1. HABERLER

  2. MAGAZİN

  3. “Korkmuyorum, öldüreceklerse öldürsünler”
“Korkmuyorum, öldüreceklerse öldürsünler”

“Korkmuyorum, öldüreceklerse öldürsünler”

“Korkmuyorum, öldüreceklerse öldürsünler”

A+A-

“Benim bir insanın elini tutmak, onu koklamak için diğerlerinden izin mi almam lazım? Bana kanun mu söyleyecek kiminle sevişeceğimi? O zaman ver bana evlilik cüzdanımı, yasal olarak sevişelim. Belli bir dinin mensubu değilim. Dini inançlara da karşı değilim. Benim için “dinsiz, Allah’sız” diye başlıklar attılar. Ağır bir saldırıya uğradım ve darp edildim. Evimin önünden alınarak 13 saat alıkonuldum. Sorgulandım… İslamcı medya beni hâlâ hedef gösteriyor. Tüm bunlara rağmen korumam yok, korkmuyorum…Ne yapacaklar yani? Öldüreceklerse  öldürsünler”

“Terzi Yamağı” Barbaros Şansal… Türkiye’de moda dünyasının renkli ve sivri dilli ismi, mızır çocuğu… O, bugüne kadar çok sert eleştirilere maruz kaldı, “birilerine dokunan” çıkışlarıyla gündem oldu, tehdit edildi, dövüldü, alıkonuldu, askere alınmadı, medya tarafından sansürlendi… Birçoğu O’nu “eşcinsel” ve “ateist modacı” kimliğiyle bilse de, Şansal’ın yoğun bir akademik yaşamı ve aktivist yanı var… O’nu ötekileştirenler ve “normal”in dışında görenler, Türkiye’nin ilk moda eğitim stüdyosunu kurmuş olmasını, insan hakları savunuculuğunu, yayınlanmış eserlerini, uluslararası çaptaki ününü yok sayıyor… Ama bunların hiçbiri O’nun umurunda bile değil… O kendiyle barışık, “keşke”leri olmayan bir adam…


Bugün Türkiye’de moda dünyasının en başarılı isimlerinden olan Şansal, dikiş, nakış üzerine hiç ders almamış… Anne ve babası, o daha çok küçükken ayrı ayrı hayatlar yaşadığı için, yatılı okullarda büyüyen Şansal, 7 yaşında babaannesinin yanında mesleğe başlamış… Ünlü Türk moda tasarımcısı Yıldırım Mayruk’la yolunun kesişmesi ise ona başarıya giden yolun kapısını açmış.
Şansal, 2012 yılında Bülent Ersoy'a yönelik sarf ettiği ”Bizim kıyafetlerimiz ona uymaz çünkü kadın terzisiyiz” demiş ve bunun yanı sıra da “Ben hâlâ kendimim, mavi nüfus kâğıdımı değiştirmedim. Ben kamburumu onun gibi zımparalatmadım!” sözleri yüzünden üyesi olduğu Pembe Hayat derneği tarafından, üyelikten çıkarılmış.
Pek çok toplumsal harekette en ön sıralarda yerini alan Şansal, Türkiye’de özellikle Gezi Parkı süreci öncesi ve sonrası sergilediği tavırlar ve yaptığı açıklamalarla, bazı kitlelerin hedefi haline geldi. Ateist duruşu ve zaman zaman İslam karşıtı açıklamaları nedeniyle de, bugün hala “yasaklı” konumunda…
Şansal, son olarak KKTC'ye giriş yaptığı sırada üzerinde 6 gram hintkeneviri ile yakalandı. Şansal, şu anda yargının vereceği kararı bekliyor.


