1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. “HÜKÜME’TE MÜDAHİL OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM”
“HÜKÜME’TE MÜDAHİL OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM”

“HÜKÜME’TE MÜDAHİL OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs sorunu noktasında Türkiye ile farklı düşünmediklerini ifade etti.

A+A-

“BİZİM SELF-DETERMİNASYON HAKKIMIZ OLMASA, YANİ AYRI BİR YAPIMIZ OLMASA, AYRI BİR HALK OLMASAK BİZİ TARAF OLARAK KABUL ETMEYİP KARARI ALARAK BİZE KABUL ETTİRECEKLERDİ. DEMEK Kİ BURADA İKİ AYRI EGEMEN HALK VARDI”

“İNGİLİZ ÜSLER BÖLGESİ, İNGİLTERE ÜYELİĞE GİRERKEN ÜSLER AB’YE GİRMEMİŞTİR. KIBRIS GİRERKEN DE GİRMEMİŞTİR. EGEMEN İNGİLİZ ÜS BÖLGESİ OLARAK KALMIŞTIR.”

“İNGİLTERE (ÜS BÖLGESİNDE) BURADAKİ TAPULU MALLARIN İMARINA İZİN VERİRKEN BİR KEZ DAHA ÜSLERİN EGEMEN OLDUĞUNU HEM BİZE KANITLAMAYA ÇALIŞMIŞTIR HEM DE RUM TARAFINA GÖSTERMİŞTİR”

“YENİ BİR ORTAKLIK DEVLETİ KURACAKSAK BU İKİ EGEMEN HALK BU ORTAKLIK DEVLETİNİ KURACAKTIR. AKSİ TAKTİRDE BUNUN ADI ORTAKLIK OLMAZ”

“DOWNER’İ, İYİ NİYETİMİZİN İSTİSMAR EDİLMEMESİ NOKTASINDA UYARDIM”

“KURCU DEVLET OLGUSU BM PARAMETRELERİ VE ANNAN PLANI’NDA VAR”

“DIŞA TEK TEMSİLİYET OLACAK AMA KURUCU DEVLETLER DE EGEMEN OLACAK”

“TÜRKİYE VE BİZ İYİ NİYETİMİZİ GÖSTERDİK… GARANTÖRLÜK OLMAZSA OLMAZDIR”

“HÜKÜME’TE MÜDAHİL OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM”

“KKTC VE TÜRKİYE HÜKÜMETLERİNİN İYİ İLİŞKİ İÇİNDE OLMASI ÖNEMLİDİR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs sorunu noktasında Türkiye ile farklı düşünmediklerini ifade etti.

Ada TV’de dün yayınlanan Gündeme Bakış-Özel programına konuk olarak gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, “egemenlik” konusunda Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının farklı düşünmediğine dikkat çekti.

Derviş Eroğlu, gerek Türkiye’de yaptığı temaslar sırasında, gerekse de Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın AB ülkeleriyle yaptığı görüşmelerdeki açıklamaların Kıbrıs Türk tarafının iradesine ters olmadığını vurgulayarak, ayak sürüyen tarafın Rumlar olduğunu söyledi.

