1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. KIBRIS TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ GÖRÜŞME SÜRECİNİ DEĞERLENDİRDİ
KIBRIS TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ GÖRÜŞME SÜRECİNİ DEĞERLENDİRDİ

KIBRIS TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ GÖRÜŞME SÜRECİNİ DEĞERLENDİRDİ

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği görüşme sürecini değerlendirdi

A+A-

BORA: “ANASTASİADİS’İN GÖRÜŞME MASASINI TERK ETMESİ RUM ZİHNİYETİNİN ASLA DEĞİŞMEYECEĞİNİ BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYMUŞTUR”

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği, “Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in görüşme masasını terk etmesiyle,  başından beri bugüne dek sürdürülen görüşmelerde Rum zihniyetinin asla değişmediğini ve değişmeyeceğini bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.
Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Yılmaz Bora yaptığı açıklamada, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak amacı ile Yunanistan ile Kıbrıs Rumlarının her zaman ortak çaba ve girişimleri karşısında gerek Anavatan Türkiye gerekse Kıbrıs Türk halkının her aşamada ortaya koyduğu ‘ağırbaşlı ve sabırlı tutumu’ yanlış değerlendirmeye devam ettiğini belirtti.
Bora, söz konusu yanlış değerlendirme yanında Kıbrıs’ta yaşanan tarihi gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak istediklerini kaydetti.

Bora, 20 Temmuz ve 1 Ağustos  tarihi olaylarının yıldönümlerinin yaşandığı bugünlerde konuyla ilgili olarak şunları ifade etti:
      
EOKA İLE NETİCE ALACAKLARINDAN EMİNDİLER..

“1 Nisan 1955’de “EOKA” tedhiş örgütü ile netice alacaklarından emindiler. Terör ile insanları korkutup yıldıracaklarını sandılar. İngilizlerin aradan çekilmelerinden sonra işlerinin çok daha kolay olacağını sanıyorlardı.
      
51 yıl önce çıktıkları bu maceradan geldikleri bugünkü aşamada hala daha ayni zihniyette ısrar ettiklerini, yalan ve entrikalarla silah zoru ve terör ile gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde meşru yönetimi olarak meseleyi kendi lehlerine ulaştıracaklarının gafletinden hala kurtulamadıklarını görmekteyiz.
     
ANASTASIADIS – RUM ZİHNİYETİ

Görüşmelerin bugünkü aşamasında Rum tarafının görüşmecisi Anastasiadis efendinin görgü ve etiket tanımayan bir tutumla görüşme masasını terk etmesiyle başından beri bugüne dek sürdürülen görüşmelerde Rum zihniyetinin asla değişmediğini ve değişmeyeceğini bir kez daha ortaya koymuştur.
      
Anastasiadis efendi ve Rum tarafı geçmişte yaşananları ve bununla ilgili alınan karar ve yapılan uygulamaları unutturmak istemektedirler. Bir kez daha bir hatırlatma daha yapalım ve herkes Türk tarafını suçlamasın.

AKRİTAS PLANI..

21 Aralık 1963’de Rum liderliğince hazırlanan Akritas Planı uyarınca Kıbrıs Türk halkı bertaraf edilecek ve Kıbrıs Yunanistan’a ilhak edilecekti. Kıbrıs Türk halkı eşit ve ortak olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoru ve terör ile dışlandı. Yılmadı, korkmadı ve Anavatanına güvenerek direndi. 11 yıl çok zor şartlarla karşı karşıya kaldı. Bu 11 yıl devam eden insanlık dışı Rum saldırıları dolayısıyla garantör Anavatanımız Türkiye’nin uyarıları hiç dikkate alınmadı.

