1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "İTİBARINI ZEDELEMEDEN MÜZAKERELERE GERİ DÖNME YOLUNU ARIYOR"
"İTİBARINI ZEDELEMEDEN MÜZAKERELERE GERİ DÖNME YOLUNU ARIYOR"

"İTİBARINI ZEDELEMEDEN MÜZAKERELERE GERİ DÖNME YOLUNU ARIYOR"

"İTİBARINI ZEDELEMEDEN MÜZAKERELERE GERİ DÖNME YOLUNU ARIYOR"

A+A-

 

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in uluslararası alanda ve Rum iç cephesinde itibarını zedelemeden Kıbrıs müzakerelerine geri dönmek için yol aramakta olduğu bildirildi.

Haftalık Kathimerini “Lefkoşa Büyük İkilemde... Türkiye’nin MEB’deki Taleplerini Geri Çekmesiyle Müzakerelere Nasıl Dönecek” başlığıyla manşete çektiği haberinde iki eksende hareket eden Anastasiadis’in bir yandan Türk meydan okumalarına karşı uluslararası alandan mümkün olduğunca çok destek almak –ki Avrupa Konseyi sonuç bildirgesi ile bu hedefin hasıl olduğu savunuluyor- bir yandan da mümkün olduğunca zarar görmeden müzakere masasına dönmek istediğini yazdı.

Anastasiadis’in yabancı muhataplarına, Türkiye Doğu Akdeniz’deki taleplerini açıkça geri çekmezse müzakerelere geri dönemeyeceğini söylediğine dikkat çeken gazete bunun, diplomatik açıdan pervasız karşılandığını çünkü Ankara’nın böyle bir açıklama yapabileceğine pek inanılmadığını vurguladı.

Gazete buradaki tehlikenin, uluslararası toplumun tamamı müzakerelerin yeniden başlamasını isterken Rum tarafının, müzakereleri reddetme durumunda kalması olduğuna işaret etti.

Gazete iç sayfalarında çeşitli başlıklar altında detaylandırdığı haberinin “Gaz İçin Yüksek Risk Hareketleri... Ankara’nın Barbaros’la Tuzağı ve Lefkoşa’nın Geri Dönmek İçin Şartları” başlıklı bölümünde özetle şunları yazdı:

“Nikos Anastasiadis günlerdir, Türkiye’nin Barbaros ile kurduğu tuzaktan içte ve dışta itibarını ve güvenilirliğini kaybetmeden çıkmanın yollarını arıyor. Türklerin MEB’deki faaliyetleri aleyhine uluslararası destek arayışı, Anastasiadis ve çalışma arkadaşlarının çözmesi gereken bir konu. İkincisi ve çok daha önemli gördükleri konu ise müzakerelerin yeniden başlaması ve Lefkoşa’nın geri dönmek için neler elde etmesi gerektiğidir. Anastasiadis Ulusal Konsey’de, Türkiye Kıbrıs MEB’indeki doğal kaynaklar üzerinde hak iddialarını alenen ve bağlayıcı şekilde geri çekmezse şahsının ve Müzakereci Andreas Mavroyannis’in Derviş Eroğlu ve müzakere heyeti ile ortak görüşmeye oturmayacağının altını çizdi.

BM, ABD VE AB BARBAROS BÖLGEDEYKEN BİLE MÜZAKERELERİN ACİLEN BAŞLAMASINI İSTİYORKEN....

Bu çok yüksek bir hedeftir ve Ankara’nın bunu yerine getirmesi imkansız değilse bile çok zordur. Özellikle de uluslararası toplum, Kıbrıs’ın egemenlik hakkı ihlalini söylemde bırakmış ve bu söyleme fiili önlem veya yaptırımlar eşlik etmiyorken... BM, ABD ve AB’nin Türk sismolojik araştırma gemisi Navtex’le bağladığı denizleri taramaya devam ederken bile müzakerelerin acilen yeniden başlamasını isterken bu olgu Kıbrıs Rum tarafını müzakereleri reddetme stratejisinde hapsediyor.

Başkan Anastasiadis gerek Ulusal Konsey’de gerek yabancı muhataplarına Türkiye MEB’deki taleplerini geri çekmeden müzakere masasına dönmesinin söz konusu olmadığını vurguluyor. Lefkoşa’nın değerlendirmesine göre Ankara, Başbakan Davutoğlu’nun da söylediği gibi, Kuzey’deki devletle imzaladığı kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması tahtında Kıbrıs denizlerinde hidrokarbon arama ve değerlendirme hakkı olduğunu vurguluyor.

TÜRKİYE’DEN ALENİ VE BAĞLAYICI BİR AÇIKLAMA İLE DOĞU AKDENİZ’DEKİ HER TÜRLÜ TALEBİNİ GERİ ÇEKMESİNİ İSTİYOR

Nikos Anastasiadis ve siyasi liderlik Türk hükümetinin, aleni ve bağlayıcı bir açıklama ile her türlü talebini geri çekmesinde ısrar ediyor. Bu, üst düzey bir yetkilinin açıklamasıyla ve hatta Türk hükümetinin BM’ye göndereceği, Türkiye’nin gerçekten hak sahibi olduğu bölgeleri, Kıbrıs MEB’inin parsellerini kapsamayacak şekilde netleştireceği bir yazılı beyanla yapılabilir.

