1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Yoğun bakımda hasta yakını olmak... 'Dikkatle izledim ve çok şey öğrendim'
Yoğun bakımda hasta yakını olmak... 'Dikkatle izledim ve çok şey öğrendim'

Yoğun bakımda hasta yakını olmak... 'Dikkatle izledim ve çok şey öğrendim'

Yoğun bakımda hasta yakını olmak... 'Dikkatle izledim ve çok şey öğrendim'

A+A-

Daha önceleri birçoğumuzun birebir tanışmadığı bir kavram olan yoğun bakım, pandemiyle hayatımızın bir gerçeği haline geldi. Koronavirüs ilk çıktığı zamanlar dolup taşan yoğun bakımlar, aşılar çıktıktan sonra ise nispeten rahatladı. Peki yoğun bakımda yatan hastalar bu süreçte neler yaşadı? Yoğun bakım çalışanlarının hayatı nasıl etkilendi? En önemlisi bir yakını yoğun bakım ünitesinde tedavi görenlerin yapması gerekenler neler? İşte insan hikayeleri, hasta yakınları için rehber ve pandeminin yoğun bakım gerçekleri...

Bir insan için aile üyelerinin, dostlarının, en yakınlarının sağlık sorunu yaşaması, hastanede yatması kadar zor az şey vardır şu hayatta. Hele ki bu yatış Yoğun Bakım ünitesinde oldu mu zorluk katlanır da katlanır.

Çok üzülseniz de çok korksanız da fark ettirmemeye, uzaktan da olsa hastanıza destek olmaya, moral vermeye çalışırsınız. Dört bir yandaki sesli-ışıklı makinelerin ne işe yaradığını öğrenmeye, göstergelerdeki en ufak bir değişikliği fark etmeye çalışırsınız. Aklınızdaki sorulara cevap bulmaya; doktorların, hemşirelerin, sağlık görevlilerinin yüzlerindeki ifadelerden, kaşının kalkmasından dudağının bükülmesinden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Dualarınızla, iyi enerjilerinizle hastanın en yakın zamanda iyileşmesi için elinizden gelmeyeni getirmeye çalışırsınız.

Covid-19'un pandemiye dönüşmesiyle yoğun bakımlar da ne yazık ki pek çoğumuzun hayatının bir gerçeği haline geldi. Özellikle pandeminin ilk dönemlerinde, henüz aşılamanın olmadığı günlerde, dünyanın dört bir yanında yoğun bakımlar doldu taştı. Hastanelerde, Covid-19 hastalarını yatıracak yatak, bağlayacak solunum cihazı bulunmaz oldu. Diğer yandan virüsün daha fazla yayılmasını önlemek için çok sıkı izolasyon önlemleri uygulandı. Hastaların yanına değil ailelerinin, sorumlu doktorlar ve hemşireler dışında hastane görevlilerinin girişine bile izin verilmedi.

1-060.webp

Uzmanlar, yoğun bakımda yatan hastalarda delirium gelişmesinin en önemli nedeninin hastaların sosyal açıdan izole kalması olduğunu söylüyor. Brezilya'daki bir hemşirenin delirium'a karşı aldığı 'eldivenli önlem' sosyal medyada çok konuşulmuştu.

Ardından 2021 başından itibaren aşılamanın yaygınlaşmasıyla Covid-19 bitmese de hastanelerde özellikle de yoğun bakımlarda tedavi ihtiyacı gözle görülür oranda azaldı. Ancak Omicron varyantının hızlı yayılışı vakaları roket hızıyla artırırken, yoğun bakımlar da bir kez daha alarm vermeye başladı. Hatta geçtiğimiz günlerde Hürriyet gazetesinden Meltem Özgenç ve Buse Özel'e konuşan uzmanlar, yoğun bakım servislerinde alarma geçildiğini, özellikle İstanbul'da birçok hastanenin yatak kapasitesini arttırmak zorunda kaldığını vurgulayarak "Aşılarınızı ihmal etmeyin" uyarısında bulundu.