DARBE

15 Temmuz 1974’de Rum ve Yunan ikilisinin Makarios darbesi, bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye harekete geçti. Diğer iki garantör ülke ile istişareye önem vererek gerekeni yaptı ama olumlu sonuç alamayınca 20 Temmuz 1974’de antlaşmalardan doğan yetkisini kullanarak barışçı müdahaleyi yaptı. O tarihten sonra Kıbrıs’a barış, huzur ve güven geldi. Halbuki Kıbrıs’ta barışı korumakla görevli BM Barış Gücü vardı. Eğer Türkiye antlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanmasaydı Attlılar, Muratağa, Sandallar ve Taşkent katliamları ile Kıbrıs’ta ikinci bir Girit faciası yaşanacaktı.

 SONUÇ

1974’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklı olduğu bir savaş yaşandı. Kıbrıs Türklerine uygulanan etnik temizlik durduruldu.

BM gözetiminde Nüfus Mübadele Antlaşması yapıldı ve ilgili taraflarca imzalandı.

İki bölgeliliği öngören ve teyit eden 1977 Denktaş – Makarios ve 1979 Denktaş – Kyprianou Doruk Antlaşmaları yapıldı. Bölgelerin ekonomik verimliliği ve savunma derinliği de dikkate alınarak sınırların belirlenmesi öngörüldü.

Kıbrıs’ta iki ayrı Otonom yönetimin varlığı ve eskiye dönüş olmayacağı kabul edildi.

Kıbrıs’ın gerçekleri, mülkiyet sorununun toplu olarak çözümünü ve savaşın çıkmasında suçlu olan Rumların Türk tarafına tazminat ödemesi gerektirir.

BM planlarında Perez de Cuellar ve Butros Gali planları da mülkiyet sorununu, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi toplu olarak çözmeyi öngörüyordu. Ayrıca iki kültüre, dine, dile ve hiçbir ortak yanları bulunmayan bu iki ayrı halkı birleşmeye zorlamanın olumlu sonuçları olamayacağı da ifade edilmiştir. Kaldı ki mülkiyet en temel insan hakkı değildir. En temel insan hakkı insan yaşamıdır.

Kıbrıs’ın gerçekleri bunlar. Rumlar Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmek için Kıbrıs Türk halkını ortadan kaldırmayı denedi. Silah zoru ve terör ile yapamadığını dolambaçlı yolları kullanarak hedefine ulaşmayı hala daha hayal etmektedir. 

Dünyanın artık bu gerçekleri görmesi lazımdır. Çünkü hak ve hukuk herkese lazımdır. Kıbrıs’ta suçlu ve haksız olan Rum’a dünyanın arka çıkmasına son verilmelidir.

Kıbrıs gerçeklerini savunmaya devam eden Cumhurbaşkanımız Sn. Dr. Derviş Eroğlu’nun bu tutumunu eleştirmeye çalışanlar bir nebze olsun bu gerçeklere bir kez daha baksınlar. Sn. Eroğlu kararlı bir şekilde doğru ve haklı olan devletimizin varlığını savunduğu için Rumlar şantaja başvurmayı denemekte ve çözümün anahtarının Ankara’da olduğunu söylemeye yöneldiler. Ankara Kıbrıs Türk halkının haklı davasında yanındadır ve yanında olmaya devam edecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan yalnız Ankara’dır. 
     
GAZZE’DE FİLİSTİN HALKI - IRAK’TA TÜRKMENLERE YAPILAN VAHŞETLER

Gazze’de Filistin halkına ve Irak’ta Türkmenlere yönelik insanlık dışı vahşetler karşısında çok şükür bizlerin yanı başında Büyük Türk Ulusu vardır.

Her gün Tv kanallarında ve yerel gazetelerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ni aşağılayıcı ifadeler kullananların artık biraz utanması gerekmiyor mu? Bağımsız devletimizin kendilerine sağladığı barış, huzur ve güven ortamından rahatsızlık mı duyuyorlar? Halkımız devleti aşağılayıcı ifadeler kullananlardan rahatsızlık duymaktadır. Biraz akıl, insaf ve sağduyu ne zaman hakim olacaktır.”

TAK

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.