1. HABERLER

  2. MAGAZİN

  3. Gerçek İstanbullu Gelin Hikayesini Anlattı...
Gerçek İstanbullu Gelin Hikayesini Anlattı...

Gerçek İstanbullu Gelin Hikayesini Anlattı...

Gerçek İstanbullu Gelin çok tanıdık çıktı!

A+A-

Bursa'nın İstanbul'a coğrafi yakınlığı ve kültür benzerliği ile tarih boyu gizli bir ilişkisi olmuştur. Bursa'dan İstanbul ne kadar harika gözüküyorsa, eminim bir İstanbul'lu için de Bursa o kadar görkemli ve önemlidir. "İstanbullu Gelin" dizisi bu flört'un altını çizdi. Bende, herkes kadar hikaye'yi merak ettim. Eser Dr. Gülseren Budayıcıoğlu tarafından kaleme alınmış. Ve Kendi beyanında "Gerçek bir hikayeden uyarlanma" dediği için hemen araştırmaya başladım. Doğma büyüme Bursalı olarak benim bilmem lazım diye düşündüm. Eski Bursalıların bildiği hikaye aklıma geldi ve incelemeye başladım. Evet 6 mayıs 2017 'de ve 13 mayıs 2017 Milliyet blogta açıkladım. Her iki yayın organında ilgi korkunçtu. Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu 'nun gerçekten uyarlama dediği hikaye, bence kesinlikle Beyaz Kelebek Ülkü Üst Sarpkan'ın hikayesi. Aslında “bence” demek hafif kalır.

Bursa'da bir İstanbullu Gelin gerçeği var; bu kesinlikle "Beyaz Kelebek Ülkü Üst Sarpkan"ın hikayesi. 1975 yılında Bursa'ya evlenen Ulusal şöhrete sahibi Beyaz Kelebek Ülkü'den başkası yok. Evet Ülkü Hanımefendi'yi buldum, bir iki görüşme sonrası Moda Spor Kulübünde buluştuk. Ben ayağa kalkıp karşılarken hanımefendi "Buyrun İstanbullu Gelin" diye reverans yaptı; sempatik, sevecen, samimi ve komplekslerden uzak ama bir o kadar bilgili ve hayat tecrübesi yüksek bir karaktere sahip, inanın tam bir İstanbul hanımefendisi. Aslı Enver'in oynadığı karakter neyse Ülkü Üst Sarpkan aynı. Masal gibi bir yaşam, Balat'ta konakta bir gençlik, Beyoğlu’nda iş hayatı, şöhret basamakları, ulusal alanda şöhret, masal gibi bir evlilik, sade hayat, çocuklar, sonra eziyetler, zorluklar hak etmediği bir mutsuzluk tablosu. Ve Bursa'ya veda. Benim özetlediklerim yetmez, ben en iyisi sizi Ülkü hanımla baş başa bırakayım.

Haluk Yalçınkaya : Müziğe nasıl başladınız ? Müzik sevdası nerden geliyor?

Ülkü Üst Sarpkan : Çocukluğumdan beri elimde mikrofonla yaşardım ve kendimi bildim bileli müziğe, resim'e ilgim çoktur. Büyükler beş yaşındayken aile cemiyetlerinde bana "Hadi Ülkü bir şarkı söylesene"derlerdi, sonra elime harçlık verirlerdi. Böylece, beş yaşında şarkı söylemeye başladım,profesyonel şarkıcı gibi oldum. Küçükken anneme “üzülme şarkıcı olacağım, seni mutlu edeceğim"derdim.O zamanlar hayatımız zordu, çok zordu.

Haluk Yalçınkaya : İstanbul'da geçen çocukluğunuz, aileniz, kısaca hayatınız nasıldı?

Ülkü Üst Sarpkan : Liseyi okumaya başladığım sıralar da maddi durumumuz çok kötü idi. Babam vefat etmişti. Annem bize yetişemiyordu. Annem 35 yaşında iken, 65 yaşında bir paşazade ile evlenmek zorunda kaldı. Daha doğrusu aile büyükleri öyle uygun görmüş; annem de evlendi. Balat'ta Antik bir evimiz vardı.Orda oturmaya başladık.Üvey babam borçlarından dolayı boğaz daki yalısını satmıştı. .Bizde bir tek Balat'ta antik konak kaldı. Annemin 3 çocuğu, paşa babamında üç çocuğu vardı.

