1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. "TARAFLAR YAKLAŞTI ANCAK SÜREÇ UZAYABİLİR"
"TARAFLAR YAKLAŞTI ANCAK SÜREÇ UZAYABİLİR"

"TARAFLAR YAKLAŞTI ANCAK SÜREÇ UZAYABİLİR"

Dünyanın önemli stratejik analiz kuruluşlularından, 2016 tahminlerine göre Kıbrıs’ta çözüm zor görülüyor;

A+A-

Stratfor Intelligence: "Taraflar yaklaştı ancak süreç uzayabilir"

Dünyanın önemli stratejik analiz kuruluşlularından Stratfor Intelligence’in 2016 tahminlerine göre Kıbrıs’ta çözüm zor görülüyor. Kuruluşun araştırmasında, Mayıs 2016’da yapılması planlanan referandumun özellikle mülkiyet, garantiler ve adanın Kuzeyindeki Türkiyeli nüfusun statü belirsizliği yüzünden en az 1 yıl ertelenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu vurgulanıyor.

Çözüm haline adanın ekonomik olarak patlama yapmasının kesin olduğunun altının çizildiği araştırmada, çözümden sonraki ilk beş yıl içinde ada genelindeki GSHM’nin kişi başına yıllık 1700 Euro’dan fazla artmasının öngörülüyor. Bu artışa sebep olarak turizm gelirlerindeki artış ve yeni istihdam sahalarının ortaya çıkmasının yanı sıra, ada çevresindeki gaz rezervlerinin işletilmeye başlanacak olması gösteriliyor.

Adaya son dönemde ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere Dışişleri Bakanlarının da ziyaretlere bulunduğunun belirtildiği Stratfor araştırmasında, bunun yabacı aktörlerin devrede olduğu anlamına geldiği de ifade ediliyor.

Yabancı aktörlerin bu ilgisine ve baskısına rağmen, adadaki çözümün önündeki en büyük engellerinden birisinin anlaşmanın finansörlerinin henüz belli olmaması olarak gösterildiği araştırmada, bu durumun işleri daha karışık bir hale getirdiği belirtiliyor.

Liderlerinin müzakerecilerinin üzerinde çalıştıkları mülkiyet formülünün ve kurulması planlanan mülkiyet komisyonunun işleyişinin de oldukça komplike bir iş olduğunun ifade edildiği araştırmada, aradan 40 yıl geçmişken, mülkiyette çözümün iade değil daha çok tazminat üzerinden olmasının daha akılcı olduğu vurgulanıyor.

Dünyanın önemli stratejik kuruluşlularından Stratfor Intelligence’in 2016 tahminlerine göre Kıbrıs’ta çözüm zor görülüyor.

ABD, Teksas orijinli stratejik analiz kuruluşunun resmi internet sayfasında yayımlanan araştırmaya göre, her ne kadar da müzakerelerde bir sonuca ulaşma ihtimali günden güne artsa da, özlü konular üzerinde devam eden anlaşmazlıkların olası bir anlaşmayı geciktirmesi tehlikesine vurgu yapılıyor.

Kuruluşun 7 Aralık günü yayınladığı araştırmada, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, devam eden müzakereler nedeniyle, Türkiye’nin AB sürecine ‘veto’ koyması ‘az ihtimal’ olarak değerlendirilirken, ulaşılacak olan bir çözümün ada çevresinde bulunan gaz rezervlerinin çıkarılmasını ve pazarlanmasını son derece kolay bir hale getireceği de kaydediliyor.

Araştırmada, devam eden müzakerelerin olumlu sonuçlanmasının bile sorunun çözümüne yetmeyeceği ifade edilirken, çözüm planının referanduma gidip, her iki toplum tarafından da onay alması gerektiğine de atıfta bulunuyor.

“Bu noktada, Mayıs 2016’fa referandum yapılması gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Var olan sorunlardan dolayı hedeflenen tarihin en az 1 yıl sarkması gündemdedir. Bu süre içerisinde taraflar müzakerelere devam edecekler ancak hedeflenen tarihte birleşme zor görülüyor” ifadelerinin kullanıldığı raporda, çözümden önce verilmesi gereken tavizler de irdeleniyor.

Buna göre, anlaşmaya ulaşmadan önce, mülkiyette ortaya çıkacak olan yer değiştirmeler ile yabancı orduların nasıl gideceği mevzusunun tarafları çok zorlayacağı vurgulanırken, iki taraf liderliğine düşen en önemli sorumlulukların başında kurulması planlanan federal ortaklığın nasıl olacağının toplumlara anlatılması olduğu da belirtiliyor.

Verilecek olan tavizlerin verilmesi ve federal devletin işleyişinin anlaşılmasından sonra bir diğer önemli konunun da federal anayasanın yazılması olduğunu ancak bunun referandumdan sonra olacağı kaydediliyor.

