MÜKEMMEL BİR İNSANDI

“Suçluların bulunmasını beklemiyorum” diyen İlkay Adalı, tek isteğinin ismini yaşatmak olduğunu söylediği eşi Kutlu Adalı’yı anlattı:

Kutlu Adalı 6 Temmuz 1996 da evinin önünde vurularak öldürüldü. Aradan geçen 17 yıla rağmen bu cinayet aydınlığa kavuşmadı. Kutlu Adalı’nın eşi İlkay Adalı, cinayetle ilgili söylenen çok şey olduğunu, herkesin az çok tahmin ettiğini kaydederek, “Kimse yardımcı olmak istemiyor. Hatta bir yerlerden korkuyor. Olayın kapatılmasını ve açılmamasını istiyor” dedi. Eşinin öldürülmesiyle ilgili olarak Türkiye’yi mahkemeye verdiğini belirten Adalı, 200 bin lira tazminat kazandıklarını, bunun 170 bin lirasının 7 yıl boyunca kendilerini savunan avukatlara gittiğini ifade etti. 

Tek isteğinin eşinin adının yaşatılması olduğunu dile getiren Adalı, Kutlu’nun ölümünden bir yıl sonra Kutlu Adalı Vakfı’nı kurduğunu, Vakıf için bir bina isteğinin olduğunu söyledi. Adalı bunun için Eski İçişleri Bakanları Özkan Murat ve Nazım Çavuşoğlu ile defalarca görüştüğünü ancak bir sonuç alamadığını belirterek, “Binayı yapmam için yer istedim o da olmadı. BM’den yardım talep ettim evin üstünü yapmak için. Gelip gördüler daha sonra ne olduysa bir sonuç çıkmadı. Bu saatten sonra tek amacımız Kutlu Adalı ismini yaşatmak” dedi. 

İlkay Adalı eşinin ölümünden önce ve sonra yaşadıklarını  şu sözlerle anlattı: 

“ÇOK İYİ BİR EŞ VE ÇOK İYİ BİR BABAYDI” 
“Kutlu Adalı mükemmel bir insandı. Çok iyi bir eş ve çok iyi bir babaydı. Çocuklarına çok düşkündü. Çok yoğun çalışıyordu. Eve çok yorgun dönüyordu. Fakat çocuklar bir şey istediği zaman hiç yok demezdi. Vaktim yok, çok yorgunum diye mazereti yoktu. Yaz aylarında eve gelir gelmez çocuklar denize gitmek isterdi ve hemen onları alır denize götürürdü. Çadırlar kurardık ve deniz kenarında kamp yapardık. Tüm aileyle beraber olmak isterdi. Kalabalığı ve paylaşmayı çok severdi. Çok güzel ve mutlu günlerimiz oldu.” 

“RAUF DENKTAŞ’IN DİKKATİNİ ÇEKTİ” 
“Kutlu, ailesiyle beraber dört yaşında iken Antalya’ya göç etti. Bir süre sonra ailesi tekrar Kıbrıs’a döndü. Kutlu 18 yaşında Kıbrıs’a geldi. Babasının kasap dükkânı vardı. Oraya gider ve yardım ederdi. Rauf Denktaş’ın dikkatini çekmişti. Ve Denktaş’ın yanında çalışmaya başladı. Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonunu kurdular. Nacak gazetesinde yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Cemaat meclisinde basın irtibat sorumlusu olarak çalıştı. Genel sekreter ve müsteşarlık yaptı. Rauf Denktaş’ın özel kalem müdürlüğüne yükseldi.” 

“AÇLIK GREVİ YAPTI” 
“Özel kalem müdürlüğünden uzaklaştırılınca Bayrak radyosunda denetleme kurulu üyeliğine atandı. Bu göreve gitmedi. Hapse atıldı. Burada açlık grevine başladı. Genelkurmaya gittim. Kutlu, elçilikle Denktaş arasında kuryelik yapıyordu. Genelkurmayın emriyle hapisten çıkarıldı. Deniz Baykal’la sınıf arkadaşıydılar. Baykal o dönem Türkiye hükümetinin Maliye Bakanıydı. Kıbrıs’a gelince Kutlu’yu aradı. Kutlu da ona uğradığı haksızlığı anlattı.” 

“KUTLU’YU 20 MEMURA DEĞİŞMEM” 
“Denktaş bey Kutlu ile yollarının ayrıldığını söyledi. Ve her şeye rağmen Kutlu’yu 20 memura değişmeyeceğini de ekledi. Bu olaylardan sonra Kutlu Adalı Nüfus Genel müdürü oldu. Beni de buraya memur aldılar. Yıllarca beraber çalıştık. Kutlu Adalı daha sonra bu görevinden de alındı. Devlete dava açtı ve kazandı. Görevine döndü. 55 yaşına gelince mecburi emekliliğe sevk ettiler. Tam bir mücadele insanıydı ve haksızlığa karşı boyun eğmezdi. Bu olaylardan sonra yazmaya başladı.” 

