1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "HAYATIMI KLERİDES KURTARDI..."
"HAYATIMI KLERİDES KURTARDI..."

"HAYATIMI KLERİDES KURTARDI..."

97 yaşındaki Kıbrıslı Türk... Yıllar sonra memleket ve acı haber…

A+A-

97 yaşındaki Kıbrıslı Türk İbrahim Salih Bekir, Kıbrıs Haber Ajansına (CNA) eski Rum Lider Glafkos Klerides ile Alman esir kampında başlayan dostluğunu anlattı…

2.Dünya Savaşı sırasında İngiliz ordusunda Klerides ile birlikte görev yapan Bekir, Klerides ile esir kampında başlayan dostluğunu; isminin İbrahim olması sebebiyle Nazilerin onu ‘Abraham’ sanıp nasıl Yahudi muamelesi yaptıklarını da anlatıyor.

Bekir, Yahudilerin yok edildiği bir kampın yanında olan esir kampında geçirdiği 4 yılı anlatırken, Klerides’in nasıl onun için Almanlarla konuşup Yahudi olmadığına ve ölümden kurtardığını gözyaşları içinde hatırlıyor.

Bekir ayrıca, 1950 yıllarda Kıbrıs Merkez Hapishanesinde görev yaparken, EOKA’nın İngiliz Koloni yönetimine karşı mücadeleyi başlatan ve 10 Mayıs 1956 günü asılan lideri Michalakis Karaolis ile olan dostluğunu da bahsediyor.

Sadece o değil, Yorgacis ve Samson gibi kişilerle de dostluk etmiş…

1960 yılında İngiltere’ye göç eden Bekir’in hikayesi Hollywood filmlerini aratmayacak cinsten…

İngiliz Ordusunda bir Kıbrıslı Türk…

Bekir “Biz İngiliz Ordusunda önce Mısır’da sonra da Libya’da İtalyanlara karşı savaştık. Ondan sonra Yunanistan’daki Olimpos Dağına gittik çünkü Almanlar Yunanistan’ı işgale girişmişlerdi. Ancak Almanlar bizi Kalamata şehrine kadar çekilmeye zorladılar. Orası bir liman şehriydi. Umudumuz İngiliz donanmasının bizi gelip kurtaracağı yönündeydi ama limana gelen Alman donanması oldu” diye o günlerden bahsediyor.

Limana giren Alman donanması tarafından esir alınanlar arasında olan Bekir, esir alındıktan sonra neredeyse öleceği Salonika Hapishanesine gönderilir.

Bekir, söz konusu hapishaneden kaçma girişimi sırasında nasıl şans eseri hayatta kaldığını şöyle anlatıyor;

“Bir gece İngiliz bir Generalin hapishaneden kaçma planına biz de ortak olduk. Hapishanenin kanalizasyon borularından kaçacaktık. 15-16 kişi kaçtı, sıra bana geldi. Tam borudan giriyordum ki makineli tüfek sesleri duyduk. Bizden evvel kaçanları Almanlar gördü ve hepsini öldürdü. Eğer ben de çıksaydım şu an hayatta olmazdım. General o an ‘kaç’ diye bağırdı, ben de kaçtım.”

Çekoslovakya kampında Klerides ile geçen 4 yıl…

Ardından Almanlar onun da bulunduğu esir grubunu o zamanki Çekoslovakya-Almanya sınırındaki bir esir kampına nakleder. Kampta toplamda 34 bin esir vardır. Bekir, Glafkos Kledires ile işte bu kampta tanışır.

Bekir o günleri şöyle anlatıyor;

“O kamp en büyük kamplardan birisiydi. Orada Klerides ile tanıştım ve çok iyi arkadaş haline geldik. Onunla 4 yıl geçirdim. Hatırlıyorum da her şeyimizi paylaşırdık; sigara, yemek, içecek, Almanların attıkları çöpler… Her şey…O tam bir centilmendi ve onun için Türk-Rum diye bir ayırım hiç yoktu.”

