1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "GÖRÜŞME SÜRECİ DEHŞET VERİCİ BİR ZEMİNE SÜRÜKLENMİŞTİR"
"GÖRÜŞME SÜRECİ DEHŞET VERİCİ BİR ZEMİNE SÜRÜKLENMİŞTİR"

"GÖRÜŞME SÜRECİ DEHŞET VERİCİ BİR ZEMİNE SÜRÜKLENMİŞTİR"

Çelik: "Görüşme süreci dehşet verici bir zemine sürüklenmiştir"

A+A-

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlara çözüm getirecek çabalara öncelik verilmesi yerine giderek büyüyen tehlikeli bir kaosa sokulmamız yetmezmiş gibi, siyasi ihtiras ve kişisel çıkar hesaplarının girdabında boğulma konumuna sürüklenbmiş bulunuyoruz.

Kıbrıs Parlamenterler Birliği, halkımızın dikkatini yaşanmakta olan olumsuz gidişe ve karşı karşıya geldiğimiz tehlikeli duruma çekme ihtiyacını dıuymaktadır.

Sayın Başbakan, Rum Yönetiminin müzakere masasına oturmak için şart koştuğu ortak mutabakat metni ile başlayan müzakere sürecinin geldiği aşamayı 20 Nisan 2014 tarihinde yaptığı açıklama ile şöyle ifade etmiştir:

“Türk tarafının verebileceği bir tek şey vardır, o da topraktır. Neresi, hangi koşulda, ne kadar sürede...”

Bu ifade Kıbrıs Türkleri ile Devletine biçilen kaderin nekadar basite indirgenmiş olduğunun sergilenmesidir. En az toprak kadar önemli olan ayrı egemenlik, etkin ve fiili Türk garantisi, eşit yönetim hakkı gibi konularda var olan farklı görüşlerde Rum tezlerine teslim olgusunu ortaya koymaktadır.

Kıbrıs’ta görev yapan yabancı diplomatik misyon, ortak metnin imzalanması ile birlikte öz yurdumuzda 60 yıldır Türk kanı akıtanları ödüllendirme ve yeni bir Girit yaratma konusunda hareketlenmiş bulunmaktadır. Rum Ortodoks Kilisesi’nin KKTC topraklarında gövde gösterisi ile siyasi propaganda yapmaktan öteye hiçbir amaç ve anlam taşımayan ayinlere taraf olması, yabancı diplomatik misyon etiği ile asla bağdaşması mümkün olmayan bir duruş olarak gündeme taşınmıştır.

Kıbrıs Türk halkı tam 443 yıldır bu topraklarda var olmuştur ve var olmaya devam edecektir. Kıbrıs Türklerinin öz vatanındaki varlığına son vermek için 1878’den itibaren başlatılan, diskriminasyon ile ekonomik ve kültürel yoketme çabalarına eklenen Soykırım planlarına dayalı katliamlara karşı halkımız gerekli birlik ve direnişi başarı ile vererek bu adadaki varolma kararlılığını ispatlamış, bu çerçevede kendi özgür devletini kurmuştur.

Son gelişmeler barbar soykırım katliamları ile vatanımızdaki varlığımıza son verme amacına ulaşamayanların asimilasyon ve osmosis politikaları ile Kıbrıs’taki Türk varlığını yok etme planlarını müzakere masasında hayata geçirme noktasına geldiklerini teyit etmektedir. Bu çabalara hiçbir şart altında geçit verilmemesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermek yönetim erkini elinde bulunduranların işgal ettileri makamların asli görevleri arasındadır.

Kıbrıs’ta üniter bir yapı içinde ortak yaşama umutları ile benimsenen Kıbrıs Cumhuriyeti, Rum-Yunan ikilisin Akritas Katliam Planı ile fiilen yok edilmiştir. Ayni acıları birdaha yaşatacak benzeri formüllere asla taraf olunmamalıdır.

Bu açık gerçeğe karşın, uluslar arası toplumun çıkar hesaplarına dayalı Helen destekçiliği ile sürüklendiğimiz son noktada, gelecek nesillerimizin yeni soykırım operasyonları ile yok edilmesini önleyebilmek için tavrımız açık olmalı, mutlak varoluş ve güvenli gelecek olgusuna kilitlenmelidir.