“Her ne kadar da yıldızlar Kıbrıs’ın birleşmesi için dizilse de, adanın kısa zamanda birleşmesi olası öngörülmüyor” ifadelerinin dikkat çektiği araştırmada, adada birleşme olsa bile, bunun ilk zamanlarının gerek AB gerekse de BM tarafından sıkı şekilde gözetilmesinin hayati olduğunun altı çiziliyor.

Öte yandan, yine araştırmada, adadaki Barış Araştırmaları Oslo-Kıbrıs Merkezi tarafından yapılan bir başka araştırmaya atıfta bulunularak, çözümün ekonomik getirilerinden de bahsediliyor.

Buna göre, yapılan araştırmalara göre, adanın birleşmesi sonrası ilk 5 yıl içinde tüm adadaki Gayrı Safi Milli Hasılanın (GSMH) kişi başına düşen yıllık gelir babında yaklaşık olarak 1700 Euro artması öngörülüyor.

Araştırmada söz konusu durum için “yeniden birleşmenin çok sayıda ekonomik getirisi olacağı muhakkaktır. Bu durumla birlikte adadaki turizmin patlayacağı, yeni istihdam imkânlarının ortaya çıkacağı ve adada yaşanmakta olan krizin son bulacağı kesindir” ifadelerin kullanılması dikkat çekerken, bir başka büyük ekonomik getirinin de ada çevresindeki gaz rezervlerinin işletilmesi ile ortaya çıkacağı vurgulanıyor.

Araştırmada “Kıbrıs’ın oldukça büyük bir miktarda gaz rezervi var ancak bu rezervlerin kullanımı var olan politik sebeplerden dolayı gerçekleştirilemiyor. Hâlbuki Kıbrıs sorununu çözmek, adanın birden bire Kuzey Afrika ile Avrupa arasında bir köprü durumuna gelmesi demektir. Bu da adayı Kuzey Afrika havzasındaki doğal kaynakların Avrupa’ya pazarlanması noktasında son derece önemli bir köprü haline sokar” ifadelerinin yanı sıra, yapılacak olan yeni boru hatlarının zor ama teknik olarak imkânsız olmasa da Kıbrıs’ı Avrupa’ya bağlayacağı belirtiliyor.

Adaya son dönemde ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere Dışişleri Bakanlarının da ziyaretlere bulunduğunun belirtildiği Startfor Araştırmasında, bunun yabacı aktörlerin devrede olduğu anlamına geldiği ifade ediliyor.

Yabancı aktörlerin bu ilgisine ve baskısına rağmen, adadaki çözümün önündeki en büyük engellerinden birisinin anlaşmanın finansörlerinin henüz belli olmaması olarak gösterildiği araştırmada, bu durumun işleri daha karışık bir hale getirdiği belirtiliyor.

Liderlerinin müzakerecilerinin üzerinde çalıştıkları mülkiyet formülünün ve kurulması planlanan mülkiyet komisyonunun işleyişinin de oldukça komplike bir iş olduğunun ifade edildiği araştırmada, aradan 40 yıl geçmişken, mülkiyette çözümün iade değil daha çok tazminat üzerinden olmasının daha akılcı olduğu ifade ediliyor.

Çözüm önündeki bir diğer engelin ise Garantiler olduğunun vurgulandığı araştırmada, bir başka problemli konunun ise adanın Kuzeyine yerleştirilen Türk nüfusunun statüsünün belirsizliği olarak gösteriliyor.

Adanın Kuzeyindeki bu nüfusun Kıbrıslı Türklerden daha muhafazakar olduğunu ve federal çözüm yerine konfederal çözümü daha çok sahiplendiğinin belirtildiği araştırmada, bu topluluğun legal statüsünün ne olacağının müzakerelerin en çetin konularından birisi olduğunun da altı çiziliyor.

Startfor araştırmasına göre müzakereler üzerindeki bir başka etkileyici faktör ise Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin durumu…

Buna göre, Türkiye’deki 1 Kasım seçimlerinin AKP tarafından kazanılması, MHP’nin ise etkin bir güce erişememesi çözüm yönündeki umutları artırmış durumda.

Araştırmada “Türkiye, mülteci krizi sayesinde AB’ye giriş yolunda önemli kazanımlar elde etti ancak yine de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin veto tehlikesi ile uğraşabilir. Ancak Türkiye, Kıbrıs sorunundaki gelişmelere paralel, bu konu üzerinde daha az sorun yaşayabilir” ifadeleriyle, Türkiye’nin AB sürecinde Kıbrıs sorununun önemi bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Yine araştırmanın Türkiye-Yunanistan ilişkileri bölümünde, özellikle Ege Denizi üzerinden gelen mülteciler konusunda iki ülkenin sorunlar yaşamasının muhtemel olduğu da belirtiliyor.

Bu minvalde, özellikle iktidarın küçük ortağı konumundaki milliyetçilerin, artan mülteci akınından Türkiye’yi sorumlu tutması halinde, iki ülke arasındaki tansiyonun artabileceği ve bu durumun da adada devam etmekte olan müzakereler üzerine gölge düşüreceği tehlikesinin de altı çiziliyor.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.