1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. MAVROYANNİS DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU
MAVROYANNİS DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU

MAVROYANNİS DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU

Anastasiadis hükümeti tarafından Kıbrıs müzakerelerinde Rum tarafının müzakerecisi atadığı büyükelçi Andreas Mavroyannis Ankara’yla doğrudan görüşmek istediğini açıkladı.

A+A-

“ANKARA İLE DİREKT TEMAS İSTİYORUM”

“MÜZAKERECİLİĞE ATANMAM BENDE DEHŞET YARATIYOR”

“TÜRK TARAFI ALACAKLARINI KONUŞUP, VERECEKLERİNİ KONUŞMAZLIK EDEMEZ”

“ÖZÜ GÖRMEYİP DETAYLAR ÜZERİNDE SONU GELMEZ GÖRÜŞMELER YAPAMAYIZ”

“DOĞAL GAZIN KIBRIS SORUNUNUN BİR YÖNÜ OLARAK GÖRÜŞÜLMESİ GİBİ SAÇMA TALEPLERİ GÖRÜŞMEYİZ”

“NE İSTEDİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ ANCAK SOMUT BİR BELGEMİZ YOK”

“DEVLET YETKİLERİMİZİ VERDİĞİMİZ AB, MÜZAKERELERE AVRUPA KONSEYİ DÜZEYİNDE KATILMALI”

“BİRÇOK TAVİZ VERDİK, DAHA FAZLASINA DA HAZIRIZ ANCAK...”

MAVROYANNİS MÜZAKERELERE KATILMA SÜRESİNİ AÇIKLADI... İKİ YIL

Anastasiadis hükümeti tarafından Kıbrıs müzakerelerinde Rum tarafının müzakerecisi atadığı büyükelçi Andreas Mavroyannis Ankara’yla doğrudan görüşmek istediğini açıkladı.

Mavroyannis “Özü görmeyip detaylar üzerinde sonu gelmez görüşmeler yapılamayacağı, kapsamlı ve bütünsel bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği” görüşünü ortaya koyarak “Dış kaynaklı planlar aracılığıyla hakemliği kabul etmeyeceğiz” ifadesini kullandı.

Rum Yönetimi eski Başkanı Dimitris Hristofyas’ın müzakere masasında olmadığını iddia ederek bulunacak çözümün, AB içerisinde işleyişi güvence altına alması ve devletin bütün işleyişlerinin Avrupa boyutuna yatırım yapması gerektiğini savundu.

Fileleftheros Mavroyannis’le yaptığı söyleşiyi okurlarına “Dıştan Planlar Aracılığıyla Hakemliği Kabul Etmeyeceğiz... Andreas D. Mavroyannis: Ankara İle Direkt Temasımız Olmasını Arzuluyoruz” başlığıyla okurlarına aktardı.

Gazetenin “Zor işlerin adamı mısınız?” sorusuna karşılık,  hayatı boyunca çeşitli meydan okumalarla karşılaştığını, konulara zorluk veya kolaylık şartlarıyla yaklaşmadığını, kendisine bir görev verildiğinde, bunu yerine getirmek için bütün gücüyle çalıştığını anlatan Mavroyannis  “Bu müzakerecilik en zor görev mi?” sorusuna ise şu cevabı verdi.

“MÜZAKERECİLİĞE ATANMAM BENDE DEHŞET YARATIYOR”

“Müzakereciliğe atanmam benim için büyük bir onurdur. Bende bir dehşet yaratıyor ancak zorluk derecesi pratikte ortaya çıkacak. Nasıl gelişeceği ve hangi sonuçlar vereceği sadece bir kişiye bağlı değildir, sadece bizim tarafa da bağlı değildir. Bu, çoğu bizim kontrolümüz altında olmayan birçok unsura ve oluşuma bağlıdır.”

