ÇOK TEHLİKELİ!

“Bitkisel yağdan çok daha tehlikeli”

Deniz ABİDİN

Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Naile Soyel, son günlerde gündemde olan palmiye yağının bütün dünyada gıda sanayide yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğunu belirtti.

Gıda güvenliği sisteminin geniş düşünülmesi gereken bir konu olduğunu söyleyen Soyel,  mevzuattaki eksikliklerin ilk önemli nokta olduğunu aktardı.

Soyel, “Tabi ki denetimler var. Yeterli mi? Daha iyi olmalı. Daha iyi olmalıyız. Gelişen Dünya, gelişen gıda sektörümüz, artan nüfusumuz ve buna paralel artan tüketim; denetimler daha sık olmalı, kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı. Yasal mevzuat altında yaptırım da uygulanmalı ki caydırıcı bir etki sağlanabilsin” dedi.

Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Naile Soyel, son günlerde gündemde olan palmiye yağının bütün dünyada gıda sanayiinde yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğunu belirterek, palmiye yağının hurma yağı olarak da bilindiğini söyledi. Soyel, hurma yağının, hurmanın meyvesinden ve çekirdeklerinden elde edilen bir tür bitkisel yağ olduğunu belirterek,  Dünya çapında yılda yaklaşık 28 milyon tonluk üretimi ile en çok üretilen yağlar sınıfında soya yağından sonra ikinci sırada geldiğini kaydetti.  Malezya, Endonezya ve Kolombiya’nın dünyanın önde gelen palmiye yağı üreticileri arasında yer aldığını ifade ederek, palmiye yağı ile ilgili Mayıs 2016’da bir araştırma yapan Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı’nın (EFSA), araştırma sonucunda 200 derece üzerinde ısıtılan palmiye yağının diğer bitkisel yağlardan daha tehlikeli olduğunun belirtildiğini söyledi.

Soyel, 2016 yılı sonunda genel bir bilimsel raporun içinde aynı çalışmanın sonuçlarını yeniden gündeme taşıyan Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı’nın AB içindeki gıda güvenliği sistemi yönetici paydaşlarını bu önemli riskle ilgili olarak uyardığını belirtti. Soyel, “Bu konu son günlerde ülkemizde de oldukça yankı uyandırmaya devam etmektedir” dedi.

“Palmiye yağı; bugün gıda endüstrisinde yaygın kullanılmaktadır”

Soyel, şunları söyledi, “Araştırmaya göre; palm yağı eldesi prosesinde rafinasyon işlemi sırasında yüksek sıcaklık uygulamasından dolayı meydana gelen kimyasal bulaşanların (kontaminant) insan sağlığı açısından potansiyel risk yarattığı ifade edilmektedir. Bu bulaşanların ise genotoksik ve karsinojenik etkilerinin bulunduğunun ispatlandığı vurgulanıyor. Palmiye yağı; bugün gıda endüstrisinde çikolatalarda, keklerde, bisküviler, dondurmalar, cips vb. birçok hazır gıdalarda yaygın şekilde kullanılmaktadır. Genel kullanıma uygun ve ekonomik olması nedenleriyle yaygın şekilde tercih ediliyor olması, EFSA tarafından açıklanan bilimsel veriler dikkate alındığında oldukça endişe verici. Palm Yağı, yüksek üretim verimi dolayısıyla ekonomik olması ve genel kullanım için uygun bir yapıda olması nedenleriyle geniş bir kullanım alanı buluyor gıda endüstrisinde”

Soyel, “Palm yağının son günlerde duyduğumuz potansiyel risklerinin yanında karetenoid, streol (hücre gelişiminde faydalıdır), vitamin E ve antioksidan içeriğinin yüksek olması nedenleriyle önceden tercih edilmekteydi. Ayrıca Palm Yağının, hidrojenize olmaması; yani trans yağ içermemesi de yağın tercih edilme sebeplerindendi. Ancak yağın kimyasal yapısına bakıldığında %50 doymuş yağ içeriğine sahip olması nedeniyle, kalp damar tıkanıklığı açısından risk yaratabileceği konusunda da uyarı veren uzman görüşleri de mevcut” diye konuştu.

"Bu süreç yakından izlenmeli”

Soyel, Palm yağı ile ilgili gerçekleri paylaşan EFSA’nın, Avrupa Birliği içinde bağımsız bir şekilde çalışan ve tamamen bilimsel önerilerde bulunan bir kurum olduğunu belirterek, bu çalışmanın sonuçlarının dikkate alınarak AB yasalarında gerekirse değişiklik yapılmasının beklenmekte olduğunu kaydetti. “Bu süreç yakından izlenmeli ve yasal düzenleme yapılması durumunda ülkemiz yasalarının de güncellenmesi sağlanmalıdır” diyen Soyel, “bizim ülkemiz yasalarında günümüze uyarlanmış; ihtiyaca ve olası risklere karşı tam donanımlı yasal mevzuat çerçevesinden ne yazık ki bahsedemiyoruz” dedi.