Kıbrıs Türk tarafının BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’ın hazırladığı ortak açıklama metinin kabul ettiklerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak Rum tarafının bu kağıdı reddetmesiyle ortak açıklama kağıtları gidip gelmeye başladı. En son biliyorsunuz; 14 Aralık 2013’te Sayın Davutoğlu’nun Kıbrıs’a gelişiyle sunmuş olduğumuz bir açıklama metni, şu an Rumların elinde olan metindir. Tabi Rumların buna da itirazları olmuştur. Biz bu metni hem hazırlarken hem de sunarken, Kıbrıs sorunuyla ilgili birçok ülke temsilcisiyle diyalog içine girip onların da olumlu görüşlerini alarak hazırladık ve Rumların reddedemeyeceği bir ortak açıklama metni olarak değerlendirilmiştir. Ama gördüğünüz gibi müzakerelere başlayamadık. 3-4 gün sonra başka bir kağıtla bize cevap vermeye çalıştılar. O noktada duruyoruz. Şimdi Downer’in BM Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu raporu var. Raporun doğrultusunda çıkacak karar var. Aslında bugün bu kararın çıkması gerekirken, erteleme olduğu yönünde bilgiler geldi. Ama belli ki uluslararası camia, özellikle Kıbrıs sorunuyla ilgili ülkelerin beğenisini kazanan önerimizi benimsemiş olmalarına ve Rum’un bunu reddedemeyeceği yönünde görüş belirtmelerine rağmen yeniden arabuluculuk yapma gayreti içerisindeler. Yeni bir kağıt teatisi başlayabilir mi şeklinde. Bunu kendi aramızda değerlendireceğiz. Çünkü bizim istediğimiz, bu ortak açıklamadan ziyade müzakere masasına oturmaktır”

ORTAK AÇIKLAMANIN ÖNEMİ

Eroğlu, “Ortak açıklamanın önemi ne? Bu ortak açıklama nerden çıktı?” sorusunu şöyle yanıt verdi:

“30 Mayıs gecesi, Ekim ayında başlayacağız şeklinde konuştuk. Anastasiadis Eylül ayında ise ortak açıklama olmadan müzakerelere başlamayacağını söyledi. Ve maalesef Sayın Downer’in de biraz esnek davranmasıyla ortak açıklama önerisini kabul etmiştir. Biz reddetmiş olsaydık müzakereleri reddeden ve engelleyen taraf pozisyonuna düşecektik. Bunun üzerine Downer’e ortak açıklama hazırlamasını söyledik ve hazırladığını da kabul ettik. Rum tarafı bunu reddetti. Ortak açıklama metnine zaten gerek yoktur. Müzakere masasında neyi görüşeceğimiz zaten belli. Nasıl bir çözüme ulaşacağımız BM parametrelerinde belli. Şimdi hedef bu ise masada da 6 başlık varsa yapılması gereken müzakere masasına oturup bunları sonuçlandırıp referanduma gitmektir. Ama maalesef uzlaşma niyetinde olmadıkları için ortak metin üzerinde 4 ay uğraşıp zaman kaybettik. Ortak metin derken, müzakere masasına oturmadan almak istediklerini bu şekilde yansıtmak istiyorlar. Biz de yeteri kadar esnek davrandık ama bütün önerilerimiz reddedildiği için şu an maalesef müzakerelere başlayamadık.

“KIBRIS İLE İLGİLİ TARAFLAR BU OYUNU SEYREDİYOR HATTA ÇANAK TUTUYOR”

“Zaman kazanmaya da çalışıyor. İlk seçildiğinde ekonomik sorunları bahane etti. Biz ona zaman tanıyacağımızı da söyledik. Ama hükümeti kurup çalışmalar başladıktan sonra esas görevin nedir? Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktır. Onun için de müzakereleri başlatmaktır. Şubat’ta seçilmişti. Nerdeyse 1 yıl oluyor. Senin ekonomik sorunun 3-5 yılda çözülecek bir sorun gibi görünmüyor. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkını da 3 sene, 5, sene ya da 10 sene müzakere masasına geleceksin beklentisi içine sokma hakkın yok. Ama maalesef bu oyun oynanıyor. Kıbrıs ile ilgili, bu sorunun çözülmesiyle ilgili taraflar da bu oyunu seyrediyor hatta çanak da tutuyorlar.”