Bu yükün bugüne kadar Rum Yönetimi Başkanı’nın omzunda olduğu hatırlatılarak, kendisinin ne yapacağı, her an Rum Yönetimi Başkanı’na mı soracağı sorulduğunda Mavroyannis şunları söyledi:

“Elbette ben, Kıbrıs Rum toplum lideri sıfatını da taşıyan Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı adına müzakerecilik yapacağım. Halk, programı temelinde çözümü ileri götürme görev ve sorumluluğunu ona verdi. Benim meşruiyetim, onun güveninden kaynaklanıyor. Bu, genel ilkeler ve yönlendirmeler ötesinde Başkan’ın her detay için bana direktif vermesi gerektiği anlamına gelmiyor. Ancak benim bütün faaliyetlerim onun emri ve onayına tabidir.”

“Kırmızı çizgileri” olup olmadığı sorusuna “Sorumluluk etiği ve inanç etiği karışımı kişisel bir etiğim var” diyen Mavroyannis “Müzakerecinin statüsü AKEL’e karşı bir geri dönüş ve Talat’ın dediği gibi, sonuç alınmaması için bir oyun mu?” sorusuna şu cevabı verdi:

“AKEL’in ve Sayın Talat’ın görüşlerine mutlak saygıyla ben tam tersi olduğunu söylerdim. Genel Sekreter’in iyi niyet misyonu iki toplum lideriyledir ve bu değişmez. Ancak devamlı şahsen hareket etmeleri gerektiği anlamına da gelmez. İlerlemeye ve ihtiyaca göre elbette belirli aralıklarda görüşecekler. Ancak müzakere bu noktada bitmeyecek, zenginleştirilecek. İnsanların çalışmalarına da bağlı olan yeni bir ivme ve yeni bir dinamik katılması yönünde çaba harcanıyor.  Bir kişiyi, grubu ile tamamen Kıbrıs sorunuyla ilgilenmeye atıyoruz. Devlet hiyerarşisinden çıkartıyoruz, Kıbrıs Rum toplumu liderini temsil ediyor. Statü sorununu da, tanınma meselesini de zararsız aşıyoruz. Böylece müdahil herkese veya ihtiyaca göre etkin rolü olanlara direkt erişim şartlarını yaratıyoruz. Daha fazlasını elde edebilecek bir çerçeve yaratıyoruz. Bunu değerlendirmeye çalışacağız.”

“ANKARA İLE DİREKT TEMAS ARZU EDİYORUM”

Mavroyannis “Karar vericilerle görüşmek için Ankara’ya gidecek misiniz” sorusuna “Kıbrıs sorununun toprak, güvenlik, garantiler, yerleşikler, kapalı Maraş kentinin iadesi gibi bazı önemli başlıklarının anahtarı Ankara’da olduğuna göre arzumuz, karar alanlarla görüşebilmek ve direkt temas sağlamaktır” cevabını verdi. Türkiye’nin bunu kabul edip etmeyeceği sorusuna karşılık da “Bunu göreceğiz ancak bütün konular için ‘it takes two to tango’ (tango için iki kişi gerekir) derler. Edindiğim duygu, Türkiye tarafında daha gerçekçi bir yaklaşım olduğudur. Zannederim olumsuz olmayacak” dedi.

Mavroyannis’e Anastasiadis’in seçim öncesi taahhütleri ile koalisyondaki diğer partiler arasında ip cambazı olmaktan endişe duyup duymadığı soruldu.

Bir koalisyon hükümetinde, koalisyonu oluşturan tarafların her birinin özel hassasiyet göstermesi gereken konular her zaman olduğuna dikkat çekti ancak bu meselenin (Kıbrıs sorunu) doğrudan Anastasiadis’in yetkisinde olduğunu söyledi. Mavroyannis “Başkan Anastasiadis  ne kadar çok siyasi güçle birlikte olmayı ve Kıbrıs sorununda geniş destek almayı başarırsa hepimiz için o kadar iyi olur” ifadesini kullandı.

“Osman Ertuğ ile ilk görüşmeleriniz nasıldı?” sorusuna karşılık Rum müzakereci şunları söyledi:

“Çok iyi. Yıllardan beri tanışıyoruz. Elbette çok farklı görüşlerimiz var ancak görüşmeler çok özlüydü ve liderlerin ekim ayında yapacağı, müzakerelerin zemini, özü ve usul konularıyla ilgili somut sonuçları olması gereken ilk görüşmenin hazırlıklarını hedefliyordu. Çıkmazın süratle kaldırılması için yeni prosedürde dönüm noktası olması (ilk liderler görüşmesinin) gerekiyor. Çabanın başladığına ve Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerinin Lefkoşa Havaalanı’ndaki görüşmelerle tüketilmeyeceğine inanıyorum.

