1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. “KADINA YÖNELİK ŞİDDET” SEMİNERİ
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET” SEMİNERİ

“KADINA YÖNELİK ŞİDDET” SEMİNERİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın düzenlediği seminerde, KKTC’deki kadına yönelik şiddetin hukuksal boyutu, sivil toplum örgütlerinin mücadeledeki rolü ve şiddet haberlerin medyada ele alınış şekli irdelendi.

A+A-

GÜRPINAR: “ŞİDDETİ ÖNLEME MERKEZİ VE KADIN SIĞINMA MERKEZİ, 2014’TE MUTLAKA HAYATA GEÇECEK”

MURAT: “ATAERKİL SİSTEMİN BİR SONUCU VE KADIN-ERKEK ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKTEN KAYNAKLANAN POLİTİK BİR SORUN OLAN ŞİDDETİN ALTINDAKİ NEDENLERİ ORTADAN KALDIRMAK ŞART”

DÜZGÜN: “BUGÜN BU SALONDA BAKAN, KADINA YÖNELİK ŞİDDETTEN BAHSEDİYORSA, KONUYU KONUŞMAYA BAŞLADIYSAK, BİR ŞEYLER YAPACAĞIZ VE BAŞARACAĞIZ”

ALİEFENDİOĞLU: “MEDYA DİLİ DE ATAERKİL... KADINA YÖNELİK ŞİDDET HABERLERİNİN GENELİNDE DİL DUYARSIZ”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın düzenlediği seminerde, KKTC’deki kadına yönelik şiddetin hukuksal boyutu, sivil toplum örgütlerinin mücadeledeki rolü ve şiddet haberlerin medyada ele alınış şekli irdelendi.

25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Şiddet” seminerinin açılış konuşmasını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aziz Gürpınar yaptı.

Avukat, FEMA Aktivisti Aslı Murat, Sosyal Riskleri Önleme Vakfı Başkanı Hatice Düzgün ve DAÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu’nun birer sunum yaptığı seminer, semineri moderatörlüğünü üstlenen Üngül Kanburoğlu’nın kısa konuşmasıyla başladı.

Üngül Kanburoğlu, kadınlara sadece kadın oldukları için yapılan ayrımcılık ve her türlü davranışın, kadına yönelik şiddet anlamına geldiğini söyledi. Şiddeti doğuran faktörlere de değinen Kanburoğlu, şiddete maruz kalan kadının toplum içinde yalnız kaldığını belirtti.

Kamburoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sivil toplum örgütleri ve üniversitelerle koordineli çalışmalarda bulunduğunu söyledi.

GÜRPINAR: “2 YILDA 250 ŞİDDET BAŞVURUSU”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aziz Gürpınar, konuşmasında, kadına yönelik şiddetin aşılabilmesi için kadınların tek başlarına mücadele vermesinin yeterli olmadığını, kadın ve erkeklerin birlikte mücadele etmedikçe şiddetin sona ermesinin mümkün olmadığını belirtti.

Gürpınar, kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel olarak değil, çeşitli istismar şekillerinde ortaya çıktığına işaret ederek, bu tür olayların toplum içinde görünür kılınıp, farkındalık yaratmak gerektiğini söyledi.

İlgili kurumlara son 2 yılda 250 şiddet başvurusunda bulunduğunu kaydeden Gürpınar, gizli, örtülü kalan, bildirilmeyen vakalar da bulunduğunu belirterek, amacın bunları görünür kılıp, yapılmasını engellemek olduğunu söyledi. Gürpınar, şiddet gören kadınlara danışma ve psikolojik destek hizmeti verecek programların şart olduğunu belirtti.

Gürpınar, kadına yönelik şiddet ve toplumsal eşitlik konusunda çok kapsamlı bir çalışmanın şart olduğunu söyledi. Bu konuda bazı girişimleri bulunduğunu belirten Gürpınar, Şiddeti Önleme Merkezi ve Kadın Sığınma Merkezi’nin 2014’te mutlaka hayata geçeceğini kaydetti. Gürpınar, sivil toplum örgütlerinin önemine de vurgu yaparak, “Sivil toplum örgütleriyle işbirliği olmazsa, istediğimiz sonucu alamayız” dedi.

