1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. YUSUF YÖNLÜER
YUSUF YÖNLÜER

YUSUF YÖNLÜER

Gönyeli’nin sevilen siması, uluslararası tenis antrenörlüğü yapmış bir kişi

A+A-

Tenis sporuna gönül veren, bu sporu birçok gence sevdiren Yusuf Yönlüer, Gönyeli’nin sevilen simalarından biri...

Tenise olan tutkusu nedeniyle, bu alanda kendini geliştiren ve en son Gönyeli Tenis Kulübü’nde antrenörlük yapan Yönlüer, uluslararası birçok yarışmaya katıldı.

Ahmet Yönlüer, yarışmaların hepsinden de ödülle döndü.

Yönlüer, beş kardeşin en küçüğü. 1966 yılında dünyaya gelen Yönlüer, 21 Aralık 2013 tarihinde hayatını kaybetti.

Ömrüne birçok sevgi, dostluk ve başarı sığdıran Yönlüer, bugün spor camiasında adı sıkça zikredilen kişiler arasında yer alıyor.

 

Kısa sürede evlendiler

Yusuf Yönlüer’in eşi Ayşe Yönlüer, hayat arkadaşıyla 1989 yılında tanıştıklarını, 1 Temmuz 1989 yılında nişan olduklarını ve 1991 yılında evlendiklerini söyledi.

Yönlüer, tanışma hikayelerini şöyle anlattı:

“Eşim, lise yıllarında çok hareketli bir delikanlıydı. Dönemin de yakışıklı popüler gençlerindendi. Fakat ben onu ortaokula giderken otobüste görürdüm. Yusuf ile bir yerde karşılaştığımız zaman ben ‘selam Yusuf ağabey’ diye seslenirdim. Devamlı karşılaşırdık çünkü ikimiz de Gönyeliliyiz. Daha sonra Yusuf üniversiteye Suudi Arabistan’a gitti. Okulunu bitirdi ve geldi. Ben Gönyeli Spor Kulübü’nün kız basketbol takımında oynuyordum. Yusuf’u sık sık görmeye başladım. Antrenmanlara gelirdi ama ben hiç üzerime alınmadım o dönemlerde. Ben de hep bizim antrenmanlardan sonra onlar da oynayacaklar diye düşünüyordum ama bu sıklaşmaya başladı. Bana yaklaşıp selam vermeye başladı. Mahalleden de çok sık geçer oldu. O dönem bende lise ikiyi yeni bitirmiştim. O dönemde bunların benim için olduğunu fark etmiştim. Sonra bir şekilde bana açılarak arkadaşlık vesilesiyle bana duygularını aktardı. Daha sonra çok uzun sürmeyen bir flörtümüz oldu. 1989 yılı yazında nişan olduk. Daha o zaman Lise’yi bitirmemiştim. Birlikteliğimiz de böyle başladı”.

1991 yılında evlendiklerini ifade eden Yönlüer, 1992 yılında büyük kızlarının 1993 yılında küçük kızlarının dünyaya geldiğini söyledi.

Eşinin spora olan düşkünlüğüne dikkat çeken Yönlüer, “Çocuklar küçük yaştayken eşim spor yapıyordu. Voleybol ve futbol takımındaydı. Daha sonra tenis antrenörlüğüne başladı. Bu da giderek hayatında çok önemli bir yer işgal etmeye başladı. Çok hızla başarı yakalamaya başladı. Yetiştirdiği öğrenciler Türkiye’de dereceler almaya başladı ki, bu Yusuf’tan önce Türkiye’de tenis müsabakalarına giden sporcular belli bir noktada elenip geri geliyorlardı. Yusuf çok mücadeleci bir insandı. Bir başarısızlık söz konusu olursa hayatında çevrede değil sebebi kendi olarak görürdü ve öz eleştiriyle başlardı. Yani bir şeyleri düzeltmeye kendinden başlardı. Hep önüne bakardı. Hep de söylediği bir söz vardı ‘o geçti önümüze bakalım’ derdi. Çok yoğun bir tempoda çalışırdı” dedi.

 

“Yusuf bir denge adamıydı”                                  

Ayşe Yönlüer şöyle devam etti:

“Yusuf hep sahalardaydı. Ama yaptığı işten çok büyük zevk alıyordu. Başarı onu çok besliyordu. Bende Yusuf’u rahat bıraktım. Hiç yoğun çalışmasına sorun çıkarmamaya çalıştım. Ben çocuklarla ilgilendim hep, hatta bazen bana soruyorlardı ‘sen rahatsız olmuyor musun Yusuf her an yanında değil’ diye. Ama ben rahatsız olmuyordum çünkü onu ben kabul ettim sonra aldığı başarılar karşısında öyle bir haksızlık yapamazdım ona onu düşündüğüm için sorun çıkarmıyordum.