“EGEMENLİK ÖNEMLİDİR”

Kıbrıs’taki üslerinin egemenliği üzerinde duran İngiltere Hükümeti’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ne tek egemenlik konusunda verdiği desteğin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu şunları söyledi:

“Bizim self-determinasyon hakkımız olmasa, yani ayrı bir yapımız olmasa, ayrı bir halk olmasak bizi taraf olarak kabul etmeyip kararı alarak bize kabul ettireceklerdi. Demek ki burada iki ayrı egemen halk vardır. İngiliz üsler bölgesi, İngiltere üyeliğe girerken üsler AB’ye girmemiştir. Kıbrıs girerken de girmemiştir. Egemen İngiliz Üs Bölgesi olarak kalmıştır. İngiltere buradaki tapulu malların imarına izin verirken de bir kez daha üslerin egemen olduğunu hem bize kanıtlamaya çalışmıştır, hem de Rum tarafına göstermiştir. Elbette yeni bir ortaklık devleti kuracaksak bu iki egemen halk bu ortaklık devletini kuracaktır. Aksi taktirde bunun adı ortaklık olmaz. 1960’a dönelim şeklinde düşünenler olabilir. Ama bu, bizim varlığımızı reddetmek olur. Biz yeni bir ortaklık devleti arayışı içerindeyiz. Onun için tabi ki egemenlik önemlidir.

”“DOWNER’İ, İYİ NİYETİMİZİN İSTİSMAR EDİLMEMESİ NOKTASINDA UYARDIM”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, BM’nin süreçle ilgili ilgisinin sorulması üzerine şunları kaydetti:

“Sayın Downer ile ilk günden beridir iyi bir diyalog içerisindeyiz. Rumların gerek basın aracılığıyla aleyhine kampanya yürütmesi, gerekse de Cumhurbaşkanlarının (Nicos Anastasiades’in)  BM Genel Sekreteri’ne mektup yazarak Downer’in görevden alınmasını talep etmeleri, tabi ki istemeden Rum lehine davranma gayreti içerisine sokabilir. Son gelişinden bir öncekinde, kendisini bizzat Cumhurbaşkanlığına çağırarak, işbirliği ve iyi ilişkiler içerisinde hareket ederken, Rumlar gibi şikayet etmesini bilmediğimizi zannetmemesini söyledim. Ama yapmıyoruz. Çünkü bizim aradığımız çözümdür. Kendisine saygımızın sonsuz olduğunu ama bu tavrımızın istismar edilmemesi gerektiğini söyledim. Bu şekilde biraz sertçe bir konuşmamız olmuştu. Tabi ki Rum tarafı bu konuda yaygarasına devam etmiştir ve en son Ban Ki-Moon’a mektup gittiğini biliyoruz. Bu doğru mu? Belki bir taktiktir.”

“BM PARAMETRELERİ VE ANNAN PLANI’NDA VAR”

“Rum kesiminin ortak metinde ısrarcı olduğu tek egemenlik konusu mudur? Sorunun özü bu mudur” şeklinde soruyu Eroğlu, Rum tarafının, Kıbrıslı Türklerin egemen olduğunu kabul etmediğini söyleyerek yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, son olarak Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın AB’ye gerçekleştirdiği ziyarette, Kıbrıs’ta iki eşit egemen devlete vurgu yaptığını hatırlatarak, kurucu devlet olgusunun reddedilemeyeceğini çünkü bunun BM parametrelerine girdiğini ve Annan Planı’nda da yer aldığına dikkat çekti.

“DIŞA TEK TEMSİLİYET OLACAK AMA KURUCU DEVLETLER DE EGEMEN OLACAK”

“Sayın Erdoğan ile yaptığım görüşmede de kurucu devletlerin egemenliğinin olmazsa olmaz olduğunu konuşmuştuk” diyen Eroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Eğer ben tekrar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin altına gireceksem o zaman yıllardan beri ayrı bir devlet olarak yaşadığımızı reddetmiş oluruz. Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında 1963’tn 1974’e kadar yaşadıklarımız dikkate alınırsa, yeni bir ortaklık devleti kurulurken bunları da düşünmemiz gerekmektedir. Tabi ki bir devlet egemen olacaktır. Dışta belki tek temsiliyeti olacak. O ayrı konu. Ama kurucu devletlerin de tabi ki uluslararası anlaşma yapma hakkı olacak. Bu da kurucu devletlerin de egemen olacağı demektir. Beni sadece ‘federal-unit’ diye göstereceksen ben kendimi 1963’te olduğu gibi tekrar sokakta bulabilirim”

