1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. ZAMANSIZ VE HATALI
ZAMANSIZ VE HATALI

ZAMANSIZ VE HATALI

Türk tarafında öfke... Rum tarafında sevinç...

A+A-

Türk tarafında öfke, Rum tarafında sevinç... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Güney Kıbrıs’ın 1994 yılında açtığı davaya ilişkin olarak Türkiye’yi, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dolayı 90 milyon Euro tutarında tazminata mahkum etmesi, Rum yönetimini sevindirirken, KKTC’de ve Türkiye’de rahatsızlık yarattı.

Türkiye’den ve KKTC’den yapılan açıklamalarda kapsamlı çözüm sürecinde çok önemli bir evreden geçilirken alınan söz konusu kararın çok zamansız ve hatalı olduğu vurgulandı. Açıklamalarda, Kıbrıs sorununun mahkeme kararlarıyla çözülemeyeceği belirtildi.

Müzakerelere gölge düşürdü... Cumhurbaşkanı Eroğlu, AİHM’in siyasi bir karar aldığını belirterek, “Böyle bir kararın böyle bir zamanda alınması müzakerelere gölge düşürdü... Rum’un elini güçlendirmeye yönelik bir hareket” dedi. Başbakan Yorgancıoğlu, Kıbrıs’ta çözüm için çok yoğun çalışmaların yürütüldüğü bu günlerde, alınan kararı doğru bulmadığını ifade ederek,“Umarım ve beklerim ki bu görüşmeleri olumsuz etkilemez” dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise kararla ilgili, “Uygulanan yöntem ve devletlerarası hukuk bağlamında Türkiye’nin tanımadığı bir devleti muhatap alması noktasında kesinlikle kararı bağlayıcı bulmuyoruz, bu ödemeyi de bu anlamda yapmayı gerekli görmüyoruz” diye konuştu.

***

Cumhurbaşkanı Eroğlu, AİHM’in Türkiye aleyhindeki kararını “siyasi” olarak niteledi:

Müzakerelere gölge düşürdü

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi, 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan dolayı Güney Kıbrıs’a 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkum etmesinin siyasi bir karar olduğunu belirtti.


Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Böyle bir kararın böyle bir zamanda alınması müzakerelere gölge düşürdü… Rum’un elini güçlendirmeye yönelik bir hareket” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Türkiye Odalar Borsalar Birliği Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi öğretim üyelerini kabulü sırasında basın mensuplarının sorusu üzerine AİHM kararını değerlendirdi.
Söz konusu kararla ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan da yazılı açıklama yapıldı.

“Siyasi bir karar”
AİHM kararının siyasi bir karar olduğunu vurgulayan Eroğlu, “Müzakerelerin öze yönelik tekrar başlatıldığı bir dönemde böyle bir kararın alınması Rum uzlaşmazlığını artırarak AB’nin de taraf olduğu izlenimi yaratacak bir davranış” dedi.

Kıbrıs’ta sadece Rumların zayiatı olmadığını, sadece Rumların göçmen durumuna düşmediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Eroğlu, şöyle devam etti:

“1974 Barış Harekatı’nın niye
yapıldığı göz ardı edildi”

“1974 Barış Harekatı niye yapıldı? AİHM bu soruyu kendi kendine sorabilseydi görecekti ki 15 Temmuz 1974’teki Yunan darbesi, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması ve Türklerin toplu mezarlara gömülmesi amacıyla yapılmıştı.

Türkiye müdahale etmemiş olsaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türk’ü hayatta bulamayacaktınız. ‘1974 Barış Harekatı niye yapıldı?’ sorusu sorulmadığı sürece Rumların ‘Kıbrıs sorunu 1974’te başladı’ politikasına inanılmış olması bu gibi hatalı kararların alınmasına neden oluyor diye düşünüyorum. Bizim 1974’e gelinceye kadar kurmuş olduğumuz cumhuriyetten dışlanmamız, cumhuriyet kuruluncaya kadar da birçok şehitler, kayıplar vermemiz, cumhuriyetten dışlandıktan sonra 11 yıl gettolarda yaşaya mahkum edilmemiz birçok köylerimizi boşlatmamız ve adanın yüzde 30’unda sıkışıp kalmamız... Bunlar hep göz ardı edilerek alınan kararlardır. “

Dikkatli olunmalı

Alınan kararın siyasi bir karar olduğunu ve bunun değerlendirmesinin TC Dışişleri Bakanlığı tarafından da yapıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Böyle bir kararın böyle bir zamanda alınması müzakerelere bir kara gölge düşürdü” ifadesini kullandı.