Müzakere benim atanmamla değil çok daha önce uluslararasında, Maraş konusuyla ilgili paralel süreçler yaratılmasıyla başladı. Kıbrıs sorunu sadece bir masada oturulup tarafların birbirlerine tezlerini söylemeleriyle çözülmez. Bu nedenle konuları kendi aralarında ilişkilendirmek suretiyle kapsamlı ve bütünsel yaklaşımdan söz ediyoruz. Her şey kapalı kaplar teorisindeki gibi birbirine paralel, birbiriyle bağlantılı,  birbirine bağlı ve birbirini zenginleştirecek şekilde olmalıdır ki çözümü getirecek dinamik yaratılsın. Bu istikamete katkı koyacak her şey benim için çok önemlidir. Benim rolüm öncelikle, öteki tarafın temsilcisiyle müzakere etmektir ancak müzakere bende bitmeyecek.”

“TÜRK TARAFI ALACAKLARINI KONUŞUP, VERECEKLERİNİ KONUŞMAZLIK EDEMEZ”

Mavroyannis’e, “Rum tarafının bütün konuların paralel ve eşzamanlı görüşülmesini, Türk tarafının ise konuların hiyerarşik sıraya konulmasını istediği, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun da, toprağın (hiyerarşideki) en son konu olduğunu söylediği hatırlatıldı. “Bunun değişmesinin, bütünsel ve kapsamlı yaklaşım benimsememizin, bütün konuların görüşülmesinin zamanı geldi” diyen Mavroyannis sözlerine şöyle devam etti:

“Türk tarafı, alacaklarını konuşup vereceklerini konuşmazlık edemez. Örneğin Toprak hiçbir zaman özlü görüşülmedi. Enjekte etmeye çalıştığımız yeni dinamik ve her şeyin görüşülmesi ısrarımızı içeren yeni yaklaşım, Toprak başlığını da kapsıyor. Kıbrıslı Türk lider somut takvimler getirilmesini istiyor. Biz itiraz ediyoruz. Bütün gücümüzle çalışıp, mümkün olsa, sorunu dünden çözmek istiyoruz. Takvim, bizim için var olmayan B planı veya başka alternatif seçenekler mantığı kapsamındadır.  Belirlenen takvim içerisinde çözemezsek ne olacak?  Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Taksimi de kabul etmiyoruz oldubittilerin kalıcılaşmasını da, işgal bölgelerinin tanınması çabalarını da. Çabalamaya ve çözülene kadar çözümde ısrar etmeye devam etmekten başka yapılabilecek bir şey yoktur.”

“ÖZÜ GÖRMEYİP DETAYLAR ÜZERİNDE SONU GELMEZ GÖRÜŞMELER YAPAMAYIZ”

Gazetenin “39 yıl çözmeyi başaramadık, şimdi neden çözelim?” sorusuna karşılık, “Çünkü şu anda yeni bir yaklaşım, yeni bir anlayış getirmeye geleceğe bütün Kıbrıslıları kucaklayan bir vizyonla bakmaya başladık” diyerek sözlerine başlayan Mavroyannis şöyle devam etti:

“Özü görmeyip detaylar üzerinde sonu gelmez görüşmeler yapamayız.  Bütün temel meseleleri sonuç getirecek şekilde görmemiz gerekir. Bu nedenle, sürekli çalışacak müzakerecimiz var. Paralel olarak Başkan’ın kişisel bir uluslar arası itibar başlığı var, bir momentum oluşturulmasına katkı koyan bir dizi unsur var ve özellikle sonuç üretmeye dayalı bir yaklaşımımız var. Örneğin paralel bir müzakere aracılığıyla süratle sonuç alabileceğimiz ve uygulamaya başlanmasıyla çözüm istikametinde geri dönüşü olmayan bir akım başlatacağımız Maraş paketi.”

