1. HABERLER

  2. SPOR

  3. HINCAL ULUÇ İLE HAFTANIN GÜNDEMİ
HINCAL ULUÇ İLE HAFTANIN GÜNDEMİ

HINCAL ULUÇ İLE HAFTANIN GÜNDEMİ

Sabah Gazetesi'nin usta kalemlerinden Hıncal Uluç, Galatasaray'ın 19. şampiyonluğunu değerlendirdi.

A+A-

Galatasaray, Sivasspor'u mağlup ederek 19. şampiyonluğunu ilan etti. En yakın rakibi Fenerbahçe'ye de 10 puan fark atmayı başardı. Fenerbahçe'yi kutlamak lazım! Ligin bitmesine iki hafta kala Avrupa'da oynamayı garantilediği için çok büyük bir başarıya ulaştı! Avrupa Ligi'ndeki yarı finalinden de önemli bir başarı bu!.. Çünkü seneye Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak yeniden!.. Bugün gazetelerde böyle başlıklar görmeyi bekledim ben... Benfica maçından sonra 'Vatan sana minnettardır' başlıkları vardı sayfalarda... Ligin bitimine iki hafta kala Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ni garantilemesini nasıl kutlamadılar da Galatasaray'ın şampiyonluğu üzerine sayfalar yaptılar, inanamadım! Bu kadar tarafsız bir medya olabilir. İftihar ettim Türk spor medyası ile!.. 

Portekiz futbolunun ahı gitmiş vahı kalmış bir Benfica'sına elenmiş olmayı zafer sayan ve günlerden beri bayram yapan insanlar aslında Fenerbahçe'yi ne kadar küçülttüklerinin farkında değiller. Şöyle bir Avrupa Ligi'nde şampiyonluğu kaçırdığı için üzülmesi gerek Fenerbahçe'nin... O zaman ben Fenerbahçe'nin büyük olduğuna inanırım. 

Ben Galatasaraylı olarak 'Fenerbahçe'nin şampiyonluk düzeyinde olduğunu' düşünüyorum ama bütün Fenerbahçeli medya yarı finalde elenmeyi zafer sayıyor. Bütün Fenerbahçe camiasını ne kadar küçümsediklerinin, onlara nasıl bir aşağılık kompleksi yaydıklarının farkında değiller. Ben Fenerbahçe'nin sanal medyasının içinde olsam bütün bu gazeteleri topa tutardım. Tweet'lerle, maillerle topa tutardım 'Siz Fenerbahçe'yi ne sanıyorsunuz!' diye... Bu Benfica'ya yenilmek ayıptır. Böyle bir ligde 10 puan geride kalmak ayıptır.  Dua etsinler de Fenerbahçe, Eskişehir'e karşı çarşamba günü kazaya uğramasın. Ona da 'Başarı' diyecekler! 'Yarı finalde kaldı' diye!.. 

Galatasaray açısından baktığınızda şampiyonluğu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu başarı geçen senenin devamı mıdır? Bir istikrardan bahsedebilir miyiz?

Bu seneki lige baktığımız zaman Galatasaray aslında iki hafta kala değil altı hafta kala falan şampiyonluğunu ilan etmeliydi. Öyle olmadık puanlar hediye ettiler ki son iki haftaya sıkıştı lig... 
Birinci hata; yönetim hatası... Ligin ilk yarısı bittiği zaman, Galatasaray'ın eksiklerinin nerede olduğu açık seçik belliyken iki büyük transfer yaptılar. Galatasaray'ın göreceli olarak en eksik olamayan yerine... Türkiye gol krallığı yarışmasında bir ve iki numara adam Galatasaray'dayken, İsveç'in milli santraforu takımdayken ve Çek Cumhuriyeti'nin milli santraforu kadroya bile giremezken bir santrafor aldılar. Galatasaray'ın en iyi yeri orta sahası iken bir orta saha aldılar. Ama Fatih Terim'in bütün isteklerine ve kıyamet koparmalarına rağmen bir stoper ve bir sol bek almadılar. 
Bir stoper ve bir sol bek almamaları hakikaten Ünal Aysal'ın deyimiyle; Sneijder'in ve Drogba'nın transferlerini hazır pastanın üzerine süsleme çilekler haline getirdi. Pastanın içi boş halbuki! Doğru transferler yapılmadığı için Galatasaray'ın daha orta sahasına gelmeden altı yabancı kontenjanından beşi gidiyor. Aldığı iki çilekten ancak birine yer var takımda... 
Ya Drogba'yı oynatacak ya Sneijder'i oynatacak. Amrabat gibi bu ülkenin en iyi kanat oyuncusu kenarda duruyor. Kontenjan yok. Bu transfer politikası, Fatih Terim'in politikası değil.
Fatih Terim'e de bütün sene boyu çok kızdık, çok eleştirdik ama elindeki yerli oyuncu kalitesi bu... Beş tane yerli oyuncu kullanmak zorunda... Engin kendi kendini bitirdi. En güvenilen yerli oyunculardan biriydi. Hamit bir türlü toparlanamadı. Mecburen Emrelere, Yektalara kaldı. 
Bütün bu işler olup biterken sağdan soldan bütün tahriklere rağmen Fatih Terim ağzını açıp bir tek şikayet sözcüğü etmedi. Nasıl bir Galatasaraylı olduğunu asıl bu tutumu ortaya koydu. 
Aykut Kocaman'ın sözleri hakkında Kadıköy Savcılığı soruşturma açmalı... Aykut Kocaman alenen ve resmen Galatasaray'ı şike yapmakla itham etti. Bu itham doğru ise Galatasaray suçludur, Ünal Aysal, Fatih Terim aynen Aziz Yıldırım gibi tutuklanırlar, mahkemeye verilirler, şampiyonluk Galatasaray'dan alınır.