“TÜRKİYE DE BİZDEN FARKLI DÜŞÜNMÜYOR”

“Bizim hassasiyetle üzerinde durduğumuz bir konu olduğu için bunu fırsat bildiler ve zamana oynuyorlar. Mesela Türkiye’nin, İngiltere’nin ya da İspanya’nın anayasasında tek egemenlik yazmıyor. Federasyonlarda hiç yazmaz. Uluslararası Anayasa hukukçularımız da böyle bir şey olmadığını bize rapor olarak vermektedirler. Neden bu konuda ısrarcıdırlar anlamış değiliz.

Kıbrıs Türk halkı bir anlaşmadan sonra bu devletten ayrılmak ister o yüzden ısrar ediyor diyorlar. Onun çaresi vardır. Zaten kurulan ve yaşayan bir devletten kimse ayrılmak istemez. İlerde eğer bu devlet doğru dürüst çalışmaz, Rumlar 1960’ta yaptığını yeni kurulacak devlette yaparlarsa, onu da engelleyecek bir formülü elbette bir anlaşma metnine koymak gerekecektir. Onun için egemen sadece Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’dir. Bu da iki toplumdan ortaya çıkmaktadır sözlerini bile kabul etmiyorlar. Peki burada bir art niyet var mı yok mu sorusunu sormak bana düşen görevlerden biri değil mi? Bu konuda Türkiye de bizden farklı düşünmüyor”

“GÜL’ÜN AÇIKLAMALARI İRADEMİZE TERS DEĞİL”

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüşmesinde Kıbrıs konusuna değinirken, eğer bir çözüm olmazsa alternatiflerin gündeme geleceğini söylemesi konusundaki düşünceleri sorulan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Bir anlaşma arayışı içinde olduklarına ama bu anlaşma olmayacaksa alternatiflerin gündeme geleceğini” belirtti.

Al ver süreciyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Eroğlu, al-verin müzakere masasıyla başlayabileceğini söyledi.

“SAYIN TALAT BİRAZ FAZLA KONUŞUYORUZ”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ortak açıklamanın da gereksiz olduğuna inandığını ifade ederek, “Zaten Sayın Talat da bunu söyledi. Nihayet kendisiyle ortak bir noktada buluştuk” dedi.

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın bu konuda iki farklı açıklama yaptığının hatırlatılması üzerine Eroğlu şunları kaydetti:

“Şimdi her gün konuşursan, bir gün önce söylediğini bazen unutursun. Onun için Sayın Talat biraz fazla konuşuyor. Haftada üç gün televizyona çıkar. Haftada 4 gün de beyanat verirsen bir önceki programda söylediğini ertesi hafta unutabilirsin. Ama son söylediği noktadaysa doğru söylemiştir. Hakikatten ortak açıklama metnine hiç gerek yoktu. Başlıklar masada bellidir.”

“O’NUN İÇİN, YÖNETİM VE GÜÇ PAYLAŞIMI DAHA ÖNEMLİ”

Eroğlu, “Sayın Talat’ın bir televizyon programında, Annan Planı’ndan sonra mülkiyetin fiziki alanında çok değişiklikler oldu. Bunları göz ardı etmeden görüşülmemeli. Toprak noktasında al-vere gideceksek bunlar göz ardı edilmemeli ve şu anda insanlarımızın da göç yollarına çıkmaması gerektiğini dile getirdi” şeklinde soruyu şu şekilde yanıt verdi:

“Sayın Talat için toprak çok önemli değildir. Onun için yönetim ve güç paylaşımına ağırlık vermiştir. Ama tabi ki kimse bu kadar yıldan sonra göçmen olmak istemez. O bakımdan toprak bizim için önemlidir. Biz mülkiyet konusunda 6-7 ay Hristofyas ile tartıştık. Çünkü mülkiyet önemlidir. Bu süreç içerisinde kriterleri ortaya koyarak esaslarda anlaştık. Bizim Güney’de kalan mallarımız Rum Yönetimi tarafından değersizleştirilmiştir. Ya bir kısmı istimlak edilmiştir, ya da bir kısmından yol geçirilmiştir. Yani değerleri düşürülmüştür. Biz Türkiye’de başta TOKİ olmak üzere Güney’deki mallarımızı nasıl değerlendirebiliriz konusunu konuştuk. Çünkü yarın özellikle takas başladığı zaman bizim mallarımızın da, tıpkı bizim yapacağımız gibi, Güney’de de değerlendirilmesi için bu konuda prensip kararına vardık. Daha doğrusu BM’ye kabul ettirdik.”

“TÜRKİYE VE BİZ İYİ NİYETİMİZİ GÖSTERDİK”

Basında Türk tarafının, tek egemenliği kabul ettiği yönünde çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine, Mavroyannis’in bunu yalanladığına dikkat çeken Eroğlu, “Bu tür spekülatif açıklamalar çıkabilir” dedi.

Bu tür haberlerin Kıbrıs Türk tarafının elini zayıflatacağına vurgu yapan Eroğlu, “Dışta tamam ama içte iki kurucu devletten olacak. Dışta tek olacak ama içte iki ayrı kurucu devletin egemenliği olacak. Bu kurucu devletler kendi yetkilerinin bir kısmını devrederek yeni bir devlet kurulacak” dedi.

Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin iyi niyetini gösterdiğini söyleyen Derviş Eroğlu, “Türkiye de Annan Planı’ndaki teşvikiyle bunu ortaya koymuştur” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Rum tarafının da çözüm yönündeki iyi niyetinin sorgulanması gerektiğini ifade etti.

Türkiye Hükümeti’nin Kıbrıs Türk tarafını pasifize ederek Rumlara öneri yaptığı şeklinde haberlerin sorulması üzerine Eroğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

“Mavroyannis bunların spekülatif haberler olduğunu söyledi. Tabi ABD Büyükelçisi karıştırabilir. Kendi düşüncelerini Türkiye’nin ya da bizim düşüncelerimiz gibi yansıtabilir. Ya da başka çevrelerin gidip de Rum tarafına mesajlar vermesi olabilir. Ama bizi bağlamaz. Mühim olan bizim verdiğimiz kağıttır. Bu da 14 Aralık 2013 tarihlidir.”

“GARANTÖRLÜK OLMAZSA OLMAZDIR”

Rumların Türkiye’nin etkin garantisinin devamına karşı çıktıklarının, bununla ilgili bir meclis kararı aldıklarının anımsatılması üzerine Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam etmelidir. Biz bunu meclisimizden de geçirdik ama Rumlar da devam etmemesi yönünde karar geçirdiler. Biliyorsunuz, Annan Planı’nda Türkiye, sırf anlaşma olsun diye asker sayısını 650’ye kadar düşürmeyi kabul etmiştir. Ve her yıl da bunun tartışılmasını açık bırakmıştır. Bizim için Türkiye’nin garantisi geçerlidir. Burada asker sayısı düşer düşmez tartışması başka. Garantörlüğün devam etmesi ise bizim olmazsa olmazlarımızdandır.”