Haluk Yalçınkaya : Okul hayatınız, Modacılık nasıl başladı?

Ülkü Üst Sarpkan : Anneme "Ben (liseyi) okumayacağım dedim." çok cici bir mağaza vardı.Orada çalışmaya başladım. Terzi ve aksesuar, gelinlik (Elmas gelinlik) firması idi.Çok çalışıyordum,patronum beni çok severdi.Yeni yeni tasarımlar yapardım.

Haluk Yalçınkaya : Müzik çalışmaları?

Ülkü Üst Sarpkan :Tabii çalışırken müzik çalışmalarına devam ettim. Aksaray'da Rumeli Türkleri Derneğine başladım, hem çalışıyorum, hem musiki çalışıyorum. İlk hocam Arif Sami Toker'di.Bana özel eğitim verirdi, sonra Rüştü Eriç geldi.İkisi de müzik hayatıma renk katan hocalarımdır.

Haluk Yalçınkaya : O yıllarda Türkiye'de "Beyaz Kelebekler" grubu fırtınalar estiriyordu? Nasıl gruba dahil oldunuz?

Ülkü Üst Sarpkan : O günlerde "GAR GAZİNOSU" vardı. Dayım bir gün“Ülkü kızım gel, seni Gar Gazinosuna götüreyim” dedi.Tabi sevindim, çok heyecanlandım,gittik. Sahneye Nurhan Damcıoğlu, Mujdat Gezen çıktı, hepsi çok gençler ve cıvıl cıvıllardı. Sonra sahneye beyaz elbiseli papyonlu birileri çıktı. Bu "Beyaz Kelebekler"i ilk görüşüm oldu, inanın içimden geçti"keşke o kızın yerinde olsam."O hafta işyerinde her gün aynı muhabbet. Arkadaşlarıma her gün anlatıyorum.

Haluk Yalçınkaya : Beyaz Kelebeklere nasıl dahil oldunuz?

Ülkü Üst Sarpkan : Bir gün işyerime biri girdi ve beni sordu, "Evet benim" dedim.Takım elbiseli şık bir adam bana "Beyaz Kelebeklerin" solisti olur musun? dedi. Ben "hemen tamam dedim. Hastaya ilaç sorulur mu. "Seçmeler varmış, hafta sonu seçmelere çağırdı. Hafta sonunu heyecanla, seçmelere gitmeyi bekledim.

Hafta sonu geldiler, iş yerinden aldılar, meğer aynı hocadan ders alıyormuşuz. Ben bilmiyordum, ama benim gitmediğim günler onlar geliyormuş hocama.Hocam da Halit Ergenç in babası SayitErgenç’ti.O tavsiye etmiş beni.Nasıl severdi beni."Büyük yıldız olacaksın, buraya yazıyorum"derdi, Allah rahmet eylesin.

Taksim de bir kulüpte buluştuk. O güne kadar bir çok solist denemişler olmamış. Serpil Barlas ve başka adını hatırlayamadığım ünlüleri denemişler sesleri uymamış. En son bana sıra gelmiş, kulübe girdim ve mikrofonu elime aldım, dizlerim titriyor. Bir köşedede Orhan Gencebay oturuyordu. O zaman bağlama çalıyordu. Suat Sayın’ın "Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar" şarkısını seslendirdim.Güzelce okudum.Oturduğu yerden Orhan Gencebay zafer işareti yaptı.Artık her gece Gar Gazinosunda şarkı söylüyordum.Her gece önce (Orhan Gencebay'in ilk eşi ) Azize Gencebay çıkar ardından beni takdim eder, seyirciye tanıtır sahneye çıkardım. İlk günler işi bırakmadım hem Galatasaray'da terziye devam ettim, hem de her gece Gar Gazinosu şarkı söyledim. Bir kaç hafta böyle çalıştım.O zamanlar,işyerindeki onbeş günlük ücretimi bir gecede gazinoda alıyordum.Her şey çok güzel gidiyordu.

Haluk Yalçınkaya : Hafta Sonu gazetesinin ses yarışmasında dereceniz var, bundan bahseder misiniz?

Ülkü Üst Sarpkan : Bu arada Hafta Sonu gazetesinin ses yarışmasına katıldım. Birinci Gönül Akdikmen oldu.Ben de dereceye girdim.Yarışmada biraz adam kayırma olmuştu, ama olsun ben“Beyaz Kelebek”'ler grubuna dahil olmuştum.Bu yarışma o zamanların "O ses Türkiye" yarışması idi, gazeteler TV'ler yarışmadan bahsederdi.