Öğrencileri onu baba gibi seviyordu. O da öğrencilerini çok severdi. Herkesi sığacak şekilde bir kalbi vardı. Çok hassasiyetle yaklaşırdı kendi çocuklarının sorunlarına da öğrencilerinin sorunlarına da.

Yusuf bir denge adamıydı. Öfkesi, şefkati, prensipleri çok dengeliydi. Çocuklarına yeri geldiğinde çok şefkatli olabiliyordu ama sırasında da hemen otoritesini koyabiliyordu”.

Yönlüer, “Eşim kendinden başka herkesi düşünürdü, bizimle de çok ilgilenmediğini düşünürdü. Aslında yanımızda değildi ama hep yanımızda olduğunu bize hissettirirdi” dedi.

 

 

Eşinin yokluğunun doldurulamaz bir boşluk olduğunu ve hayatında çok şey değiştiğini gözyaşlarıyla anlatan Yönlüer, “Geri döndürmenin mümkün olmadığının farkındayım, çok yeri doldurulmaz bir boşluk, onu çok özlüyorum” dedi.

Ayşe Yönlüer, devam etti:

“Hastalığı 5 Ocak 2013 tarihinde başladı. Antrenmandan geldi duşunu aldı. Yemeğimizi yedik ben masayı toparlarken Yusuf oturup çocuklarla konuşuyordu. Ansızın elini başına koydu ve eli düştü. Biz panik olduk kalp krizi veya felç geçirdiğini düşündük. Hemen doktora gittik ve Yusuf’a hiçbir şeyi olmadığını söylediler. Daha sonra biz Sıla hanıma gittik kontrollerini yaptı. Bizi MR’a yönlendirdi teşhis konuldu. Bir hafta içinde biz Acı Badem Hastanesi’nde ameliyata gittik. Orda ameliyat oldu. Aynı gün zaten sonuçlar açıklanmıştı. Profesör bizi odasına çağırıp sonucun kötü çıktığını hızla yayılacak bir tümör olduğunu açıklamıştı. Bir yıl mücadele ile kimyasal tedavi, radyoterapi sürecimizi İstanbul’da geçirdik. Daha sonra buraya döndük.  Ama 21 Aralık 2013 tarihinde onu kaybettik.

Giderken çok güzel şeyler bıraktı. En önemlisi Yusuf Yönlüer’in eşiyim derken çok gururlanacağım bir miras bıraktı. Çocuklarıma çok güzel hazinelerden değerli bir isim bıraktı”.

 

Fahri Yönlüer: Mücadeleci bir yapısı vardı

Yusuf Yönlüer’in ağabeyi Fahri Yönlüer anlatıyor:

   “Yusuf benden dört yaş küçüktür. Çocukluğumuz hep beraber geçti çok mücadeleci bir yapısı vardı. Pes etmeyen, başarıya odaklanan ve başarının gelmesi için de bütün her şeyini ortaya koyan yapıya sahipti.

Çocukluğunda 23 Nisan’da en güzel kasa minder hareketlerini yapan kardeşimdi. Uzun atlama, voleybol ki bu ilerleyen gençlik yıllarında voleybol milli takımına kadar seçildi. Yıllarca Gönyeli Voleybol takımında oynadı. Genellikle başarıya motive olan, başarıyı getirebilme adına da tüm sebepleri en iyi şekilde yerine getirebilen bir yapıya sahipti.

Yusuf kardeşlerine ve ailesine çok düşkündü. Kendi isteklerini arka planda tutan kardeşlerinin, sevdiklerinin isteklerini hep ön planda tutardı. Özelliklede kızlarının eğitimine çok önem verirdi. Bu uğurda da yapamayacağı hiç bir şey yoktu. Kızlarının ikisi de şu anda yurt dışında eğitim görüyor. Biri İskoçya’da biri İngiltere’de.

Çok esprili biriydi. Girdiği ortamı neşelendirir ama bunu yaparken de insanların ayıplarını, dertlerini deşmeden irdelemeden öyle noktalara değinirdi herkes pür neşe olurdu onun olduğu ortamda. Özellikle hastalığı döneminde bizleri öyle bir noktaya getirmişti hüzne kedere boğmuştu.

