TÜRKİYE'NİN AB İLE YENİ DÖNEMİN ANAHTARI KIBRIS'TA!

Türkiye'nin AB ile yeni dönemin anahtarı Kıbrıs'ta

 

Kıbrıs'ta bir çözüm Türkiye-AB ilişkilerindeki ivmeyi artırabilir.

Türkiye ve AB ilişkilerinde kaçak göçmen krizine çözüm bulmak üzere göç eylem planının imzalanması ve yeni bir başlığın müzakereye açılması ile sağlanan ivme, olumlu bir havada ilerleyen Kıbrıs görüşmelerinin 2016'da çözüm ile sonuçlanması durumunda yeni başlıkların da açılması ile hızlanabilir; ancak analistler ilişkilerde gerçek bir ivme sağlanması için açılan başlıkların kapatılarak belirlenen kriterlerin gerçekten uygulanması gerektiğini belirtiyor.

Ekonomik ve Parasal Politikalar faslı açıldı

Türkiye ve AB arasında geçen ay imzalanan göç eylem planı ile 3 milyar euro mali yardım sağlanması ve Türkiye üzerinden AB'ye giden göçmenlerin iadesini öngören anlaşma karşılığında AB, Türkiye ile ilişkileri canlandırma, üst düzey zirveler düzenleme ve Ekim 2016'dan itibaren vize serbestisi sağlama taahhüdünde bulundu. 2013'ten beri müzakere sürecinde ilk kez bir başlık, 17 nolu "Ekonomik ve Parasal Politikalar" başlığı da geçen hafta müzakerelere açıldı.
        
Açılan fasıllardan sadece biri kapatıldı
      
Türkiye-AB arasında Ekim 2005'de başlayan müzakereler kapsamında 35 başlıktan bugüne kadar 15 başlık açılırken bunlardan sadece biri kapatılabildi.

Bazı başlıklar Türkiye'nin AB üyesi Güney Kıbrıs'ı tanımaması nedeniyle liman ve havalimanlarını Rumlara açacak Katma Protokolü uygulamaması, bazıları da Fransa gibi üyelerin Türkiye'nin üyeliği konusundaki şüpheleri nedeniyle bloke edilmişti. Açılan başlıkların kapatılabilmesi için de Katma Protokol'ün uygulanması gerekiyor.

              
Bu nedenle Kıbrıs'taki çözüm müzakerelerinin pozitif yönde ilerlemesi ve 2016 ilkbaharında sağlanacak nihai bir anlaşmanın referanduma sunulması ihtimali Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir dönemin başlamasına neden olabilir.
             
BCG Partners Baş ekonomisti Özgür Altuğ da, "Bölünmüş Kıbrıs'ta sağlanacak bir anlaşma Türkiye-AB müzakerelerinde büyük bir sıçramaya neden olabilir. Bu sayede müzakere başlıkları daha hızlı açılabilir ve daha önemlisi Türkiye Ek Protokolü uygulamaya başladığında açılan başlıklar da kapatılabilir. Türkiye'nin AB çıpasının güçlenmesi ise yatırımcı ve tüketici güvenini yeniden tamir etme potansiyeli yaratabilir" dedi.

'Ada'da herkes çok iyimser"
              
AB Komisyonu Başkanı Juncker de Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yazdığı mektupta, 2016'da beş başlığın daha açılması için Komisyon'un üzerine düşeni yapacağını belirtti.
              
"Kıbrıs'ta herkes çok iyimser. 1974'ten bu yana süren sorunun önümüzdeki bir iki ay içinde tamamlanmış olacağına dair bir inanç yerleşmiş vaziyette. Özellikle ABD ve çevresi tarafından iki tarafa ciddi bir baskı var. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu bu konjonktürde aşılabilir" diyen AB analisti Can Baydarol, "Aşıldığı zaman zaten sözkonusu başlıklar üzerindeki handikap kalmaz ama tek başına Juncker'in 'Komisyon üzerine düşeni yapacak' demesi de yeterli değil. Başlıkların açılması üyelerin oybirliği ile alması gereken bir karar" dedi.

