1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. O ZAMAN İKİ DEVLETLİ SENARYOYU KONUŞMAK GEREKİR
O ZAMAN İKİ DEVLETLİ SENARYOYU KONUŞMAK GEREKİR

O ZAMAN İKİ DEVLETLİ SENARYOYU KONUŞMAK GEREKİR

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs Rum

A+A-

 

"BU KABUL EDİLMİYOR DA ŞU DENİYORSA, 'GÜNEY'DEKİ ARAŞTIRMALAR BİZE AİTTİR, ÇÜNKÜ BİZ GÜNEYE SAHİBİZ, KUZEYE DE TÜRKLER SAHİPTİR' DENİYORSA, O ZAMAN İKİ DEVLETLİ SENARYOYU KONUŞMAK GEREKİR"

"KOBANİ'DEKİ DURUMU DENGELEYEBİLMEK VEYA KOBANİ'DEKİ DURUMUN EN AZINDAN ZARARLARINI MİNİMİZE EDEBİLMEK İÇİN BAZI UNSURLARIN KOBANİ'YE GEÇİŞİ KONUSUNDA DA İNSANİ VE LOJİSTİK AMAÇLI OLARAK SÖYLÜYORUM, GÖRÜŞMELER SÜRÜYOR. BU GÖRÜŞMELER ÇERÇEVESİNDE GEREKLİ ADIMLAR ATILIR"

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs Rum Yönetimi adanın Güneyi'ndeki araştırmaların ona ait olduğunu savunuyorsa iki devletli senaryoyu konuşmak gerektiğini söyledi.

Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısına katılan Davutoğlu, "Ukrayna ve Rusya arasındaki kriz, Irak'taki gelişmeler, terör örgütü IŞİD'in bir çok petrol sahasını ele geçirmesi, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar" anımsatılarak "Türkiye'nin bu çerçevede kısa vadede bir B planının bulunup bulunmadığı" ve "Güney Kıbrıs ile yaşanan Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin sismik arama yapmasından kaynaklanan sorunlar" ile ilgili soruları yanıtladı.

Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin sismik arama yapması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kıbrıs diye bir devlet, yani 1960'da kurulan ortaklık devleti ki bunu Türkiye Cumhuriyeti veya KKTC yok etmedi. Bunu 1974'te o zamanki Yunan cuntasının adadaki temsilcileri yok ettiler. Şimdi bu devletin eğer varlığından bahsediliyorsa muhayyel olarak veya alanından, Kıbrıs adasının bütün kıta sahanlığında, münhasır ekonomik bölgesinde Rumların olduğu kadar Türklerin de hakkı vardır. Bir kere bu uluslararası hukuk realitesini ve bu gerçeği herkesin kabul etmesi gerekir. Bu kabul edilmiyor da şu deniyorsa, 'Güney'deki araştırmalar bize aittir, çünkü biz güneye sahibiz, kuzeye de Tükler sahiptir' deniyorsa, o zaman iki devletli senaryoyu konuşmak gerekir. Böyle olmadığını, biz çözüm süreci ve müzakereyi hep öyle zeminde tuttuk ki Kıbrıs sorunu, Rumların ve Türklerin birlikte çözeceği bir sorun olarak, bütün adanın birliği bütünlüğü içinde ele alınması çalışmasında bulunduk.

Daha ilk güneyde yapılan çalışmalar esnasında gerek Sayın Eroğlu, gerek Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve KKTC bu çalışmaların birlikte yürütülmesi yönünde teklifte bulundu. Uluslararası toplumu, uluslararası enerji şirketlerini uyardık. 'Bu kaynaklarda Türklerin de hakkı vardır' diye uyardık. 'Bir komisyon etrafında birlikte çalışılsın ve bu kaynak barış için bir katalizör rolü oynasın' dedik. KıbrısRum tarafı ise sürekli olarak tek taraflı bir şekilde, bu kaynakları tek taraflı, Rumların haklarını sadece tekeline alacak şekilde kullanmaya çaba sarf etti. Sabırla bunların olgunlaşmasını bekledik, müzakereler yoluyla Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunsun, bu problem de o çerçevede halledilsin. Hatta olabilecek büyük bir jesti de yaptık. Anadolu'dan giden suyun, boru hattıyla gelecek suyun Kıbrıs Rum kesimine de verilebileceğini söyledik. Yani biz saf, has Anadolu suyu olan ve bize ait olan suyu hiçbir karşılık beklemeden paylaşabileceğimizi söylerken onlar Kıbrıs Türklerinin de hakkının olduğu o doğalgaz kaynakları ve enerji kaynaklarının sadece kendileri tarafından kullanılabileceği ve çıkartılabileceği iddiasında bulundular."