Bu itham doğru değil ise Futbolda Şiddet Yasası uyarınca Aykut Kocaman hakkında soruşturma açılır. Kadıköy Savcısı bunu geçiştiremez, görmezden gelemez. 

'Galatasaray'ı alkışlayacak mısınız?' sorusuna Aykut Kocaman, "Böyle bir ortam göremiyorum" yanıtını verdi. Çünkü alkışlaması, 'tükürdüğünü yalaması' demek. Sen 'Galatasaray şike ile şampiyon oldu" diyeceksin sonra da o şampiyonu alkışlayacaksın! 
Ben Kadıköy Savcısı'nı bugüne kadar defalarca göreve çağırdım, bir kere cevap almadım. Lütfen bana Kadıköy Savcısı açıklasın; Futbolda Şiddet Yasası'na göre Aykut Kocaman'ın sözlerini ihbar mı kabul ediyor, yoksa suç mu kabul ediyor? 
Bu sene bitti, seneye ne olacak? Bir de şimdi 'Artık deplasman yasağı da kalksın' diyorlar. Böylesine kışkırtılmış, böylesine tahrik edilmiş seyirciler bir araya gelirse çıkacak olayların sorumlusu acaba kim olacak? Aykut Kocaman mı, yoksa onun böyle sallamalarına ses çıkarmayan, örtbas eden federasyon disiplin kurulları ve savcılar mı? 
Bir de özel savcılar var üstelik. Türkiye'de yasalar Fenerbahçe hariç değişiklik aramaz! Böyle bir kural hukukta yok. Hukuk devletinde yok. 
Bu söylediklerim de hukuka aykırılık varsa Kadıköy Savcısı benim hakkımda soruşturma açsın. 'Hıncal Uluç tahrikçilik yapıyor' diye... 
Ben gelecek sene Fenerbahçelilerin ve Galatasaraylıların barış içinde, aynı stadın tribünlerinde maç seyretmesini istiyorum artık... Eskiden olduğu gibi... Ama bu tür tahrikler ve bu tür tahriklere göz yumulması bunu önler. Deplasman yasağı kalktığında ilk maçta öyle olaylar olur ki o yasağı kaldıranlar kaldırdıklarına pişman olurlar. Bu sefer neredeyse gazetecilerin dahi gitmesine yasak koyarlar. 
Ya insan gibi bir hukuk devletinde yaşayacağız ya da bir polis devletinde yaşayacağız.

İki sezon öncesine baktığımızda puan cetvelinde 8.'lik ve mali açıdan da bir çökmüşlük var. Buna karşılık Galatasaray'ın son iki sezonda mali ve sportif açıdan oldukça iyi durumda olduğunu görüyoruz. Aysal ve Terim'in gelişiyle birlikte bir çıkıştan, bir toparlanmadan bahsedebilir miyiz?

Rahmetli Özhan Canaydın'ın başkanlığı zamanında Galatasaray olabilecek en kötü şekilde yönetildi. Özhan Canaydın tanıdığım en iyi Galatasaraylılardan biridir, en yürekli Galatasaraylılardan biridir. İnsanlığını tartışmam. Onu nasıl eleştirdiğimi biliyorsun. O gün gazetede en ağır yazı çıkardı, akşam Özhan bizim eve gelirdi, "Hıncalcığım sen bana böyle diyorsun ama şu benim şarabımla peynirimi ver" derdi, bizim maç grubuyla maç seyrederdi. 

Aziz Yıldırım'ın böyle bir şey yapabileceğini aklın kesiyor mu senin? Benim Özhan Canaydın için yazdığım yazıyı diyelim ki Rıdvan Dilmen, Aziz Yıldırım için yazmayı aklından geçirsin, yazmak değil bak aklından geçirsin, Aziz Yıldırım kalkıp onun evine gider mi? O gün hem de...