Elbette bu karanlık senaryonun önüne geçmek elimizde. Hiç aşı olmayanların acilen ilk dozlarını olması, aşılarının üzerinden zaman geçenlerin ise hatırlatma dozlarını yaptırmasıyla yoğun bakımların dolmasına engel olabiliriz. Ancak her türlü hazırlıklı olmakta da fayda var...

YOĞUN BAKIMDAKİ HASTALARIN YAKINLARI İÇİN BİR REHBER

Umarız kimsenin başına gelmez ama yolunuz bir şekilde yoğun bakım ünitelerine düştüğünde yapmanız gerekenlere dair bilgi sahibi misiniz? En yakınınız yoğun bakımda yatarken, hem ona daha fazla yardımcı olmak hem de kendi zihin sağlığınızı korumak için neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?

ABD'de geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir kitap, bu konuda çok önemli ipuçları içeriyor. 12 yıl boyunca yoğun bakım ünitelerinde görev yapmış Dr. Lara Goitein'ın kaleme aldığı "The I.C.U. Guide for Families: Understanding Intensive Care and How You Can Support Your Loved One" (Aileler İçin Yoğun Bakım Ünitesi Rehberi: Yoğun Bakımı ve Sevdiklerinize Nasıl Destek Olabileceğinizi Anlamak) isimli kitap, yoğun bakım sürecinde hasta yakınlarının karşı karşıya kalacağı soru ve sorunlara basit ama kapsamlı çözümler sunuyor. Kitap özellikle ilk günlerde büyük stres ve kafa karışıklığı yaşayan refakatçiler için bir "ilk yardım rehberi" olma vaadini taşıyor.

ABD'nin New Mexico eyaletinin Santa Fe şehrinde yaşayan Dr. Goitein'ın uzmanlığı akciğer hastalıkları ve kritik bakım üzerine. Kariyeri boyunca çok sayıda hasta yakınıyla tanışmış, kapsamlı gözlemler yapma şansı elde etmiş. Bunların sonucunda vardığı noktayı New York Times'a, "Eğitimli olmak ve nasıl katkı yapabileceğinizi bilmek faydalı oluyor" sözleriyle özetliyor. Kitabın amacının hem hastalar hem de hasta yakınları için mümkün olan en iyi sonuca ulaşmak olduğunu ifade eden Dr. Goitein, çoğu vakada hem hastaların hem de hasta yakınlarının uzun yoğun bakım süreçleri sonrası, travma sonrası stres bozukluğundan mustarip olduğunu da sözlerine ekliyor.

HASTA YAKINI HASTANIN DÜNYA İLE BAĞINI OLUŞTURUYOR

Elbette her hasta ve her hasta yakını birbirinden farklı. New York Times'a konuşan Juli Barde bu anlamda şanslı hasta yakınlarından.

Barde'ın eşi Rick, pandeminin ilk döneminde Covid'e yakalanan, altı haftayı yoğun bakımda geçiren ve neredeyse ölümden dönenlerden. Bu süreçte Barde, her gün 4-5 saatini eşinin yanında geçirmiş, onu rahat ettirmek ve söyleyemediklerini söylemek için elinden geleni yapmış.

Barde, "Dikkatle izledim ve çok şey öğrendim. Soluk borusuna takılı üç boru nedeniyle konuşamıyordu, o yüzden ben onun yerine konuşmak zorundaydım. Eşimin yüz ifadelerini okuyabiliyorum dolayısıyla onu rahatsız eden şeyin ne olduğunu anlayabiliyordum" diye anlatıyor o günleri.

Barde'ın bu yakın ilgisi faydalı da olmuş. Bir hemşire hatası ciddi bir komplikasyona yol açtığında Barde, başka bir hemşireyi çağırıp olayı bir yetkiliye bildirebilmiş.

Herkesin Juli Barde gibi gününün yarısını yoğun bakım ünitesinde geçirme şansı yok. Ancak ne olup bittiğini anlamak, hastanın durumundaki ilerleme ve gerileme işaretlerini görebilmek ve uygun müdahale anını kestirebilmek, bakım kalitesini artırmak için etkili faktörler. Dr. Goitein'ın kitabı da bu amaçlarla yola çıkıyor.