Kadına yönelik çalışmaların sadece şiddetin önlenmesi değil, toplum içindeki statüsünün yükseltilmesine de yönelik olması gerektiğini kaydeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Gürpınar, “Bunlar olmadan kadına yönelik şiddeti sadece önlemlerle engelleyemeyiz. Kadının iş gücündeki yeri çok sınırlı. Bunun genişletilmesi lazım” şeklinde devam etti.

Aziz Gürpınar, genel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak çalışmalar üzerinde durmak gerektiğini söyledi.

MURAT: “AİLE İÇİ MESELE DEĞİL, İNSAN HAKLARI İHLALİDİR”

FEMA aktivisti, avukat Aslı Murat da kadına yönelik şiddetin hukuksal boyutunu ele aldığı konuşmasında, ülkede ve dünyadaki yasal düzenlemeleri anlattı.

Murat, mevcut yasaların yetersizliğine işaret ederek, CTP Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya’nın, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal eşitliğin sağlanmasına yönelik bir yasal çalışma yapıp, Meclis’e sunmaya hazırlanmasının sevindirici olduğunu söyledi. Sadece yasal düzenlemelerin yeterli olmayacağını, toplumsal zihniyetin de değişmesi gerektiğini kaydeden Murat, politik bir sorun olan şiddetin altındaki nedenlerin ortadan kaldırılmasının şart olduğunu belirtti.

Aslı Murat, şiddetin, ataerkil sistemin bir sonucu olup, kadın-erkek arasındaki eşitsizlikten kaynaklandığına dikkat çekerek, sadece faillerin cezalandırılmasının yeterli olmadığını söyledi. Yasal düzenlemelerdeki eksikliklerden dolayı mücadelenin bir ayağının eksik kaldığını belirten Murat, mevcut Ceza Yasası’nın ise kendi başına şiddet üreten bir yasa olduğunu kaydetti. Murat, Ceza Yasası’nda birçok cinsel suçun, “ahlaka aykırı suç” başlığı altında ele alınmasının sakıncalı olduğunu söyledi.

Kadına yönelik şiddetle ilgili veri tabanı yetersizliğine işaret eden Murat, Psikolog Ebru Çakıcı’nın yaptığı veri çalışmasına göre kadınların yüzde 73’ünün en az bir kez psikolojik şiddete maruz kaldığını bildirdi. Murat, KKTC’deki kadına yönelik şiddetin, yasal düzenlemelerdeki eksikliklerden dolayı görünür olmadığını belirtti.

Murat, hazırlanan siyasi partiler yasasının kadınlara yüzde 40 kota öngördüğüne işaret ederek, bunun hayata geçmesi için mücadele edip, baskı kurmak gerektiğini söyledi. Kuzey Kıbrıs’taki kadına yönelik şiddetin, daha çok göçmen kadınların sorunu gibi göründüğünü ancak kadınların sorununun ortak olduğunu belirtti.

Hastane çalışanları ve polislerin, kadına yönelik şiddet konusunda hizmet içi eğitimden geçmesi gerektiğini kaydeden Murat, özellikle polis içinde kadına yönelik şiddet konusunda özel bir birim oluşturulması gerektiğini söyledi. Murat, “Polis, genelde kadına yönelik şiddeti, aile içi bir mesele gibi görüp, müdahale etmiyor. Oysa kadına yönelik şiddet, bir aile içi meselesi değil, insan hakları ihlalidir” dedi.

DÜZGÜN: “SIĞINMA EVİNDE BUGÜNE DEK 120 KADINA DESTEK VERİLDİ”

Sosyal Riskleri Önleme Vakfı Başkanı Hatice Düzgün de konuşmasında, şiddet mağduru kadınların vakıftan yardım istediği 2008’de başlattıkları Sığınma Evi uygulaması hakkında bilgi verdi.