AP VE KOP OLAYI

Eroğlu, “Kıbrıslı Türklerin AP seçimlerinde oy vermesine yönelik aldıkları karar KOP’a şartsız üyelikten aldıkları bir cesaret mi” şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:

“Avrupa’ya açılmak için önce KOP’a üyelik şartı gerekiyor. Ama bizim federasyon başkanımız, ‘ben bunu böyle bilmezdim. Bir emrivakiyle karşılaştım’ dedi. Kıbrıs’a döndükten sonra Yönetim Kurulu’nu biraz geç topladı. Çünkü bu metni ben değiştireceğim demesi üzerine Rumlar ne yaptı? Hemen kulüpleri topladı ve karar aldı. Açıklama olarak ne yaptılar? Biz Sırplar gibi uyumadık. Kosova dostluk maçları yapma şansını yakaladı. Biz Türklerin bunu yapmasını da engelledik. Demek ki Rum tarafında iyi niyet yok. Bugüne kadar da bir değişiklik olmadı. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu zaman Türklerin ve Rumların kurucu meclisleri olacak denmiştir. Biz kurduk. Spor, eğitim, din işleri tamamen Cemaat Meclislerine bırakılmıştı. Bu gerçeği de bilmek lazım.”

“HALKIM BU OYUNA GELMEYECEKTİR”

“Rumların altında AP seçimine girmek demek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak demektir. Bu Rum tarafının yaptığı bir ayak oyunudur. Yarın AB’ye gidip Türklere benim çatım altında seçime girme hakkını verdim ve kabul etmediler. Dolayısıyla başka hak talep etme hakkı yoktur diyeceklerdir. Ben halkımın bu oyuna gelmeyeceğini düşünüyorum. Dışişleri Bakanlığı da bu konuda açıklama yapmıştır. Tabi siyasi partiler güneydeki partilerle görüşebilir. Ona bir sözüm yok. Ben şimdi söyleyeceğimi Sayın Başbakana da ilettim. İktidarda olan CTP’nin güneyde temas yapması gayet normal. Ama bunu Başbakan ya da Dışişleri Bakanı değil, Genel Sekreter ya da milletvekillerinin yapması daha iyi olur şeklinde serzenişim oldu. Ama sayın Başbakanla aramda problem yok bunu da ifade etmeliyim.”

POLİS GENEL MÜDÜRÜ KONUSU

Polis’in sivile bağlanmasının düşünüldüğünü ve bu konuda yasa hazırlandığını ifade eden Eroğlu, böyle bir niyet varsa önce bir sistemin kurulması gerektiğini söyledi.

Öncelikle hiyerarşiye önem verilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu,  “Eğer dıştan müdahale istemiyorsan, hiyerarşik düzen devam edecek. Polis’te bir Genel Müdür var. Buna ilaveten birinci ve ikinci yardımcılar var. Bir de ilçe polis komutanlığı var. Burada bilinmesi gereken, Genel Müdür emekli olduğu zaman birinci yardımcı, suçu yoksa, kusuru yoksa otomatik olarak müdür olur. Ardından kimin müdür olmasını istersen onu da birinci yardımcı yaparsın. Sıra bozulursa disiplin bozulur. En disiplinli kuruluşlarımızdan biri polistir diyoruz. Bu disiplini bozarsak güven duygusu azalır. Diyorlar ki Cumhurbaşkanlığını ilgilendirmez. Beni ilgilendirir. Ben Kıbrıs Türk halkının seçtiği cumhurbaşkanıyım. Hiyerarşinin bozulmasıyla ortaya çıkan uyumsuzluklar halkın güvenini ve güvensizliğini sarsacak” dedi.

“ONAYLAMAYACAĞIMI SÖYLEDİM”

Eroğlu, kendisinin de bu gerekçeyle halk adına hakkı olduğunu düşündüğü için Başbakanla konuyu görüştüğünü anlatan şöyle devam etti:

“Başbakan daha bana fikrini söylemeden, bu hiyerarşik düzeni bozmamamız gerektiğini çünkü günün sonunda sivile yani başbakanlığa bağlamak istiyorsunuz dedim. Başbakan da düşüncesinin başka olduğunu söyledi. Bunun üzerine onaylamayacağımı söyledim. Hükümet Başbakanlığa bağlama düşüncesiyle bir yasa yapmıştır. Siyaset işin içine girer mi diye bir tartışma başlayacaktır tabi.”

