ele almak da yeterli bir yaklaşım değildir. Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve sosyoloji bu tartışmaların tamamlayıcı unsurları arasında başı çekmektedir.”

“YAŞANANLAR DOĞAL KAYNAKLARIN BÖLÜŞÜMÜ SORUNUNUN NE KADAR YIKICI OLABİLECEĞİ GERÇEĞİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERDİ”

KKTC’nin içinde bulunduğu coğrafyada son dönemlerde yaşananların, kıt doğal kaynakların bölüşümü sorununun ne kadar yıkıcı olabileceği gerçeğini gözler önüne serdiğini kaydeden Eroğlu, “Tarih, bu kaynakların bölüşümü ile ilgili savaşlarla doludur. Bugün bizler dahi bu konuda büyük sıkıntılar yaşamaktayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu şöyle devam etti:
 
“Kıbrıs adasının etrafındaki denizlerde bulunan hidrokarbon yatakları Rum tarafının yanlış tutumu dolayısı ile Kıbrıs sorununun çözümünde katalizör rolü oynayacağına sorunun daha karmaşık bir hale gelmesine sebep olmuştur.

Beş yıl önce Kıbrıs Sorunu’nda böyle bir konu mevcut değildi. Ancak bugün bu kaynağın nasıl paylaşılacağı tartışma konusu haline gelmiştir. Bu tartışma konuya taraf olanların ötesinde birçok başka ülkenin de tartışmalara taraf olmasıyla git gide daha karmaşık bir yöne doğru ilerlemektedir”

“KIBRIS’IN STRATEJİK ÖNEMİ ARTIYOR”

Kıbrıs adasının stratejik öneminin gün geçtikçe arttığını söyleyen Eroğlu, bunun sıkıntıları da artırdığını şu sözlerle açıkladı:

“Dünya siyasetinin önemli aktörleri Kıbrıs Türk Halkı’nın mağduriyetine ve Türkiye’nin uluslararası alanda önünün kesilmesine neden olan statükonun değiştirilmesine yanaşmıyor, ya da ortaya çıkabilecekleri tam olarak kestiremediklerinden dolayı statükonun değişmesine neden olacak cesareti gösteremiyor”

“BİZ BARIŞÇIYIZ”

Dünyanın pek çok yerinde mümkün olanların, konu Kıbrıs olunca göz ardı edildiğini anlatan Eroğlu, “Böylesi önemli bir sempozyumun açılışında bir kere daha ifade ediyorum: Biz barışçıyız! Ada’da var olan gerçeklere dayalı anlaşmadan yanayız” diye konuştu.

Kıbrıs Türk tarafının bugüne kadar hep anlaşmadan ve barıştan yana olduğunu ifade eden Eroğlu, tarihsel süreci anlatarak şunları söyledi:

“15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanında da, ondan önce 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilanında olduğu gibi, Rum komşularımızla bir anlaşmaya kapılar açık tutulmuştu.

Bazı toplantılarda vurguladım, yine vurgulamakta büyük yarar görüyorum:
1984’te biz öneriler ortaya koyduk. 1985’te birinci De Cuellar çerçeve belgesini kabul ettik.

1986’da ikinci De Cuellar Belgesi’ni de kabul ettik. 1989 ve 1990’da çeşitli öneriler ortaya koyduk. 1992’de Gali Fikirler Dizisi’nin çok büyük bölümüne onay verdik. 1994’te Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) paketini kabul ettik. 1995 ve 1996’da gelişen koşulları da dikkate alarak önerilerimizi yineledik. 2004’te yapılan referandumda Türk halkı Annan Planı’na onay verdi ama Rumlar bugüne kadar hiç bir anlaşmaya yanaşmadı.

Rum Yönetimi Dışişleri eski Bakanı Nikos Rolandis’in “Rum tarafı olarak 1974 sonrasında en az 7 kez çözümü reddettik” dediğini unutmayalım. Değerli kardeşlerim bize göre hala bazı Birleşmiş Milletler üyeleri ile bazı Avrupa Birliği ülkelerinin çıkarları Rum tarafının tutumunu desteklemeyi gerektirdiği, onların çıkarlarına uygun olduğu için Kıbrıs meselesi bir türlü çözülemiyor. Biz haksız olduğumuz, ya da uzlaşma istemediğimiz için değil.
Henüz değil bir antlaşma noktasına, kaldığımız yerden devam etme konumuna bile gelememişsek bunun suçlusu biz değiliz.