Haluk Yalçınkaya : Beyaz Kelebekler korkunç bir kaza geçirdi, bundan bahseder misiniz?

Ülkü Üst Sarpkan : 1970 yılında kazamız oldu. O gece önden bir araba gidiyordu, biz arkada diğer araba ile giderken benzin almaya istasyona girdik, sonra onlara yetişelim derken,bastık gaza hava yağmurlu idi rampa çıkarken karşımıza kamyon geldi farları gözümüzü aldı.Şoför bey, frene bastı ve yerler ıslak olduğundan araba kaydı, kendi etrafında araba döndü, ve bir kamyona çarptı.O çarpma sırasında grubumuzdan adları Altan Eke( 27 yaşında), Rıfat Eke ( 24 yaşında), Behzat Kutlubağ ( 23 yaşında), iki arkadaşım öldü. Kaza mahalline gelenler bizi arabadan çıkardı ; çıktıktan sonra araba yanmaya başladı. Arabadan çıkarmasalardı arabada canlı canlı yanacaktım. Arkadaşlarımı rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun.

Haluk Yalçınkaya : Nasıl İstanbullu Gelin oldunuz?

Ülkü Üst Sarpkan : Turnelerde sahnelere çıkarken, Ali Sarpkan'la tanıştım. Hep ön sırada oturur,beni dinlerdi. İstanbul’da çalıştığım yerlere gelir, çiçekler getirirdi, ve tabii ki çok ısrar etti. Bende üniversite mezunu, Bursalı eşrafından, terbiyeli biri diye kendisinin arkadaşlığını kabul ettim. Çok yakışıklı, terbiyeli bir çocuktu. Aslında, ilk gördüğümde etkilenmiştim. Ama belli etmedim.

Beş sene görüştük. Hep peşimde idi. Bana "Seni seviyorum. Sen olmasan başka kimse ile evlenemem. Senin şu gülüşün beni esir aldı.Sana deliler gibi aşığım; tek şartım sahneyi bırakman"derdi. Bostancı’da Derya Gazinosu vardı, orda çalışıyordum.Ve orada da evlendik.Beyoğlu’nda "Elmas Mağazasından” gelinliğim özel dikildi.Beyaz Kelebekler düğüne gelmişti.Tüm Bursa eşrafının katıldığı muhteşem bir düğün oldu.Masal gibi bir düğündü, sanki yıldızlar üstünde yürüyordum.Meğer ölüm fermanımı imzalamışım,ve düğünümden sonra dramım başladı.

Haluk Yalçınkaya : Evlenmeseydiniz nasıl bir müzik kariyeriniz olurdu?

Ülkü Üst Sarpkan : Evlenmeseydim durumum iyi mi olurdu? Bilemem. Beyaz Kelebekler grubundayken bir keresinde o zamanın ünlü gazinocular kralı beni çağırdı: “Kızım sana yazık oluyor, burada ayran fiyatına gidiyorsun.Seni Gönül Yazar yapacağım” dedi”sende o hava var, görüntün, sesin güzel” dedi. “Tek şartım o delikanlıyı bırakacaksın.” “Yok” dedim “Beyefendi, evleneceğim onunla; onu seviyorum" dedimsonra anladım ki beni dostu yapacaktı. Bir içki getirdiler içmem dedim. O beyefendi "yok bir şey" dedi dedi "içmem" dedim, içmedim. Sonra beni kapıda uğurlarken "Hadi güle güle mutfak faresi ol" dedi. Sonra Gönül Akkor'un menajeri ve eski kocası Hayri Küçük vardı. Peşime takıldı,beni buldu. Taksim’de beni yakaladı, yaşlıbir adamdı. Ben 19 yaşında genç bir kız çocuğu iken bana “gelseni Gönül Akkor yapacağım” dedi.Ben de “Ben evleniyorum, evleneceğim” dedim ve de evlendim.

Evleneceğim zamanlarda Ahmet Özhan'a "Ahmet ben gidiyorum,buraları sizin olsun" dedim.Oda bana "Ülkü ne yapıyorsun,daha sanat hayatın var. Sen sahne tozu yuttun, çok özlersin" dedi. “Ama dinlemedim. Keşke dinleseydim.

Haluk Yalçınkaya : Kelebek Moda evi fikri nasıl oluştu?