3-020.webp

YANINA GİTMEDİĞİMİZ İÇİN KIZIYORDU’

Bir yoğun bakım hikayesi de Türkiye’den… 77 yaşındaki Ayşe Kuşçu, Eylül 2020’de Covid-19’a yakalandı. KOAH ve kalp hastası olan Kuşçu, hem yaşından hem de kronik hastalıkları yüzünden hemen hastanede tedavi altına alındı.

Hastaneye yatışının üzerinden sadece birkaç gün geçtikten sonra durumu kritikleşince yoğun bakım ünitesine alınan Kuşçu’nun tedavisi burada devam etti. Ayşe Kuşçu’nun kızı Aysel Hanım, annesinin yoğun bakımda olduğu sürenin hayatlarındaki en zor dönem olduğunu söylüyor.

‘COVID OLDUĞUNU SÖYLEYEMEDİK’

“Yaşından ve kronik hastalıklarından dolayı durumu ağırdı. Kaybetme korkusu ile ilk kez o zaman bu kadar net bir şekilde yüz yüze geldik” diyen Aysel Hanım annesinin de yoğun bakım günlerinde çok zorlandığını şu sözlerle anlatıyor:

“Pandemi sebebiyle hastaneye girişimiz dahi yasaktı. Tabii annem Covid-19’un ne olduğunu ve ciddiyetini pek anlamıyordu. Zaten Covid-19 olduğundan da haberi yoktu. Kalp rahatsızlığı yüzünden tedavi gördüğünü sanıyordu çünkü haberlerde gördüğünde koronavirüsten çok korkuyordu, enfekte olduğunu öğrenseydi psikolojik olarak çökerdi. Bu yüzden hastanedeyken yanına gitmediğimiz için bize çok kızıyor, sinirleniyordu.”

Annesi Ayşe Hanım’ın yoğun bakımdayken evini ve eşini de çok merak ettiğini anlatan Aysel Hanım, “Sürekli yoğun bakım hemşirelerini yanına çağırıp bizi görüntülü aramalarını istiyordu. Onlar da sağ olsun çoğu zaman annemi kırmıyordu. Bize hep babamın nasıl olduğunu, evini soruyordu. Yalnız kalmak onu çok üzmüştü” diyor.

YÜZDE 80-90 İYİLEŞİYOR AMA…

Yoğun bakımdaki hastaların yakınları için en zor şeylerden biri en iyi sonucu umarken en kötüsüne hazırlanmak. Yoğun bakımdaki hastaların yüzde 80 ila 90'ı zamanla iyileşip yoğun bakımdan çıkıyor hatta taburcu oluyor. Ama ailelerin yine de gerçekçi bir tabloyu görmeleri gerekiyor.

Dr. Goitein, yoğun bakım hastaları için, "Çoğu ilk yılda toparlanıyor, bazılarının bir yıl ve daha uzun süren semptomlar konusunda yardıma ihtiyacı oluyor. Ama çoğu o bir yıl içinde hastalığı atlatıyor, 3 yıl içinde de bağımsız hale geliyorlar" ifadelerini kullanıyor.

Hastaların geleceği, neden yoğun bakıma alındıkları, yaşları, fiziksel koşulları, duygusal sağlık ve direnç durumları, rehabilitasyon alma becerileri gibi faktörlerle belirleniyor. Dr. Goitein, "Uzun süreli yaşam desteği alanlar arasında çok küçük bir azınlık hastaneden taburcu olunca doğrudan eve gidiyor" diye konuşuyor ve ekliyor: Yüzde 20'si bir ayakta rehabilitasyon tesisine, diğer yüzde 20'si bir bakım tesisine gidiyor. Yaklaşık yüzde 35'lik kesim ise uzun vadeli akut bakıma ihtiyaç duyuyor.