Hidrokarbon yatakları konusunda bizler ve Anavatan Türkiye olumlu yaklaşımlar sergiliyoruz ama olmuyor. “Görüşmelere kaldığımız yerden başlayalım” diyoruz yine olmuyor. Yıl sonuna kadar tüm konuları bitirelim, güvenlik ve garantiler konusuna gelince, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de masaya gelsin birlikte konuşalım, antlaşalım diyoruz olmuyor.”

“50 YIL DOLUYOR”

“21 Aralık 1963’te, ortaklaşa kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoru ile atılmamızın ardından ilk Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı Mart 1964’te alınmıştı. Mart 2014’te  50 yıl doluyor” diyen Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs konusunu sonlandırmak, bölgede örnek olmak istediğini ancak asla kabul edilemeyecek, Kıbrıs Türk Halkı’nı 1974 öncesine götürecek ön şartlarla karşılaştığını belirtti.

Bunun Rum tarafında çözüm iradesi olmamasından kaynaklandığını dile getiren Eroğlu şöyle devam etti:

“Çünkü onlarda bir irade oluşmasını sağlayacak uluslararası telkin yok. Peki Kıbrıs Türk Halkı bir elli yıl daha böyle mi gitmeli? Bize göre gitmemeli... Kıbrıs Türk Halkı artık Dünya’nın bir parçası olmalı. Kimse bizim gençlerimizin Dünyaya açılmasına engel olamamalı... Kimse Kıbrıs Türk girişimcisinin, sanayicisinin, tüccarının, önüne ambargo izolasyon engeli koyamamalı”

Kıbrıslı Türklerin iki kesimli, iki kurucu devletten oluşan siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon oluşturulmasını; Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam etmesini istediğini anlatan Eroğlu, “Bu isteklerimizin kime ne zararı var?” diye sordu.

Cumhurbaşkanı Eroğlu konuşmasını şöyle bitirdi:

“Barış ve refah içinde bir dünya istiyorsak uluslararası hak ve adalete bugüne kadar verilenden çok daha fazla önem verilmeli. Özellikle ekonomik sorunların aşılmasına ivme kazandırılmalıdır. Eskilerin deyimi ile “ biri yer diğeri bakar, kıyamet ondan kopar”...
Yeni bir Dünya düzeni derken bunun adil, barışa, insanlığın  ortak çıkarlarına hizmet eden, dar gelirli kesimleri, orta tabakayı da koruyan onların konumlarını yukarılara taşıyan bir yapı olmalı. Aksi takdirde Dünyadaki huzursuzluklar, çatışmalar azalmaz artar...”

AKÇA: “BUGÜN NEO-LİBERALİZMİN YENİDEN GÜNDEME GELMESİNİN NEDENİ KÜRESEL FİNANSAL KRİZDİR”

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça da  yaptığı konuşmada sempozyumun konusuna değinerek şunları söyledi:

“Sanırım bugün bu başlığın atılmasının nedeni 2008 yılında yaşananlardır.  Çünkü 1930’larda keynesyen ekonominin öne geçmesinde Büyük Buhran’ın önemi olduysa, 1970’lerde yaşananlarda liberalizmin öne geçmesi neden olduysa, bugün neo-liberalizmin yeniden gündeme gelmesinin nedeni küresel finansal krizdir.”
 
Dünya ekonomisinin iki temel sorununun kontrol edilemez finans sektörü ve üstesinden gelinemez kamu borç stoku sorunu olduğunu dile getiren Akça, “Nasıl ki keynesyen döneminde bazı sorunlar çıkmışsa neo-liberalizmde de benzer sorunlar olmuştur” dedi.

Hangi ekonomik sistem uygulanırsa uygulansın iyi uygulandığı takdirde sonuç alınabileceğini söyleyen Akça, KKTC’deki uygulamalar açısından kurumsallaşma konusunun masaya yatırılması gerektiğini dile getirdi.

Akça, geçen haftalarda bir toplantıda ekonominin temel iki ana amacı olan büyüme ve gelir dağılımıyla ilgili yaptığı bir açıklamada bölüşüm ifadesinin basında bölücü şeklinde yer aldığını dile getirerek, duruma açıklık getirmek için şunları söyledi:

“Ekonominin amaçlarından biri büyüme diğer de gelir dağılımının dengeli olmasıdır. İktidarların rengine ya da toplumun ekonomik gelişmişliğine göre bunların önceliği değişebilir. Bazen büyüme bazen gelir dağılımı ön plana çıkabilir, ama geçmiş uygulamalar göstermiştir ki biriyle olmuyor.