Ülkü Üst Sarpkan : Kayınvalidem nişan takılacağı zaman gündelik kıyafeti ile nişan yaptı, saçı başı dağınık nişan yaptık. Ben döndüm "Anneciğim üzülmeyin, hiç umduğunuz gibi değil,sizi hiç üzmeyeceğim." Kayınvalidem önce beni kabul etmedi, hastanelik oldu, hastanede yattı.Ama sonra beni çok sevdi, prensip sahibi bir kadındı. Kayınpederim bana en çok destek olan kişidir. Bir eltim vardı çok zor bir kadındı, her şeyi karıştırırdı. Eşim dört erkek kardeşlerdi ve aralarında sürekli bir çekişme vardı. Aileyi en çok küçük eltim üzdü ama anlatamıyorum. sonuçta çocuklarımın ailesi. Ailede, kayınpederimin sonra büyük abinin sözü geçerdi.Herkes evlenince yollar ayrıldı. Evde hep huzursuzluk vardı, zaten fabrikaları da yediler. Benimki (eşim) babasına çekeceğine, amcasına çekmiş. Eğlence hayatı, eve ilgisizlik, çocuklara ilgisizlik. Ben depresyona girdim. Çocuklar hala derler,bizi annemiz büyüttü.

Haluk Yalçınkaya : İstanbullu Gelin'in Bursa hayatı nasıl geçti?

Ülkü Üst Sarpkan : Evlendiğimde, Bursa Setbaşı’nda aile apartmanında oturuyorduk. Kayınpederim çok lüks bir apartman yaptırmış. Çok güzeldi, kocamı çok seviyordum aşıktım, o da beni seviyordu.Aşıktık birbirimize, masal gibi bir aşktı. Ama evlendiğimde kayın validem üzüntüsünden hastanelik oldu, Teknemiz vardı, çok gezerdik. Eşim çalışmayı sevmezdi, hep babasının parasını yerdi. Haftada iki gün işe iki gün dağa avcılığa gider, hiç çalışmazdı. Hayatında hiç çalışmadı.

Tüm kızlara sesleniyorum "Sakın olaki zengindir yakışıklıdır diye bakmasınlar. Önemli olan sadakatli, dürüst, çalışkan olsun. Yani baba parasına güvenen adamdan hayır gelmez."

Ben isterdim ki babasının parasına güvenmesin, bir kariyer yapsın. Kendine ait bir başarısı olmalıydı, bir şeyler yapmalıydı. Babası sonuçta koca fabrikayı bıraktı onlara, ama hepsini yediler, batırdılar. Evde de sorunlarımız vardı. Hep Uludağ'a ava giderdi ya da ben öyle biliyorum, ben yalnız kalırdım.

Haluk Yalçınkaya : Ali Sarpkan'ın iş hayatı nasıl gidiyordu?

Ülkü Üst Sarpkan: Kardeşleri ile işi büyüteceğiz dediler. Banker Kastelli’den kredi çektiler. O sırada 12 Eylül 1980 darbesi geldi. Bu iki hadise bir araya gelince her şey gitti. Zaten daha krediyi çektiklerinde bunu beceremeyecekleri belliydi. O zamanlar kızım 2 yaşında, oğlan 5 yaşında. Çok zor günler başladı. Sonra fabrikayı satmak zorunda kaldılar, borçları ödemek zorunda kaldık. Sonuçta ceketini aldı çıktı. Sonrasında hayatı boyunca hiç çalışmadı. Zaten “çalışma hayatı bana ters derdi” hep. İş bana düştü. Bende madem sen çalışmıyorsun, ben sahnelere döneyim dedim. Onu da kabul etmedi, sen şöhret olursun beni bırakırsın dedi. Istırap dolu hayat başladı ve ben de evde terzilik yapmaya başladım.

Haluk Yalçınkaya: Kelebek Moda evi fikri nasıl oluştu?

Ülkü Üst Sarpkan: Kayınpederim “sana dükkan açalım kızım, gelinlikleri diker satarsın”dedi. Bursa da Bursa Ticaret ve Sanayi Odasıile Cumhuriyet Caddesinin aralığında bir dükkan açtı. Kumaşlar ve makineler aldı. Böylece "Kelebek Moda Evi"ni açtım. Müşterilerim çok seçkindi. Bursa eşrafından herkes gelmeye başladı. Para kazanmaya başladım.Arada derneklerde şarkılar söylüyordum.Eşim yavaş yavaş izin vermeye başlamıştı. Kadınlar günü, Anneler günü gibi toplantılarda şarkılar söylüyordum. Çok mutluydum. İzin almıştım artık, ekstralara gitmeye başlamıştım. Artık evde sözüm geçmeye başlamıştı. O hep ava giderdi. Bir ara balıkçılık yaptı; ama gene çalışmadı. Evde de kavgalar gürültüler devam ediyordu.