Müzakereler başlarken İngiltere’nin Güney Kıbrıs’ın liderini İngiltere’ye davet ederek Üslerle ilgili karar imzaladıklarını hatırlatan Eroğlu, bunların Rum’un elini güçlendirmeye yönelik hareketler olduğunu kaydetti.

Eroğlu, dış dünyanın Kıbrıs’ta anlaşma arzusunda olması halinde özellikle AB başta olmak üzere bu gibi hareketlerde dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

Rum tarafını şımartarak bir anlaşmaya varılacağını düşünmenin yanlış olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs’ta eşit iki halk olduğunu, Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda yaşamak ve özgürlük için yıllarca mücadele ettiğini ifade etti.

1974 Barış Harekatı’nın Türk halkının toplu mezarlara konmasının engellenmesi için yapılmış bir harekat olduğunu belirten Eroğlu, Türk tarafının da göçmeni ve kayıpları olduğunu, Türk tarafının mağduriyetlerinin daha fazla olduğunu AB’nin bunları dikkate alması gerektiğini söyledi.

Eroğlu, AİHM bunları görmezden gelir, Türklerin 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlandığını görmezden gelirse daha çok hatalar yapacağını ifade ederek, AİHM’in gerçekleri görmesi gerektiğini kaydetti.

“Bakış açısı değişmez”

Cumhurbaşkanı Eroğlu başka bir soru üzerine, TC’nin AB ile ilişkileri devam ettiğini, Doğu bloğu ülkelerinin AB’ye girmesine rağmen, geçmişte Doğu bloğuna karşı AB’nin bekçisi olan TC’nin halen bekletilmekte olduğunu vurguladı.

Eroğlu, bu kararla Türkiye’nin AB’ye bakışaçısının değişeceğine inanmadığını da belirtti.

Cumhurbaşkanlığı: Zamanla açısından manidar
KKTC Cumhurbaşkanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye aleyhine verdiği 90 milyon Euro’luk tazminat kararının “hukuki dayanaktan yoksun, adalet ilkeleriyle bağdaşmayan, siyasi nitelikli bir karar” olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanlığı, kararın zamanlaması açısından da manidar olduğuna işaret etti ve öze yönelik müzakerelerin başladığı aşamada verilen bu kararın, taraflardan birine haksız yere siyasi ve psikolojik avantaj sağlayacak tutuma girilmesinin düşündürücü olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu’ndan yapılan yazılı açıklamayla, AİHM kararı değerlendirildi.
“Bu kararla AİHM maalesef adalet ilkelerini ters yüz etmiş, Kıbrıs dramının esas suçlularını göz ardı edip suçsuzu cezalandırma yoluna gitmiştir” denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Hakkaniyet ve adalet ilkelerine ters düştü”
“1963-1974 döneminin toplu katliamlarını; Kıbrıs Türk halkının 103 köyden silah zoruyla atılıp dörtte birinin göçmen durumuna getirilmesini ve 11 yıl süreyle Ada topraklarının yüzde 3’ünde hapis hayatı yaşamaya mahkum edilmesini; bu dönem içerisinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 502 sivil kaybımızın bulunduğunu, 1974 Türk Barış Harekatı’na sebebiyet veren hadisenin Rum-Yunan darbesi olduğunu ve Türkiye’nin 1960 Garanti Antlaşması’nda ifade bulan hak ve yükümlülükleri gereği bu kurtarma harekatını yapmak zorunda bırakıldığını göz ardı eden Mahkeme, bu kararla her türlü gerçekçilik, hakkaniyet ve adalet ilkelerine ters düşmüştür.”

“Taraflardan birine haksız avantaj sağlayacak tutum düşündürücü”
Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, kararın zamanlaması açısında da manidar olduğu ifade edilerek, Kıbrıs’ta bir uzlaşıya yönelik tam teşekküllü görüşmelerin devam ettiği ve öze yönelik müzakerelerin başladığı bir aşamada böyle bir kararın alınmasının, taraflardan birine, üstelik haksız yere, siyasi ve psikolojik avantaj sağlayacak bir tutum içine girilmesinin gerçekten düşündürücü olduğu kaydedildi.