Sadece büyüme eksenli yaklaşım vahşi kapitalizme gidiyor,  sadece bölüşüm daha geçmişte test tetiğimiz yönetimlere gidiyor ve sürdürülebilir olmuyor. İkisinin optimize edildiği ve iki amacın dengeli bir şekilde gerçekleştirildiği bir ekonomi yaklaşımı sergilemek gerek.

“KKTC’DE UYGULANAN EKONOMİK POLİTİKALARDA TABİ Kİ TÜRKİYE’NİN BİR ROLÜ VARDIR”

KKTC’de uygulanan ekonomik politikalarda tabi ki Türkiye’nin bir rolü vardır. Türkiye önemli katkı yapmaktadır. Eli taşın altındadır. Burada yapılan yanlışlar canını acıtmaktadır. Bu vesileyle bazı katkılar yapmayı da bir sorumluluk olarak görmektedir.

“BÜYÜME VE GELİR DAĞILIMI KONUSUNDA SANKİ KAPALI BİR ROL DAĞILIMI VAR GİBİ”

KKTC’de büyüme ve gelir dağılımı konusunda sanki kapalı bir rol dağılımı var gibi. Büyüme Türkiye’ye bırakılmış gibi. Aslında bundan rahatsızlığımızı dile getirmek istemiştim.

Buradaki ekonomiyi yönetenler bütüncül bakmalarının daha doğru olacağını, hem büyümeyi hem gelir dağılımını dengeleyen bir yaklaşımla sürdürülmesi gerektiğini, aksi halde, Türkiye büyüme odaklı projeleri getirdiğinde, adaya su getirilmesi, eğitim getirilmesi, yüksek öğrenim adası olması gibi büyük projeler gündeme geldiğinde, KKTC’de yeterli sahiplik oluşmuyor.

Bu feveranı dile getirmiştim.”

YÜKSELEN: “ÜNİVERSİTELER KKTC İÇİN ÖNEMLİ”

LAÜ Rektörü Mehmet Ali Yükselen konuşmasında üniversitelerin KKTC için önemli olduğunu söyleyerek, LAÜ ile ilgili bilgi verdi.

Sempozyumun LAÜ için önemine de değinen Yükselen, emeği geçenlere teşekkür etti.

AKSOY: “NEO-LİBERAL POLİTİKALARIN NE KADAR YERİNE GETİRİLDİĞİ TARTIŞILACAK”

Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Şinasi Aksoy da konuşmasında neo-liberal politikalarla ilgili bilgi verdi.

Neo-liberalizmin 1970’li yılların ortalarına dayandığını söyleyen Aksoy, bu dönemde kapitalizmin ciddi bir krizle karşılaştığını ve neo-liberalizmle sistemin yeniden ayakta durmasının yollarının arandığını anlattı.

Aksoy neo-liberalizmin, doğası gereği kaynaklarını verimli ve etkin kullanılmayan devletin faaliyet alanlarından geri çekilerek, bu alanları özel sektöre açmasını; kamunun küçülmesini ve kamunun elinde kalacak alanların özel sektör bakış açısıyla yönlendirilmesini öngördüğünü ifade etti.

Sempozyumun amacının bu politikaların ne ölçüde yerine getirildiğini tartışmak olduğunu dile getiren Aksoy, sunulacak bildirilerden yeterli görülenlerin kitaplaştırılacağını aktardı.

TOPLAM 5 OTURUM GERÇEKLEŞTİRİLECEK

Konuşmaların ardından LAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gencay Şaylan sempozyumun açılış konferansını verdi.

Neo-liberal dönüşüm, global bir perspektifle değerlendirileceği ve Kıbrıs açısından da yansımaları tartışılacağı Sempozyum’da gerçekleştirilecek paralel oturumlarla “Neo-liberalizme Teorik Yaklaşım, Avrupa Birliği, Euro Krizi, Borç Krizi, Küreselleşme, Küresel Kriz, Uluslararası Kuruluşlar, Çok Uluslu Şirketler, Hukuk, Ekonomi: uluslararası ticaret, özelleştirme, gelir dağılımı, istihdam, dış yardımlar, borçlanma, vergilendirme, kamu harcamaları, sübvansiyonlar, Uluslararası İlişkiler, Finans, Çevre ve Sorunları, Tarih, Eğitim, Sağlık, Ulaşım, Yönetim, Kamu Yönetimi, Örgütler ve Uluslararası Boyutları, Toplumsal Cinsiyet” gibi konular ele alınıp tartışılacak.

Neo-liberal dönüşümün ekonomik, sosyal, siyasal ve yönetimsel boyutları ve sonuçlarının irdelenmesi amacıyla düzenlenen sempozyum 5 oturumda yapılacak ve Cuma gününe kadar devam edecek.

TAK

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.