“Soylu ailenin soysuz çocuğu”

KIBRIS PAZAR: Sizinle ilgili çok şey yazılıyor, söyleniyor, zaman zaman ağır şekilde eleştiriliyorsunuz… Sizi, sizden dinleyelim, nasıl birisiniz, geçmişinize ve bugüne dair neler söyleyebilirsiniz?
ŞANSAL: Barbaros Şansal İzmirlidir… İlaç monopolü bir ailenin(Eczacıbaşı) kızı olan annesi ve kökleri soyu Osmanlı’ya dayanan bir babası var… Her soylu ailede bir soysuz çocuk çıkarmış. Bende öyle çıkmışım. Anne baba ayrılıkları, aile problemleri derken hep yatılı okudum. Daha sonra 80 ihtilâli oldu. Dev Sol falan derken davalarda yargılandığım için Türkiye’den ayrıldım. Dokuz yıl yurt dışında kaldım. Dört yıl Londra, sonra İsviçre… İsviçre’de evlendim. Ama artık ayrıldım, dulum… Bir kızım var 30 yaşında… İkisi de orada yaşıyor.  27 yıl önce de Yıldırım Mayruk Bey’le tanıştık. Ve kurumsallaştık… Yolumuza birlikte devam ediyoruz. Ben terzi yamağı olarak çalışıp para kazanan bir esnaf, bir zanaatkârım.
Akademisyenim de aynı zamanda. Elliden fazla üniversite etkinliğim var. Marmara Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydim, istifa ettim. Onu dışında hayvan - insan hakları, LGBT, nükleere karşı kampanyalar gibi birçok uluslararası sivil toplum örgütünde aktif olarak çalışıyorum. Greenpeace’in Rainbow gemisine bile binmişliğim var…

Mayruk’la tesadüfen kesişen yol

KIBRIS PAZAR: Yıldırım Mayruk’la nasıl kesişti yollarınız?

ŞANSAL: Tamamen tesadüfen tanıştık… Birbirimizi biliyorduk ama tanışmamıştık. Bir gün Beyoğlu’nda dolaşırken karşılaştık. Bir mekânda bir şeyler içtik. Bana “Sen neden çalışmıyorsun?” diye sordu. Ofisine uğramamı söyledi. Ben de gittim. Kendisi çok yoğundu ve beni yalnız bırakarak, “Şu kumaşı ben gelene kadar yaysana” dedi. Geri döndüğünde yaptığımı görünce şaşırdı ve “İşe alındın” dedi. Yıldırım Bey o sıralar 55 yaşındaydı “Ben ilk defa bunu doğru yapan birini görüyorum’’ dedi. Yamak olarak başladım işe… 15 yıl önce kurumsallaşarak, ortaklık yaparak büyüdük. Şimdi ev tekstil işine giriyoruz. Dikişi biraz bırakarak, o bizi bırakmasa da… Daha başka projelerimiz de var. Sanat eğitim, kültür faaliyetleri gibi…

“Bir dinin mensubu değilim, öldürürlerse öldürsünler”

KIBRIS PAZAR: İslam’la ilgili açıklamalarınız… Ateistliğiniz… Ve darp edilişiniz…
ŞANSAL: Belli bir dinin mensubu değilim. Dini inançlara da karşı değilim. Ben saygı gösteriyorum ama bana saygı duymayana da saygı duymuyorum. Dinin bir ticaret amacı olarak kullanılmasına çok karşıyım. Hangi din olursa olsun… Ben tüm din kitaplarını okudum. Benim için “dinsiz, Allah’sız” diye başlıklar attılar. Ağır bir saldırıya uğradım ve darp edildim. Hâlâ daha bunu yapanlar bulunamadı. Faili meçhul… Evimin önünden alınarak 13 saat alıkonuldum. Sorgulandım… İslamcı medya beni hâlâ hedef gösteriyor. Tüm bunlara rağmen korumam yok korkmuyorum da… Ne yapacaklar yani? Öldüreceklerse de öldürsünler. Aksine bunlar benim madalyalarım. Düşüncelerimden dolayı cezalandırılıyorsam bu diğer insanların ayıbıdır. Ben düşündüğümü açıkça söyleyen bir adamım. Ben kimsenin namusuna göz dikmiyorum, hırsızlık yapmıyorum,  kimseyi yaralayıp, öldürmüyorum. Doğaya zarar vermiyorum… Bunlardan dolayı kötüysem, kötü kalayım. Örneğin geçenlerde burada bir arkadaşın boşanma davası vardı. Yargıç Kuran’a el basılmasını istedi. Müslüman Türk, Kıbrıs Türkü diye bir tanımlama yapıldı. Bu etkilemedir. Yargı buna göre mi karar verecek? O kadar alt kimliklere kadar ayrım yapılıyor. Benim de yakında davam var. Bana derlerse ki, Kuran’a el bas, ben “yeminim geçerli değil çünkü ben Müslüman değilim” diyeceğim. Ben inana saygım var. Kıbrıs’ta da iki toplum arasındaki bu gereksiz kavganın temelinde din yatmıyor mu? Irkçılık, milliyetçilik, faşizm bunlardan beslenir.