Dr. Goitein, "Birçok insan çok küçük umutlara tutunuyor, hastanın hayatta kalmasını, evine dönmesini ve daha önce olduğu kişi olarak hayatına devam etmesini bekliyor. Ancak hastalık karşısında verilen uzun ve zorlu bir savaş, fiziksel ve psikiyatrik engellere yol açabilir. İnsanların tahmininden çok daha stres verici bir durumdur" ifadelerini kullanıyor.

EVİNİZ HASTA BAKIMINA UYGUN MU?

Dr. Goitein'ın verdiği bir veri de çok dikkat çekici. Eğer bir hasta yoğun bakımda 2 gün ve üzeri sürede solunum cihazına bağlı halde kalırsa, hastaneden taburcu olduktan sonraki 6 ay içinde aile üyelerinin günde en az 5 saatlik bakımına ihtiyaç duyuyor. Ailenin bu süreçle başa çıkma gücü ise hasta eve gelmeden önceki planlamanın ve hazırlıkların kapsamına bağlı.

Bu bağlamda sorulacak çok soru var: Banyoya tutunma demirleri takılmış mı? Kapılar yürüteç ya da tekerlekli sandalyenin geçebileceği kadar geniş mi? Hasta, bakıcısıyla rahata iletişim kurabiliyor mu?

Yoğun bakımda uzun süre kalan hastalarda 'yoğun bakım sonrası sendrom' olarak adlandırılan bir durumun gelişmesi de oldukça yaygın. Dr. Goitein, "Genele baktığımızda, yoğun bakımdan sağ çıkanların aşağı yukarı yarısında taburcu olduktan sonra haftalar, aylar hatta yıllar süren en az bir bilişsel, psikiyatrik veya fiziksel problemle karşılaşıyoruz" diyor.

Bu problemler hafıza, konsantrasyon ya da problem çözmeyle alakalı olabiliyor. Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, uyku bozuklukları gibi sorunlar yıllarca devam edebiliyor. Yoğun bakım kaynaklı fiziksel zayıflığı atmak yıllar alıyor. Giyinmek ve Yemek pişirmek gibi günlük aktivitelerde bağımsızlık kazanmak hem hastanın hem de bakıcısının ciddi anlamda kararlı ve sonsuz derecede sabırlı olmasını gerektiren bir süreç oluyor.

VEKİL KENDİ İSTEDİKLERİNİ DEĞİL HASTANIN İSTEDİKLERİNİ YAPMALI

Dr. Goitein ayrıca, ailelerin ne zaman 'tamam' deneceğini yani hastayı yaşam destek ünitelerinden ayırma kararını doğru zamanda almayı bilmek zorunda olduğunu da söylüyor.

İdeal senaryoda, hastaların kendileri adına konuşma yetkisine sahip kişiyi önceden tayin etmiş olması, bu kişinin de hastayı yakından tanıyan, hayat görüşünü, hayatta neye değer verdiğini hatta engelliliğe bakış açısını bilen biri olması gerekiyor.

"Vekil seçilen bu kişinin görevi kendi arzularını ve inançlarını bir kenara bırakıp hastanın kendisi için istediği şeyi seçmek olmalı" diyen Dr. Goitein, aile üyelerinin kesin bir karara varamadığı durumlarda ise doktorla yapılacak görüşmelerin süreci kolaylaştırabileceğini ifade ediyor.

4-012.webp

‘NE OLDUĞUNU BİLEMEDİĞİMİZ BİR HASTALIKLA SAVAŞ VERDİK’

Yoğun bakım kavramını, özellikle pandemi döneminde çok daha fazla duyduk. Normal hayatta hiç olmadığı kadar fazla insan yoğun bakım servisinde tedavi gördü, yaşam mücadelesi verdi. Bu süreçte en fazla emek verenler arasında yoğun bakım hemşireleri de vardı.