“OLAY GECESİ TELEFONLA KONUŞTUK” 
“Olay günü İstanbul’a gitmiştik. O evde yalnızdı. Kız kardeşine yemeğe gidecekti. Telefon ettim. Telefonu açtı ve bir süre konuşmadı. Nedenini sorduğumda tehdit edildiğini ve bu yüzden telefon da önce karşı tarafın konuşmasını beklediğini anlattı. Tehditler alıyordu. Konuşmamızdan kısa bir süre sonra vurulmuştu. Söylediğim gibi evden ayrılacaktı. Fakat bir polis arkadaşı aramış ve evden ayrılmamasını, ona gideceğini söylemiş. Bu arkadaşı yazması için ona bilgi ve belge veriyordu. Olay gecesi yapılan telefon görüşmelerinin dökümlerini istedik ama bugün oldu bu bilgiler hala sır.' 

“EVDE 200-300 KİŞİ VARDI” 
“Bize haber verdiklerinde kalp krizi geçirdiğini söylemişlerdi. Olay cumartesi gecesi olmuştu. Kıbrıs’a gelmek için o gece bizi uçağa alamdılar. Evde arama yapacaklardı. Daha önceleri de tehditler alıyordu. Bir gece yine evimiz taranmıştı. Mehmet Ali Talat’a haber verdik ve yardım istedik. Ertesi gün bize uçakta yer ayarladılar. Gelir gelmez karakola götürüldük. Her birimizi 6 saat sorguladılar. Zaman kazanmak için oyalıyorlardı. Bu polis kayıtlarının hiçbiri tutanaklarda yer almadı. Eve geldiğimizde evimizin için 200-300 kişi vardı. Kutlu Adalı’nın kilitli kasasınıaçtılar. Her yer darmadağındı.” 

“SUÇLULARIN BULUNMASINI BEKLEMİYORUM” 
“Cinayet ilgili söylenen çok şey var. Aslında herkes az çok tahmin ediyor. Kimse yardımcı olmak istemiyor. Hatta bir yerlerden korkuyor. Olayın kapatılmasını ve açılmamasını istiyor. Bu ev darmadağındı, dağıtılmıştı. Her yer, her şey kırılıp dökülmüştü. Şuan evde olan ne varsa yardım etmek isteyen iş adamları ve şirketlerin bağışlarıdır. Ve düşünün onlarda isimlerinin açıklanmasını istemiyorlar. Kutlu Adalı’yı öldüren kurşunların balistik incelemeleri de henüz ortada yok. Her şeyden önce kırgınız ve olayın aydınlatılmasıyla ilgili hiçbir beklentimiz yok. ” 

“1997’DE TÜRKİYE ALEYHİNE DAVA AÇTIM” 
“1997 yılında AİHM de Türkiye aleyhine dava açtım. Burada bazı yetkililere bu düşüncemi söylediğimde bana vazgeç kazanamazsın dediler. Türkiye aleyhine dava açmamı istemiyorlardı. Davayı açtım ve kazandık. 200 bin TL tazminat aldık. Bunun 170 binini avukatlar aldı. Dava 7 yıl sürdü ve avukatlar bizi 7 yıl savundular. Ledra Palas’ta mahkeme kuruldu. AİHM’den yargıçlar geldi evi incelediler. Bu süreçte sürekli taciz edildik. Rahatsız edildik. Sokağımızda devriye arabalarının beklediğini gördük. Köpeğimizin kemiklerini kırdılar. Kedimizin kuyruğundan asarak öldürdüler. Çocuklarımla söz verdik. Hiçbir şey istemeyecektik, hiç ağlamadık, söylediğim gibi kendimize söz vermiştik. Burada da bir komite oluşturuldu. 14 Mart 2009’da ise Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın talimatıyla dava kapatıldı. Bu dosya faili meçhul olarak kaldı.” 

“GALİP MENDİ’YLE GÖRÜŞTÜM” 
“Kutlu Adalı’nın araştırdığı ve yazdığı bazı konular vardı. Tehditler alıyordu. Adı geçen birçok insan oldu. Türkiye’deki çeteler, Ergenekoncular. O dönem Kıbrıs’ta görevli olan Galip Mendi vardı. Olaydan sonra Türkiye de birkaç kez görüştük. Bana aynen “ben yapmadım, ben yapmadım” dedi.

“KUTLU ADALI İSMİNİ YAŞATMAK İSTİYORUZ” 
“Kutlu’nun ölümünden bir yıl sonra Kutlu Adalı Vakfı’nı kurdum. Vakıf için bir bina isteğimiz oldu. Eski içişleri bakanı Özkan Murat ve Nazım Çavuşoğlu ile defalarca görüştüm. Bir sonuç çıkmadı. Binayı yapmam için yer istedim o da olmadı. BM’den yardım talep ettim evin üstünü yapmak için. Gelip gördüler daha sonra ne olduysa bir sonuç çıkmadı. Bu saatten sonra tek amacımız Kutlu Adalı ismini yaşatmak ve gelecek nesillere tanıtmak.” 

(starkıbrıs)