1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. ÖZGÜRCE YANAĞINI OKŞADIĞINIZ SEVDİĞİNİZ, YARIN ...
ÖZGÜRCE YANAĞINI OKŞADIĞINIZ SEVDİĞİNİZ, YARIN ...

ÖZGÜRCE YANAĞINI OKŞADIĞINIZ SEVDİĞİNİZ, YARIN ...

Bugün özgürce yanağını okşadığınız sevdiğiniz, yarın yanınızda olmayabilir...“Ben can nedir şimdi bildim”

A+A-

asli.jpg

Aslı Murat'ın kaleminden...

 

“Kazanın” gerçekleştiği uğursuz Ağustos gecesinden sonra onlarca satır yazdım. Fakat bir türlü beceremedim, hissettiğim duyguyu tanımlayamadım. İşin aslını isterseniz, gerçek anlamda ifade edememekten korktum. Çünkü mevzubahis Asya Rıdvanoğlu olunca, kelimeler yetersiz kalacaktı. Oldum olası, toplum içerisinde erimeyen karakterleri tarif ederken tıkanırım, uygun bir dil kuramam.

Kimi insanlar tanırsınız; Onunla kurduğunuz ilişkinin temelinde genetik şifre benzerliği yer almasa da koparılamaz bir bağ kurulur aranızda. Öylece seversiniz işte. Ayrıca başka bir sebebin varlığına gerek yoktur. Galiba en uygun tanımlama buydu. Asya’yı sevmeniz için bir çaba sarf etmenize gerek yoktur. Onu tanıyan herkes bunun farkındadır.

Bazı kayıpları içselleştirmek mümkün değildir. Hissettiğiniz acı zamanla azalmaz, sadece boyut değiştirir. Ateş düşen ocaklarla kurduğunuz temas sonucunda, bahsettiğim durumu kolayca kavrayabilirsiniz. İnsan, sevdiklerinin bir gün sonsuza karışacağını bilse de, aniden yaşatılan karanlığı bir türlü kabul edemez. Diğer bir ifade ile beklenmedik anda gelen hüznü kolayca dağıtamazsınız. Her gece aynı kâbus sarar bedeninizi. Zamanla özlersiniz, dokunmak, sohbet etmek hatta tartışmak istersiniz. O özlemin öfkeye dönüştüğü anlar da vardır elbet. Adım atmanızın önüne dizilen tuğlaları inşa eden elleri boğmak istersiniz. Yine de hüznün olgunluğu ve sevginin gücü ağır basar. Çünkü bilirsiniz ki; özlem dinmez, ne yaparsanız yapın onu dindiremezsiniz.

Yüzyıl’da yaşamış, Alevi – Bektaşi kültürünün önemli temsilcilerinden olan Muhyiddin Abdal’ın şiiri, insana duyulan derin sevgiyi ve özlemi açık bir şekilde ifade eder.
Abdal der ki:

“İnsan insan derler idi

İnsan nedir şimdi bildim

Can can deyü söylerlerdi

Ben can nedir şimdi bildim…”[i]

Adaletin tesis edilmesi için gerçekleştirilen ceza yargılamasındaki son oturuma katıldım. Dinlediğim her bir cümlenin ardından, insan gibi yaşayabilme ve insanı yaşatabilmenin hepimizin omuzlarındaki en önemli sorumluluk olduğu gerçeği ile yeniden yüzleştim. Toplum içerisindeki her bireyin canına mal olabilecek bir sorun, sadece buna sebep olan kişilerin hapsedilmesi ile ortadan kaldırılamaz. Ayrıca önleyici tedbirlerin de işlevsel olarak yeniden kurgulanması gerekir. Hem devletin hem de vatandaşların yüreklerini taşın altına koymaları elzemdir.

Hayatı boyunca haksızlıklara karşı durmuş ve bu uğurda birçok acı ile baş etmek zorunda kalmış Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair isimli şiiri, “yaşama görevini” net bir şekilde bize hatırlatır.

“Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

 bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak…”

İçinde yaşadığımız sistemin, insanlığımızı çürüten ve küçük dünyaların efendisi olduğumuz hayali ile bizi uyutan sorumsuzluktan sıyrılmanın vakti geldi de geçti bile. “Trafik kazası” kandırmacası altında yaşanan insan kırımının önüne geçmek için daha ne olmasını bekliyoruz? Şu anda rahatça nefes alabildiğimiz koşulların sonsuza dek sürmeyeceğinin ve huzurun aniden yok olabileceğinin bilincinde değil miyiz? Bugün özgürce yanağını okşadığınız sevdiğiniz, yarın yanınızda olmayabilir. Bunu her daim akılda tutmalı ve ona göre hareket etmeliyiz. Artık yeter!

 

Etiketler :
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.