Anastasiadis muhataplarına bu şartı yerine getirilmezse gerek şahsı gerek Müzakereci Mavroyannis’in Espen Barth Eide başkanlığındaki BM heyetiyle görüşmelerde Kıbrıs sorununun özünü görüşmeyeceklerini söylüyor. Anastasiadis doğrudan görüşmeler haricinde, Kıbrıslı Türklerle dolaylı müzakereleri de ihtimal dışı tutuyor.

ANASTASİADİS’İN ŞARTI, RUM TARAFINI TÜRKİYE’DEN İSTEDİĞİ TAAHHÜTLERİ ALMADAN MASAYA DÖNMESİ YÖNÜNDEKİ AĞIR BASKILARA KARŞI ZAYIF DÜŞÜRÜYOR

Başkanlık köşkünün talebinin Türkiye tarafından yerine getirilmesi imkansız değilse bile zordur. Gazetemizin konuştuğu diplomatik kaynaklar böyle bir gelişmeyi neredeyse imkânsız diye niteliyor. Bu olgunun Kıbrıs Rum tarafını hapsederek, şart koştuğu Türk taahhütlerini de almadan masaya geri dönmesi yönündeki ağır baskılara karşı zayıf düşürdüğünü değerlendiriyorlar.

Anastasiadis ve çalışma arkadaşları ne kadar zor bir durumda bulunduklarını fark etti ancak geri adım atmamakta kararlıdırlar. Böyle bir şeyin itibarlarını ve müzakere güçlerini zedeleyeceği kanaatindedirler.”

Gazete haberinin “Eide İtfaiyeci Rolüyle Geziye Çıkıyor” başlıklı bölümünde ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin ilk başta göründüğünden çok daha karmaşık bir durum yarattığını, ne ABD’nin Ankara nezdinde yaptığı perde gerisi girişimlerinin sonuç verdiğini, ne de Washington’un Güney Kıbrıs’ın egemenlik haklarını tanıdığına ilişkin genel beyanı ötesinde somut bir kınama yaptığını yazdı.

Türkiye’nin ve KKTC’nin asıl hedefinin hidrokarbon meselesini Kıbrıs müzakereleri gündemine eklemek olduğunun gün geçtikçe daha net anlaşıldığına işaret eden gazeteye göre BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Eide ile Perşembe günkü görüşmesinin ardından Ban’ın sözcüsünün iki tarafı daha fazla gecikmeden müzakere masasına dönmeye çağırması ve ABD Dışişleri Bakanlığı  Sözcüsü Jennefer Psaki’nin Eide’nin çabalarına destek beyan etmesi şöyle bir durum şekillendirdi:

GENEL SEKRETER SÖZCÜSÜ’NÜN AÇIKLAMASINDAKİ MÜPHEM İFADE SORU İŞARETİ YARATIYOR

“Genel Sekreter’in açıklamasında hidrokarbonlar konusunda meydana gelen gerilim ve müzakerelerin ertelenmesinden endişe belirtiliyor ancak ‘bütün müdahil taraflar, bölgede halen var olan istikrarsızlığı daha fazla artırmamak için gerilimi azaltsın’ şeklindeki müphem ifadesi soru işaretleri yaratıyor.

Örneğin bu, Türk Navtex’inin geri çekilmesi ve Anastasiadis’in müzakerelere geri dönmesi anlamına geliyorsa, olumludur. Ancak herhangi başka bir anlama geliyorsa bizim taraf için olumsuz olur, özellikle de Genel Sekreter Sözcüsü’nün açıklaması tarafların müzakere masasına geri dönmesinden ve iki liderin prosedürü hızlandırma taahhüdü vermesinden söz ediyorken.

“EIDE KASIM BAŞINDA ANKARA-ATİNA-LEFKOŞA ÜÇGENİNİ GEZECEK VE TARAFLARDAN KARŞILIKLI TAVİZ İSTEYECEK”

Espen Bart Eide, durumu yatıştırmak hedefiyle Kasım ayının ilk haftasında Ankara-Atina-Lefkoşa üçgenini gezecek. Genel Sekreter Sözcüsü’nün kullandığı söylem, Eide’nin her iki taraftan ‘karşılıklı taviz’ vermelerini isteyeceği izlenimini doğuruyor. Önümüzdeki günlerde yeniden Lefkoşa’ya yaklaşacak Amerikalılar ve İngilizler tarafından yapılacak ön çalışmayı hesap ederek kartlarını da açmıyor.

Türklerin konuyla ilgili tezleri nettir –dahası Eroğlu BM Genel Sekreteri’ne iki mektup gönderdi (biri Eylül 20122de diğeri Eylül 2013’te)- çözümden önce hidrokarbonların kullanılması konusunda anlaşma istiyorlar, uluslararası unsurun tavrı bu kadar net değildir. Örneğin Başkan Anastasiadis görevini devralır devralmaz GYÖ’lerle ilgili öneri geliştirdi, Downer İngilizler aracılığıyla, enerji konusunun da GYÖ paketine konulması konusunda bizim tarafın nabzını yokladı.