Hiçbir zaman 11 aylık süre içerisinde ben onu üzüntülü, kederli, ağlarken, üzülürken hiç görmedim. Hep bize moral veren taraf oydu. Bize teselliyi o verirdi. Hayır, üzülmeyin üstesinden geleceğim bu hastalığın derdi. Şakalar yaparak bizi güldürürdü.

Bunlar bize Yusuf Yönlüer’in ne kadar hayata bağlı olduğunu, hayatı sevdiğini, insanları sevdiğini gösteren parçalar anlattım hayatından. Tabi onu unutmak mümkün değil asla, insanlar derler zaman her şeyin ilacıdır unutursun ben asla onu unutmak istemiyorum onun anılarıyla yaşamak istiyorum. Allah rahmet eylesin nurlar içinde yatsın.

Şu anda Gönyeli Belediyesi’nin yaptırdığı tenis kulübünün yanında bir yürüyüş parkuru var ve bunun içerisinde spor aletleri olan çok güzel park yapıldı. Gönyeli Belediyesi Yusuf Yönlüer’in adını verecek. Ben eminim ki bu da Yusuf Yönlüer’i unutulmazlar arasına koyacak”.

Hasan Yönlüer: Onunla kahvaltı yapmayı özledim

Yusuf Yönlüer’in ağabeyi Hasan Yönlüer anlatıyor:

“Yusuf çok iyi bir kardeşti. Ben ondan 13 yaş büyüğüm doğduğu günü hatırlarım. Hiç unutmam ebe geldi ve bize bir Yusufcuk doğdu dedi. Bizde Yusufcuk olur mu? Yusuf yenir dedik. Biz ebeyi anlamadıydık. Meğer adını Yusuf koydulardı. O günü hiç unutamam.

Sabahları yürüyüşe çıkardı ve bana gelirdi beraber kahvaltı yapardık. Hastalığından pek bahsetmezdi bize belli etmek istemezdi. Tenisi çok severdi. Çok iyi bir insandı. Allah rahmet eylesin nurlar içinde uyusun”.

 

Kezban Akyön: Onu çok özlüyorum

Yusuf Yönlüer’in ablası Kezban Akyön anlatıyor:

“Ben kardeşlerin en büyüğü tek kızıyım. Öğrenimimi yurt dışında yaptığım için pek Yusuf’la çocukluk günlerimiz olmadı. Yusuf’u ben hep çocuğum gibi gördüm. Bilhassa annem ve babam öldükten sonra eniştesini baba beni de anne yerine koydu.

Hastalığı zarfında hep yazı yazardı Facebook’ta ve orda da ablam annem ve eniştem babam yazardı. Onu anlatmak çok zor aslında.

İnsanlara yardım etmeyi çok severdi. Yardım ettiği zaman gözlerindeki o gülümseme ve neşeyi anlatamam. Hasta haliyle bile yardım etmeyi çok severdi. Ailesine ve bizlere çok bağlıydı. Bizi her gün görmek isterdi bizde onu her gün mümkün olduğu kadar görmeye çalıştık. Biz gelmediğimiz zaman o bize geldi. Hasta olduğu dönemde hastanede yatırdı ve bir gün gidemedik aradı, ‘niçin gelmiyorsunuz’ diye. Aramızdan erken ayrıldı. Bunu hiç hak etmedi. İnşallah huzur içindedir”.

 

Rüstem Akyön: En güzel insanlardan biri

Yusuf Yönlüer’in eniştesi Rüstem Akyön anlatıyor:

“Yusuf her şeyden önce dünyaya gelmiş ender güzel insanlardan biriydi. İyi bir baba, sporcuydu. Tenise bir tutkuyla bağlıydı. Öğrencilerini çok severdi.  Bil hasa öldükten sonra karşımıza çıka tablo bizi daha da duygulandırdı. Çocuklara yaklaşımı ve çocukların azından çıkan sözler bizi daha da etkiledi. Çocuklar önce Yusuf’u bir antrenör, ağabey sonra baba gördüler.

Ne yazık ki bizden çok erken ayrıldı. Yusuf’un gençlik yaşamı dolu dolu güzel bir gençlik yaşadı evlenmeden önce, sürekli aktifti spor yapardı gezerdi. Tenise başladıktan sonra da Tenis onun kopmaz bir parçası oldu. Dünyanın bir ucunda tenisle ilgili bir etkinlik olsa o hemen ilgilenirdi. Birçok yabancı ülkeye de gitti. Bu ülkede bir yerde bütün tenis camiasının ve Kıbrıs Türk halkının da kabul ettiği gibi Tenis de bir marka oldu. En üst seviyede bir teknik eleman olarak görev yaptı. Bu bizim için çok büyük bir gurur övünç oldu.