Kıbrıs’a yerleşiyorlar

KIBRIS PAZAR: Türkiye’den uzaklaşıp yaşamınızı Kıbrıs’a mı kaydırıyorsunuz?
ŞANSAL: Evet, buraya yerleşiyorum. Ben ilk defa Kıbrıs’a gelmiyorum. Her sene tatilimi burada geçiririm. Burayı vilayeti olarak da görmüyorum. Aslında buraya yerleşmek, Yıldırım’ın fikriydi… Benim İsviçre’de de başka yerlerde de yaşama hakkım var. Ancak Kıbrıs’ta bir proje uygulayarak, armağan bırakmak da istedik. Bir arazi aldık Girne bölgesinde. Toprağımız var. Ortak olarak… Ruhsatlar alındı. Harfi harfine çevreye saygılı bir proje oldu. Hatta Girne Belediyesi bizim projeyi örnek olarak dahi gösteriyor.

“O duştan çıkınca beyaz havluya
basar, ben köpeğimin salyasıyla uyurum”

KIBRIS PAZAR:Yıldırım Bey’le yaşamak, çalışmak, aynı yolda yürümek?..

ŞANSAL: Yıldırım Bey… 26 yıl beraber yaşamak… Çalışmak… O duştan çıktığında beyaz havluya basar, bense köpeğin salyası suratında uyuyan bir adamım… Zıt kutuplar gibi gözüksek de aslında benim serseri görüntüm onun içinde…Onun dışındaki beyefendilik de benim içimde… Bunca yıldır hiç kavga etmedik. İşten çıkarız, eve gidene kadar ya da evde hiçbir şekilde iş yaşamını konuşmayız. Ev hayatımız başka, iş hayatımız başka.

“Ustam büyüdükçe, mesleki mirasım büyür”

KIBRIS PAZAR: Yıllardır Yıldırım Mayruk ile çalışıyorsunuz, kendinizi hâlâ “terzi yamağı” diye adlandırıyorsunuz. Hiç kendi adınızla markalaşmayı düşündünüz mü?
ŞANSAL: Yıldırım Bey kendine terzi derken, ben kendime ne diyebilirim ki… O açığı kapamak mümkün mü... Hem biz ustaları yaşatmazsak, haddimizi bilmezsek doğru olur mu… Bakıyorum şimdi buraya da genç hanımlar, erkekler, herkes modacı… Metrekareye üç tane modacı düşüyor. Biz terziyiz, dikiş dikeriz, kumaşı, nakışı, provayı biliriz. Dünyada iki meslek vardır. Aşçılık ve terzilik. İkisi de yamaklıktan başlar. Birisi seni giydirir,  diğeri seni doyurur. Bana gurur veriyor yaptığım iş… Terzi yamağı zaten bir marka artık. Ustam ne kadar büyürse benim mesleki mirasım da o kadar büyür. Neden içten ikinci bir marka çıkararak bunu böleyim ki. Türkiye’de bir Muazzez Abacı var, bir de Bülent Ersoy….Bir de Muazzez Ersoy var….Anlatabiliyor muyum…
Ki ben zaten Yıldırım Mayruk markasının yasal ortağı ve hissedarıyım.

Yakınları O’na Barbie diyor

KIBRIS PAZAR: Barbie lâkabı nereden geliyor?
ŞANSAL: İlkokulda bacaklarım uzundu ve çok da zayıftım. Şimdi kilo aldım… O zamanlar bana Barbie derlerdi. Yakın arkadaşlarımın bana söylediği bir şey… Kiminle tanışsam, iki kere buluştuktan sonra hemen onların Barbie’si olurum.