Haluk Yalçınkaya : Ali bey hala çalışmıyor mu? Masal devam ediyor mu?

Ülkü Üst Sarpkan : 1998 yılında kayınpederim Çekirge’de2 blok apartman yaptı. Kayınpederim oradan bir daire hediye etti, bizdebu eve taşındık.Amaeşim gene çalışmadı.O evdeydi, ben de işte çalışıyordum ve onun herşeyini karşılıyordum.O hala çalışmıyordu, ama ben onu seviyordum.Onu her türlü kabul etmiştim. Ama orada kendini iyice alkole verdi kendini. Ben ona saz çalıyor, içki masası düzenliyordum. “O” gün korkunç bir şey öğrendim.Bir de ne öğreneyim beni aldattığını üzülerek öğrendim, yıkılmıştım. Tabi tüm kirli çamaşırlarını öğrendim. Beni kimlerle aldatmış. Kıza dedim 2 çocuklu adamdan ne bekliyorsun?

Haluk Yalçınkaya : Kelebek Moda evinde işler nasıl?

Ülkü Üst Sarpkan: O sırada emekliliğim gelmişti.15 sene "Kelebek Moda evini" çalıştırdım ve aşkıma baktım. Bir de baktım beni aldatıyor. Benim de emekliliğim geldi o sırada. Ben de Modaevini kapattım.

Haluk Yalçınkaya : İstanbullu gelin, neden İstanbul’la gitti?

Ülkü Üst Sarpkan : 2010 yılında annem rahatsızlandı, ona bakmaya İstanbul’a gittim.2000 yılında evi ayırmıştım.Çünkü evde şiddet vardı, çocuklar kristalleri kaçırıyordu. Çocuklar anne niye daha önce ayrılmadın? dediler.Bende "Seviyordum”, hem de “çocuklar bende parçalanmış bir ailenin çocuğuyum, size onu yaşatmak istemedim" dedim

Haluk Yalçınkaya : İstanbullu gelin şu anda neler yapıyor ?

Ülkü Üst Sarpkan : Çocuklarımın ikisi de evlendi.Oğlan Kafe işletiyor çok mutlu.Kızın da mutlu bir evliliği var. İkiside İstanbul'da yaşıyorlar.2000 yılından beri Ali beyle ayrı yaşıyoruz. Ama resmi bir boşanma olmadı.Otobüse binerdik elimi bırakmazdı.Çok severdim onu. Yanımda kızlara kaş göz işareti yapardı, görmezden gelirdim. İlk erkeğim oydu, son erkeğim de o oldu. Ama eminim o neler yapmıştır.Artık İstanbullu gelin kimseyi istemiyor. Ara sıra neşeleniyor, ara sıra üzülüyorum. Artık mantığımı kullanıyorum, artık üzülmek istemiyorum. Şimdi erkek kardeşimle İstanbul'da yaşıyoruz. Ali bey hasta, kalp ameliyatı oldu. Doktorlar sekiz, on sene ömür biçmişler, geçmiş olsun.

Çocuklarla haber yollamış, anneniz gelsin beraber yaşayalım. Ama ben istemiyorum, affetmiyorum. Kızım da affetmiyor. Oğlana tekne hediye etmiş, onların arası iyi. Ama kalbim çok kırık “İstanbullu gelin” artık Bursa’da değil, evinde İstanbul'da.

Evet, Teşekkür Ederim. “İstanbullu Gelin”, bu güzel sohbet için, yaşanmışlıklarınızı benimle, bizimle paylaştığınız için.

Benim bu röportajdan anladığım sevginizin peşinden gidin, ama hayatınızı harcayacağınız kişiye çok dikkat edin, o da sevgisine sahip çıkabilmeli. İyi Seyirler.

mazi-plak-cafede-beyaz-kelebekler-nostaljisi-6.jpg

ulku_ust_sarpkan_-_gercek_ystanbullu_gelin_-_son_hali_3.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.