Özhan böyle bir adamdı ama ne yazık ki 'Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir' diye bir laf var. Özhan'ın iyi niyeti Galatasaray'ı yönetmeye yetmedi ve yanında da çok kötü ekip kurunca bu hale geldi Galatasaray.

Ünal Aysal daha 2000'li yılların başından itibaren Faruk Süren'den sonraki Galatasaray'ı kurtaracak adam olarak görülüyordu. O ara, kısa süreli yönetimler dönemi Osmanlı'nın Fetret Devri'ne benzetiliyor. Ancak üyelik süresi başkan olmasına yetmiyordu. Hatta ben o dönemde şöyle bir öneri getirdiğimi hatırlıyorum; "Özhan başkan olarak kalsın ama Avrupa'daki gibi bir başkan olsun. İşlere karışmayan, onursal başkan gibi... Biz de onu saygıyla, sevgiyle tutalım. Futbol şubesini bir anonim şirket haline getirsin. Bu anonim şirketin genel müdürlüğüne Ünal Aysal'ı atasın. Ünal kendi kuracağı ekiple Futbol A.Ş'yi yönetsin." Özhan ve yanındakiler buna yanaşmadılar.  Sonra Ünal Aysal'ın başkanlık için yeterli üyelik süresi doldu, o arada da Galatasaray öyle kötü hallere düştü ki artık başkanlığa talip olacak adam kalmadı. Kimse 'Ben varım' diyemedi. Ünal tek başına girdi seçime ve kazandı. 

Galatasaray o kadar dibe vurmuştu ki Ünal'ın 'Ü'sü olsa yeterdi toparlamaya... Dünyanın en başarılı iş adamlarından bir tanesi... Şirket nasıl yönetilir biliyor. Yani sistemi yavaş yavaş getirmeye başladı. Ancak benim beklediğim Ünal Aysal olmadı. Ben "Galatasaray'ı Ünal Aysal kurtarır" derken verdiğim kredileri karşılamadı. Açık. Hala söylüyorum. 

Ama tabii bunları konuşma günü değil bugün. Bugün kutlama günü... Ünal Aysal'ı da kutlayacaksın, yönetim kurulunu da kutlayacaksın, Fatih Terim'i de kutlayacaksın, takımı, kadroyu, futbolcuları da kutlayacaksın. Konuşma günü gelecek elbet... 

Belki Aysal da futbolun siyasetine, iş hayatına bir ısınma dönemi yaşıyor. Gün geçtikçe daha hakim olduğunu görüyoruz.

Yani o zamanki hatasını söyleyeyim, kendisine de söyledim zaten; aday olduğu zaman konuştuk, ondan sonra da bir daha konuşmadık zaten. Beni haftada bir arayan Ünal Aysal'ın başkan olduktan sonra Hıncal Uluç'a ihtiyacı kalmadı! 

57 seneden beri gazetecilik yapıyorum ben. İnsanların ne zaman dost olduklarını, ne zaman dost göründüklerini, dost görünenlerin işleri bittiği zaman nasıl ilişkiyi kestiklerini çok yaşadım. Artık herhangi bir şey bana sürpriz olmuyor. 

Kendisi ile yaptığımız son konuşmada dedim ki; "Bak Sevgili Ünal, tek başına giriyorsun. Başka aday yok. Kimseye ödün verme... Kimseye prim verme... Onun bunun lafıyla kadroya adam alma... 'Hıncal bunu istedi; Bülent'i alayım. Ahmet onu istedi; Özge'yi alayım, Hasan şunu istedi bunu alayım' diye düşünme... Böyle bir şeye ihtiyacın yok. Sen Galatasaray'ı kurtarmaya geliyorsun. Sen iyi bir iş adamı olarak bu tür işlerin iyi ekiple yapılacağını en iyi bilen adamsın. Güvendiğin bir ekip kur" dedim. 

Biz öyle dememişiz! Ona ödün, buna ödün, buna ödün... Türkiye'nin en garip yönetimini yaptı. Bu yönetim ayakta duruyorsa takım iki senedir başarılı gidiyor da ondan... Galatasaray geçen sene ya da bu sene şampiyonluğu kaybetseydi ne Ünal kalırdı ne yönetim kalırdı ortada... Bu başarının bir arada tuttuğu bir yönetim kurulu yoksa normalde birbirine selam vermeyecek adamlardan oluşuyor. 

Onların içinde Ünal Aysal'dan çok, dışarıdaki bazı kişilere bağlı olanlar var. En kozmopolit yönetim kurullarından bir tanesi... 

Böyle olunca sen başkan olarak Galatasaray'ın menfaatlerini değil dengeleri korumaya uğraşıyorsun. Cambazlık yapmak zorunda kalıyor. Gerek yok. Ekibini kurarsın, yönetirsin de... Yapamadı!

 

Kaynak: Sabah

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.