1. YAZARLAR

  2. Av. Ahmet Said Sayın

  3. KKTC MAHKEMELERİ TEKNOLOJİ VE PRATİKLİĞİN NERESİNDE?
Av. Ahmet Said Sayın

Av. Ahmet Said Sayın

kibris 724
Yazarın Tüm Yazıları >

KKTC MAHKEMELERİ TEKNOLOJİ VE PRATİKLİĞİN NERESİNDE?

A+A-

İnsanlar yer yüzünde belireli yaklaşık yüz bin yıl oldu.  Ve o günden beri dünyamızda ihtilaf, kavga, huzursuzluk, kan ve gözyaşı eksik olmadı. Bilinen veya rivayet edilen  ilk cinayet, Adem ve Havva’nın müşterek  oğulları Kabil’in, öz kardeşi Habil’i taammüden (tasarlayarak) öldürmesidir.  Sonra, tarihe geçmiş bir sürü cinayetler görürüz, Karakuşi Hükümler, Nasrettin hocanın kadı sıfatı ile dinlediği duruşmada davacı ile davalıyı ayni anda haklı bulması, Socrates’in düşünce suçundan yargılanması ve baldıran otu yedirmek suretiyle idama mahkum edilmesi, gökbilimci Galileo Galilei’in kilise mahkemesinde hapis cezasına çarptırılması, EOKA üyelerinin Lefkoşa Kaza Mahkemesinde yargılanması ve idam edilmesi vb. birçok önemli  yargılamalar dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin hukuk tarihine geçmiştir.

Geçmiştir de, şimdi, mahkemedeki teknoloji veya usuller ile bunların ne ilgisi ne alakası var diyeceksiniz, bana biraz da kızacaksınız, değil mi? Yazalım, KKTC Mahkemelerinin, binaları ve bazı uygulamaları ile çağın gerisinde kaldığını, başta her şeyi bilen siyasilerimize, özelikle parayı elinde tutan ve kaynaklarını yargı için damlalıkla kullananan eski ve yeni Maliye Bakanlarımıza,  değerli meslektaşlarıma ve sayın Yargıçlarımız ile  Yüksek Adliye Kurulu üyelerimize  kibarca ima etmeye çalışıyorum. Kötü mü ediyorum yani? Evet, artık konumuza gelelim.

Mahkemelik Olmak

Devlet kavramı geliştikçe, hukukta güçler ayrılığı ilkesi de benimsenir oldu. Yasama, yürütme ve yargı isimli bu üç kurumun, yani meclis, hükümet ve mahkemelerin bir birine müdahale etmemesi hukuk devletinin temel bir ilkesi olarak benimsendi. İnsanlar toplumsallaşma sürecinde, yetkilerini devlete terk ettiler. Buna göre şahsen veya zorla hak arama yasaklandı, mahkemeleri kurma ve yargılama işi devlete havale edildi.

Mahkemeler neden kurulmuştur? Anlaşamayan insanların arasındaki uyuşmazlığı çözsün ve bu konularda hüküm versin diye. Yani, mahkemeler karar verici bir makamdır, gerektiğinde yasa dışına çıkan bir insanın özgürlüğünü elinden alabilir, gerekirse de insanları bir borcu ödemeye mahkum edebilir, şahsi hukukunuz ile ilgili kararlar verebilir, sizi boşayabilir, soy adınızı veya nesebinizi değiştirebilir, hatta nikah memuruna verdiği yetki ile evlenmenizi bile sağlayabilir.

 Mahkemelerin yetkileri yasalardan ve anayasalardan doğar. Bağımsızdırlar ve hiçbir etki altında bırakılamazlar, bırakılmamalıdırlar. Ülkemiz  Kuzey Kıbrıs’ta Mahkemeler, 9/1976 sayılı yasa altında kuruldu. 1985 tarihli anayasamız da bu yasanın verdiği yetkileri güvence altına alınmıştır.

 Ancak, mahkemeleri kuran ve yetkilerini belirleyen yasalarımız, zaman zaman tadilat gördüğü için zamanın en gerisinde olmasa da,  mahkemelerin oturum yaptığı binalarımız ve özellikle daracık odalara sıkıştırılmış, binlerce dosyanın üst üste yığıldığı  mukayyitliklerde geçerli dosyalama tekniklerimiz ve usullerimiz, taaa İngilizlerin zamanından, hatta bazı konularda Osmanlı döneminden kalmıştır. Vatandaşlarımızın yargıya rahatça başvurabilmeleri için modern çağa uygun çözümler bulunmalı ve tedbirler alınmalıdır.

Elektronik Çağda Evraklara Pul Yapıştırma Meselesi

Malum, çağımız teknoloji çağı. Ama pul yapıştırma yöntemi çağdışı. Devlet, yargılama giderleri için belli bir harç alır. Yargının ücretsiz olması idealdir tabii ki, ancak günümüzde ve ekonomik sistemimizde  ücret alınması doğaldır. Devlet, harcı peşinen almak ve  harç tahsilatını tekelinde tutmak için  çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bunun da en bilinen yolu, damga pulu basmaktır. Bu yöntem 1840 yılından beridir kullanılmaktadır. Gördüğünüz gibi tam 174 (yüz yetmiş dört ) senelik mesele. Yöntem köhne de, o pulları bir de yapıştırması olmasa! Mukayyitliklerde zaman zaman bulunmayan ıslak süngerlerin eksikliği sayesinde veya bulunsa da kuru olması halinde ağız ve dil şapırtıları hatta diş gıcırtılarını eşliğinde evraklara pul yapıştırılmaktadır.

