1. HABERLER

  2. MAGAZİN

  3. "KIBRIS’TA BARIŞ İLAN EDİLSE MUTLULUKTAN 24 SAAT AĞLARIM"
"KIBRIS’TA BARIŞ İLAN EDİLSE MUTLULUKTAN 24 SAAT AĞLARIM"

"KIBRIS’TA BARIŞ İLAN EDİLSE MUTLULUKTAN 24 SAAT AĞLARIM"

Medcezir dizisinin ‘lay lay lom’ genç kızı Eylül’ü Kıbrılı Hazar Ergüçlü: “Kıbrıs’ta barış ilan edilse mutluluktan 24 saat ağlarım”

A+A-

Annesi Kıbrıs Devlet Televizyonu BRT1’in amiri, babası Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. Çocukluk anılarında Asil Nadir, Rauf Denktaş gibi isimler var. “Kıbrıs’ta barış ilan edilse mutluluktan 24 saat ağlarım” diyor. İstanbul’u da sahiplenmiş. İktidar değişmese de direneceğini hiçbir yere gitmeyeceğini söylüyor. Medcezir dizisinin ‘lay lay lom’ genç kızı Eylül’ü Hazar Ergüçlü, tam tersi bir gerçeklikle karşınızda.

Çocukluk gündeminizin ana maddesinde ne vardı? 

-Haber. Sürekli haber konuşulan, 24 saat haber izlenen bir evde büyüdüm ben. Her saat başı haberleri açmasak başımıza bomba düşeceğini zannediyorduk herhalde. Annem devlet kanalı BRT1’in amiri, babam Kıbrıs gazetesinin yayın yönetmeni. Ben ikisine de âşık bir çocuk olarak gazeteci olmak isteyerek büyüdüm. 

Kardeşiniz var mı? 

-Babamın ilk evliliğinden 2 abim var. Birisi İstanbul’da yaşıyor avukat. Eşi de avukat ve Kıbrıslı. Diğer abimin Kıbrıs’ta temizlik şirketi var. O bize göre daha ticaret adamı. Ben paradan zerre anlamam. Hesap bile yapamam. O yüzden bir şey satın almadan önce mutlaka annemi ararım. Onay çıkarsa alırım.   

Dizide canlandırdığınızEylül çok girişken, eğlenceli, kıpır kıpır bir genç kız... Siz bir röportajda utangaç olduğunuzu söylemişsiniz... Oysa gazeteci kızlarının yırtık olması beklenir?

-Kıbrıs’ta, onların arasında öyleyim. Çünkü dört bir tarafım tanıdık. 500 kişilik bir aile gibiyiz biz orada. Ben küçükken babam Denktaş’ın basın danışmanıydı. Asil Nadir’le çok zaman geçirdim. Asil amca beni çok çok sever. Ben de onu çok severim. Gazete binalarında az koşturmadım. Kıbrıs’taki Hazar çok rahat, hiç utangaç değil. Çünkü orada kendimi iyi ifade edebiliyorum. Konuştuğumuz konular ortak.  İstanbul’da çok yalnız bir hayat sürüyorum. Dilim bile farklı... 

Tükenmişlik sendromuna mı kapıldınız?

-Yok, asla bu tip büyük isimler koymam ama ben İstanbul’a dışardan gelip öyle bir dönem yaşamamış bir oyuncu olduğuna inanmıyorum. Alışmaya çabalamak gerekiyor sadece. Sırf bu yüzden tamamen kendi zevkime göre bir ev kurdum ve yalnız yaşıyorum.  İlk günlere oranla artık daha mutluyum. 

Kıbrıs’tan sonra İstanbul ciddi bir sınav... Hele sizin yaşınızda... 

-Tabii ya! Ben lay lay lom adadan çıktım. Her şey düzenli, hiç trafik yok. İstanbul çok acımasız ve yırtıcı. Bu şehirde hiçbir şeyin sınırı yok. Oysaki ben sınırları severim ve sınırlarımın ihlal edilmesinden çok rahatsız olurum.  

İstanbul’da iyi dostlar edindiniz mi? 

-İlk geldiğim günlerde edindiğim dostlarım hâlâ benimleler. Üstelik hiçbiri oyuncu değil. Çok doğru arkadaşlar onlar çok.  Bu arada bir şey soracağım yanlış ve büyük laflar etmiyorum değil mi? 
Hayır, niye endişe ettiniz?

-Gazeteciler zor insanlar. Benim babam da öyle. Öyle bir yerden yakalardı ki konuştuğu kişileri...
Başka bir konuya geçelim. Hiç aşık oldunuz mu?

-Tam anlamıyla bir kez âşık olmayı başardım. Yurtdışındaydım ve çok rahattım çünkü. Bir daha olmadı.  İstanbul’da kurallar farklı. Hoşlandığını söylememeyi, hissettirmemeyi cool’luk sayıyorlar. Ben yemem ki. Aşık olduğumda ağzımdan burnumdan akar aşk benim, gözlerimden fışkırır. Birini beğendiğimde gider söylerim. Bunu dediğim ve hayal kırıklığına uğradığım oldu. İstemeyen oldu ama ben söylediğime pişman olmadım.  

Yıldız Tilbe’nin askerleriyiz

Sosyal medyada aktifsiniz. Geçen gün Karin Karakaşlı’nın Yıldız Tilbe yazısını övgülerle paylaştınız...   
-O yazı bende bambaşka bir kapı açtı. Öyle bir yazmış ki benim ciğerimi deldi. Ne kadar güzel bir insan Yıldız Tilbe. Anlayamadan hayranlıkla izlerim yıllardır. Bence bir deha. Kesinlikle bizim gibi değil. Doğuştan farklı. “Ben korsana karşı değilim abi” diyor.  Ben de diyorum ki Yıldız Tilbe’nin askerleriyiz.  

Türkiye’nin hali hakkında ne düşünüyorsunuz? 

-Çok üzülüyorum ülkenin durumuna... Yarınki seçimden umutluyum. Herkes oy versin, yalvarıyorum oy versin. Berkin’i ve diğer çocukları düşündükçe hâlâ yutkunamıyorum. 

Eğer ülkenin durumu kötüye giderse “Kıbrıs’a döner huzura ererim” diye düşünüyor musunuz? 

- Oranın hali de çok parlak değil . Bir an önce barış olması için dua ediyorum. Barış olursa, 24 saat hiç durmadan ağlarım, içimden yılların ağlaması çıkar. Yaşım küçük olabilir ama çok şey yaşadım. Benim dedem, anneannem, babam cephede savaştı. Annem savaşın ortasına doğdu. Biz yaralı insanlar olarak yetiştik. Artık bu yaraların kapanmasını istiyoruz.  

Türkiye’nin durumu daha da kötüye giderse... 

-Ben bütün kirliliği, bütün zorlukları, bütün sorunlarıyla İstanbul’u çok seviyorum.  Türkiye çok güzel bir ülke. Bütün boktanlığına rağmen bu ülkeyi çok seviyorum. Ve ne olursa olsun kalırım, direnim.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.