Yoğun bakım hemşirelerinin yaşadığı zorlu süreci ve tedavi gören hastaların yaşadıklarını Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı Ebru Kıraner ile konuştuk. “Pandemi döneminin her günü başka zorluklar ile geçti. İlk günlerde ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz bir hastalık ile savaş verdik” diyen Kıraner, uzun bir süre evlerinden uzakta lojman, misafirhanelerde kaldıklarını söylüyor.

3 KAT MASKE, KORUYUCU TULUMLAR

Hepimiz haberlerden hatırlatırız; yoğun bakım servisinde çalışanların koruyucu kıyafeti çıkarmamak için tuvalete dahi gidemediği, maskeler yüzünden yüzlerinin yara olduğu görüntüler gözümüzün önünde. Ebru Kıraner de o zor zamanları şu sözlerle anlatıyor:

“Çalışma ortamında 4-6 saat boyunca tulumların içinde ve 3 kat maske ile çalıştık. Mola saatlerimiz çok kısıtlıydı. Tuvalet ihtiyacımız olmasın diye su bile içmiyorduk. Çünkü artan hasta sayıları ile yoğun bakım hemşiresi sayısındaki yetersizliğe rağmen yatak sayıları hızla arttırılıyordu ve biz hastaların bakımına yetişemez bir hale gelmiştik.”

YASAK DELİNDİ, TELEFONLAR YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNE GİRDİ

Yoğun bakımda yatan hastaların yaşadıklarından da bahseden Kıraner, “Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören hastalar bazen yakınlarının ölmediğine ikna olmuyordu. Kendi telefonlarımız ile yakınlarını arayıp görüşmelerini sağlıyorduk. Ancak böyle ikna oluyorlardı” diyor.

Kıraner, hastaların yakınlarının da genelde karantinada olduğu için hastaneye gelemediklerinden bahsediyor ve yaşananları şöyle anlatıyor:

-- Nadiren bir hasta yakını hastaneye gelirse torbalar dolusu ihtiyaç malzemesi (çorap, meyve suyu, yoğurt, hasta bezi, su…) getiriyorlardı.

-- Covid 19 öncesi dönemde çalışanlar cep telefonlarını yoğun bakım ünitesine sokmazken, pandemi döneminde telefonlar üniteye girdi. Bu sayede pek çok hasta yakınları ile görüşebildi.

-- Hasta bireyler bilinmezliklerle dolu bir ortamda, daha önce yaşamadıkları ya da hayal bile edemedikleri araç-gereçlerle tüm vücutları donatılmış olarak kendilerini buldular.

-- Yoğun bakımlarda kişisel koruyucu ekipmanlar ile dolaşan, anlamlandıramadıkları çalışanlar da onları şaşkınlığa uğratıyordu. Bizlerle iletişim kurma güçlü yaşadılar. Bu nedenle anksiyete, korku ve stres yaşadılar.

-- Yanlarında aileleri, sevdikleri ve tanıdıkları hiç kimse yoktu… Yaşamını yitirmek üzere son nefeslerini verirken çok sevdikleri yakınlarına veda bile edemiyorlardı, yalnızlık ve çaresizlik hissediyorlardı.

-- Uzun süren yoğun bakım tedavisi aile içindeki rollerini ve ilişkilerini olumsuz şekilde etkiledi. Buna bağlı olarak iş kayıpları ve dolayısıyla maddi kayıplar ya da yetersizlikler yaşadılar.

-- Yoğun bakım ünitesinden ve hastaneden çıktıktan sonra bir süre daha sosyal izolasyona, toplum tarafından etiketlenerek dışlanmaya maruz kalma riski söz konusuydu.

-- Hasta yakınları ise; sevdiklerinden haber alamamak, ziyaretine gidememek, hastalık süreci hakkında bilgi alamamak nedeniyle korku, endişe, yalnızlık ve çaresizlik duyguları yaşadılar. Bunun yanı sıra bakım yükü ve aile içindeki rol ile sorumlukları da arttı.

-- Hasta yakınları her gün aynı saatte üniteye telefon ile ulaşıp hekimlerimizden hastalarıyla ilgili bilgileri alıyorlar ve sorularının cevaplarını alıyorlardı.

Hürriyet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.