“Tazminat ödemesi gereken Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendisi”
“Kıbrıs konusunda tazminat ödemesi gereken bir taraf varsa, bunun Kıbrıs Türkünün her türlü insan hakkını ihlal etmiş ve uyguladığı ambargo ve izolasyonlarla ihlal etmeye devam eden Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendisi” olduğu vurgulanan Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, şöyle denildi:

“Tarih böyle yargılayacak”
“Kıbrıs Rum Yönetimi, silah zoruyla gasp etmiş olduğu sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ sıfatıyla Avrupa Hukuk sistemini siyasi amaçlarla istismar etmiş, AİHM ise buna izin vermekle kalmayıp Kıbrıs Türkleri ve onların çektikleri acıları yok farz etmiştir. Türkiye, Kıbrıs Türk halkını katliamlar ve mezalimden kurtardığı için cezalandırılmıştır. AİHM’in almış olduğu kararın anlamı bizce budur ve tarih bunu böyle yargılayacaktır.”

***

Başbakan Yorgancıoğlu, AİHM’in kararını doğru bulmadı

 

Müzakereleri etkileyebilir

 

   Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Kıbrıs’ta çözüm için çok yoğun çalışmaların yürütüldüğü bu günlerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) açıkladığı Türkiye aleyhindeki tazminat kararını doğru bulmadığını söyledi.

Yorgancıoğlu, basın mensuplarının sorusu üzerine “AİHM’in Türkiye’nin 1974’te gerçekleştirdiği Barış Harekatı’na yönelik kararını” değerlendirdi.

“Umarım ve beklerim ki bu görüşmeleri olumsuz etkilemez” diyen Yorgancıoğlu, Türkiye’nin tepkisini de çok olgun bulduğunu söyledi. Yorgancıoğlu, önemli olanın sorunu çözerek bu ve buna benzer konuları ortadan kaldırmak olduğunu kaydederek, “Davalarla bir yere varılması mümkün değildir” dedi.

***

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını değerlendirdi:

 

İçerik ve usul bakımından hatalı

 

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kıbrıs Harekatı ile ilgili kararının içerik ve usul bakımından hatalı olduğunu belirterek, yararlanabilecek kişiler belirlenmeden ve kararın üzerinden 13 yıl geçtikten sonra tazminata hükmedilmesinin meşru zeminden yoksun olduğuna dikkat çekti.
Dışişleri Bakanlığı, AİHM’in tazminat kararını değerlendirdiği yazılı açıklamada ayrıca adada yaşanan tarihsel gerçekler göz ardı edilerek alınan bu ve bunun gibi tek yanlı kararların devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyeceğinin aşikar olduğuna da vurgu yaptı.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, mahkemenin, gerek Rum, gerekse Kıbrıslı Türk kayıp şahıslarla ilgili olarak esas kararın alındığı 2001 yılından sonra, Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından kaydedilen gelişmelerin ve konunun çözümlenmesi için karşılıklı atılan adımların görmezden geldiğini belirtildi.
Tazminata temel oluşturan nedenlerin büyük oranda giderilmiş olduğunun kararda dikkate alınmadığına işaret edilen açıklamada, “Ne yazık ki AİHM, Varnava kararında uygulamış olduğu kıstasları 1963 - 1974 yılları arasında kaybolan Kıbrıslı Türkler için uygulamamış ve kayıp Kıbrıslı Türklerle ilgili yaraları bu kararıyla daha da derinleştirmiştir” denildi.

Kapsamlı çözüm müzakerelerinde kritik bir aşamaya geçildiği böylesi bir dönemde AİHM’in açıklamış bulunduğu hakkaniyetten yoksun bu kararın uluslararası camiadan bekledikleri hassasiyeti karşılamaktan uzak olduğu kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Ada’da ihtiyaç duyulan kapsamlı çözümdür. Bu süreçte iki tarafın rızası ile ulaşılacak kalıcı çözüm dışında, Ada’da yaşanan tarihsel gerçekleri göz ardı ederek alınan bu ve bunun gibi tek yanlı kararların devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyeceği aşikârdır.

Beklentimiz, özünde siyasi bir sorun olan Kıbrıs meselesine, sonuç vermesi mümkün olmayan karşılıklı davalarla değil, kapsamlı çözüme hizmet edecek liderlik ve siyasetler ile yaklaşılmasıdır.
Dışişleri Bakanlığı olarak iki taraf arasında Birleşmiş Milletler çatısı altında sürdürülmekte olan müzakerelerinin en kısa sürede başarıya ulaşması için her türlü katkıyı koymaya devam edeceğiz”

***

Türkiye’deki hükümet yetkilileri ve siyasi, AİHM’in kararını ‘yok’ hükmünde saydıklarını açıkladı:

 

Çelişkili ve haksız

 
Türkiye’deki siyasi isimler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kıbrıs Rum kesiminin 1974 Barış harekatı nedeniyle açtığı davada Türkiye'nin tazminat ödemesiyle ilgili kararını değerlendirdi.

