1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. SİZİ BİTİREN ARKADAŞLARINIZ MI?
SİZİ BİTİREN ARKADAŞLARINIZ MI?

SİZİ BİTİREN ARKADAŞLARINIZ MI?

Arkadaşlarınız yüzünden kaç kere kavga etiniz, işe uykusuz gittiniz, sarhoş olup önceki geceyi hatırlamadınız? Kulağınıza garip gelebilir ancak arkadaşlarınız belki de sağlığınızı tehdit ediyor.

A+A-

Her şey en yakın arkadaşımın liseden beri beraber olduğu kız arkadaşından ayrılmasıyla başladı. Eskiden beraber evde tabu partileri yaparak geçirdiğimiz hafta sonlarını artık sabahlara kadar dışarıda içerek geçiriyorduk. Gece eve dönmeden yediğimiz fast food’larsa ana öğünüm hâline gelmişti. Uykusuzluk, kendimi işime vermemi, aldığım kilolar gardırobumdaki kıyafetlere girmemi engelliyordu.

Hikayemin size tanıdık gelmesi muhtemel. Yapılan pek çok araştırma, uzun dönem sağlık ve mutluluk oranlarının samimi arkadaşlarınızla yakından ilgili olduğunu ortaya koyuyor. Yani araştırmalar, atalarımızın tecrübelerini doğruluyor: Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Araştırmalar, obeziteden sigaraya, yalnızlıktan mutluluğa kadar tüm duygu ve alışkanlıkların bulaşıcı olduğunu gösteriyor.

“Sosyal Çevrenin İnanılmaz Gücü” kitabının yazarı, Harvard Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nicholas Christakis “Bu, bir nevi sosyal domino etkisidir. İnsan sosyal bir varlıktır. Başkalarıyla iletişime girmeye ve dış dünyadan etkilenmeye programlıyız” diyor. Prof. Dr. Christakis ve San Diego Üniversitesi’nden Prof. Dr. James Fowler birlikte yaptıkları araştırmada, eğer arkadaşlarınız kendilerine dikkat etmiyorlarsa, sizin sağlığınızın da büyük risk altında olduğunu saptadılar.

Yakın bir arkadaşınız şişmansa, sizin de obez olma olasılığınız yüzde 57 civarına yaklaşıyor. Karamsar arkadaşlarınızsa ruh hâlinizi yüzde yedi aşağıya çekiyor. (“Nasıl hesaplıyorlar bunları?” demeyin. Hormon değerleri, denekler, kontrol grupları derken insan kaybolup gidiyor...) Eğer arkadaşlarınız sigara içiyor ve alkol tüketiyorsa bunu siz de yapmaya başlıyorsunuz. Yalnızlık da aynı oranda bulaşıcı... Araştırmalara göre yalnızlık çeken bir arkadaşınız varsa, onun psikolojisi size bir yıl içinde kendinizi 17 ekstra gün yalnız hissettiriyor.

Peki, bulaşıcılığın kökeni nereden geliyor ve buna hangi faktörler sebep oluyor? Bahsettiğimiz sosyal bulaşıcılığın biyolojik bir sebebi yok. Prof. Dr. Christakis’e göre bu, bilinç dışında yapılan bir kopyalama davranışı.

Prof. Dr. Christakis “Obezite vakalarında birkaç mekanizma bulunur” diyor. Bunlardan ilki davranışın yayılması... Örneğin bardayken tüm arkadaşlarınız sadece 50 kuruş bahşiş verse, aynısını bir süre sonra siz de yapmaya başlıyorsunuz. Çünkü beyniniz doğru olanın bu davranış olduğunu istemsizce kodluyor ve taklit etmeye başlıyor. Bu durum zaman içerisinde bir alışkanlık hâlini alıyor ve arkadaşlarınızdan bağımsız olarak davranışlarınız içerisinde kemikleşmiş bir durum yaratıyor. Diğer tetikleyici sebep ise daha açık... Prof. Dr. Christakis “Diğer sebep normların yayılması” diyerek bu durumdan bahsediyor: “Eğer etrafınızdakiler kilo almaya başlarlarsa, normal vücut kavramınız zaman içerisinde değişmeye başlayacaktır. Yani kilo aldığınızı fark etmeyecek ya da önemsemeyeceksiniz.”

Olay tamamen “Üzüm üzüme baka baka kararır”dan ibaret değil. Prof. Dr. Christakis ve Prof. Dr. Fowler, sadece yakın arkadaşlarınızdan değil, onların arkadaşlarından, hatta sokakta gördüğünüz ve hiç tanımadığınız insanlardan da etkilendiğinizi söylüyor. Aynı kız arkadaşınızın dolmuşta yan yana oturduğu kadından grip kapıp, sonrasında size de bulaştırabilmesi gibi... Yani sosyal bulaşıcılık da, hiç tanımadığınız alanlardan size kadar ulaşabiliyor.