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'in en büyük ülkesi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Kıbrıslı Türklerin haklarını da bu anlamda gözetme gücüne de sahiptir" dedi.

Davutoğlu, yapılanın sadece sismik çalışma olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Barbaros gemisi orada sismik çalışmasını yapacak, gerekli koruma tedbirleri de Barbaros gemisinin alınmıştır, kimse kriz çıkarmaya kalkmasın. Eğer bir çözüm üzerinde mutabık kalacaksak hem garantör devletler olarak komşumuz, dostumuz Yunanistan'a, hem İngiltere'ye hem de uluslararası topluma bir an önce masaya gelinsin bu mesele çözülsün. O kaynaklar da birleşik Kıbrıs devletinin kaynakları olarak kullanılsın. Yok eğer bu kaynaklar bize, Kuzey size ait deniyorsa o zaman farklı çözüm yollarını birlikte düşünelim. Ama hem çözümsüzlüğü teşvik edeceksiniz, siyasi müzakerelerden çekileceksiniz, hem Türkiye'ye şantaj yaparcasına neredeyse başka görüşmeler yapmaya başlayacaksınız sonra da bunlardan Türkiye'yi sorumlu tutacaksınız. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Türkiye ve KKTC arasında yapılan anlaşmalarla oralarda sismik araştırma hakkımız var. O hakkımızı her zaman kullanırız. Gönül ister ki bir an önce çözüm olsun ve bu tür ihtilaflar geride bırakılıp birlikte barış ve refah içinde bir Doğu Akdeniz'i, Kıbrıs Adası'nı kuralım, gerçekleştirelim. Ama bunu gerçekleştirmeyip, engelleyip ayrıca da bu tür itirazlarda bulunmayı kimse kabul etmez."

ENERJİ VE ORTADOĞUDAKİ GELİŞMELER

Ortadoğu’daki gelişmelerle ilgili olarak ise Davutoğlu, kış şartlarında enerji talebinde artış olduğunu, çevresel faktörlerden kaynaklanan enerji fiyatlarında artış ya da kriz olduğunda da tedbir alınmasının zorunlu hale geldiğini söyledi.

Enerji Bakanlığının çalışmaları, Türkiye'deki depolama kapasitesi ve bir çok diğer alınabilecek tedbirler açısından bakıldığında bu tür krizler karşısında dayanıklı bir yapıya sahip olmak için ellerinden geleni yaptıklarını, bunun için gerekli tedbirleri aldıklarını kaydeden Davutoğlu, olağanüstü şartlarda doğabilecek bazı sıkıntıların hiçbir ülke için gözardı edilemeyeceğine dikkati çekti.

Davutolu, 2008 Gürcistan krizinde, daha sonra İran'da yaşanan bazı kazalar nedeniyle Türkiye'ye doğalgaz aktarımında yaşanan riskleri anımsatarak, bu riskler karşısında soğukkanlılıklarını muhafaza ederek halka neredeyse hiç hissettirmeden bunları aşabildiklerini tecrübelerin gösterdiğini vurguladı.

Bu brifingi bu nedenle biraz erkene alarak, kışa girerken alınan tedbirleri bizzat görmek istediğini bildiren Davutoğlu, "Bu konuda bütün tedbirler alınır ama dediğim gibi her zaman her senaryoya da hazır olmak icap eder" dedi.

ENERJİSİ STRATEJİSİ

Başbakan Davutoğlu, konunun diğer boyutunun da Türkiye'nin orta ve uzun vadede enerji stratejisi bağlamında atılabilecek adımlar olduğunu ifade ederek, "Bundan 4 yıl önce bu soruyu sormuş olsaydınız istikrarlı bir Irak ve istikrarlı bir Suriye ile hükümetler arası toplantılar yaptığımız bir dönemde riskleri daha az görür ve orta vadeli önümüzü daha rahat gördüğümüzü söyleyebilirdim. Ama maalesef her iki ülkede yaşanan etnik çatışmalar, mezhep çatışmaları, istikrarsızlıklar o ülkeler kadar bizleri de etkiliyor" diye konuştu.

