1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. MÜZAKERELERİN ÜÇ AYDA TAMAMLANACAĞI ŞİP-ŞAK PROSEDÜR
MÜZAKERELERİN ÜÇ AYDA TAMAMLANACAĞI ŞİP-ŞAK PROSEDÜR

MÜZAKERELERİN ÜÇ AYDA TAMAMLANACAĞI ŞİP-ŞAK PROSEDÜR

Arabulucuların Kıbrıs sorununda ekspres prosedür ileri götürecekleri, BM’nin ve perde gerisinde faaliyet gösteren “olağan şüphelilerin” prosedürün süratli olması ve üç aylık bir dönem içerisinde tamamlanması gerektiği görüşünde oldukları haber verildi.

A+A-

“DOWNER RUM TARAFININ ‘SİNİRLERİYLE OYNUYOR’... “MACERAPEREST VE SAVAŞ LORDU DOWNER KIBRIS’TA BARIŞ ÜRETMEK İÇİN GEZME MEŞRUİYETİNE SAHİP EN SON KİŞİ”

KASULİDİS “MÜZAKERECİ ROLÜNDE”... “BOŞLUĞU TÜRK TARAFININ NASIL KAPATACAĞI KORKU VE ENDİŞE YARATIYOR”

Arabulucuların Kıbrıs sorununda ekspres prosedür ileri götürecekleri, BM’nin ve perde gerisinde faaliyet gösteren “olağan şüphelilerin” prosedürün süratli olması ve üç aylık bir dönem içerisinde tamamlanması gerektiği görüşünde oldukları haber verildi.

Fileleftheros “BM Şip-Şak Prosedür İstiyor... Arabulucular Müzakerelerin Üç Ayda Tamamlanması Peşinde” başlıklı haberinde hedefin de Rum yönetiminin planladığı hareketlerle de alâkalı olarak doğal gaz konusunda yeni olgular meydana gelmeden önce Kıbrıs sorununda bir anlaşmaya varılması olduğunu yazdı.

Edindiği bilgilere dayanarak BM’nin, yıllar içerisinde üretilmiş gerekli malzeme bulunduğuna ve gerekenin, projelerini kolaylaştıracak bir prosedür izlenmesi olduğuna inandığını belirten gazete, bu nedenle perde gerisinde hareket eden herkesin dikkatini, müzakerelerin başlamasına ancak daha çok da neticelenmesine yoğunlaştırdığını kaydetti.

Habere göre 2013’ün ve 2014 başlarının, Kıbrıs sorununa müdahil taraflar için kolay bir dönem olmayacağını gösteren net bir görüntü var ve 2014 içinde doğal gaz konusunda, Kıbrıs sorunundaki çabaları zorlaştıracak ‘oldubittiler’ yaratılacak. 12’nci parselde yapılacak teyit sondajı sonuçlarını aldığında ön satışa yönelecek Rum yönetiminin bundan avantaj sağlayacağına, bu durumun Türkiye’nin de tepkisini çekeceğine inanılıyor.

Bölgedeki gelişmelerin belirli bir zaman limiti içinde netleşeceğine, bu limit içerisinde Kıbrıs sorununun da kapanması gerektiğine inanıldığını, müzakere prosedürünün ekspres, kapsamlı, başlıkların çapraz müzakeresi ve pazarlık (al-ver) murat edildiğini belirten gazete, BM’nin ve Anglo- Amerikanların zamana oynayacaklarını, projelerini yaparken Rum tarafındaki ekonomik krizi ve doğal gazı da dikkate aldıklarını belirtti.

Gazeteye göre Rum tarafına baskı mesajı niteliğindeki ‘kriz fırsat yaratır’ söylemi ardık daha sık işitilecek. Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis Güney Kıbrıs’ın tezlerini ve endişelerini BM’ye, ABD’ye ve İngiltere’ye iletti, çabalarını Avrupa Komisyonu Başkanı ile görüşmesiyle devam edecek.

Müzakerelerin eylül ayına kadar başlamayacağının artık aşikâr olduğu, ancak o zamana kadar ön hazırlık yapılıp yapılmayacağı ve Rum tarafının Maraş’la ilgili önerisine yaklaşımın ne olacağı meselesinin kaldığını kaydeden gazete, Kasulidis’in ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den, Maraş önerisini TC Başbakanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na iletme sözü aldığını yazdı.

