1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. ÜLKENİN KANAYAN YARASI
ÜLKENİN KANAYAN YARASI

ÜLKENİN KANAYAN YARASI

Ülkenin kanayan yarası

A+A-

Esrardan (hintkeneviri) yüz kat daha tehlikeli olduğu belirtilen ve ülkemizde son zamanlarda çok yaygın şekilde kullanılmaya başlanan sentetik cannabinoid (bonzai, spice vb.) türü uyuşturucu maddeler, ailelerin korkulu rüyası haline geldi. Bu tür uyuşturucunun, çok çabuk bağımlılık yaptığı, kalıcı beyin hasarına hatta ölüme yol açtığı kaydedildi.


İç Hastalıklar Uzmanı Dr. Özcan Hüdaverdi son yıllarda uyuşturucu kullanımının ülkemizde büyük bir artış gösterdiğine dikkat çekti. Dr Hüdaverdi, özellikle kullanımı artan sentetik uyuşturucuların (Bonzai, Spice vb) ölüm başta olma üzere, beyinde kalıcı hasara, erken yaşta kalp krizine, psikolojik bozukluklara ve spermlerde azalma gibi ciddi hastalıklara yol açtığını söyledi.


Ülke gençliğini ciddi anlamda tehdit eden uyuşturucuyla gece gündüz demeden mücadele eden Polis Genel Müdürlüğü’ne bağlı Narkotik ve Kaçakçılığı Önleme Müdürlüğü, son yıllarda kilolarca sentetik cannabinoid türü uyuşturucu maddeyi ele geçirdi.

“Bütçe yok”
Ülkemizde uyuşturucuyla mücadelenin sadece polisin bir biriminin sırtına yüklenmesi büyük eleştiri konusu. Uyuşturucuyla mücadelede devletin birçok biriminin ve sivil toplum örgütlerinin sıkı bir işbirliği yapması gerektiğine işaret ediliyor. Yetkililerin böyle bir sorun yokmuş gibi davranması ise her yıl hazırlanan bütçeyle de kendini kanıtlıyor. Ülkemizde uyuşturucuyla mücadeleye bugüne kadar elle tutulur bir bütçe dahi ayrılmadı.

 

Böylesi bir toplumsal olayla mücadele etmek için devletin bütçe ayırmaması, “sorun yokmuş gibi davranılıyor ama sorun var ve çok büyük. Yetkililer, bütçe yoksa, mücadele de olamayacağını hâlâ anlamış değiller” eleştirilerini de beraberinde getiriyor.
 

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) 12. raporuna göre, Avrupa’da birçok ülkede uyuşturucu ile mücadele için ayrılan bütçeler hiç de küçümsenemeyecek rakamlardan oluşuyor. Raporda,  Avrupa’nın uyuşturucuyla mücadeleye yılda 13 milyar ile 16 milyar Euro harcadığı vurgulanıyor.
 

Türkiye’de uyuşturucu ile mücadele için ayrılan bütçe 90 milyon Amerikan Doları’nı bulurken (ki bu rakamın yetersiz kaldığı savunuluyor), İngiltere 2 milyar 185 milyon Euro, İsveç 1 milyar 200 milyon Euro bütçe ile sorunların ancak çok küçük bir kısmını aşabiliyor.

Dr. Hüdaverdi: Sorun çok ciddi
İç Hastalıklar Uzmanı Dr. Özcan Hüdaverdi de, son yıllarda uyuşturucu kullanımının ülkemizde büyük bir artış gösterdiğine dikkat çekerek, özellikle kullanımı artan “Sentetik” uyuşturucuların ölüm başta olma üzere, beyinde kalıcı hasara, erken yaşta kalp krizine, psikolojik bozukluklara ve spermlerde azalma gibi ciddi hastalıklara yol açtığını söyledi.
Dr. Özcan Hüdaverdi, görev yaptığı Girne Akçiçek Hastanesi’ne özellikle son aylarda, her iki gecede bir, “sentetik cannabinoid” türü uyuşturucu kullanarak fenalaşan genç hastalar geldiğine dikkat çekti. Bu hastaların, genelde bilinçlerinin kayıp veya komada hastaneye getirildiğini kaydeden Hüdaverdi, özellikle gençliğin büyük bir tehlike altında olduğuna parmak bastı.

 

Hüdaverdi, uyuşturucunun zararlarını şöyle sıraladı:
“Bu tür uyuşturucu kullanan kişilerin beyin hafıza bölümündeki hücreler etkilenir ve basit işler dahi yapamaz. Hareketlerde, algılama, öğrenme ve düşünmede sorun yaşanır. Koordinasyon, dikkat, performans etkilenir, araba kullanmak tehlikeli olur. Kalp hızı artarak ağız kuruluğu ve gözlerde kanama oluşur. Psikolojik bozukluklar ve spermlerde azalma görülür.