EKONOMİK SORUNLAR BÜYÜYOR

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir açıklaması vardı. Kıbrıslı Türklerin 2004’tn eskiye göre çok daha iyi bir yerde olduğunu söyledi. Ama toplumda sanki bunu göremiyoruz. Sizce daha farklı neler yapılmalı” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Maalesef ekonomik sorunlar gittikçe büyüyor. Döviz sürekli yükselişte. Türkiye’nin bu duruma müdahale etmesi söz konusu. Bizim buna müdahale etmemiz söz konusu değil, çünkü Türk Lirası’nın kontrolü bizde değil. Mühim olan Türkiye’nin alacağı karardır. Sayın Başbakanla görüştüm. Ekipleriyle çalışma yapacaklarını söyledi. Umarım iyi sonuçlar alacak çalışma yaparlar. Eğer döviz bir ay daha yükselmeye devam ederse bize yansıması çok daha kötü olacak. Çünkü bizim ithalatımız Türkiye dışında hep dövizledir. Ya dolar ile ya da sterlinledir. O yüzden yansıması raflardan başlayacak. Vatandaşın cebindeki çarşıya yansımayacak. Bu defa sosyal sorunlar da ortaya çıkacak.”

“HÜKÜME’TE MÜDAHİL OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM”

“Ekonomiyle ilgili örgütlerin bir kriz masasından söz ettiği bir ortamda siz de devletin başı olarak bu masayı kurup bir öneri sunabilir misiniz? Hükümet’in bu işi iyi yönetmediği yönünde şikayetler söz konusu” yönündeki soruya da Eroğlu, hükümetin icraatlarına fazla karışmak istemediğini ifade ederek yanıtladı,  Eroğlu “Geçmiş UBP hükümeti döneminde Eroğlu her şeye karışır sözlerine bakmayın. Bakanlar Kurulu’na bile 5 kez gittim. Üçü Kıbrıs sorunuyla ilgiliydi” dedi.

DPÖ ile Sosyal ve Ekonomik Konsey’in uzun bir süredir toplanmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Yasaya rağmen toplanmıyorlar. Bütçe Meclis Genel Kurulu’na gitmeden önce raporların gitmesi lazım” dedi.

“KKTC VE TÜRKİYE HÜKÜMETLERİNİN İYİ İLİŞKİ İÇİNDE OLMASI ÖNEMLİDİR”

Eroğlu, “Sayın Başbakan Perşembe (yarın)  Ankara’ya gidiyor. Bu gelişme sizin Ankara’da yaptığımız temasların bir sonucu mu? Çünkü seçildikten 6 ay sonra Türkiye’ye gidiyor” şeklindeki bir soruya ise şöyle yanıt verdi:

“Sayın Erdoğan ile bu konuyu görüştük ve yakında davet edeceğini söylemişti. Sayın Özkan Yorgancıoğlu’na bunu söyledim. Mühim olan buradaki hükümet ile Türkiye hükümetinin diyalogunun iyi olmasıdır. Bunun iyi niyetle sürdürülmesi bizim yararımıza olduğunu unutmamak lazım. Benim siyasi hayatım boyunca hep Türkiye hükümetleriyle, çok samimi diyalog içinde oldum. Bu Kıbrıs Türkü ve KKTC için çok da önemlidir.”
Önümüzdeki günlerde Türkiye’den 3 bakanın KKTC’yi ziyaret edeceğinin hatırlatılması üzerin de Eroğlu, “Ankara’da Sayın Erdoğan ile görüşürken Sayın Beşir Atalay da oradaydı. KKTC’ye ekonomik programla ilgili bir ekip geleceğini söylemişti” dedi.