İNGİLTERE ENERJİNİN MÜZAKERE GÜNDEMİNE KATILMASI ÖNERİSİNİ BİR ÇALIŞMA GRUBU KURULMASI ŞEKLİNDE YENİDEN GÜNDEME GETİREBİLİR

Navtex ile patlak veren son krizden sonra İngiltere, krizin yatıştırılması çabaları çerçevesinde önerisini yeniden perde önüne çıkarıyor görünüyor. Lefkoşa’nın böyle bir şeyi reddettiği aşikar olduğundan önerinin, Kıbrıs sorununun çözümünü çekici hale getirmek için doğal gazın değerlendirilmesinden iki toplumun elde edeceği menfaatleri araştıracak bir çalışma grubu kurulması şeklinde sunulması muhtemeldir.

Ancak böyle bir komitenin yararı şüphelidir. Çünkü halen Talat ve Hristofyas doğal kaynakların federal hükümete ait olacağı ve doğal kaynaklardan elde edilecek gelirden her iki toplumun yararlanacağı konusunda anlaşma sağladı.  Hidrokarbon miktarını da bunları değerlendirme yönteminin (terminal, boru hattı, nakil yöntemi) ne olacağını da, olası ürün fiyatını da kimse bilmiyor.

Türkiye’nin şahsını kurtarmak için, meseleyi esas olarak değil akademik açıdan inceleyecek bir komite kurulursa da bu, Kıbrıs Rum liderliğinin karar vermesi gerekecek bir şeydir.” 

ÇIKMAZLAR KARŞISINDA STRATEJİSİZ...

Simerini “Çıkmazlar Karşısında Stratejisiz... Doğal Gaz ve Müzakerelerin Yeniden Başlamasına Ön Şartlar” başlıklı manşet haberinde “Ülkemiz siyasi liderliğinin ezelden beridir strateji yokluğu nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs sorununda çıkmazlarla karşı karşıya bulunuyor” vurgusunu yaptı.

Gazete “Mesele Başkan’ın Müzakerelere Nasıl Döneceği...  Ülkenin Mukavemet ve Tepki İmkanları Kısıtlı ve Somut” başlığıyla iç sayfasında detaylandırdığı haberinde Türkiye’nin doğal gaz meselesini geri dönüşsüz şekilde ve doğrudan, müzakere masasına dayattığını, bunun daha şimdi anlaşıldığını yazdı.

Gazeteye göre Rum Yönetimi’nin mukavemet ve tepki imkanları somut ve sınırlıdır. Uluslararasından aldığı her desteğe ‘Kıbrıs sorununun çözülmesi ve doğal zenginliğin Ada’nın bütün yasal sakinleri arasında adil bölüşümü şarttır’ “kuyruğu” ekleniyor.

“Başkan Anastasaidis, bu tür müzakerelerle ve Türkiye’nin meseleyi yönetim biçimi ile Kıbrıs halkının tercih edebileceği bir anlaşma nasıl çıkacak diye kaygılanmalıdır” ifadesini öne çıkaran gazete şu ifadelere de yer verdi:

“Gerçekte bir şeyi kabul etmemiz gerekir. Kıbrıs sorunuyla ilgili farklı düşünce akımları olabilir ancak nihayetinde bunlar sadece düşüncedir. ‘katı çizgi’ benimseyen muhalefet güçleri bile gerçekte, müzakereler için uygulanabilir bir politika öneremiyor. Muhalefet zaman zaman, uygulanması halinde şu veya bu şekilde müzakerelere son verilmesi anlamına gelecek şeyler öneriyorlar.

DİSİ’DE ÇÖZÜMÜ HARARETLE SAVUNAN BİR FRAKSİYON...

‘Çözümü hararetle savunan’ bir fraksiyonu bulunan DİSİ’de ‘iyi ama Başkan müzakere masasına nasıl dönebilir?’ söylentisi dolaşıyor. Doğru bir soru. Nikos Anastasiadis’in müzakerelere katılımını askıya alması dışarıdan ‘DİSİ ile Başkanlık arasında görüş ayrılığı’ olarak işitildi. Bu nedenle Averof Neofitu kesin bir dille ‘Başkan’ın kararı doğruydu çünkü Türkiye kendisine başka seçenek bırakmadı. DİSİ Başkan’ın kararını destekliyor’ dedi.

Ancak, Başkan nasıl geri dönüp müzakere masasına oturabilir? Böyle bir şey yapmasını ne sağlayabilir? Türkiye’nin tavır değiştirmesini beklemek ne kadar gerçekçidir? Müzakerelere geri dönmemiz için fırsat Navtex’in sona ermesi ise o zaman yeni zamandan söz ederiz. Ancak yine Barbaros’un Kıbrıs MEB’i içerisinde gezmeye devam etmeyeceğini kim garanti edecek? Başkan Anastasiadis’in, Barbaros’un hareketlerine göre Eroğlu ile masaya gidip gelmesi hayal edilebilir mi?”

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.