1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. TOPLUMSAL ŞİZOFRENİ
TOPLUMSAL ŞİZOFRENİ

TOPLUMSAL ŞİZOFRENİ

Yorgo Kumollis adlı Rum yazar, siyasiler, medya ve öğretmenlerin 15 Temmuz 1974 darbesinde Cunta’ya kucak açtıklarını belirterek, yaşananları şu sözlerle özetledi:

A+A-

Güney Kıbrıs’ta yayımlanan Sunday Mail gazetesi köşe yazarı, ekonomist ve sosyal bilimci Yorgo Kumolis, 12 Temmuz tarihinde, “Hepimiz Büyülendik mi?” başlığı ile kaleme aldığı makalesinde, okulların, medyanın ve siyasetçilerin Cuntayı Helenizm’le bağdaştırdığına dikkat çekerek “Nasıl ki Almanlar tüm suçu paranoyak Hitler’e atarak II. Dünya Savaşı’nın başlaması ile Auschwitz, Buchenwald ve Mauthausen toplama kamplarının ortaya çıkarılmasının sorumluluğundan kurtulamıyorlar, bizler de suçu sadece Yunan Cuntasına ve EOKA B’ye atarak, 1974 yılında Kıbrıs’ı vuran felaketten kendimizi aklayamayız”  dedi.

15 Temmuz darbesinin Cunta tarafından EOKA-B’nin yardımı ile gerçekleştirildiğini ancak bunun mümkün olabilmesi için Kıbrıs’ta koşulların elverişli olması gerektiğini ifade eden Kumollis, Cuntanın, medyadan, parlamentodan, öğretmenlerden ve Kıbrıslı Rumların nüfusunun büyük bir bölümünden yardım almaksızın Kıbrıs’ta kök salmasının mümkün olamayacağını ifade etti. Bu darbenin,  Helenizm için, 1922’den bu yana en büyük facia olduğunu kaydeden köşe yazarı, darbe lideri Nicos Sampson’a gönderilen binlerce tebrik telgrafının da darbenin herkes tarafından kabul gördüğüne dair bir işaret olduğunu belirtti.

Darbeden önceki yıllarda, Yunan Cuntası’na karşı olanların Helen karşıtı olduğu yönünde bir paranoyanın geliştiğini ifade eden Komollis, diğer bir deyişle yabancılar tarafından yönlendirilen suçlu Cunta’nın, Yunanistan ile özdeşleştirildiğini vurguladı. Mevcut hükümetin politikasını eleştirmeye kalkanların komünist veya radikal olarak damgalandıklarını kaydeden köşe yazarı, “en ciddi ve otoriter” yayın organı olan Eleftheria gazetesinin 1973’teki Cuntaya başkaldırdıkları için “asi gençler” olarak gördüğü Atina Politeknik Üniversitesi öğrencilerini umursamazlıktan geldiğini belirtti.

Cunta’nın gerçekleştirdiği işgale Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun alkış tutmasının sebebinin Yunanistan ile Cunta arasındaki bu özdeşleştirme olduğuna dikkat çeken Kumollis, bu canavarca kimliğin inşa edilmesinde ise başrolü Temsilciler Meclisi’nin oynadığını ifade etti. Tassos Papadopoulos tarafından yönlendirilen milliyetçi Birleşik Parti ve İlerici Saf vekillerinin, diğer bir deyişle milliyetçilerin, Cunta’dan “Ulusal Hükümet” olarak bahsettiklerinin altını çizen Koumoullis, bu kişilerin 1974 yılı öncesinde ise hiçbir zaman EOKA-B’yi kesin bir surette kınamadıklarını ifade etti.  

Kumollis devamla, Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides’in Albaylar Cuntasının “21 Nisan ihtilali” adı altındaki yıllık kutlamalarında yer aldığını ve bu katılımı ile Cuntaya olan saygınlığı da güçlendirdiğini vurguladı. Cuntanın saygınlık kazanmasındaki bir diğer önemli rolü Rum okullarındaki müdürlerin oynadığını kaydeden köşe yazarı, belki körlükten, vurdumduymazlıktan ya da belki de kölelikten ve maddi kazançtan dolayı Rum devlet okulu öğretmenlerinin Yunan Cuntası’nın kurbanı olduklarını ve Cunta propagandasını okullara ve topluma gayet başarılı bir şekilde aşıladıklarını belirtti.  
Nedeni her ne olursa olsun, Rum öğretmenlerin görevlerine ihanet ettiklerini belirten Kumollis, Cuntanın yönettiği milli muhafızlar tarafından gerçekleştirilen 1974’ün “Ulusal Kurtuluş”unun Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul edilmesinin yolunu açtıkları gerekçesiyle Rum öğretmenler tarafından verilen bu zararın da ölçülemez olduğunu kaydetti.

Makarios’u destekleyen ve EOKA-B’nin suç aktivitelerini kınayan binlerce kulübün, organizasyonun ve itibarlı bireylerin,  Sampson’a destek telgrafları gönderdiğinin bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Kumollis, buna örnek olarak da Makarios hükümetindeki bir bakanın Sampson’un bakanı haline gelmesini gösterdi. Koumoullis bunun sonucunda, birçok Kıbrıslı Rumun Helen karşıtı Makarios yerine, Yunanistan ile özdeşleşen Cuntayı desteklediğini vurguladı.

Tarihçilerin gelecekte, muhtemelen 20. yüzyılın ikinci yarısında, Kıbrıs’ta yaşamış kişileri şizofren olarak tanımlayacaklarını ifade eden köşe yazarı, 1950’li yıllarda özgürlükleri için savaşanların birkaç on yıl sonra faşizmin zorbalıklarını kucaklayıp övdüğünü,  14 Temmuz 1974’te Makarios’u destekleyen kişilerin, ertesi gün ise Cunta mafyasının taraftarlarına dönüştüklerini kaydetti.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.