Kıbrıs’ın Rumlara teslim edilerek katliamcıların ödüllendirilmesi istenmiyorsa;

Kıbrıs’ta iki ayrı halkın, iki ayrı devletin, iki ayrı demokrasinin, iki ayrı siyasi coğrafyanın, iki ayrı kimlik ve kültürün varlığı dikkate alınarak;

Çekilen acıların, vahşet ve katliamların zorunlu kıldığı gerçek çözümle; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Devleti’nin, huzur, demokrasi ve barış içinde 40 yıldır (1974-2014) yaşamakta olduğu inkâr edilmeyecerek;

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter’inin “iyi niyet” görevi çerçevesinde yeniden başlayan müzakereler sürecinde şu ilkelere mutlak sahip çıkılmalıdır:

 

a) Çözüm, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Devleti’nin varlığı üzerine kurulmalıdır.

b) Ada’da iki liderin 11 Şubat 2014 günü yayımladığı “Ortak Bildiri”nin aradığı çözüme; Kıbrıs Türk Halkı’nın, Rum “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “ ilhakıyla” ulaşılması mümkün değildir. Çözüme ancak iki eşit egemen varlığın yeni bir “ortaklık devleti” kurmasıyla ulaşılabilir.

c) Ortak Bildiri’nin “Federasyon” şeklinde öngördüğü yeni Devlet’te, “federe birimler”in “oluşturucu-mütemmim cüz” (constituent) şeklinde nitelendirilmesi kabul edilemez. İki halkın egemenliği; “kurucu” (founding) nitelikte olmak zorundadır. Bu ilke federe devletin kurumları için de vazgeçilmez sayılmalıdır.

(“Constituent” kelimesinin “kurucu” şeklinde tercüme edilmesi yanıltıcıdır.)

d) Ortak Bildiri’nin egemenliğin kaynağını, “Kıbrıslı Türkler” ve “Kıbrıslı Rumlar” ifadeleriyle “bireylere” indirgemesi gerçeklerle bağdaşmaz. 1960 düzeninde dahi her iki tarafa "toplum hakkı" ve “statüsü” verildiği dikkate alınmalı, ifadeler “Kıbrıs Türk Halkı” ve “Kıbrıs Rum Halkı” şeklinde düzeltilmelidir.

e) “İki kesimlilik” sürekli olmalı, KKTC vatandaşlarının hiç biri, ada’dan ayrılmaya mecbur edilmemelidir.

f) Çözümün yaşayabilir olması için, 1960 Antlaşmalarıyla Türkiye’ye tanınan garantörlük statüsüne bağlı fiili ve etkin yetkiler mutlaka korunmalıdır.

g) AB müktesebatına istisnalar (derogasyonlar) getirilerek anlaşma hükümlerinin idamesi sağlanmalı ve bunlar AB birincil hukuku sayılmalıdır.

h) Görüşmeler sırasında güven yaratma kisvesi altında, KKTC’nin hudutları dâhilindeki herhangi bir toprak parçası, ön taviz olarak verilemez. Güven yaratacak taraf, katliama maruz kalan Türk halkı değil, 1960 Anayasa düzenini yıkanlar ve Türklere “etnik temizlik” uygulayanlardır. Bunun için öncelikle, KKTC ve Türklere uygulanan insanlık dışı ambargolar kaldırılmalıdır.

h) Görüşmelerde bir çözüme ulaşıldığında, KKTC’nin AB’ye katılması Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine kadar ertelenmelidir. Bu hususun, Kıbrıs Türkü’nün egemenliğinin bekası kadar, Türkiye ile Yunanistan arasında kurulan “Lozan dengesi” bakımından da hayati önemde olduğu dikkate alınmalıdır.

i) Görüşmelerde adil bir çözüme ulaşılamadığında, derhal KKTC’nin tanınması faaliyetine başlanacağı kayda geçirilmelidir.

Derneğimizin iç siyasi gelişmelerle sosyal, ekonomik ve kültürel sorunların çözümsüz kılınmasına ilişkin görüş ve düşüncleri ilerleyen süreçte ayrıca açıklanacaktır.

Saygılarımla

Vedat Çelik

Başkan

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.