Düzgün, Sosyal Hizmetler Dairesi’nin yetersiz kaldığı aşamada kurulmasına karar verilen vakfın, hapishaneden atılmak üzere olan 2 yatakla, çok yetersiz koşullarda hizmet vermeye başlayan “Sığınma Evi”nde bugüne kadar 120 kadın ve çocuklarına destek verildiğini söyledi. Düzgün, kurulmasından bu yana 37 kadın ve 11 çocuğu barındırdığını belirtti.

Vakfın bu yıl 17 kadına barınma imkanı sağladığını kaydeden Düzgün, bu kadınların 7 tanesinin Türkiye doğumlu KKTC vatandaşı, 2’sinin KKTC vatandaşı, 7 tanesinin Türkiye uyruklu ve 1 tanesinin de 3. ülkelerden olduğunu söyledi. Düzgün, 17 kadının 11’inin eş şiddetine, özellikle fiziksel, sözlü ve psikolojik şiddete maruz kaldığını kaydetti.

Düzgün, yaş aralığı 16-56, daha çok da 30-40 yaş olan söz konusu kadınların 3’ünün barınaktan çıktıktan sonra evine döndüğünü, 13 tanesinin ise başka yerde yaşamaya başladığını kaydetti.

“İŞE BAŞLADIĞIMIZDA BİZE ‘ÜLKEMİZDE ŞİDDET Mİ VAR’ DEDİLER”

Hatice Düzgün, “İşe başladığımızda, bize, ‘ülkemizde şiddet mi var’ dediler. ‘Göçmen kadınlara çalışacaksınız’ dediler. Ne zaman ki göreve geldiler ve şiddete maruz kalan kadınlarla karşılaştılar, bize inandılar. Bugün bu salonda bakan, kadına yönelik şiddetten bahsediyorsa, konuyu konuşmaya başladıysak, bir şeyler yapacağız ve başaracağız” dedi.

EFENDİOĞLU: “MEDYA DİLİ DE ATAERKİL”

Doç.Dr. Hanife Aliefendioğlu ise konuşmasında, kadına yönelik şiddetin, ataerkil bir dışavurum olduğunu belirterek, bir ataerkil kurum olan medyanın da konuyu o boyutta işlediğini söyledi.

Medyanın kadına yönelik duruşunun 40 yıldır aynı olduğunu ve değişmediğini kaydeden Aliefendioğlu, toplum içindeki yeri sorunlu olan kadına yönelik şiddetle ilgili medya dilinin de ataerkil olduğunu belirtti. 

Aliefendioğlu, şiddetin temel bir hak ihlali olduğuna işaret ederek, beden bütünlüğüne yönelik şiddete maruz kalan bir kadının diğer haklarından söz edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Efendioğlu, “Kadın, skandala karıştığında, saldırıya uğradığında, tacize maruz kaldığında ya da öldürüldüğünde haber oluyor... ‘Kadın cinsel objedir. Akıllı, meraklı ve entelektüel değildir’ yaklaşımı söz konusu” diye konuştu.

“KADIN MEDYADA DAHA ÇOK GÖRSEL MALZEME”

KKTC’de üniversite öğrencileriyle birlikte gazetelerde yaptığı “toplumsal cinsiyet ve medya araştırması” sonuçlarına da değinen Efendioğlu, gazetelerde doğrudan kadına yer veren haber oranının yüzde 5 olduğunu ve kadının daha çok görsel bir malzeme olarak yer aldığını belirtti.

Efendioğlu, kadına yönelik şiddet haberlerinde dilin de diğer kadınlara yönelik uyarı niteliğinde olduğuna işaret ederek, haber başlıklarının da “durup dururken şiddet uygulanmadı” mesajı verecek şekilde atıldığını söyledi.

Kadına yönelik şiddet haberlerinin genelinde dilin duyarsız olduğuna işaret eden Efendioğlu, şiddetin normalleşmesinde medyanın rolünün önemine vurgu yaptı.

TAK

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.