Türkiye’nin, Anastasiadis hükümetinin Maraş’ın Rumlara verilmesi önerisini reddettiği hatırlatıldığında Mavroyannis şunları söyledi:

“Bakalım, birçok açıklama duyuyoruz, bunlar her zaman aynı istikamette değil. Bizim isteğimiz Maraş’ın BM kararları ve anlaşmalar temelinde nihayet iade edilmesidir. Bu Türklerin yapmak zorunda olduğu bir şeydir. Elbette biz toplumlar arası diyaloğun başlamasına şartlar ve ön koşullar getirmek istemiyoruz ancak Maraş paketinin süratle ilerlemesini bekliyoruz. Bu konu üzerinde görüş birliğine varmayı başarırsak herkesin çıkarına olacak yeni olgular oluşacak.”

“DOĞAL GAZIN KIBRIS SORUNUNUN BİR YÖNÜ OLARAK GÖRÜŞÜLMESİ GİBİ SAÇMA TALEPLERİ GÖRÜŞMEYİZ”

Gazetenin “Osman Ertuğ doğal gaz konusunun da Kıbrıs sorununun bir yönü olarak görüşülmesini istiyor” hatırlatması üzerine ise Mavroyannis “Birçok açıklama var ama bu, öyle olacağı anlamına gelmez” dedi, şöyle devam etti:

“Böyle bir bağlantıyı kabul etmiyoruz. Gerçek bir müzakereye katıldığınızda önemli olan, herkesin masada mümkün ve arzu edilir olduğunu düşündüğünü alabilmesidir, ancak bu saçma talepleri görüşeceğimiz anlamına gelmez. Güvenlik Konseyi kararları ve Doruk Anlaşmaları’nca belirlenmiş bir zemin ve bir çerçeve var. Meşruiyet ilkesi ve uluslar arası yasal düzene saygı ve iyi niyet ilkesi var.”

“NE İSTEDİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ ANCAK SOMUT BİR BELGEMİZ YOK”

Mavroyannis “Belirli bir çözüm planımız var mı, ne istediğimizi biliyor muyuz?” sorusuna karşılık “Ne iste istediğimizi çok iyi biliyoruz, gelişmelere çok uygun vizyonumuz ve isteklerimizle ilgili algımız var. Çözüm AB içerisindeki işleyişimizi güvence altına almalı ve devletimizin bütün işleyişini Avrupa boyutu kaplamalı.  Vizyonumuzu izah etmeli ve müzakere masasına koymalıyız” cevabını verdi.

Bu vizyonun Rum Ulusal Konsey’inden geçip geçmediği sorulduğunda ise “Görüşmenin ne derece ilerlediğini bilmiyorum, bu Başkan Anastasiadis’in, yavaş yavaş Ulusal Konsey’inkine benzeyen bir algısıdır. Somut bir belgeden değil, genel bir yaklaşımdan söz ediyoruz” ifadesini kullandı.

“DEVLET YETKİLERİMİZİ VERDİĞİMİZ AB, MÜZAKERELERE AVRUPA KONSEYİ DÜZEYİNDE KATILMALI”

AB’nin müzakerelere aktif katılımını talep edip etmeyecekleri sorusuna “Elbette” diyerek başlayan Mavroyannis şunları söyledi:

“Şu ana kadar AB’nin Downer’ın grubunda yer alan bir Komisyon üyesiyle temsilcisi vardı. Biz AB’nin Komisyon’unkinden daha dinamik ve siyasi – Avrupa Konseyi’nin müzakerelerde yer alabilmesi için belki Konsey düzeyinde-bir rol oynamasını istiyoruz.

Çünkü bizim devlet yetkilerimiz AB’ye verildi, AB’nin parçasıyız ve AB yaşamımızın bir parçası olacak. Toplum olarak yaşam şeklimiz ve işleyişimiz büyük ölçüde buna bağlıdır. Maalesef şu ana kadar bu gelişmeleri bu ölçüde yakalayamadık ve geçmişin şartlarında müzakere ediyoruz.”