Prof. Dr. Christakis bu durumu “Araştırmalarımız sürecin sadece insandan insana değil, insandan başka bir insana, hatta oradan da başka bir insana kadar uzayıp gidebildiğini gösteriyor. İnsanlar hiçbir belirti göstermeseler de taşıyıcı olabilirler” diye özetliyor. Arkadaşlarınız şişmanladığında kilo alma konusuna daha toleranslı yaklaşıyorsunuz. Bunun sebebi arkadaşlarınızı üzmemek için kilolarından bahsetmemeniz ve beynin zaman içerisinde buna karşı ‘doğru olarak kabullenme’ şeklinde bir savunma mekanizması geliştirmesi. Spor salonuna gittiğiniz zamanki psikolojinizi bir düşünün. Orada gördüğünüz fit insanlar sizi daha çok salona gelmeye teşvik etmiyor mu? Elbette komplekse girip bir daha gitmeme olasılığını da ortaya çıkartıyordur ancak motive olmak tamamen sizin elinizde. Fakat arkadaş çevreniz, parasını verip gittiğiniz spor salonları gibi istediğiniz anda kolayca girip çıkabileceğiniz bir sosyal ortam değil. Kemikleşmiş arkadaş çevreniz, uzun süreli bir ilişki gibi. İçinden çıkması zor. Çünkü insan, alışık olduğu ve norm hâline getirdiği sosyal çevre ve davranışlardan kopamıyor. Daha doğrusu kopmak istemiyor. Bunun sebebi ise insanın, arkadaş çevresinin değiştirildiği takdirde kendisini boşlukta hissedecek olduğunu düşünmesi ve gelecekte gireceği arkadaş çevresine kendisini kabul ettirme sürecinin zor ve uzun bir süreç olarak algılaması. Durum böyle olunca çevremizden gelebilecek zararlı alışkanlıkları da otomatik olarak kabullenmiş oluyoruz.

Peki, insan böylesi bir tehlikeden kendisini nasıl koruyabilir? Eğer arkadaşlarınız (hatta onların da arkadaşları) virüsü aldılarsa o zaman rotanızı başka arkadaşlara mı çevirmelisiniz? Prof. Dr. Christakis “Tabi ki hayır” diyor. Bir sonraki içkiyi içme ya da sigarayı yakma sebebiniz olsalar da arkadaşlar sizin için çok yararlı. (Hayır, yeni kız arkadaşlardan bahsetmiyoruz.) Journal of Epidemology & Community Health’te yapılan ve 10 yıl süren bir araştırmada geniş bir arkadaş çevresi olan insanların, olmayanlara göre yüzde 22 daha uzun yaşadıkları tespit edildi.Prof. Dr. Christakis “Arkadaşlığınızı kesip sağlayacağınız fayda, arkadaş kaybetmiş olmanın zararını asla karşılamayacaktır. Bu noktada yapabileceğiniz en iyi şey, sağlıklı yaşayan bir arkadaş daha edinmek. Böylece hem yeni bir arkadaş edinmenin avantajlarından faydalanıyorsunuz hem de sağlığınızı dengeleyip, ‘normal’ kavramınızı da bozmamış oluyorsunuz” diyor.

Elbette arkadaşlık kavramı sosyal, kültürel hatta coğrafi nedenlere bağlı olarak bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. Kuzey Avrupa ülkesindeki arkadaş ve aile tanımlarıyla bir Akdeniz ülkesi olarak bizdeki arkadaş ve aile kavramlarını aynı kabul etmek pek de mümkün olmuyor. (“Ben böyle adamlarla takılmaktan keyif alıyorum” diyenler; ‘kötü arkadaşlar’ bu hayatın tuzu biberi, ona bir lafımız yok.)

Arkadaşlığınızı kesmek yerine sosyal çevrenizi daha çok genişletmek kendinize özel bir sağlık koruma bölgesi kurmanızın en zararsız yolu. Yeni insanlarla tanışın. Spor salonuna gidin ya da kendinize bir halı saha grubu, basket takımı filan kurun. Araştırmalar ayrıca edindiğiniz her yeni arkadaşın ruh hâlinizi yüzde dokuz daha olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Böylelikle sadece sağlığınızı koruma altına almıyorsunuz, sosyal ağınızı genişletip belki de kariyerinizde ya da özel hayatınızda kendinize yeni bir kapı da açıyorsunuz. Kısacası bir taşla iki kuş vuruyorsunuz.

Burada yazan her tespit; kişiden kişiye, çevreden çevreye, kültürden kültüre değişme gösterebiliyor. Özellikle de Akdeniz ülkelerindeki sıkı aile bağları, sıkı arkadaşlık ilişkileri ve toplum olarak düşünme biçimi, bizlerin de içinde bulunduğu Akdeniz kültürüne sahip ülkelerdeki insanları sosyal çevrelerinden daha fazla etkilenebilir hale getiriyor.Prof. Dr. Christakis “Ne kadar insan tanıyorsanız, o kadar etkili bir insansınız” diyor ve ekliyor: “Çevrenize iyi davranışları aşılayın. Etrafınızda sağlıklı insanları toplayın. Böylece arkadaş çevreniz giderek sizin sağlık bodyguardlarınız hâline gelir. Sizi sağlıklı olma yönünde teşvik etsinler... Eğer hayatınızda olumlu değişiklikler ve eklemeler yaparsanız bu durum mutlaka çevrenizdekilere de yansıyacaktır. Kendinize yardım edebilmek için mutlaka çevrenize de yardım edin. Özetle, iyi bir arkadaş olun.”

Kaynak:Men's Health

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.