Bunu aşmak için geçen sene Kuzey Irak Kürt bölgesi ile yapılan enerji anlaşmasının şimdi ne kadar değerli olduğunun herkes tarafından takdir edildiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Aslında bu senaryoları görerek biz bu anlaşmayı yapmak suretiyle Kuzey Irak'taki petrol ve doğalgaz kaynaklarının istikrarlı Türkiye güzergahı üzerinden dünyaya ulaşması yönünde çok ciddi adımlar attık. Bazı ülkeler bundan hoşlanmadılar, engellemeye çalıştılar ama şimdi onlar dahi bunun ne kadar önemli bir hamle olduğunu, enerji arzı, güvenliği bakımından önem taşıdığını herhalde fark ediyorlardır" ifadelerini kullandı.

Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi'nin (TANAP) süratle devreye sokulması kararının da hep bu olabilecek şoklara karşı orta vadeli tedbirler kapsamında olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin uzun dönemde ise kendi enerji kaynakları artırma dışında enerji güzergahlarının tümünün ülke üzerinden ulaşımını temin etmek, enerji anlaşmalarının hepsinde olabilecek fiyat şoklarına karşı gerekli tedbirleri enerji sözleşmelerine yerleştirmek, nükleer ve diğer alanlardaki çalışmaları da maksimum düzeyde tamamlamak durumunda olduğunu belirtti.

"KOBANİ'DEN 200 BİN KARDEŞİMİZİ ALDIK"

"Peşmergelerin geçişi başladı mı? Başlamadıysa eğer ne zaman başlayacak? Nereyi kullanıp geçecekler? Sadece insani yardım olarak mı kullanılacak? PKK ve Peşmerge nasıl ayırt edilecek?" sorusu üzerine, Davutoğlu, Türkiye'nin yanı başında büyük bir savaş yaşandığını belirterek, "Türkiye bu savaştaki insani acıları dindirebilmek için elinden gelen her şeyi yaptı, yapmaya devam ediyor" ifadesini kullandı.

"Her ırktan, her mezhepten mülteci kabul ettik. Kobani'den 200 bin kardeşimizi de aldık" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Şimdi Türkiye'nin ulusal çıkarlarına, güvenliğine herhangi bir tehdit oluşması halinde, gerekli her türlü tedbiri almak için de tezkereleri yeniledik, çıkardık. Şimdi bu konjonktürde Kobani'deki çatışmalar devam ederken, Türkiye'nin Kobani'deki sivil halka, kesinlikle PYD'ye ya da PKK'ya değil, Kobani'deki duruma lojistik ve insani destek sağlaması doğaldır."

HER TÜR YARDIMI YAPTIK

Davutoğlu, "Nasıl ki Telabyat Akçakale'den, Bayırbucak Yayladağı'ndan, Halep Gaziantep'ten insan dokusu ve akrabalık ilişkileri bağlamında ayrılamazsa Kobani de Suruç'tan ayrılamaz. Kobani'ye her türlü yardımı yapmaya ve bütün haksızlıklara rağmen, Kobani üzerinden burada terör estirilmesine rağmen ve haksız ithamlara maruz kalmamıza rağmen her türlü yardımı yaptık. Kamuoyunun bildiği, bilmediği yardımları yaptık, yapmaya devam ediyoruz" diye konuştu.

KOBANİ’YE GEÇİŞLER KONUSUNDA GÖRÜŞMELER SÜRÜYOR

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bu çerçevede zaten gerek tezkerenin muhtevasından, gerek uluslararası koalisyon ve BM kararı çerçevesinde ortaya çıkan hukuki durumdan da bir istifade ve bunu değerlendirerek, Kobani'deki durumu dengeleyebilmek veya Kobani'deki durumun en azından zararlarını minimize edebilmek için bahsettiğiniz şekilde bazı unsurların Kobani'ye geçişi konusunda da insani ve lojistik amaçlı olarak söylüyorum, görüşmeler sürüyor. Bu görüşmeler çerçevesinde gerekli adımlar atılır. Ancak şu anda böyle bir geçiş başlamış değil. Takdir edersiniz ki bu tür konular belli bir güvenlik unsuru söz konusu olduğu için güzergahtı, miktardı, vesaireydi bunları kamuoyunda konuşmamız doğru değil."

TÜRKİYE SINIRINDAN GEÇMESİ MÜMKÜN DEĞİL

Davutoğlu, "Ancak şunu ifade edeyim. Hiçbir şekilde Türkiye'yi son dönemde dahi kana bulamak, şehirlerimizi yakmak, yıkmak gibi eylemler içinde olan PKK veya buna müzahir unsurların, Türkiye sınırlarından oraya geçmesi mümkün değildir" dedi.

Peşmergenin ise Irak Anayasası'na göre Irak ordusunun kurumsal bir parçası olduğunu dile getiren Davutoğlu, bu konularda lojistik ve insani destek amaçlı işbirliğinin yapılabileceğini söyledi.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.