1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. TÜRKİYE,GÜNEY KIBRIS VE KKTC BİRBİRİNİ TANIYACAK
TÜRKİYE,GÜNEY KIBRIS VE KKTC BİRBİRİNİ TANIYACAK

TÜRKİYE,GÜNEY KIBRIS VE KKTC BİRBİRİNİ TANIYACAK

Rum basınında, “Türkiye’nin, Kıbrıs sorununda başlaması beklenen yeni çözüm çabasının çıkmaza girmesi durumunda uygulamaya koyacağı bir B planı hazırlamakta olduğu” haberleri yer aldı.

A+A-

Fileleftheros “Prosedür Daha Başlamadan Başarısızlığa Hazırlanıyor ve Sahte Devletin Yükseltilmesini Döşüyorlar... Ankara ve Uluslararası Oyuncular Anlaşma Olsun veya Olmasın Her şeyi Marta Kadar Bitirmeyi İstiyor” başlıklı haberinde, Türk tarafının, yeni tur müzakerelerin başlanması görüşmelerine katılmakla birlikte, bir çıkmazın ertesi günü uygulamaya konulmak üzere, KKTC’nin siyasi açıdan yükseltilmesi ve tedricen tanınmasını hedefleyen bir B planı hazırlamakta olduğunu yazdı.

Bu hedefe, KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile Ankara’da görüşmesinin ardından birlikte düzenledikleri basın toplantısında TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da atıfta bulunduğunu belirten gazete, özetle şunları yazdı:

“Türk tarafının bu tavrı, Başkan Anastasiadis ile işgal lideri Derviş Eroğlu’nun ilk görüşmelerinin ardından yapacağı ortak açıklamanın şekilendirilmesiyle ilgili görüşmelere de damgasını vurdu. Öğrendiğimize göre, ortak açıklamayla ilgili görüşmelerde, Türklerin bir anlaşmayla ortaya çıkacak yeni durumun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü olacağını kabul etmediği açıkça görülüyor. Egemenlik konularında da itirazları var ve her türlü net açıklamaya hile katma yönünde sistemli çabaları var.  Takvim konusunda, ilk başta ortak açıklamada bir atıf olmasında ısrar etmiş olsalar da daha sonra bu tutumu –diğer başka atıflarıyla ima etmelerine karşın- terk ettiler.

Türk yetkililer görüşmelerinde ‘bir çıkmazdan sonra iki tarafın pozisyonunun ne olacağının şimdiden görüşülmesi gerektiğinde de ısrar ediyorlar.  Bununla temelde, çaba başarısızlığa uğrarsa ‘sahte devletin pozisyonunun ne olacağını’ kastediyorlar ki bu da bir B planına göndermede bulunuyor.

Ankara ve işgal rejiminin, Erdoğan’ın malum ‘Kıbrıslı Rumlardan bir adım önde olunduğu’ doktrinini uygulama isteğiyle, paralel bir iletişim oyunu oynadıkları ortadadır. Bunun için, daha mutabakat sağlanmadan müzakerelerin başlama tarihini (Davutoğlu, 4 Kasım)  ilan ediyor ve Kıbrıs Rum tarafına baskı yapmak için takvim (ocakta çözüm planı, martta referandum) tayin ediyorlar.

Yabancı diplomatik çevrelerdeki kanaat, prosedürün er veya geç başlayacağı ve zorlukların aşılacağı yönündedir. Bu durumda, Türk tarafı yine anlaşma olsun veya olmasın, mart ayına kadar görüntüyü netleştirme hedefiyle hareket edecek. Bu, yabancı unsurların da kastettiği takvimdir. Aynı zamanda, Kıbrıs sorununun özü açısından Ankara, ana ekseni toprak bağlamında Maraş olacak, geriye kalan meseleler açısından da Annan planı unsurlarını taşıyacak muhtemel bir anlaşmayı görüşüyor görünüyor.