“İnsan olmak önemli, kelepçe benim için gurur”

KIBRIS PAZAR:Başarı yolunun sırrı nedir? Aykırı ve özgür yapınızın bunda etkisi var mı sizce?
ŞANSAL: Sanrım sadece kendim olmamın etkisi var. Aşırı bir hayatım yok. Bin beş yüz dolarlık çanta mı adamı adam yapan?. Milletin o imrendiği çantalardan bende dolu, ama ben kullanmaya utanıyorum. Ben yaptığım şeyleri söylemeyi sevmiyorum. Bizim Gezi’den arkadaşlarımız, engelli arkadaşlarımız var. Her gece Taksim’e çıkıp, evsizlere çorba dağıtanlarız biz. Önemli olan insan olmak. Kral dairesinde kalsan ne olacak? Niteliksiz insanlar modacı diye ortalıkta dolaşıyor. Sadece özel hayat konuşuyorlar. Ben TC medyasında yasaklıyım. Kuzey Kıbrıs’a girişte başıma gelen talihsiz olay da, burada çarpıtılmış haber hiç yoktu, ancak yirmi yıldır ailesini giydirdiğim Doğan Grubu ki, on iki yıldır benimle ilgili tek bir şey yayınlamaz… Kelepçeli resimlerimi koydular. O kelepçe benim için gururdur.

“Meclis lokantasında bir liraya
yemek almak için vekil olamam”


KIBRIS PAZAR: Bir dönem milletvekili adayı olmayı düşündüğünüzü söylediniz… Hâlâ geçerli mi bu istek?
ŞANSAL: Evet bir dönem bağımsız milletvekili adayı olmayı düşündüm. Ama baktım ki TC’de artık bağımsız vekil seçilmiyor. Öte yandan milletvekillerini de inceledim. Saçlarını tarayan, altın dişli adamlar… Hepsi de VIP’ten uçarlar. Be o adamlarla aynı çatı altına girmem. Ruhumu öldüremem… Meclis lokantasında bir liraya yemek yiyeceğim diye milletvekili olamam ben. Ki zaten mücadele sokakta kazanılır, Meclis’te değil. Bu tüm dünyada da böyle.  Oy vermek çok matah bir şey olsaydı yasaklanırdı zaten…

“Bir vatanın anası yavrusu olmaz…Yoksa
babasını sorarlar, ebesine bakarlar”

KIBRIS PAZAR: Sık sık Kıbrıs’ın kuzeyine gidip geliyorsunuz. Türkiye ve Kıbrıs ilişkilerine dair neler söyleyebilirsiniz?

ŞANSAL: Kıbrıs, TC’nin bir laboratuvarı gibi… Her şey burada deneniyor. Ayrıca bir vatanın yavrusu ya da anası olamaz. Olursa, babasını sorarlar, ebesine bakarlar… Her vatan kendi içinde bir vatandır. Türkiye’nin sadece Kıbrıs’a değil, diğer ülkeler; Suriye, Libya, İran’a yaptığı gayri yasal ve antidemokratik politikalarını şiddetle reddediyorum. Her toplum kendi kaderine kendi karar vermelidir. Belki de bazı arkadaşlar kızacak ama, Kıbrıs’ta kumar derhal yasaklanmalı. Bugün otellerde kaç tane Kıbrıslı kat hizmetlisi olarak çalışır? Kıbrıslı kaç tane genel müdür vardır. Belki bir iki tane… Bu ahbap çavuş ilişkisi, TC’den buraya gelmiştir. Kıbrıs Türk halkına, Azerbaycan, Türkmenistan gibi soydaş olarak bakılır. Aynı soydan gelindiğine inanılır. Bir genetik test yapılsa, acaba ortaya ne çıkacak. Düşünün ki Kıbrıs’ın milletvekillerine TC diplomatik pasaport veriyor. Kıbrıs halkı bunu nasıl kabul ediyor?


