1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. UZAYLI HÜKÜMET !
UZAYLI HÜKÜMET !

UZAYLI HÜKÜMET !

“Hükümet, halktan 50 ışık yılı uzakta bir varlık”

A+A-

Eniz ORAKCIOĞLU

Eski Başbakanlardan CTP Gazimağusa Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, ülkede yaşanan gelişmeleri ve Kıbrıs sorununda Grans Montana sonrası ortaya çıkan tabloyu değerlendirdi.

 

“Kendi insanını insan yerine koymuyorlar”

CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, UBP-DP Hükümetinin sürekli Kıbrıs Rum tarafının ve Dünyanın Kıbrıs Türk Halkını insan yerine koyması ve değerini vermesi gerektiğini dile getirmesine karşın , “Dünya tarafından insan yerine konulmak istenler, maalesef ki kendi insanını insan yerine koyup, demokratik hukuk devleti ilkeleri ve kuralları içerisinde zerre kadar saygı göstermiyor” dedi.

 

“Devlet borçların ödenmesinde engel oluşturuyorlar”

Soyer, sözlerine şu şekilde devam etti; “Kooperatif Merkez Bankasında yönetimin keyfi kredi dağıtığı iddia edildi. Kooperatif Merkez bankası yönetimi ise iddia sahiplerini yargıya taşıyacağını belirtti. Ardından da Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Tosunoğlu istifa ettiğini belirterek, devletin Kooperatif merkez bankasına dönük borçlarının ödenmesinde UBP kanadının engel oluşturduğunu ve buna artık tahammülü kalmadığını söyledi. Bütün bu açıklamalarla ilgili olarak hükümet ettiklerini iddia edenler rumlardan ve dünyadan istedikleri insan yerine koyma muamelesini kendi halkına karşı maalesef ki göstermemektedir.”

 

“Sınavsız istihdam”

Merkez Bankası Yönetiminin sınavsız ve münhalsiz istihdam yaptığının altını çizen Soyer, her tarafı denetlemesi gereken bir kuruluşu hakkında bu hükümet halkına zerre kadar saygı gösterip bir açıklama yapma gereği bile duymamıştır bunu yapması ve buna dönük olarak bu hükümet bir açıklama yapma gereği bile duymamıştır” dedi.

 

“Halkına karşı sorumluluğu yoktur”

Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın Merkezi İhale Komisyonu Başkanı Çelebi Ilık’a yönelik açıklamalarını da eleştiren Soyer, “Maliye Bakanı açıklamasında, Sayın Ilık’ın Merkezi İhale Komisyonu Başkanlığı ve Koordinatörlük görevini birlikte yürüttüğünü kaydetti. Bu 2 görevin de önemli görevler olduğunu, Çelebi Ilık’ın iki görevi de hakkını vererek yaptığını ama birinden alması gerektiğini söyleyerek, başka bir müşaviri görevlendirmemiz lazım dedi. Ama Çelebi Ilık’ı hangi görevden alacağını ve kimi görevlendireceğini belirtmeyerek, bugüne kadarda bu konuda hiçbir düzenleme yapmamıştır. Bu konu ile ilgili hükümet ve çevresi kendi halkına karşı herhangi bir sorumluluk içerisinde olmamıştır” dedi.

 

“Hükümet sanki uzayda yaşıyor”

Soyer, Bu kadar iddia ve problemi görmezden gelen hükümetin sanki uzayda yaşıyormuş gibi davrandığını vurgulayarak, “Sanki kendileri uzayda yaşıyor ve halk da 50 ışık yılı ötesinde bir varlıkmış gibi davranmaktadırlar. Böyle bir hükümet hangi saygıyı veya bulunduğu pozisyon gereğince hangi hürmeti beklemektedir. Diğer yandan Vatandaşlıklar gollifa gibi dağıtılmakta, hükümet bununla ilgili halka karşı sorumluluk hissederek neye göre, nasıl vatandaş yaptığına dair bir açıklama yapmamaktadır” diye konuştu.