Lefkoşa ortak açıklamanın içeriğini kritik buluyor, bu nedenle de ifadelerde ısrar ediyor. ‘Yapıcı belirsizliklerden’ ve prosedürde kendisini kovalayacak terimlerden kaçınmak istiyor. Müzakerelerin zemininin, çözümün şeklini ve devamında devleti belirleyecek şekilde net olmasını istiyor.”

TÜRK EVRİMSEL ÇÖZÜM PAKETİ

Simerini “Türk Evrimsel Çözüm Paketi... Nihai Çözümü Kendi Şartlarıyla Hükme Bağlıyor” başlığıyla manşete çektiği haberinde Türklerin, nihai çözümü bağlamak için Kıbrıs sorununda ara çözüm inşa ettiklerini, bunu da Maraş’ın Rumlara verilmesini kapsamlı bir “evrimsel çözüm paketine” bağlayarak yaptıklarını öne sürdü.

Çeşitli ön anlaşmalarla oluştuğunu öne sürdüğü “evrimsel çözüm paketinin” bölümlerinin Brüksel’de de bilindiğini yazan gazete sözünü ettiği ön anlaşmaları şöyle aktardı:

“1-Timbu (Ercan) Havaalanı’nın açılması, 2- Yalnız Timbu’nun değil, 8 Türk müzakere başlığının da açılması karşılığında Türkiye’nin bazı hava ve deniz limanlarının Kıbrıs Cumhuriyeti uçak ve gemilerine açılması.

Ankara’nın hedefi Güven yaratıcı Önlemlerin, Türk tarafının ayrı egemenlik anlamına da gelen FIR da istediği mantığıyla, işgal bölgelerindeki ayrı varlığın kabulü ve nihai çözümün hükme bağlanmasıdır.

TÜRKİYE GÜNEY KIBRIS VE KKTC NİHAİ ANLAŞMADAN ÖNCE BİRBİRİNİ TANIYACAK

Türkler paketleri ile şunları savunuyorlar.

1- Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni şimdiki sınırlarıyla, aslında Kıbrıs Rum İdaresi olarak tanıması, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de Türkiye’yi tanıması

2- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal bölgelerindeki varlığını kendi açısından, sahte devletin de özgür bölgeleri iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde ortaya çıkacak iki oluşturucu devletin yeni ortaklığı mantığında kabul etmesi. Aslında, tam tanımaların önceki adımını teşkil edecek üçlü bir karşılıklı tanıma söz konusu olacak. 

Kıbrıs sorunu pratikte kapalı olacak ve tasmim niteliği nihai çözümün imzalanmasından önce olacak. Kıbrıs hükümeti bir sonraki adımların, yani Güven Yaratıcı Önlemler kapanında olacağından kırılgan bir müzakerecilik konumuna girecek çünkü geri dönüş olmayacak. Çözüm federasyon zemininde olduğundan Türk formülü yabancılar tarafından doğru istikamet olarak algılanabilir. Böyle bir prosedür başlarsa, daha sonra Kıbrıs hükümetinin geri çekilmesinin AB’ye ve BM’ye izahı zor olacak çünkü Kıbrıs Rum tarafı sorumlu görülecek. Daha da kötüsü, karşılıklı kabuller mantığında tanınmalar şu veya bu şekilde olacak.

GARANTİLER VE DOĞAL GAZ KONUSUNDA ÖN ANLAŞMA

Türkler söylemsel düzeyde nihai çözüm müzakeresini, yani çoklu konferansı dünden istiyorlar. Ancak gizli diplomasi çerçevesinde potansiyel çözüm paketinde şunları istiyorlar:

a- Güvenlik meselelerinde ön anlaşma ki İngilizler de bu çerçevede ayrı garantiler, yani her ana vatanın kendi soydaşlarının oluşturucu devletçiğinin garantörü olması formülünü ileri götürüyor. Bu şekilde güvenlik meseleleriyle ilgili bir uluslararası konferanstan olumlu sonuçlar çıkması kolaylaşacak.

b- Doğal gaz konusunda ön anlaşma ki bu, Münhasır Ekonomik Bölgelerin yeniden belirlenmesi ve sahte devletin Türk Petrolleri Anonim Şirketi ile Kıbrıs’ın kuzey bölümünde denizde ve karada hidrokarbon istifadesi konusunda yaptığı yasadışı anlaşmaların meşruiyet kazanması anlamına geliyor.