“Hazırlanması gereken yasa ve tüzükler var”

Soyel, Gıda Güvenliği sistemi hususunda mevcut yasaların tüm ihtiyaçları karşılayamadığını belirterek,  yapılacak çok iş olduğunu söyledi.  Soyel, Gıda Güvenliği ile ilgili halen yapılması hazırlanması gereken yasa ve tüzükler olduğunu ifade ederek, bunların yapılabilmesi için devletin, bir an önce bu çalışmaları başlatmasının gerektiğini kaydetti.

“Kurul başka bir laboratuvarı adres göstermedi”

Soyel, Devlet Laboratuvarının ülkede Dünya standardındaki kriterler esas alınarak dizayn edilmiş ve yine bu kriterler esasında faaliyet gösteren en güzide devlet kurumlarından biri olduğunu belirterek,  çıkan yangını “talihsiz bir olay” olarak nitelendirdi. Soyel, şöyle devam etti, “Çok ciddi bir tehlike atlatıldı, ancak geride kalan zararın da bir o kadar büyük olduğu belirtiliyor. Türkiye’den gelen uzman ekipler gözetiminde gözden geçirilen hasarın ortadan kaldırılarak, ekipmanların ve sistemin, çalışanların sağlığı da göz önünde bulundurularak işlerliği için faaliyetler yürütülmektedir. Gıda Güvenliği Risk Değerlendirme Kurulu tarafından da yakından takip ediliyor süreç. Laboratuvarın içinde bulunduğumuz ay sonuna doğru yeniden numune kabulüne başlayacağı yönündeki beklentiler nedeniyle, kurul başka bir laboratuvarı adres göstermedi. Şu an Devlet bünyasinde, Tarım Bakanlığına bağlı faaliyet gösteren Veteriner Dairesi’nin Ulusal Gıda Laboratuvarı var sadece. Devlet tarafından yapılan analizlerin yapılabilenleri, bu laboratuvara kanalize ediliyor”

“Kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı”

Soyel, Gıda güvenliği sisteminin geniş düşünülmesi gereken bir konu olduğunu söyleyerek,  yasal mevzuattaki eksikliklerin ilk önemli nokta olduğunu belirtti. Soyel, “Tabi ki denetimler var. Yeterli mi? Daha iyi olmalı. Daha iyi olmalıyız. Gelişen Dünya, gelişen gıda sektörümüz, artan nüfusumuz ve buna paralel artan tüketim; denetimler daha sık olmalı, kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı. Yasal mevzuat altında yaptırım da uygulanmalı ki caydırıcı bir etki sağlanabilsin” dedi.

“Yasal mevzuat güncellenmeli”

“Görsel ve yazılı basın bu tür paylaşımlarla gündemi aydınlatırken artık sosyal medya da bu konularda önemli bir paya sahip” diyen Soyel,  daha çok konuşulması ve daha çok sorgulanması gerektiğini belirtti. Soyel, “Devletin kendi insanın sağlığını koruması; en birincil görevidir. Bunu daha çok hatırlatmalıyız” dedi.

Soyel, Gıda Güvenliği sisteminin şart olduğunu söyleyerek, yasal mevzuatın güncellenmesinin ise ilk adım olduğunu belirtti. Soyel, Devletin sorumluluğunu kendi elinde olduğunu hatırlaması gerektiğinin altını çizerek,  ilk adımın yasal bir zeminde başladığını, yasal zemini hazırladıktan sonra gelecek olan adımlarla gıda zincirinin güvenliliğinden ve rahat tüketmekten bahsedilebileceğini söyledi.

“Sadece insan sağlığına odaklanarak çalışmak gerekir”

Soyel, şunları kaydetti, “Sanki birileri gelecek de bizi kurtaracak, sanki birileri gelecek de tüm bu soruları çözecek gibi bir beklenti mi var acaba? Bu sorunuza, tamamen bilimsel çalışmalar ışığında ve bilimsellik vizyonuyla hareket eden bir Odanın başkanı olarak şöyle cevap verebilirim; eğer bir şeyi yapmak istersek yol bellidir. Dünya ölçeğindeki verilere ulaşmak bugün oldukça kolaydır. Bir bedeli de mutlaka vardır. Dünya ölçeğindeki sistemleri benimsemek için önce o sistemi iyi anlamamız, kendi ülkemiz koşullarına uyarlamamız, gıda üreticilerini ve gıda ticareti yapanları doğru yönlendirmemiz,  yanlışları düzelterek veya ayıklayarak, doğru olanlarda odaklanıp onları desteklememiz gerekmekte. şeffaf ve bilimsel ilkeler ışığında; ayrım gözetmeden sadece insan sağlığına odaklanarak çok çalışmamız gerekiyor”

Yeni Bakış