1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. FELAKET
FELAKET

FELAKET

Ülkeyi siyasilerin değilde delegelerin yönetmesi...

A+A-

Ülkeyi siyasilerin değil delegelerin yönettiğini belirten eski bakanlardan Tansel Doratlı, üçlü kararnameyi de tek kelime ile yorumladı:

Tansel Doratlı, hem bir doktor olarak mesleğinde, hem de siyaset dünyasında tanınan bir isim. Siyasete 1993 yılında milletvekili seçilerek başlayan ve bu görevini 10 yıl sürdüren Tansel Doratlı, ülke siyasetinden rahatsız. Özellikle delegelerin, siyaset üzerindeki etkisine dikkat çeken Doratlı, diğer yandan üçlü kararnamenin büyük bir tehlike olduğunu söyledi.

Doratlı, soruları şöyle yanıtladı:

Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...

Yanıt: 1993 yılındaki seçimle parlementoya girdim ve 2003 yılına kadar parlementoda hizmet verdim.Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Toplumcu Demokrasi Partisi (TKP) koalisyonunda bakanlık yaptım.1998 – 2001 yılları arasında Gençlik Spor Bakanlığı yaptım. 2005 yılında UBP’den aday oluyordum ama parti beni  veto etti ve çekildim.Son dönemde İrsen Küçük’ten teklif geldi ama ben kabul etmedim. 1993 yılından önce sadece UBP’de delegeydim.UBP’de hiç mutlu olmadım ama pişman da olmadım. 2012 yılında Tahsin Ertuğruloğlu ve başka değerli arkadaşlarla Demokrasi ve Güven Partisi’ni (DGP) kurduk. Şahsi olarak siyasi anlayışıma hiçbir parti uymadı.Ve aktif siyasetten çekildim.

Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..         

Yanıt: Gazimağusa Devlet Hastanesi’nde doktordum. Beş yıl orada çalıştım. Ondan önce de Almanya’da idim. Genel Cerrahi ve Tramvalotoji uzmanıyım. Bir dönem Ortak Hipokrat diye bir özel hastane açtık daha sonra şartlar öyle gerektirdi kapattık.Şu anda Kunter Güven Hastanesi’nde çalışıyorum ve emekliyim.

Soru:Ekonomik durumunuz nasıl?

Yanıt: Ekonomik durumum iyidir geçinebiliyorum. Emekli maaşım vardır ve çalışmaya da devam ediyorum.

Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?

Yanıt: Şu anda bakmakla yükümlü olduğum birileri yoktur.İki oğlum var biri kendi özel işini yapıyor diğeri de avukattır.Herkes kendi hayatını idame ettirecek kadar kazanıyor.”

Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?. Yaşadıysanız ne tür sorunlar?..

Yanıt: Yaşadım iki yıl önce anjio oldum ve bir tane stand takıldı.Şu anda bir şikayetim yok ama her gün 45 dakika yürüyorum.

Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..

Yanıt: Benim böyle sıkıntılarım hiç olmadı.Hala siyasette iken görüştüğüm arkadaşlarımla görüşüyorum.Meslek gereği de insanlarla iç içeyim. Benim yaşam biçimimde zaten bir değişiklik yoktur ve hiç olmadı.

Siyasette popülizm var

Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?.

Yanıt: Bugünkü siyaseti ileri derecede popülist buluyorum. Ülkenin ve toplumun gerçek sorunlarına eğilemeyen popülist yaklaşımların yoğunluk kazandığı bir dönem. Oy kaybı korkusuyla hareket eden bir meclis var . Delege sistemi değişmelidir biz kendi kurduğumuz partimizde de delege sistemi yapmamıştık.Delegeler iktidara gelen partilerin mensuplarını yönetmeye kalkıyor.Üçlü kararnameler ise ülke için ciddi bir faciadır ve derhal kaldırılmalıdır.

Soru:Anayasada yapılması öngörülen değişiklikleri genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz , sizce toplumun taleplerine cevap veriyor mu?   

Yanıt: Bence cevap vermiyor ve doğru da değil. Bana göre Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) kendi seçmenine vaad ettiği Anayasa değişikliği maddelerini yerine getirmeye çalıştı fakat bunu da yapamadı örneğin geçici 10. Madde gibi. Halbuki bunlarla ilgili sözler verildi fakat bunların hiçbiri ile ilgili bir değişiklik yapamadı. Bunların yerine göstermelik yapılmasa bile bir önem taşımayan maddeleri değiştirmekle meşguller.İdari Mahkemeler’in kurulması zaten Anayasada vardır fakat bunun için maddi kaynak yoktu o yüzden kurulmadı. Bunların yaptığı “dostlar bizi alışverişte görsün.