Türk paketinde var olan önceki güven yaratıcı önlemlerle birlikte bunların (ön anlaşmalar) hedefi güven yaratıcı önlemlerin işgal bölgelerinde ayrı varlığın kabulüne bağlanması ve nihai çözümü peşinen hükme bağlamaktır.”

Öte yandan haftalık Kathimerini “Davutoğlu Eroğlu’na Baskı Yapıyor... Mavroyannis ve Ertuğ Ortak Açıklamada Çözümün Zeminine İskele Kurdu” başlıklı haberinde, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’ın Ada’yı her ziyaretinde alışkanlık haline getirdiği AB’nin Güney Kıbrıs’taki büyükelçilerini bilgilendirmekle, Atina üzerinden Rum yönetimine aktarılacağını bildiği çeşitli mesajlar verdiğini yazdı.

Downer’ın bir yandan Ertuğ ve Mavroyannis’in ortak açıklamayla ilgili görüşmelerindeki zorluklardan bahsetmesi, bir yandan görüşmelerde çok önemli ilerleme kaydedildiğini söylemesi üzerine Avrupalı diplomatların kafasının karıştığını ve bilgilendirme sonrasında Downer’a ilave sorular sorma ihtiyacı duymalarına neden olduğunu belirten gazete özetle şunları yazdı:

DOWNER: “ORTAK AÇIKLAMA İLE BAŞIMIZA BELA ALDIK”

“Downer’ın Avrupalı diplomatlara yaptığı izahat durumu netleştirmedi. BM’nin müzakerelerin başlaması için belirlediği Ekim sonu planı değişmeden duruyor. Çoğu büyükelçi, Davutoğlu’nun ilk liderler görüşmesinin 4 Kasım’da yapılacağı açıklamasının, BM tarafından yalanlanmış olmasına karşın tesadüf olmadığı, bir ilke planlaması olduğu kanaatinde.  Elbette, Erdoğan-Eroğlu ilişkilerinin o kadar da sıcak olmadığı ortadayken bu mesajın muhatabının Kıbrıs Rum tarafı veya Başkan Anastasiadis değil Kıbrıslı Türk lider olması ihtimali de var.

Aleksander Downer’ın Kasım başlarında Kıbrıs’ta olacak olması da bir ilke planlamasının varlığını kanıtlıyor. Downer’ın Kasım başındaki ziyaretinin amacı ya ortak görüşmeye başkanlık etmek veya  Mavroyannis-Ertuğ  anlaşmasına son rötuşları atmak olacak. Mavroyannis-Ertuğ anlaşması şu anda, Rum tarafının,  tek egemenliğin, tek uluslar arası temsiliyetin ve tek vatandaşlığın açıklıkla belirtilmesini istediği Kıbrıs sorununun çözüm zeminine iskele kurdu.

Kıbrıs Rum tarafı net bir ortak açıklama olmadan müzakerelerin başlamasını kabul etmeyeceğini açıkça ortaya koydu. Downer başta ortak açıklama fikrini kabul etti ancak Eroğlu’nun özellikle egemenlik konusunu reddetmesinden ortaya çıkan zorlukları görünce canı sıkılmaya başladı ve Kıbrıslı Rum yetkililerle görüşmesinde, ortak açıklama ile ‘başımıza bela aldık’ tarzında imada bulundu.”

TAK

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.