1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. New York’ta Zarrab davası kuyruğu
New York’ta Zarrab davası kuyruğu

New York’ta Zarrab davası kuyruğu

Türk izleyiciler -ki çoğunluğu kadın- mahkeme kapısında buluşup, topluca yukarıya “Zarrab izlemeye” çıkıyorlar.

A+A-

Ülkeler, bankalar, rüşvetler, milyon dolarlar…

Reza Zarrab'ın “sanık” olarak başlayıp, “itirafçı” olarak sürdürdüğü ABD'deki mahkeme macerasında ilk üç günde neler dediğini yazdık, çizdik.

Zarrab konuştukça, yazmaya da devam edeceğiz.

Çünkü Zarrab davasına ilgi çok büyük. Onlarca Türk gazetecinin yanı sıra bir o kadar, belki daha kalabalık Amerikalı gazeteci de davayı izliyor.

Ve elbette “izleyiciler”. Amerikan mahkemeleri, Türkiye'de olduğu gibi halkın izlemesine açık.

Onlarca kişi, film izlemeye gelir gibi, “Zarrab izlemeye” geliyor New York'taki mahkemeye.

İzleyicilerin ezici çoğunluğu Türk. Ama arada tek tük, gazetelerde okuyup merak edip gelmiş Amerikalı izleyici de var.

Türk izleyiciler -ki çoğunluğu kadın- mahkeme kapısında buluşup, topluca yukarıya “Zarrab izlemeye” çıkıyorlar.

HAKİM ÜÇ SALON AÇTIRDI, YETMEDİ

Standart mahkeme salonunda izleyicilere ayrılan bölüm, sıkışılırsa 60-70 kişi alıyor. Ki davanın başından beri, izleyici bölümü “mesai başlangıç saatinde belediye otobüsü” kıvamında. Normalde 4 kişinin oturacağı sıralara, güvenlik görevlilerinin uyarılarıyla 5'er kişi oturtuluyor. Kimi zaman, kalem tutup yazmak bile o sıkışıklıkta çok zor oluyor.

Davanın Hakimi Richard Berman, ilginin büyük olacağını daha jürili duruşmalar başlamadan tahmin etmiş. İlk günden itibaren duruşmanın yapıldığı 17. kattaki 17 B duruşma salonunun dışında, 12. katta benzer bir salon daha bu duruşmaya tahsis edilmiş. 12 D duruşma salonuna, dev bir ekran kurulmuş, yukarıdaki mahkeme salonunda yaşananlar canlı olarak yayınlanıyor. Bir başka ekranda ise mahkemeye sunulan kanıtlar gösteriliyor.

Ancak bu ikinci salon da Zarrab meraklılarına yetmemiş olacak ki, 14. katta üçüncü salon da açıldı.

BELEDİYE OTOBÜSÜ BEKLER GİBİ…

Duruşmanın görüldüğü 17. kattaki salona giriş ise “sırayla” oluyor. Salonun sol tarafında bulunan üç sıra -5'er kişi oturuluyor- gazetecilere ayrılmış. Ortada bulunan oturma bölümlerinin ilk sırası avukatların yardımcılarına tahsisli… Kalan yerlere ise izleyiciler oturtuluyor. Ancak hangi bölümde olursanız olun, sabah çok erken mahkemeye gitmek gerekiyor. 17 B duruşma salonunun kilitli kapısında sabah 7.30'dan itibaren kuyruk oluyor.

9.15'te başlayacak olan duruşma için güvenlik ancak 8.30 gibi geliyor. Kuyrukta bekleyenler tek tek içeri alınıp, basın ve izleyiciler için ayrılmış yerlere yönlendiriliyor. Bir güvenlik görevlisi salona gireceklerin isimlerini tek tek yazıp, kimliklerine bakarken, diğeri arada bir salona gidip, dolup dolmadığını kontrol ediyor. Salondaki koltuklar dolduğu anda ise kuyrukta kalanlar diğer salonlara yönlendiriliyor.

Ancak “belki salondan biri çıkar da, ben girerim” umuduyla diğer salona geçmeyip, kapıda beklemeyi sürdüren 10-15 kişi hep oluyor.

CEP TELEFONU, BİLGİSAYAR YASAK

Mahkeme binasına, mahkemede çalışanlar hariç kimse elektronik eşya, cep telefonu ya da bilgisayar sokamıyor. Kapıda herkes tek tek aranıyor, cihazdan geçiriliyor. Ardından kaç tane elektronik eşyanız varsa üzerinde o rakam yazan bir pul veriliyor elinize. Bu pulla gidip, az ilerdeki emanete elektronik cihazları kapalı olarak bırakıyorsunuz. Pulu da verip, karşılığında cihazlarınızı koydukları rafın/kutucuğun numarasını taşıyan metal bir başka pul alıyorsunuz.