“O kampta çeşitli spor müsabakaları yapardık. Ben savaştan önce futbol oynardım. Aris Limsol takımının forvetiydim. Günlerimizi spor faaliyetleri ile geçirirdik. Kampta yeterli Rum ve Türk esir olmadığından, kampta kurulan 8 ülke takımında biz İrlanda takımında oynadık. Klerides ise bir voleybol takımı kurdu. O takımda da oynadım. Komple bir sporcuydum. Hatta ben o takımın kaptanlığını yaptım, Klerides benim yanımda oynardı. Ben ondan daha iyi idim…”

Klerides’in başarısız kaçma girişimi…

Ardından bir gün can dostu Klerides kamptan kaçmaya karar verir. Ancak Bekir onunla birlikte kaçmaz…

“Bir gün Yugoslav bir arkadaşı ile bana gelip ‘biz kaçacağız’ dedi. Ben de ‘bir düşüneyim’ dedim. Ertesi sabah İrlanda Futbol takımının çok önemli bir maçı vardı. Takımın kaptanı bana gelip oynayacağıma söz verdirtmişti. Klerides’e ‘ben bu adama söz verdim, kaçamam’ dedim. O da bana ‘sen bilin’ deyip, Yugoslav’la birlikte kamptan kaçtı.”

Ancak Klerides ve arkadaşının kaçışı başarılı olmaz…

“Klerides ve arkadaşı 3-4 gün boyunca ormanda yürüdüler. En sonunda Yugoslavya sınırına varırlar. Orada yedikleri bir konserveyi yok etmeyip kutusunu ormana atınca Alman devriyeler onları fark eder ve arama sonucu yakalanırlar. Özgürlükten sadece 1 saat uzaklıkta yakalandılar. Tabii kampa geri döndüklerinde onlarla epeyi dalga geçtik…”

Bekir bulundukları esir kampının sadece 100 yarda uzağında Yahudileri yok ettikleri bir başka kamp olduğundan bahsediyor.

Abraham değil İbrahim…Klerides hayatımı kurtardı…”

“O kampta Yahudileri yok ediyorlardı. Her gün bir sürü kamyon o kampa insan taşırdı” diye o acı günlere nasıl şahitlik ettiğini anlatan Bekir, bir gün sadece isminden dolayı kaderin kendi kapısını da çalacağından ise habersizdir…

97 yaşındaki Bekir, bunları anlatırken ağlıyor…

“Bir gün bir Alman Subayı gelip beni çağırttı. Beni çağırdıklarında yanımda Klerides de vardı. Bana ‘ne isterler’ diye sorunca ‘bilmem ama korkuyorum’ dedim. Bunun üzerine ‘ben de seninle geliyorum’ dedi ve geldi. Sonuçta, kamptaki Kıbrıslıların başında o vardı, herkes ona saygı duyardı.”

“Ofiste bana ‘sen Yahudi’sin’ dediler ‘çünkü adın Abraham.’ Ben de dedim ‘hayır, benim adım İbrahim ve Yahudi değilim.’ Ancak Almanlar ısrar ettiler. Bu sırada Klerides işe karıştı ve Almanlara ‘bu adam İngiliz ordusunda benimle birlikte idi ve Yahudi değildir. Kıbrıslı bir Türk’tür ve adıda İbrahim’dir.’ Böyle konuşarak onları inandırdı ve beni kurtardı. Klerides’e Allah rahmet eylesin, benim hayatımı o kurtardı.”

Alman çocuk askerlerinin içi nefret doluydu…”

Savaşın sonunda doğru, kamptaki Alman askerlerinin tümünün Rusya Cephesine gönderildiğini ve yerlerine 14-15 yaşındaki Alman çocuk askerlerin geldiğini anlatıyor Bekir…

“Onlar en kötüleriydi. İçleri nefret doluydu. Sürekli esirlere kötü muameleler de bulundular. Dövdüler, sövdüler, ısırdılar. En sonunda Ruslar kampa yaklaşınca Almanlar kampı boşalttılar. Bizi de, yaklaşık 3-4 bin kişiyi önlerine katıp dağlara kaçtılar. Dağlarda 3 hafta yürüdük. Bitkinlik ve açlıktan ölmek üzereydik. En sonunda ayağıma sıcak su dökmeye kendimi yaralamaya karar verdim. Böylece yaralı olursam beni geride bırakırlar diye düşündüm. Yakınlarda da yaralıların konulduğu bir kamp vardı. Planımı gerçekleştirdim ve kampa transfer edildim. Zaten bir hafta sonra da İttifak Kuvvetleri kampı ele geçirdi, esaretimiz sona erdi. Ondan sonra bizi Newcastle’a yolladılar.”