 

“Hükümet, halktan 50 ışık yılı uzakta bir varlık”

Ülkede yaşamın çekilmez bir hale geldiğini savunan Soyer, “Bugün 100 TL ile bir markete girdiğinizde aldığı ürün devede kulağın ¼’ü kadardır. Yaşam böyle çekilmez haldeyken, bu hükümet bu insanlara zerre kadar saygı gösterip alınacak tedbirlerle ilgili halkla bir şeyler paylaşmamaktadır. Hükümet bu hali ve bu davranışları ile Kıbrıs Türk halkından 50 ışık yılı uzakta bir varlık gibi değerlendirilebilir” şeklinde konuştu.

 

“Üniversite sayısı artarken öğrenci sayısı azaldı”

Ülke ekonomisyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Soyer, “Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan günlerdir bankacılık sistemini eleştirmekte, faizlerin yüksekliğinden bahsetmektedir. Bizim ülkemizdeki faizlerin yüksekliği ise hükümet tarafından maalesef ki tartışılmamaktadır. Bunun yanında ekonomideki kötü gidiş içerisinde en önemli aktörlerimizden biri üniversitelerdir. Bu yıl üniversite tercihlerinde geçen yıla göre yüzde 10 azalma görüldü. Gollifa gibi üniversite izinleri verilirken ve birçok yeni üniversite kurulurken bu öğrenci sayısındaki azalışın sebebi sorgulanıyor mu, tartışılıp, sebepler aranıyor mu?” dedi.

 

“Acenteler, kuyumcu dükkânına döndü”

Ülkemizin turizm cenneti ve üniversite adası olarak adlandırıldığına vurgu yapan Ferdi Sabit Soyer, “Ama bugün Uçak biletleri satan acenteler kuyumcu dükkânına döndü. Aynı şekilde Mobil Telefon ve İnternet turizm cenneti ve üniversite adası olan ülkemizde çok pahalı hale geldi. Bu kadar pahalılığın olduğu bir ortamda neler yapılıp da turizm ve eğitimin cazip hale getirebileceği bile tartışılmamaktadır. Hala döviz krizinin etkili olduğu bir ülkede bırakın faizleri ve bankacılık sistemini tartışmayı devletin kendisi tefecilik yapıyor. Devlet bugün gümrüklerde günlük döviz kuru üzerinden vergi almaktadır. Ama bunların hiçbiri hükümet tarafından tartışılmamaktadır. Maalesef bugün yaşam herkes için çekilmez hale getirilmiştir ve bu ciddi bir problemdir” şekline konuştu.

 

“Juncker’in uzattığı ipi kimse tutmaya çalışmadı”

Açıklamalarında Kıbrıs sorunda yaşanan son gelişmeleri de değerlendiren Ferdi Sabit Soyer, Kıbrıs sorunu söz konusu oldu mu büyük laflar söylemek yerine, büyük lokmalar yenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kıbrıs Konusu oldu mu aklıma ilk gelen söz “Büyük lokma ye ama büyük laf söyleme” olur. Crans Montana’da görüşme süreci tıkandıktan sonra Avrupa Birliği Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya bir mektup yolladı. Mektupta, “görüşmeler tıkandığından dolayı, Kuzey Kıbrıs’ın AB’ye uyum için yapılan çalışmaları donduruyoruz” yazmaktaydı. Bunun üstünden 1 aylık bir süre geçmedi ki bu seferde Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Juncker her iki lidere de Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiades diye hitap ederek bir mektup yolladı. Sayın Juncker bu mektubunda iki lidere de çalışmaları için teşekkür ettikten sonra çözüm için gayretlerini eksiltmemeleri gerektiğini belirtti. Yani bize üyesi olan Kıbrıs Rum tarafı lideri ile aynı statüde gördüğünü ifade etti. Arkasından da biz uyum çalışmalarına yükseltmeye hazırız dedi. Kısacası Juncker’in yazdığı mektup, Sayın Anastasiades’in Crans Montana’da çözüm tıkandıktan sonra yolladığı mektupla tamamen tezatlık içermektedir. Peki, Bizim iktidarımız, muhalefetimiz, meclisimiz hepimiz toplum olarak Juncker’in uzattığı bu ipi tutmaya çalışıyor muyuz?” dedi.