Amerika’nın daha aktif rol alacağını açıkladığı hatırlatıldığında “Yalnız ilgilerini canlandırmak istemiyorlar. Belki ilk defa Kıbrıs’a ilgileri çok daha somut ve bölgedeki durumun yeni analizi çerçevesinde görünüyor” diyen Mavroyannis’e yeni analizin hidrokarbonlarla bir alakası olup olmadığı da soruldu, şu cevabı verdi:

“Hem hidrokarbonların bulunmasıyla hem de bölgedeki genel jeopolitik dengeyle, Kıbrıs’ın İsrail’le ilişkilerinin güçlenmesiyle, Türkiye ve İsrail’in yaklaşımı arasında açılan mesafeyle ve genel olarak bölgede hâkim olan kaygan zeminle alakası var. Şu ana kadarki gelişmelerin, Kıbrıs’ın daha olumlu rolüne işaret ettiği başka meseleler de var.”

“Ekonomimizin içinde bulunduğu zor durum Kıbrıs sorununda (taleplerden) indirme neden olabilir mi” sorusuna karşılık “Hayır. Asla. Bu ülkemizin var oluş meselesidir. Kıbrıs halkının indirim yapmayı kabule etmesi mümkün mü?” diyerek itiraz eden Mavroyannis’e Downer belgesi de soruldu.

Belgenin 2008-2012 döneminde BM grubu tarafından kaydedilenler olduğunu söyleyen Mavroyannis “Referans noktası olan bu belgenin tartışılmasına katılmamızı doğru buluyorum. Belgenin kabul edilmesi veya reddedilmesi söz konusu değildir. Kıbrıs Türk tarafı bunu Kıbrıs sorununun çözüm zemini olarak öne çıkarmaya çalışıyor.  Dıştan planlar aracılığıyla hakemliği kabul etmek istemememizin haricinde, belgenin ana karakteristiği görüş birlikleri değil görüş ayrılıkları veya ana noktaların eksik olmasıdır.

“BİRÇOK TAVİZ VERDİK, DAHA FAZLASINA DA HAZIRIZ ANCAK....”

Gazetenin “Acı tavizler vermeye hazır mıyız?” sorusuna karşılık “Zannederim halen yeterince taviz verdik ve insanlarımızın, Kıbrıs Rum toplumunun çıkarları için daha fazlasını da verebiliriz. Ancak temel insan hakları, temel özgürlükler, devletin demokratikliği, AB içerisindeki işlerliğimiz,  ülkemizin ve haklımızın özerk varlığı her şeyin üzerindedir. Temel olanlar güvence altına alınırsa öteki tarafın endişelerinin giderilmesi için pek çok olanak vardır.”

“Başarısız olunması halinde, Annan planında olduğu gibi Rum tarafının suçlanması sizi endişelendiriyor mu?” sorusuna karşılık Mavroyannis şunları söyledi:

“Başkaları için kötülerdik ve işleyen B planı buydu. Biz sorumluluklarımızı almaya hazırız, bu tür tenkit oyunlarına katılmıyoruz. Kıbrıs sorununun çözümü için elimizden geleni yapacağız. Yöntemimizle ilgili vizyonumuz da var. Ne kadar kabul edileceği ve ne sonuç vereceği daha sonra netleşecek. Biz izlenim kazanmak değil Kıbrıs sorununu çözmek, vatanımızı yeniden birleştirmek, saygı ve itibarla müşterek Avrupa geleceğimizi inşa etmek istiyoruz. Ahlak anlayışım bu tür oyunlara girmeme müsaade etmez ve kimsenin, ülkemizin ve insanlarımızın geleceğiyle herhangi bir şekilde oynamasına müsaade edebileceğimizi zannetmiyorum.”

MAVROYANNİS MÜZAKERELERE KATILMA SÜRESİNİ AÇIKLADI... İKİ YIL

Rum halkının çözüme hazır olduğuna inandığını, ancak kendilerini geriye götürecek bir çözüm de olamayacağını söyleyen Andreas Mavroyannis, müzakerelere kendi katılımıyla ilgili 2 yıllık sınır da koydu.

Mavroyannis “Benim katılımımın iki yılı aşmamasını tercih ederim. Biliyorsunuz Kıbrıs’ın, 20016’daki BM Genel Kurulu başkanlığı adayıyım. Bu süre (2 yıl) içerisinde Kıbrıs sorununa çözüm bulabilmemizi ümit ediyorum” dedi.

TAK

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.