Gazeteye göre bir sonraki adım BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’ın Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’e 29 Mayıs’ta vereceği yemek olacak. Downer ve Eroğlu’nun prosedür sürecini belirleyecek bir yol haritasını görüşmek isteyeceğine, Ada’ya gelmeden bir gün önce, 26 Mayıs’ta Güvenlik Konseyi’ne bilgi verecek olan Downer’ın da oldubittiler dayatarak hareket çerçevesi belirlemeye çalışacağına inanılıyor.

DOWNER RUM TARAFININ “SİNİRLERİYLE OYNUYOR”

Gazete Yoannis Kasulidis daha ABD’de iken ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la görüşmesinin üzerinden daha iki gün geçmişken Downer’ın, kısmen kendi gündemini belirleyip ortamı şekillendirmek maksadıyla yazılı açıklama yaparak Rum yönetiminin “sinirleriyle oynadığını” haber verdi.

Downer’ın açıklamasını aslında niyetinin açık bir ifadesi olduğunu, geçmişte de kullanılan metodu uygulayarak her iki tarafta nüfuz sahibi unsurlarla temaslara ağırlık verdiğini açıkladığını yazan gazete geçmişte De Soto’nun da bu gruplara yatırım yaptığını ancak sonucun ortada olduğunu belirtti.

“MACERAPEREST VE SAVAŞ LORDU DOWNER KIBRIS’TA BARIŞ ÜRETMEK İÇİN GEZME MEŞRUİYETİNE SAHİP EN SON KİŞİ”

Aynı gazete “Ahlak Düzenleyici Aleksander Downer... Barış Üretmek İçin Kıbrıs’ta Gezinmesi Meşru En Son Kişi” başlıklı haberinde Alexander John Gosse Downer’ın, “maceraperest ve tövbe etmez bir savaş lordu olduğunu, bu nedenle Kıbrıs’ta ve bölgede barış üretmek için gezme meşruiyetine sahip en son kişi olduğunu” yazdı.

Fileleftheros, Downer için “tek ideolojisi güç; elbette Anglosakson, yani ırkçı ve bu ideolojiyle alakalı güç unsuru olan sıfat ve zenginliktir. Şahsi ahlakı ise bir havuzun dibinde keşfedilebilir” ifadelerini kullandı.

Gazete Downer’ın, 1990’lı yıllarda Irak’a uygulanan ambargonun 500 binden fazla çocuğun hayatına mal olduğu hatırlatıldığında, “Saddam rejiminin cezalandırılması 500 bin cana değerdi” diyen ABD Dışişleri Bakanı Madeline Allbright ile aynı zihniyette olduğu görüşünü ortaya koydu.

Zamanın Rum Yönetimi Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın; Downer’ın kim olduğunu yeterince araştırmadığı için Genel Sekreter tarafından Kıbrıs Özel Danışmanlığı’na atanmasına karşı çıkmadığını, dolayısıyla da Rum halkının sırtına bir “uluslararası maceraperest” aldığı yorumunu yaptı.

“SONBAHARA KADAR PERDE GERİSİ”

Politis “Sonbahara Kadar Perde Gerisi” başlıklı haberinde diplomatik bilgilere dayanarak BM’nin, Rum Yönetimi Başkanı ile TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile arasında direkt iletişim kanalı açılmasına çok olumlu gelişme olarak bakacağını, Ankara’nın buna, bir şartla itiraz etmeyecek göründüğünü yazdı.

Ankara’nın şartının; benzer açılımın Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Atina arasında da yapılması olduğuna işaret eden gazete diplomatik kaynağının; bu meselenin Yunanistan’ın yaşamakta olduğu ekonomik sorunlara takıldığını, Atina’nın “rahatsızlık yaratmaktan başka bir şeye yaramayacak sembolizmlere karışmak istemeyebileceğini” söylediğini belirtti, özetle şunları yazdı:

“Öte yandan Lefkoşa BM’ye, Ankara’nın istediği bu tür dengelenmiş diplomatik hareketlerin, sembolizm açısından anlaşılır olduğunu ancak pratikte sonuç getirici olamayacağını iletti.”