 

Yani, hayati tehlike yaratan çok ciddi yan etkiler oluşur. İçerdiği maddelerden dolayı bulantı, kusma, kalp hızında artış, burun kanamaları, kardiovasküler (dolaşım sistemi) problemler, sinirlilik, paranoya, hafıza kaybı, depresyon, empotens (iktidarsızlık) gibi etkilere neden olmaktadır ve 2008 yılında İsveç’te ve İngiltere’de, son olarak da Güney Kıbrıs’ta ölümlere neden olmuştur.”

Piyasaya tütsü olarak sürüldü
Sentetik uyuşturuculardan biri olan ve ülkemizde son zamanlarda oldukça sık kullanılan “bonzai”nin piyasaya tütsü olarak sürüldüğünü kaydeden Hüdaverdi, bu ürünün, hintkenevirinin etken maddesi olan cannabinoidin sentetik olarak elde edilmiş halini içerdiğini belirtti.

 

Sentetik cannabinoidin, marihuananın etkisini taklit eden bitkisel ve kimyasal ürünler olduğunu söyleyen Hüdaverdi, bu ürünlerin, insan kullanımı için olmadığını, tütsü olduğunun belirtilmesine rağmen, bu maddelerin, bitkisel uyuşturucular gibi sigara içimi şeklinde suiistimal edildiğine işaret etti.

“15 yıla kadar hapisliği var”
 Yetkililer, Sentetik Cannabinoid’in (Bonzai) KKTC’de 29 Mart 2010 tarihinde Eczacılık ve Zehirler Kanunu kapsamında yasaklandığını, 30 Haziran 2011 tarihinde ise Uyuşturucu Maddeler Yasası kapsamına alındığını ve 15 yıla kadar hapislik cezası verilebileceğine dikkat çekti.

 

Özellikle yasadışı bağımlılık yaratan suçların örgütlü suçlar olduğuna dikkat çeken yetkililer, bu örgütlerin, toplumda sosyal ve ekonomik menfaatlere ciddi tehdit oluşturduklarını belirtti. Bu örgütlerin, maksimum maddi kazanç ve güç elde etmek amacıyla her türlü yasadışı suçu işlediklerine değinen yetkililer, bu örgütlerin ayrıca amaca ulaşmak için her türlü yasadışı suçu organize ettiklerini de vurguladı.
 

Organize suçlarla mücadelenin iki ana boyutu olduğunu belirten yetkililer, bunlardan ilkinin, organize suçları besleyen ve yürüten, idari, toplumsal ve ekonomik araçların ortadan kaldırılması olduğunu söyledi.
 

İkincisinin ise adli ve kolluk makamları ilgilendiren yakalama ve etkisiz hale getirme boyutu olduğunu ifade eden yetkililer, bu sorunlarla etkili mücadelenin, karşı karşıya kalınan potansiyel tehlikenin iyi analiz edilip doğru tedbirlerin alınmasıyla önlenebileceğini belirtti.
Aynı yetkililer, son yıllarda yasadışı bağımlılık yaratan madde kullanımında ciddi artış olduğuna dikkat çekti. Bunun en önemli sebebinin, özellikle son yıllarda sadece polis gücüyle hareket edildiğine değinen yetkililer, suç işleyenlerin yakalanıp cezalandırılmasının yanında, önleyici tedbirlerin alınmasının da büyük önem arz ettiğini vurguladı.

 

Önleyici tedbirlerin ilk aşamasında, sağlıklı, sosyal ve “hayır” diyebilecek özgüvene sahip gençlerin yetiştirilmesi gerektiğine değinen yetkililer, bu tür çalışmaların ailelerden başlayarak, özellikle ilk ve orta öğretimde planlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini kaydetti. Bu tür çalışmaların koordineli bir şekilde kurumlar arası işbirliği içerisinde yapılması gerektiğine değinen yetkililer, bu tür tedbirlerin daha sağlıklı olabileceğini söyledi.

“Aileler de dikkatli olmalı”
 Ailelerin çocuklarını öncelikle iyi tanıması, onlarla sağlıklı iletişim kurması gerektiğini belirten yetkililer, ailelerin çocukları üzerinde meydana gelen değişiklikleri kısa zamanda fark edip çözümü üzerinde çalışma yapmaları gerektiğini kaydetti.

 

Ailelerin, çocuklarının arkadaşlarını, ailelerini, gittiği yerleri ve mekanları onları rahatsız etmeden ve arkadaşları arasında küçük düşürmeden bilgi sahibi olmalarının önemine değinen aileler, bu sorunlarla başa çıkamayan ailelerin ise “toplum ne diyecek?” diye düşünmeden psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinden yaralanmaları gerektiğine vurgu yaptı.

Kıbrıs

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.