Duruşma salonuna, avukatlar dahi cep telefonu ya da bilgisayarları hakimin özel izniyle sokuyorlar. Bu kuraldan sadece o adliyeye akredite olan, sürekli orada görev yapan muhabirler muaf. Onların mahkeme kimlik kartı olduğundan, mahkemede çalışıyor muamelesine tabi olup, salona cep telefonu sokabiliyorlar.

Tabii bu durumda olan da “misafir gazeteci” konumundaki Türk basınına oluyor.

Zarrab'ın her büyük ifşaatında Türk gazeteciler, nöbetleşe aşağıya koşuyor, asansörle 17 kat inip, elindeki metal pulu emanete geri verip, telefonları alıyorlar.

Mahkeme içinde de telefonla konuşmak yasak olduğundan, bir yandan telefonu açmaya çalışıp, diğer yandan dışarıya koşmak gerekiyor.

Aralık soğuğunda, kapıda olan biteni olabildiğince hızlı anlatıp, o büyük mahkeme binasının diğer tarafında olan giriş kapısına koşuyorsunuz. Ve sabah geçtiğiniz o güvenlik ritüeli -güvenlik kuyruğu bekleme, kimlik gösterme, aranma, cihazdan geçme, pul al, telefon ver, pul değiştir- aynen tekrarlanıyor.

Zarrab davasında olup biteni 10 dakika anlatıp, yarım saat yine kuyruklarda, güvenlik aramasında geçiriyorsunuz.

ASANSÖRDE MAHSUR BİLE KALDIK

Hakim Berman daha duruşmanın ilk başında saatleri de belirledi; 9.15 duruşma başlangıcı, öğlene kadar olan oturumda 10 dakikalık bir ara, öğle arası 12.45'ten 14.00'e kadar. 16.45'te ise duruşma sonu… Ancak elbette bu saatler hiç işlemiyor. Olan da genellikle öğle arasına oluyor.

Öğle arasında özellikle Türk gazeteciler haber geçebilmek için asansörlere yığılıyorlar. Öyle ki, duruşmanın ikinci gününde 12 Türk gazeteci aynı asansörde -kalabalık bindiğimiz için- mahsur kalmayı da başardık. Neyse ki imdat düğmesiyle bağlantıya geçebildiğimiz mahkeme görevlileri bizi 15 dakika sonra asansörden çıkardı da haberleri geçebildik. -Bu arada, 12 Türk gazeteciyle birlikte asansörde mahsur kalan ve nasıl bir ortama düştüğünü anlayamayan tek Amerikalının dehşetle bakan gözlerini unutmak uzun süre mümkün olmayacak-

JÜRİ GİRİP ÇIKARKEN HERKES AYAKTA

Mahkemede, jüri duruşma salonuna girip çıkarken herkes mutlaka ayağa kalkıyor. Buna hakim de dahil. 12 asil ve 6 yedek jüri üyesi tek tek girip yerlerine oturana kadar herkes ayakta bekliyor. Önce jüri oturuyor, sonra salondakiler…

Mahkeme sırasında şahitlere soruları savcılık ve avukatlar soruyor. Jürinin hiç konuşma hakkı yok. Arada hakim de, daha netleştirilmesi gereken yerlerde müdahale edip, soru sorabiliyor. Bir nevi, hakim jüri adına da düşünüp, net olmayan yerlerin netleştirilmesini istemek görevini yapıyor.

Savcı ve avukatların, tanığın oturduğu hakimin hemen sağındaki koltuğa kendiliklerinden yaklaşmaları yasak. Eğer bir kanıt göstermeleri gerekiyorsa mutlaka önceden hakimin iznini alıp, kürsüye öyle yaklaşıyorlar. Her kanıt için ayrı izin istiyorlar.

Zarrab ifadesini Türkçe veriyor. Hemen yanında oturan bir çevirmen ise hem kendisine sorulan soruları, hem de cevapları tek tek çeviriyor.

Davanın tek tutuklu sanığı olan Mehmet Hakan Atilla için de salonda ayrıca iki çevirmen hazır bulunuyor. Zarrab'ın çevirilerini FBI'ın özel çevirmenleri yaparken, Atilla için sivil çevirmenler kullanılıyor.

Zeynep Gürcanlı/sözcü

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.