Bakanlar ve siyasi parti yetkilileri konuşmalarında, kararı eleştirdi. Ancak bu kararın, haksız ve çelişkili olduğunu belirtti.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,  AİHM'in Kıbrıs tazminatı kararını, uygulanan yöntem ve devletlerarası hukuk bağlamında Türkiye'nin tanımadığı bir devleti muhatap alması noktasında kesinlikle bağlayıcı görmediklerini belirterek bu ödemeyi de bu anlamda yapmayı gerekli bulmadıklarını ifade etti.

Davutoğlu, "Türkiye'yi sanki Kıbrıs sorununun sorumlu tek tarafıymış gibi ilan eden bir mahkeme kararının iyi niyetli olduğuna da objektif olduğuna da inanmıyoruz. Bu kapsamlı çözüm sürecine de en büyük darbeyi vurduğuna inanıyoruz” dedi.

 
Davutoğlu: Ödememizi gerektiren bir durum yok

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kıbrıs'la ilgili tazminat kararına ilişkin "Uygulanan yöntem ve devletlerarası hukuk bağlamında Türkiye'nin tanımadığı bir devleti muhatap alması noktasında kesinlikle bağlayıcı da görmüyoruz, bu ödemeyi de bu anlamda yapmayı gerekli görmüyoruz" dedi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Liberya Dışişleri Bakanı Augustine Kpehe Ngafuan, Dışişleri Bakanlığı'ndaki görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu, AİHM'nin kararına ilişkin olarak Türkiye'nin tazminatı ödeyip ödemeyeceğiyle ilgili soru üzerine, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olduğunu ve AİHM'nin kararlarına saygı gösterdiğini ancak söz konusu karanın hukuk açısından ve AİHM'nin yetkileri bağlamında ciddi çelişkileri bünyesinde barındırdığını söyledi.

"Bu yönüyle bizim açımızdan ödeme bağlamında, kesinlikle bizi bağlayacak veya bizim ödememizi gerektiren bir durum olduğu kanaatinde değiliz" diyen Davutoğlu, AİHM'nin ilk defa iki devlet arasındaki siyasi sorunlar ve bu çerçevede ortaya çıkan bir durumla ilgili bir karar aldığına dikkati çekti. Davutoğlu, "Biz, AİHM'nin taraflardan biri olarak gördüğü devleti hukuken tanımıyoruz. Tanımadığımız bir devletle ilgili herhangi bir mahkeme dönüp de bize bağlayıcı bir karar empoze edemez" diye konuştu.

Söz konusu kararın kayıp şahıslarla ilgili olduğunu hatırlatan Davutoğlu, kayıp 1492 kişiyle ilgili oluşturulan komitenin çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Davutoğlu, söz konusu kararın, daha önce ilan edilen ve karara mesnet teşkil eden birçok işin de kayıp şahıslar ilgili olmadığını ortaya çıkardığını ifade etti. Davutoğlu, "Yani kararın dayandığı zemin hala netliği, berrak olmayan bir zemin" dedi.

AİHM'nin, siyasal sorun bağlamında devletlerarası bir soruna müdahil olarak yetkisini aştığını belirten Davutoğlu, AİHM'nin, kayıp şahıslarla ilgili olarak yapılan teknik çalışmalar sürerken konuyla ilgili hüküm verme yoluna gittiğini ve bunun da doğru olmadığını söyledi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

AİHM kararının, Türkiye'nin uluslararası anlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullandığı müdahaleyle ilgili olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Eğer (AİHM) bir karar verecekse kayıp şahısların tümüyle ilgili, kayıp olan KKTC Türkleriyle ilgili de bir karar verilmesi ve aynı kriterlerin onlara da uygulanması beklenir. Bu anlamda biz, kararı uygulanan yöntem ve devletlerarası hukuk bağlamında Türkiye'nin tanımadığı bir devleti muhatap alması noktasında kesinlikle bağlayıcı da görmüyoruz, bu ödemeyi de bu anlamda yapmayı gerekli görmüyoruz. Bunun hukuk bağlamında da bir karşılığının olmadığını düşünüyoruz. Bizim hukuki değerlendirmemiz budur. "