'Gece ile gündüz kadar farklı'

Süleyman Şah Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cengiz Aktar ise Kıbrıs nedeniyle açılacak başlıkların önemli olduğunu belirtmekle beraber, "Açılması öngörülen beş faslın içeriği ile hükümetin uygulamaları, politikaları ve hükümet programı gece ile gündüz kadar farklı. Fasıl açmakla iş bitmiyor, önemli olan faslın uygulanması ve uyum çalışmalarının yapılması" dedi ve şöyle devam etti:

"Özellikle bu yargı ve temel haklar faslı bünyesinde yolsuzlukla mücadele, yargı bağımsızlığı, yani Türkiye'de olmayan her şey var. Uygulanacağını katiyen gerçekçi bulmuyorum." Juncker, 2016'nın ilk çeyreğinde enerji, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik, eğitim ve kültür ile dış güvenlik ve savunma politikası başlıklarının açılması Komisyon'un çalışacağını belirtmişti.

"17'inci başlığın ciddi sembolik önemi var. Sarkozy Fransasının veto ettiği başlıklardan biri açılmış oluyor. Sarkozy 'Biz bu başlığı açarsak Türkiye'nin bir gün tam üye olacağını kabul etmiş oluruz' diyerek vetosunu ortaya koymuştu" diyen Baydarol da, "... Açılan başlıkların kapatılması için Türkiye'nin pozisyon alması gerekli" dedi.

Rum basını ise haftasonunda Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Ioannis Kasoulides'in Türkiye, söz konusu başlıkların dondurulmasına yol açan yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece başlıkların açılmasına onay vermeyeceklerini açıkladığını duyurdu.

Vizesiz seyahat hakkı 

Türkiye-AB ilişkilerinde 2016'de açılacak yeni başlıklar kadar geri kabul anlaşması ve vize serbestisi süreci de gündemde olacak gibi görünüyor.

Türkiye ve AB arasındaki son mutabakata göre yasadışı yollarla AB ülkelerine giden göçmenlerin, Türkiye üzerinden AB'ye giriş yaptığının kanıtlanması halinde bu kişilerin Türkiye'ye iadesini öngören geri kabul anlaşması 2016'nın Haziran ayında devreye girecek; Ekim'de ise Türk vatandaşlarının Schengen ülkelerine vizesiz seyahat hakkı elde etmesi öngörülüyor.

Vize serbestisi sürecinde Türkiye'nin kişisel verilerin korunması, Europol ile işbirliği, sınır yönetimi ile ilgili mevzuatlar, vize politikalarının ve pasaportların  AB ile uyumlu hale getirilmesini de içeren 72 kriteri yerine getirmesi gerekiyor. 72 kriterden 22'sinin karşılanmış veya karşılanmaya yakın olduğu belirtilirken, hükümet kalan kriterlerin de hızla hayata geçirilebilmesi için vize muafiyeti ve AB'ye uyum tasarılarının öncelikli olarak paket halinde TBMM'ye sevkine karar verdi.

'Vizenin kalkması Türkiye'nin lehine değil'
             
 "Kağıt üstünde yapılacaklar belki çok basit, bunlar kabul edilir ama Türkiye 911 km'lik Suriye dahil sınır güvenliğini nasıl sağlayacak? Esas çalışmanın burada olacağını düşünüyorum" diyen Baydarol, "Türk kamuoyunda vize kalkarsa serbest dolaşım geliyor gibi bir algı var. Vizenin kalkması serbest dolaşım hakkı değildir, turistik seyahat hakkıdır. Bu, Türkiye'nin lehine olan bir formül değil. AB, bu şekilde kendi kaçak mültecilerini güvenli ülke olarak Türkiye'ye iade edecek. Dolayısıyla Avrupa bu işi yapar" dedi.

Neden vize kalkmaz?
              
Cengiz Aktar ise vize serbestisi için gerekli 72 kriterin öngörülen sürede hayata geçirilmesinin zorluğunu belirtirken "Siyasi olarak da üç çok önemli mesele var. Birincisi Türkiyeli IŞİD'ciler var, ikincisi Türkiye'de önemli bir genç işsizliği var, üçüncüsü de Türkiye'deki siyasi durum dolayısıyla hızla artan Türkiyeli siyasi mülteciler var. Bu nedenle vize kalkmaz" görüşünü dile getirdi.
              
Dışişleri Bakanlığı tarafından vize muafiyeti konusunda hazırlanan bilgi notunda ise vize diyalog sürecinin öngörülen süre içinde vize muafiyeti ile sonuçlanmaması halinde anlaşmanın "tek taraflı feshinin mümkün olduğu" belirtildi ve bu tutumun AB tarafına da net olarak bildirildiği kaydedildi.