1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. KESİN RET!
KESİN RET!

KESİN RET!

Anastasiadis, Akıncı’nın önerdiği belgeyi stratejik anlaşma olarak kabul etmeyeceğini açıkladı

A+A-

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın önerdiği belgeyi stratejik anlaşma olarak kabul etmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Anastasiadis “çünkü artık Kıbrıs Helenizmi’nin katı görüşleri yoğun endişeleri olan bir şeyi, yani güvenlik konularını müzakere etme olanağım olmayacak” dedi.

Anastasiadis, müzakerelerde, “Kıbrıs Türk tarafının revize söylemleri” aracılığıyla  kendilerini, “nüfusu daha küçük olan toplumun imtiyazlı toplum haline geleceği ve nüfusu fazla toplumu kontrol edeceği bir rejime doğru sürükleme eğilimi” geliştiğini iddia etti. Rum lider, “Özde ‘çoğunluk yönetir azınlık garanti edilir’i, çoğunluk yönetir’e dönüştürecektik” dedi.

Anastasiadis’in, Fileleftheros’a verdiği ve gazetenin dünkü sayısında sağlık, eğitim ve diğer iç siyaset konularında kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verdiği özel söyleşisinin Kıbrıs sorunuyla ilgili bölümü bugün “Akıncı Cevap Versin… Başkan Anastasiadis Kıbrıslı Türk Lideri Guterres Çerçevesi Konusunda Görüşlerini Açıklamaya Çağırıyor” başlığıyla manşetten yayınlandı.
Gazeteye göre Anastasiadis’in Akıncı’dan görüşlerini ortaya koymasını istediği konular şunlar:   “Guterres Çerçevesi’nin ana yeniliğinin garantiler, müdahale hakkı ve Türk askeri olmadan normal devlet olacak bir Kıbrıs’la ilgili olup olmadığı, Guterres Çerçevesi’nin bütün konularını, özellikle de Türk tarafının Crans Montana’da bile görüşmek niyetinde olmadığı konuları müzakereye hazır olup olmadığı, Rum tarafından talep ettiklerinin (garantiler, müdahale hakları, Türk askerinin daimi varlığı, olumlu oy) BM üyesi 195 ülkeden herhangi birinin anayasasında yer alıp almadığı.”
Kıbrıs sorununda şahsına yönelttiği eleştirilere karşılık AKEL liderliğine “Sayın Akıncı’nın önerdiği belgeyi stratejik anlaşma olarak imzalamayı kabul eder miydi” sorusunu soran ve bunun  açıklanmasını isteyen Anastasiadis, “Stratejik belge olarak kabul etmem söz konusu değil çünkü artık   Kıbrıs Helenizmi’nin katı görüşleri, yoğun endişeleri olan bir şeyi, yani Güvenliği müzakere olanağım olmaz” dedi.
Anastasiadis söyleşide, “AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’yu, BM Genel Sekreteri’ne gönderilen mektupları kendisi görsün diye hafta içinde Rum Başkanlık Sarayı’na davet edeceğini” de açıkladı.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın kendisine, Guterres Çerçevesi üzerinde anlaşma daveti yaptığı ancak kendisinin olumlu cevap vermediği hatırlatıldığında Anastasiadis, “Akıncı, Guterres Çerçevesi’ni stratejik belge olarak kabul etmemiz ve ardından diyaloğa girmemize dair bir açıklama yaptı. Her şeyden önce şunların izah edilmesi gerekir” dedi, ve Guterres Çerçevesi’yle ilgili bilindik iddilarına şöyle devam etti:
“Daveti olumlu bulduğumu açıkladım, elbette son şeklini 4 Temmuz’da alan ve garantiler, müdahale hakları ve işgal askerlerinin çekilmesini de içeren Guterres Çerçevesi’ni kast etmesi şartıyla. Sayın Akıncı’nın verdiği cevap, başka bir şeyden, 30 Haziran’da Sayın Eide tarafından sunulan ilk gayrı resmî belgeden söz ediyordu. Eide, gayrı resmî belgede Sayın Antonio Guterres’in 28 Haziran’da önerdiği parametreleri kendi anladığı şekilde ortaya koydu. O zaman her iki tarafta (biz ve Kıbrıslı Türkler) protesto ettik –ki bu konuda Sayın Mavroyannis’in gönderdiği ve aldığı mesajlar var. O zaman BM, Eide belgesi olmadan ilerlememizi önerdi. Ancak 4 Temmuz’da Sayın Eide geri döndü ve bize, Genel Sekreter’in emriyle ve gayrı resmî belgeyle ilgili herhangi bir yanlış anlama veya yanlış  yorumu ortadan kaldırmak için ‘Size Genel Sekreter’in bana, kendisinin çerçevesi olarak sunmamı emretti’ dedi. Guterres Çerçevesi odur.”