Bir ülkede enerji santralinizin filtresi yoksa ,trafikte yaşanan ölümlerin önüne geçebilecek yada azaltacak yol güvenliğini sağlayacak önlemler alamıyorsan. Ve bu sorunlar hala önünde duruyorsa  kimse kusura bakmasın ama hiç inandırıcı değiller ve CTP’nin yaptıkları tam bir fiyaskodur. Bir ülkede temel alınması gereken unsurlar Ekonomik ve Sosyal yapıdır.Üzerinde durdukları maddeler gereksiz ivediliği olmayan maddelerdir ve CTP kendi seçmenine oynuyor.

Kendimizi sorgulamalıyız.

Soru:Sizce Parlamenter Sistem mi bizim ülkemize uygun yoksa Başkanlık Sistemi mi?

Yanıt: Bana göre iki sistem de toplumun işlevselliğine bağlıdır. Biz eğer Parlamenter Sistemi yürütemediysek Başkanlık Sistemi’ni de yürütemeyiz.Bu şu demektir; biz Parlamenter Sistemi beceremedik Başkanlık Sistemi’ne geçelim bir de onu deneyelim.Bana göre sistemleri sorgulamak yerine kendimizi sorgulamalıyız.Birini yapamadık diğerine geçelim mantığını doğru bulmuyorum.Çünkü bu zihniyetle hangi sistemi denerseniz deneyin değişen bir şey olmayacaktır.”

Soru: Sistemin tek yaratıcısı siyasiler, bürokratlar mıdır , toplumun sistem içindeki yeri nerededir?

Yanıt: Bakınız 1976 yılından beridir Federal Devlet kurulduğundan buyana gelmiş geçmiş partiler ciddi popülist yaklaşımlar sergilemişlerdir. Haklılığı gözönünde buldurmadan sadece partilim anlayışıyla, krediler, mallar, mülkler dağıtılmıştır ve herşey peşkeş çekilmiştir. Yaratılan bu haksız yapı toplumunda hakediş duygusunu zedelemiştir ve yaralamıştır. Hak etmeden elde etme, talep etme hakkı da bu şekilde doğmuş oldu. Ne yazık ki; bu da büyük bir yozlaşmayı beraberinde getirdi. Gerçekten hakkı olanları tenzih ederim .

Devlet küçülmeli

Soru:Peki bu saymış olduğunuz gerçekler ışığında ne yapılmalı?

Yanıt: Bana göre bunun önüne geçebilmenin en güzel ve pratik yolu devleti küçültmekten geçiyor.Devlet dağıtan bir güç olmak yerine hizmet eden bir güç konumuna gelmelidir.Özelleştirme politikaları geliştirilmelidir.Ne yazık ki Anayasada yapılan değişikliklerde bu kapsamda da bir şey yoktur.Tabi bunu yaparken de doğru yapmak önemlidir tekelleşmeye yol açmamak, rekabet edilebilirlik sitemini doğru kurmak denetçi olmak şart.

Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

Yanıt: Kendiliğinden giden bir araç , direksiyon hakimiyeti yok.Her an kaza yapabilir.” Ben Kıbrıs Konusu hakkında böyle düşünüyorum. Dış etkenler de elbetteki çözümsüzlükte paydaştırlar. Toplum bu konuda endişeli , yaralı ve güvensizdir.Fakat bu sorun çözülmelidir başka bir yolu yoktur.Toplumun geleceği açısından çözümsüz kalmamalıdır.

Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?

Yanıt: Kıbrıs Türk tarafı bu haliyle çözüme hazır değildir. Çözüm olursa ciddi bir sarsıntı yaşayacaktır. Fakat uzun vadede refaha da ulaşacaktır.Değişim sancısı doğum sancısından beterdir.Yanlışların faturaları ödenmelidir ve bu ancak bir çözümle olur diye düşünüyorum.

Soru:Müzakerelerde en önemli sorun nedir?

Yanıt:Mülkiyettir. İnsanın insana karşılıklı duyabileceği ve iki tarafından da birbirine karşı vereceği ödünle çözülebilir.

Soru:Sizce iyi niyet göstergesi için Maraş açılmalı mıdır?

Yanıt:Bana göre Maraş toprak konusunun altında tartışılmalıdır. Maraş mülk konusu değil.Eğer Kıbrıs meselesinin kapsamlı çözümünde sona gelindiyse Maraş’ın açılması uygun olur. Ama Kıbrıs’ın bütünü çözüme gitmeden Maraş’ı en öne çıkarmak doğru değildir.

Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..

Yanıt: Çözüm olursa siyasete girmek benim için tutkudur. Çözüm sonrası siyasette bulunmanın anlamı benim için ciddi bir iş olur.Siyaset benim için bir yaşam şeklidir.

 

Diyalog

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.