Posta Dairesi  ücret ödeme makinesi ile veya damgalama gibi nisbeten yeni yöntemleri benimsemişken mahkemelerin bu konuda geride kalması neden? Önerimiz ise şu; Akıllı Kart gibi bir yöntem geliştirilir, bu kartta önceden ödenmiş kredi olur, her başvuru için bu karttan bir çekiliş yapılır ve kredi aktarmak sureti ile dava ve başvuruların harcı alınmış olur. Bu kısmen, elektronik dava dosyalama sistemi ile uygulansa da orada da birçok aksaklık ve eksikliklerin olduğu açıktır. Artık harçların pul yapıştırarak alınması yöntemi, teknolojinin ilerlemesi sebebiyle, terk edilmelidir düşüncesindeyim.

Bazı sorunları çözmek için, çok karmaşık yöntemlere başvurmak yerine, çok ilkel yöntemlerle de işler halledilebilir. Tıpkı,1960’lı yıllarda tırmanan uzay yarışında Amerikalıların yerçekimsiz ve vakumlu ortamda donmadan yazabilen tükenmez kalem üretmek için yüz binlerce dolar harcaması, buna mukabilen Rusların ise uzayda bir dolarlık ilkel  kurşun kalemi kullanarak işi çözmesi gibi. Sonuçta, yapılması gereken iş görülüyor. Tabii bunu şaka olsun diye yazdım ancak, sorunlara pratik çözümler bulmak, Mahkemelerin dava yükünü azaltmak için çok gereklidir düşüncesindeyim. Bir iki pratik öneride daha bulunalım.

İcra Market veya Haciz Süpermarket   

Dava hükümlerinin uygulanması için icra yapılıyor öyle değil mi? Hukukçular buna taşınır mal müzekkeresi de derler. Bu nadiren haczedilebilen taşınır mallar ne olur? Uygulamada, bunların açık artırma ile satıldığını görmekteyiz. Tebliğ ve İcra memurluğu gazete ilanı ile bir gün, belirlenmiş bir yerde açık artırma olacağını ve en çok fiyatı nakden verenin söz konusu taşınır malların yeni sahibi olacağını duyurur. Ancak bu aşağı yukarı ya ayda bir yada iki aya denk gelen zamanlarda görülmektedir. Çünkü,  haczedilen malın saklanabileceği bir depo yok. Taşıyacak araç yok, bunun için ödenek de yok.  Bunun yerine, Mahkemelerin avlusuna veya başka uygun bir yere, neden bir “icra market” açılmasın? İsmi ilk duymada pek hoş gelmeyebilir ama, Mahkemenin avlusuna veya daha uygun bir yere kurulacak bir binayı her gün ziyaret edilebilecek, vatandaşın gelip gidebileceği bir ikinci el eşya satış mağazasını neden devlet veya mahkeme işletemesin? Ayrıca bu mağaza, internet üstünden satış ve teslimat da yapabilir. Mahkemenin eşya satması ayıp mı olur dersiniz? Bence bu, hiç yürümeyen icralardaki sıkıntının aşılmasında güzel bir çözüm olurdu.  Ayrıca gazete ilanlarına yapılacak masraf açısından da tasarruf edilirdi. Mahkemelere ve yargıya olan güven,biraz  tazelenirdi.

İnternet Üzerinden Tebligat, Neden Olmasın?

Tebliğlerde yaşanan bir çok sıkıntı da vardır, hukuk sistemimize göre bir dava veya istida tebliğ edilemezse davalı aleyhinde yürümez.  Tebliğ sistemimiz ne zamandan kalmadır? En erken, 1930’lu yıllardan. Peki o zamandan beri neler gelişmiştir? Yüzyılın icadı İnternet! Yani, ortak ağ. Bugün, neredeyse herkes bir internet kullanıcısıdır. Elektronik posta sahibi olmak, özellikle tüzel kişiler için bir yasal mecburiyet haline getirilebilir. Şahısların elektronik posta veya sosyal medya adresleri üzerinden tebliğ sistemi, yasalaşabilir. Neden olmasın? Çünkü, telefon veya başka şekilde ulaşamadığınız bir kişiyi, Facebook üzerinde aktif olarak görmek her gün karşılaşılan bir hadisedir.  Bu konularda biraz devrimci olmak lazımdır. Yasa ve/veya tüzük koyucu bu konuyu en erken zaman düşünmeli ve bir şeyler yapmalıdır inancındayım.

Neyse, çok bilmişlik taslamadan ben bu yazıyı bitireyim, sizi de kızdırmayım. Bu kısa yazı, benim kendi düşüncelerimi içermektedir, biraz da esprili olmak istedim. Fakat diğer yönden de, mahkemelerdeki sıkıntılara birazcık değindim. Umarım biraz dikkat çekmeyi başardım. Pratik çözümlerle, köhnemiş sistemimizi biraz canlandırırsak, gerisi gelir inancındayım. Yoksa, “ayni tas ayni hamam” atasözümüze daha mı fazla sarılmalıyız?

                                                                                                          Av. Ahmet S. Sayın 

Önceki ve Sonraki Yazılar