İSRAİL İLE GÜNEY KIBRIS ARASINDAKİ ANLAŞMALAR

İsrail ve Güney Kıbrıs arasındaki anlaşmaların Kıbrıs’taki ortamı nasıl etkileyeceği ve Türkiye’den gelecek suyun İsrail’e verileceği yönündeki söylemler sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu, , “Benim başbakanlık döneminde Türkiye’den Kıbrıs’a, Kıbrıs’tan da İsrail’e su gönderilmesi projesi tartışılıyordu. Hatta İsrailliler bizimle gelip görüşme yapmıştı. O zamanlar su Antalya’dan bize gelecekti” dedi.

Derviş Eroğlu, daha sonra balonla su getirilmesinin gündeme geldiğini ancak projenin devam edemediğini hatırlatarak, son olarak da denizin altından suyun getirilmesi projesinin başladığını belirtti.

Suyun akma noktasına geldiğini anlatan Cumhurbaşkanı Eroğlu,  İsrail’e bu suyun gönderilme konusunun bu projede yer almadığını kaydetti.

Elektrik konusunu da Türkiye yetkilileriyle görüştüğünü anlatan Eroğlu, “Su borularına paralel kablo çekilmesi düşünülmüştü. İkinci olarak da deniz altına kablo çekilmesi düşünüldü ama bu noktada sıkıntı doğabileceği için deniz altına kablo döşenmesi olası değil” dedi.

DOĞAL GAZ KONUSU

Doğalgaz konusunda da gelen bir soruya ise, Rumların, ‘çözüm olsa da olmasa da gazın Türkiye üzerinden taşınması’ fikrin sıcak bakmadığını belirten Eroğlu, İsrail’in buna sıcak baktığını söyledi.

Ancak Rumların İsrail’e başka bir öneri yaptığını anlatan Derviş Eroğlu, “Rumlar sıvılaştırma tesisi kuracaklarını İsrail’e bildirdi. Ama bu konuda bir anlaşma imzalayıp imzalamadıklarını bilmiyorum” diye konuştu.

İsrail ile Rum tarafının askeri manevra ve tatbikatlar yaparak tehlikeli oyun oynadığını ifade ederek, Baf’taki Havaalanına Rusların ve İsrail’in uçaklarına kullanımına verme gibi ayak oyunları yaptığını söyleyen Cumhurbaşkanı konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu noktada Rumlar gibi İsrail de bu ayak oyunlarından vazgeçmeli. Çünkü sular ne kadar ısınırsa bölgede o kadar sıkıntı olur. İsrail, Türkiye ile ilişkisi iyi olduğu sürece Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile diyalogu çok zayıftı. Hatta ABD’deki Yahudi lobisiyle görüşmemde, Mavi Marmara olayı için bir özür dilemeyle bu iş biterdi dedim. Bana, bu konunun ‘one-minute’le başladığını, yarın başka şeyler de çıkacak yanıtını vermişlerdi. Rum ve Yunanla eskiden iyi olmadıklarını ama şimdi de Türkiye yüzünden çok iyi oldu diyerek espri yapmışlardı.”

İNGİLİZ YÜKSEK KOMİSERİ İLE GÖRÜŞMESİ

İngiliz Üsleriyle ilgili olarak yapılan son anlaşmadan sonra İngiliz Yüksek Komiseri ile Cumhurbaşkanlığında görüştüğünü anlatan Eroğlu, “Bizim hukukçumuz bu anlaşmayı incelemiştir ve o görüşmede görüşleri ortaya koyduğunda İngiliz Yüksek Komiseri de şaşırmıştı. Bu görüşmede zamanlamanın yanlış olduğunu söyledik. Bunun bir taktik olduğunu ama bize göre yanlış olduğunu belirttik” diye konuştu.

TAK

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.