Kararın siyasal sonuçları itibariyle de Davutoğlu şunları söyledi:

"Yıllardan sonra adada bir momentum oluşmuş, kapsamlı çözüme doğru gidiş süreci başlamışken ve taraflarda ve uluslararası toplumda bu konuda bir duyarlılık, farkındalık oluşmuşken ve çok önemli bir ortak bildiri zemininde ki, bu konuda hepimiz çok çaba sarf ettik, BM Genel Sekreteri, BM Özel Temsilcisi, bizler aylarca adada çalıştık, böyle bir zemin etrafında bir görüşme trafiği başlamışken Türkiye'yi sanki Kıbrıs sorununun sorumlu tek tarafıymış gibi ilan eden bir mahkeme kararının iyi niyetli olduğuna da objektif olduğuna da inanmıyoruz. Bu kapsamlı çözüm sürecine de en büyük darbeyi vurduğuna inanıyoruz. Eğer adada kapsamlı çözüm isteniyorsa herkesin sorumluluklarının farkında olması lazım."

Davutoğlu, kararın zamanlamasıyla ilgili olarak da davayla ilgili müracaatın 1994 yılında yapıldığını, 2001'de ihlal kararı verildiğini, uzun bir bekleme sürecinden sonra tazminat müracaatı yapıldığını ve davanın şimdi karara bağlandığına dikkati çekti.

AİHM'in yoğun gündemine ve bekleyen birçok dava olmasına rağmen söz konusu davayla ilgili böyle bir zamanlama içinde karar alınmış olmasına işaret eden Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Bizatihi kararın zamanlaması bağlamında talihsizliktir ve bizim açımızdan gerçekten bu kapsamlı çözüm sürecine, son derece iyi beklentilerin oluştuğu bir dönemde vurulmuş bir darbe olarak telakki ederiz. Türkiye, hiçbir zaman Kıbrıs bağlamında veya herhangi bir konuda, mahkemeler veya başka yollar üzerinden uygulanacak baskıyı kabul etmez. Böyle bir baskıya direncini her zaman göstermiştir. Bütün Avrupa kurumlarının, Kıbrıs meselesine taraf olan bütün çevrelerin de bilmesi gereken şudur ki: Eğer bütün bu sorunlar çözülecekse masa Kıbrıs'tadır. O masaya iyi niyetle gelinmelidir ve orada aynen 2004'te Türkiye'nin ve KKTC'nin gösterdiği iyi niyetin devamı mahiyetinde herkes iyi niyetini ortaya koymalıdır. Başka yollara tevessül etmek faydadan çok zarar getirir."

 
Bilgiç: Çözümdeki kararlı tutumu sürdürmekten alıkoyamayacak

Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye'ye Kıbrıs için verdiği tazminat kararıyla ilgili, "Mahkemenin hakkaniyetten uzak ve yeni bir adli hata teşkil eden bu kararı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı müzakere edilmiş bir çözüm bulunması yönündeki kararlı tutumunu sürdürmekten alıkoyamayacaktır" açıklamasını yaptı.
Bilgiç, AİHM'nin kararına dair bir soruya yanıtında, "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 1994 yılında açtığı dördüncü başvurunun 10 Mayıs 2001'de sonuçlanmasından bir gün sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ifade edilen görüşlerin geçerliliğini korumakta olduğuna" işaret edildi.

"Mahkemenin bu defa, esasa ilişkin karardan 9 yıl geçmesinin ardından, GKRY'nin tazminat konusunda yapmış olduğu müracaatı karara bağladığını" belirten Bilgiç, "Rum tarafının Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakerelerinin devam etmekte olduğu 2010 yılında yaptığı iyi niyetten uzak müracaatın, müzakerelerin sonuç vermesi için çabaların yoğunlaştırıldığı bir aşamada karara bağlanmış olduğu da dikkat çekmektedir. Bu kararın da Kıbrıs'ın gerçeklerine aykırı ve haksız olduğu, içeriği itibarıyla yanlışlık ve tutarsızlıklar ihtiva ettiği, hukuki zeminden yoksun bulunduğu ve Kıbrıs sorununun devam ettiği koşullarda uygulanma kabiliyeti olmadığı görülmektedir" değerlendirmesini yaptı.