Yıllar sonra memleket ve acı haber…

Yıllar boyunca memleketinden ayrı kalan Bekir’in en büyük hayali evine dönmektir. Ancak memlekete dönüşte aldığı acı haberlerle yıkılır.

“Esaret günlerinden sonra en büyük hayalim aileme kavuşmak, annemin babamın elini öpmekti. Kıbrıs’a döndüğüm gün beni erkek kardeşim karşıladı ancak annemlerin evi yerine kız kardeşimin evine götürdü. Orada hem annemin hem de babamın öldüğünü söylediler. Hayatımın en kötü günüydü. Onların elini öpmek, getirdiğim hediyeleri vermek isterken, ölüm haberlerini almıştım. Onun yerine aldığım hediyeleri mezarlarına götürdüm.”

“İngiliz Ordusuna katılma sebebim ailemizin çok fakir olması idi. Amacım onlara yardım sağlamaktı. Orduda görev yaptığım zaman boyunca bir kuruş maaş almadım. Onun yerine maaşımı anneme göndermelerini söylemiştim. Uzun yıllar maaşım onlara gitti. Benim hayatta kalmamı sağlayan şey annemin dualarıydı, buna eminim.”

EOKA Liderleriyle dostluk…

Savaştan sonra Lefkoşa’daki Merkez Hapishanesinde üst düzey görevli olarak işe başlayan Bekir’in o görevi sırasında da ilginç anıları var.

Orada İstatistik Ofisinin başına atanır, göreve başlar. Dönem EOKA’nın İngilizlere karşı tedhiş hareketine geçtiği dönemdir. Bekir, hapisteki EOKA liderleriyle kurduğu iyi ilişkiyi şöyle anlatıyor;

“Orada sonradan Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanı olan Polkarpos Yorgacis, darbeci Nicos Sampson, Ourania Kokkinou ve Michalakis Karaolis gibi EOKA liderleriyle tanıştım. Yorgacis ve Samson ile arkadaş olduk. O zaman çok gençtiler. Hapishanedeki görevim nedeniyle bazı ayrıcalıklar sağlayabilirdim. Mesela Yorgacis benden ikinci bir ziyaretçi kartı istemişti. Normalde aileler ayda bir ziyaret yapabilirdi. Benim verdiğim 2.kart ile ailesi iki kez ziyarete gelmeye başladı. Aynı karttan diğerlerine de verdim.”

“Orada EOKA’nın en önemli lideri olan Karaolis ile de tanıştım. İngilizler onu sürekli sorguya çekip sorular sorardı. Ben hiç bunu yapmadım zira benim görevim değildi. Ancak Karaolis İngilizlere tek bir kelime bile etmedi. Ona eğer gerekli bilgileri verirse serbest bırakmayı teklif ettiler ancak o bunu reddetti. Ona ‘eğer bir şey istersen bana söyle yardım ederim’ dedim. Ölüme mahkûm edilmişti. Tabii ki bu ceza için bir şey yapamazdım ancak ailesine kart verdim, onu ziyaret ettiler. En sonunda da onu astılar.”

Bekir’in hapishane günleri İngiliz Koloni döneminin bitmesi ile birlikte 1960’da sona erer. Bir İngiliz Hapishanesinde İngilizlere hizmet etmiş birisi olarak artık hayatı tehlike altındadır. Ancak yardımına yine İngiliz hükümeti yetişir…Sonrası ise gurbette geçen 30 yıl…

“Cumhuriyet kurulunca, benim gibilerin hayatı tehlike altına girdi. İngiliz hükümeti bunun farkındaydı. Benim gibi görev yapanları ihbar edenlere 5000 pound ödül vereceklerini söylediler. Bu durumda benim hayatım tehlike altına girmişti. En sonunda Limasol’daki evimi 3000 pounda satıp İngiltere’ye gittim. Orada 30 yıl Sosyal Sigortalarda çalışıp emekli oldum.”

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.