KASULİDİS “MÜZAKERECİ ROLÜNDE”

Haravgi “Anastasiadis Görüş Birliklerinden Saptı... Türk Tarafının Müzakerelerin Yeniden Başlamasıyla Yaratılan Boşluğu Nasıl Değerlendireceği Konusunda Korku ve Ciddi Endişeler” başlıklı haberinde bugüne kadar verdiği söyleşilerde “Kıbrıs sorunuyla ilgili öneriler alıp veren” Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in, daha Rum Ulusal Konseyi toplanmadan, BM Genel Sekreteri’ne Rum tarafının resmi tezlerini sunan “müzakereci rolünde” görüldüğünü yazdı.

Kasulidis’in BM merkezinde yaptığı açıklamaların Rum tarafında endişe ve korku yarattığını vurgulayan gazete, 2010 yılında Dimitris Hristofyas tarafından sunulan ve Türkiye’nin tartışma konusu bile yapmadığı ve isteyeceği karşılıklarla ilgili kartlarını kapalı tuttuğu Maraş’la ilgili öneriyi ortaya koyduğunu belirtti, özetle şunları ekledi:

“GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER GÖSTERMELİK VE MÜZAKERELERE KADAR ZAMAN KAZANMA MAKSATLIDIR”

“Dolayısıyla, güven yaratıcı önlemlerle ilgili tartışmanın göstermelik ve müzakereler başlayana kadar ‘zaman kazanma’ maksatlı olduğu ortadadır. Siyasi unsurlar gazetemize güven yaratıcı önlemlerin Klerides hükümeti döneminde, DİKO ve EDEK ile kabine oluşturmak maksadıyla taktik olarak kullandığını ancak bu taktiğin fazla dayanmadığını, Kıbrıs sorununun güven yaratıcı önlemlerle çözülmesi tehlikesini doğurduğunu vurguladılar.

Kasulidis’in geçen Perşembe günü BM merkezinde ‘Kaldığımız yerden devam edeceğiz ancak Başkan Anastasiadis seçim kampanyasında bazı meselelerin kendisini bağlamadığı vaadinde bulunmuştu’ şeklinde önleyici ifade kullanması da soru işaretleri ve böyle bir durumda ortaya çıkacak boşluğun nasıl kapatılacağına dair kaygılar yaratıyor, çünkü:

“BOŞLUĞU TÜRK TARAFININ NASIL KAPATACAĞI KORKU VE ENDİŞE YARATIYOR”

Anastasiadis Hristofyas-Talat müzakerelerinde varılan bazı görüş birliklerinin kendisini bağlamadığını söyleme hakkı ve yetkisine sahiptir ancak soru; böyle bir durumda Türk tarafının ne yapacağıdır. O görüş birliklerinin Eroğlu’nu da bağlamadığı ve bunun da müzakereleri 2013 seçimlerinden çok önce çıkmaza sürüklediği biliniyor. Dolayısıyla, Kıbrıs Rum tarafının bu görüş birliklerinden kurtulması Türk tarafının, taleplerde bulunarak boşluğu kendi planladığı gibi kapatmasını kolaylaştıracak. Kıbrıs sorunu tarihi bir şey geri çekildiğinde karşılığında masaya çok daha kötü bir şey geldiğini göstermiştir...

Ortak seçimle dönüşümlü başkanlık Anastasiadis’i ve Kıbrıs Rum tarafını bağlamazsa o zaman Eroğlu’nun istediği gibi dönüşümlü başkanlığın, ortak seçim olmadan (masada) kalması kuvvetle muhtemeldir. Yine dört özgürlük Anastasiadis’i bağlamazsa Türk vatandaşlarının çözümden sonra (Ada’ya) gelişine anlaşmayla getirilen kısıtlama da ortadan kalkacak.

Mülkiyet konusunda; bütün hukuk dünyasının nakavt olduğuna inandığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, sözde Tazminat Komisyonu’nun görüşüyle, iadeyi üç tedavi yönteminden biri olmaktan çıkartmaya itip ‘takası’ tek yol olarak ‘gösteren Meleagru davasıyla mülkiyet konusu korkunç zorlaşacak.

Bütün bunlara bir de NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in hidrokarbonların çözümden sonra değerlendirilmesi, bazı Atlantik ötesi ve Avrupalı ‘dostların’; doğal gaz sıvılaştırma terminali kararının iptal edilip Türkiye üzerinden boru hattı kurulması ve Kıbrıs sorununun çözümüyle ekonomiye ivme kazandırılması ve krizin göğüslenmesi yönündeki perde gerisi çabaları eklendiğinde... olgular daha müzakereler başlamadan çok ciddi olmaya başladı.”

Kaynak:TAK

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.