Çokuluslu polis gücü

Anastasiadis, gazetenin “yani bizim tarafın olumlu yanıtı var mı?” diye üstelemesine karşılık “o ilk anda” Crans Montana’da “Guterres Çerçevesi”ne olumlu cevap veren tek tarafın Rum tarafı olduğunu öne sürdü, şöyle devam etti:

“Bundan ötürü ayın 5’inde,  Guterres Çerçevesi’nin 28 Haziran’daki ilk halinden, Genel Sekreter’in kast ettiği nihai şeklini almasından sonra,  iç yönler ile garantiler ve askerler konusunda dair bizim önerilerimizi yazılı sundum. 6 Temmuz’da prosedüre yardımcı olmak için bir adım daha attım ve kurulacak yeni düzene dair  tam ve kapsamlı  belge sundum. Belgede elbette garantilerin, müdahale haklarının kaldırılması, işgal askerlerinin çekilmesi,  iki toplum arasında anlaşmaya varılacakların uygulanmasının izlenme yöntemleri ve  anlaşmaya varılacakların uygulanmasını denetim mekanizması da vardı. Belgede, bir süreliğine iki bin kişilik çokuluslu bir polis gücü olabileceğini önerdim. Yani, askerlerin çekilmesi ışığı altında, toplumlararası çatışmaları – tescilli Organ olarak- göğüslemek için. Önerimiz, oluşturucu devletlerden birinde bir olay olması halinde, ilk yetkinin o devletin polisinde olacağını, durumu kontrol altına alamazsa Federal Polis’in yetkili olacağı, daha sonra da üçüncü yılda ve gerek olması halinde çokuluslu polis gücünün devralmasını öngörüyordu.  Ve nihayet,  durum kontrol dışı olmaya devam ederse de cumhurbaşkanı veya cumhurbaşkanı yardımcısı, alınması gereken tedbirlere Güvenlik Konseyi’nin karar vermesi için BM Genel Sekreteri’ne başvurabilir. Durum böyledir ve  bu nedenle Sayın Akıncı’nın önerisine cevaben, şahsının (Akıncı) ve öncelikle de Türkiye’nin şunların söylendiği Guterres Çerçevesi’nin maddelerini benimseyip benimsemediği sorusu ortaya konuldu: ‘Yeni bir güvenlik rejimi gerekir, eskisi değil. Tek taraflı müdahale haklarının ve Garanti Anlaşmaları’nın kaldırılması gerekir. Mevcut durum, bütün Kıbrıs ve her iki toplumdan da Kıbrıslıların tamamı, kendilerini güvende hissedeceği ve uluslararası boyut da kazanacak (BM/çok taraflı çerçeve/dost ülkeler) olan güçlü bir çözümü uygulama, izleme ve kontrol mekanizması ile değiştirilmelidir.’ Sayın Akıncı  garantileri, müdahale haklarını ve askeri kast etmediği izahında bulunuyor. Dolayısıyla,  iki önemli yönü: müdahale hakları ve Türk askerlerinin Kıbrıs’ta sürekli varlığına dair Türk talebini hariç tutan bir stratejik anlaşma nasıl mümkün olabilirdi, ki Crans Montana’daki çabaların çöküşünün sebebi de buydu."

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.