Yusuf, bu hastalıktan sonra daha da büyüdü. Kanser hastalarına çok büyük bir örnek oldu. Onlara yardım etmek için örnek olabilmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Onlara umut verdi. Hayatında Yusuf hep başkalarına umut ve yardım etmek için yaşadı. Bütün hayatının her devresinde bunu görmek mümkündür.

Teniste de hiç geri durmadı başarı için koştu ve dikkat ediyorum onun bıraktığı öğrencilerde ayni duyguları Yusuf’un verdiği bütün özellikleri almış durumdadır.

Yusuf her şeyden önce çok iyi bir eş ve babaydı. Evlatları ve eşi için her şeyi yapardı. Yusuf dünyaya gelen en güzel insanlardan biriydi. Onun bu güzel anılarını yaşatacağız”.

 

Şenay Bora: Benim aslan parçamdı

Yusuf Yönlüer’in kayınvalidesi Şenay Bora anlatıyor:

“ Damadım değil oğlumdu o benim. Bir tanecik oğlum çınarımdı. Hiçbir günden bir güne bana kayınvalide gözüyle bakmadı. En güzel günlerim onlarla geçti. Hiç beni ayırmadı. Tatile, yemeğe gideceklerinde bile beni de götürürdü. Oğlumu ellerimde kaybettim. Ellerimden kaydı gitti. Çok iyi bir insandı. Hep aslan parçam derdim kendine. Hastalığında da hep yanındaydım. ‘Anam’ derdi bana, ‘anne öp, sev beni’ derdi. ‘Ana kokusu alayım’ derdi. Hiçbir gün hastayım iyi değilim demezdi hep hamdolsun iyiyim derdi”.

 

Öğrencileri konuştu

Yusuf Yönlüer’in öğrencisi Suzan Pakan anlatıyor:

“Ben Yusuf hocam ile altı yaşında tanıştım. İlk babamın teşvikiyle tenise başladım. Yusuf hocayla birlikte çok anılarımız oldu. İlk bana tenisi o öğretti. 10 yıl boyunca onunla beraber çalışmalar yaptık. Birçok yerlere gittiğimiz oldu. Birçok başarılar yakaladık. Gerek yurt dışında, Türkiye’de Rum tarafında başarılar yakaladık. Beraber Rusya’ya gittik. Yusuf hoca benim için her zaman ikinci bir baba olarak hafızamdadır. Yusuf hoca anlatılmaz yaşanır. Her şeyde yanımızdaydı”

Yusuf Yönlüer’in öğrencisi Şengül Tilki anlatıyor:

“Yusuf hocayla 14 yaşında tanıştım. Hem aile dostumuz hem de babamla çok yakın arkadaştılar. On yıldır tenis oynarım hiç bırakmadım. Yusuf hoca sadece bizim hocamız değil babamız gibiydi. Antrem andan çıktığımızda bazen Yusuf hocanın evine gider yemek yerdik. Sürekli birlikte vakit geçirdik. Babam gibiydi”.

Yusuf Yönlüer’in öğrencisi Yarkın Kuloğlu anlatıyor:

“Yusuf hocayla ben altı yaşında tanıştım.  Hocamın bende çok emeği var. Bugüne kadar her konuda hep yanımızda ve yardımcı oldu. Hakkını hiçbir zaman ödeyemeyiz. Onu kaybettiğimiz için çok üzüldük. Yusuf hoca kral gibi adamdı”.

 

Mustafa Ülker: O istedi

Gönyeli Tenis Kulübü Baş Antrenörü Mustafa Ülker anlatıyor:

“Buraya gelmemdeYusuf Yönlüer hocamızın büyük katkısı vardır. Onun isteği üzerine bu kulüpte antrenörlüğe başladım. Bize çok büyük katkılar sağladı. Daha önce biz Türkiye turnuvalarına gittiğimiz zaman herhangi bir başarı almayı hedeflemiyorduk ama onun sayesinde, onun gösterdiği azimle antrenman teknikleriyle bunun mümkün olduğunu gördük. Suzan’la bu başarıyı başlattı. Şengül’le devam ettirdi. Yusuf Yönlüer hocamızı rahmetle anıyoruz”.

Kıbrıs

 

 
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.