 

“BM Adalet Divanı, Kosova’yı tanıyın KKTC’ye benzemez dedi”

Kıbrıs sorunu ile ilgili ülkede her ağızdan bir ses çıktığına işaret eden Soyer, “Kimisi ambargolar kaldırılsın diyor, kimisi konfederasyon, kimisi tanınma, kimisi başka yol demektedir. KKTC ve Türkiye Kosova’yı tanırken, Kosova’nın tanınması için BM’nin Adalet Divanının verdiği kararı bu insanlar hatırlıyor mu?. BM Adalet Divanı Kosova’yı tanıyın tavsiyesini yaparken KKTC’ye benzemez demişti. Kısacası KKTC’nin tanınmaması gerektiğini söyleyerek Kosova’yı tanıyın demişti ve bu gerçek halka söylenmemiştir. 550 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında Uluslararası Adalet Divanının Birleşmiş Millteler’in Kosova’yla ilgili bize yaptığı atfı düzeltmek ve gidermek için yola mı çıkılıyor?” diye konuştu.

 

“Herkes büyük lokma yesin ama kimse büyük laf söylemesin”

Soyer, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bugün Türkiye, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde çözüm arayışını büyük bir heves ve istekle sürdürmektedir. Peki, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü dışında bir çözüm noktasını hep beraber nasıl savunacağız? Bu soruya bir cevap bulabiliyor muyuz? Bu noktada yapılması gereken Yeşil Hat tüzüğünün genişletilmesi, AB’nin uyum sürecinin hızlandırılması için istek ve arzumuzu yaratıcı ve yapıcı şekilde ele almaktır. Bu sebeple herkes büyük lokma yesin amkimse büyük laf söylemesin.”

 

“Politik hafıza giderek zayıflıyor”

Ülkede politik hafızanın giderek zayıfladığına vurgu yapan Soyer, sözlerini şöyle tamamladı; “1997’de AB Yunanistan’da yapılan zirvede Türkiye’ye aday statüsü dahi vermedi. Bunun üzerine bizde Türkiye’de haklı olarak kızdır. O dönem rahmetli İsmail Cem ve Rahmetli Denktaş beraber basın toplantısı yaparak bundan sonraki siyasetlerinin konfederasyon olduğunu söyleyerek, artık devletten devlete görüşeceklerini, kendileri için federasyonun bittiğini belirttiler. Buna bağlı olarak 2001 Aralık ayında Kleridis’in ziyaretiyle 2002’de BM Parametrelerine bağlı federasyon görüşmeler başladı. 1998’de Rauf Denktaş Konfederasyon derken UBP konfederasyon siyasetini kabul etmedi. UBP kurultay yaparak tüzüğünü değiştirdi ve tüzüğünde bugünde geçerli olan bir düzenleme yaparak, konfederasyona alternatif olarak iki ayrı devletin tanınması siyasetini güdeceğini söyledi. 2010 seçimlerinde Cumhurbaşkanlığına tüzüğünde bu değişikliği yapan UBP Genel Başkanı olan Sayın Eroğlu seçildi. O dönemin Cumhurbaşkanı Eroğlu ise 11 Şubat 2014 belgesinin altına imza attı. Bu sebeple büyük lokma ye ama büyük laf söyleme sözü her seferinde aklıma gelen ilk cümle olmaktadır” dedi.

Yeni Bakış

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.