“Poposunu kiraya veren acısına katlanır”

KIBRIS PAZAR: Kıbrıs insanı?
ŞANSAL: Burada her kesimden arkadaşım var. Beni Kıbrıs’ta insanlarla ilgili en çok düşündüren, belki de çok yüksek memur sayısından kaynaklanan bir şey; kolay paraya alışılmış olması. Babaannem derdi hep; poposunu kiraya veren acısına katlanır. Yanlış anlaşılmasın lütfen bu söylediklerim. Buradaki nüfus çalışmıyor, çalışıyor gibi yapıyor. Daha çok villacık, arabacık, ayakkabıcık derdindeler… Dünya görüşlerini geliştirmek için bir şeyler yapmalılar. Ayrıca Kuzey Kıbrıs’ta tam bir imar katliamı var. Ülkenin makyajı çirkin bir şekilde değişiyor… Ancak tabi ki esas söz burada yaşayan halkındır.

“Devlet fildir, yatağa girilmez”

KIBRIS PAZAR: Kıbrıs’ta barışa yönelik müzakereler ve adımlarla ilgili de birkaç bir şey söylemek ister misiniz?
ŞANSAL: Geçtiğimiz aylarda burada cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Ben de buradaydım. Bir rüzgârlar esti. Ancak seçimden sonra ne oldu? O rüzgâr esti gitti yine, Kıbrıs dinginleşti. Yine umutlar kırıldı. İşin özeti şu ki; devlet fildir yatağa girilmez. Çözüm olacak bir şey değil. Hayal olarak duruyor. Bu adada barışı destekliyorum. Tüm dünyaya örnek olacak bir bölge olabilir burası. Ama bugün Lefkoşa’da Barbarlık evinin önündeki yeşiller yok edilip, çarpıcı görüntü yaratılmak isteniyorsa, diğer tarafta bir tek asker kalırsa çözüm olmaz deniyorsa… Firavun anıtlarıyla barış olmaz. Halk bu barışı istiyorsa ve bedelini ödemeye hazırsa ancak o zaman olur.

“Bana kanun mu söyleyecek kiminle sevişeceğimi?”

KIBRIS PAZAR: Gelelim eşcinselliğe… Bu konuyla ilgili birçok yorumunuz var... LGBT platformlarının da destekçisisiniz… Türkiye’de olduğu gibi ülkemizde de genel bir önyargı, ayrımcılık devam ediyor…
ŞANSAL: Burada yasalar burada toparlandı. Hatta aileyi kadın ve erkek oluşturur kavramı çıkarılıp, eşler oluşturur ifadesi geldi. Ben bir LGBT aktivisti ve bireyim ancak LGBT diye birini adlandırmayı da uygun bulmuyorum. Kadın, erkek ayrımı yapılmıyorsa, LGBT ayrımı da yapılmamalı. Benim bir insanın elini tutmak, onu koklamak için diğerlerinden izin mi almam lazım? Bana kanun mu söyleyecek kiminle sevişeceğimi? O zaman ver bana evlilik cüzdanımı, yasal olarak sevişelim. Sen de benim benim pezevengim ol. Düşünebiliyor musunuz, TC kimliklerinde erkeklere mavi kadına pembe renk veriliyor. Bu uygulama tektir. Kimlikte kan grubu yerine din grubu yazıyor. Bana sormadan hem de. Bir insanın vücudunu kullanma hakkı var. Zararımız varsa kendimize… Siz ne yiyeceğinize, ne içeceğinize kendiniz karar vereceksiniz. Başkaları karar veremez. Hukukun insan vücudu üstündeki tahakkümünü kabul etmiyorum. Dil, din, cinsiyet, para… Bunlar üzerinden referanslandırmaların artık bitmiş olması lazım. Herkes eşit yaşama hakkına sahiptir. İsimlerimiz bile bize başkaları tarafından verilmiş. Her şeyi başkaları belirliyor, sonra devlet bize sözde özgürlük dağıtıyor. Herkes vücudunu kullanma hakkına sahip, ben de bunu yapıyorum.

Takdirleri aldı, okullardan atıldı

KIBRIS PAZAR: Eğitim hayatınız da oldukça hareketli… Lise döneminde farklı farklı okullarda eğitim almışsınız. Bunun sebebi nedir?
ŞANSAL: Çünkü her okuldan kovuldum. Hepsinden takdir, sonra tart aldım. Başa çıkamıyorlardı benimle. İlkokulda değil ama ortaokulda hep okul değiştim. Altı okul... Hep takdir alırdım ama onlar da hep tart verir beni atarlardı…

Neden transfobik ilan edildi?

KIBRIS PAZAR: Size neden “transfobik” yakıştırması yapılıyor?

ŞANSAL: Ben transfobik falan değilim. ''Pembe Hayat'' Derneği’nin yönetimindeydim ve onların hakları için her zaman mücadele verdim. Daha sonra benim Bülent Ersoy'la bir tartışmam oldu. Ki kendisi çok eski bir arkadaşımdır. Ersoy’dan yaptığım iş karşılığı paramı alamamıştım. Abuk sabuk laflar etti. Biz, Ersoy’la birlikte futbol oynuyorduk gençken. Siz arkadaşınızla kavga ettiğinizde, ona “fahişe” derseniz, seksist mi olursunuz. Bülent Ersoy, o olaydan sonra yine bana geldi yine paramı vermedi, yine kavga ettim öyle aldım. Kurucusu olduğum dernek tarafından oradan atıldım. Şahsi kavgamı alıp, derneklerinin adını duyurmak için kullandılar. Olan bu…

 “ ‘Ama’larım, ‘keşke’lerim yok”

KIBRIS PAZAR: Bugün kadarki yaşanmışlıklara baktığınızda, hiç pişman olduğunuz bir şey var mı?
ŞANSAL: “Ama”, “fakat”, “lakin” ve “keşke” bende yok. Hiçbir şeyden pişman olmam, olmadım. Hepsini isteyerek, bilinçli yaptım, yaşadım.

“Eşimle aşkla evlendim”

KIBRIS PAZAR: Evliydiniz…Bir de kızınız var…Eşinizle aşkla mı evlendiniz?
ŞANSAL: Evet evliliğim aşkla ve severek oldu.  Bir insanın LGBT bireyi olması, tek bir cinse ilgi duyacağı anlamına gelmez. Onlar zavallı heteroseksüeller. Ben küçük yaşta biliyordum kendimi. On beşi on altı yaşındayken kendimi keşfettim.  Bunu ailemden, çevremden ve medyadan da hiç saklamadım. Eşimden de saklamadım. Eşim de benden kendi hayatını saklamadı. Kızım ve eski eşim İsviçre’de yaşıyorlar.

“Saklanıp, eşlerine yalan söylüyorlar”

KIBRIS PAZAR: Burada geçirdiğiniz günlerde, eşcinselliğe dair gözlemleriniz oldu mu? Burada birçok birey cinsel tercihlerini gizleme gereği duyuyor… Malum, toplumsal baskılar…
ŞANSAL: Burada gözlemlediğim, çok fazla LGBT birey var… Ancak hepsi saklanıyor. Sonra da eşinin yanında başkasına sarkıyor, karısına, kocasına yalan söylüyor. Bu çok kötü…

Eşcinsel diye askere alınmadı…“Kamburlarımı donanım yapmayı biliyorum” diyor

KIBRIS PAZAR: Eşcinsel dediler, sizi askere almadılar… Bu sizde bir travma yarattı mı?

ŞANSAL: Evet, askere alınmadım. Psikomatik bozukluk deyip, homoseksüel yazıp, beni hasta ilan ettiler ve askere almadılar. Bu inanın bende hiçbir travma yaratmadı. Benim hayatımda çok şeyler oldu, çok zor durumlarda kaldım ancak bu bende hiçbir psikolojik sorun yaratmadı. Burada uyuşturucu davası için mahkemeden çıktığımda, bana “yüzünü kapat” dediler. Ben bunu istemedim. Ben yüz kızartıcı bir suç işlemedim ki. Neden yüzümü kapatayım. Benim adım Barbaros Şansal… Kamburlarımı donanım yapmayı biliyorum. Hayat benimle dalga geçeceğine ben onunla dalga geçiyorum. Beni giyotine de gönderseler gülerek giderim. Gereksiz stresler yapmam. Sıkıntılı adam değilim.


KIBRIS PAZAR: Bu samimi sohbet ve açıklamalar için size çok teşekkür ederiz…
 ŞANSAL: Ben teşekkür ederim sizlere, keyifti benim için de…

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.