Bilgiç, yanıtında şunları kaydetti:
"Mahkemenin hakkaniyetten uzak ve yeni bir adli hata teşkil eden bu kararı, Türkiye'yi Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı müzakere edilmiş bir çözüm bulunması yönündeki kararlı tutumunu sürdürmekten alıkoyamayacaktır. Kararın BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesindeki çabaları zorlaştırmamasını umuyor ve tüm tarafları kapsamlı çözüm müzakerelerinin biran önce başarıya ulaşmasına destek vermeye davet ediyoruz."

 

Atalay: Bu karar, Kıbrıs'taki müzakere sürecini etkilemez

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararının Kıbrıs'ta süren müzakere sürecini etkilemeyeceğini söyledi.

Atalay, Meclis'te gazetecilerin soruları üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kıbrıs Rum kesiminin 1974 Barış harekatı nedeniyle açtığı davada Türkiye'nin tazminat ödemesiyle ilgili kararını değerlendirdi. Konunun bir süreden beri gündemde olduğunu belirten Atalay, " Dışişleri Bakanımız bir açıklama yaparak 'bizim için yok hükmündedir' dedi. Ben de ona katılıyorum" diye konuştu.

Bir gazetecinin "Türkiye bu tazminatı ödemeyecek anlamına mı geliyor?" sorusuna Atalay, "Şu anda öyle dedi ama onun açıklaması vardı. Bizim de Kıbrıs ile ilgili toplantımız vardı ama çok fazla gündeme getirmedik, daha çok müzakere süreciyle ilgili konuları konuştuk" karşılığını verdi.

AİHM kararının müzakere sürecini etkileyip etkilemeyeceği sorusu üzerine Atalay, şunları kaydetti:

"Yok. Zaten o konuda çalışmalarımız var. KKTC'nin de bizim de çalışmamız var. Biz Taşınmaz Mal Komisyonu'nun iyi yürümesi için gayret ediyoruz. Dolayısıyla Ahmet Bey'in açıklamasını haklı buluyoruz. Biraz ileri bir karar olarak görüyoruz doğrusu. Ama müzakere sürecinin iyi yürümesi için biz büyük gayret gösteriyoruz. Biliyorsunuz uluslararası camia da destek veriyor. Bu ayın 20, 21'inde Amerikan Başkan Yardımcısı Biden Kıbrıs'a gidecek. Tabii onun ziyaretini de önemli görüyoruz. Amerika'nın Kıbrıs sorununa eğilmesi olarak görüyoruz. Belki bu sürede o tarihten önce bizim de yapacağımız çalışmalar olacak.

 
Kıbrıs’a gelebilirler

…Belki Dışişleri Bakanımızın bu arada Kıbrıs'a ziyareti olacak, KKTC'ye olabilir. O kesinleşmedi ama böyle bir ileri ciddi bir çalışma var Kıbrıs konusunda. İnşallah bu defa biraz daha hızlı yürüyor gibi görünüyor. Ben bu defa umutluyum. Uluslararası camianın baskısı önemli. Genelde uluslararası camia, AB'nin de bu konuda bir tutumu var. İşte BM; zaten süreci yürüten onlar. ABD'nin böyle bir özel ilgi göstermesi, İngiltere'nin... Genelde böyle bir atmosfer var. Sanki bu defa olabilir gibi. Bir de biliyorsunuz müzakereciler ülkeleri ziyaret etti. Rum kesimi müzakerecisi bize geldi, bizimki Atina'ya gitti. Birazcık ilişkileri yumuşatan şeyler bunlar."

Atalay, "AİHM kararı bu süreci olumsuz etkiler mi?" sorusuna, "Etkilemez herhalde. Biz sürece zarar verecek şeylerden, açıklamalardan da kaçınmak gerekir" derken, "Zamanlama açısından Türkiye'nin elini daraltmak için olabilir mi?" sorusuna ise "Ben o konuda çok ileri şeyler söylemeyeyim. Dışişleri Bakanlığı bunlarda taraftır. Onların açıklamasını ben referans olarak alıyorum. O kadarla yetinmek istiyorum" karşılığını verdi.


Çelik: Bağlayıcılığı yok

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Kıbrıs ile ilgili tazminat kararına ilişkin, "Hem bağlayıcılığı yok hem hukuki açıdan mesnetsiz hem gerçeklere dayanmıyor ama en önemlisi de baştan aşağı zamanın ruhuna aykırı bir karar" dedi.

Çelik, yenileme çalışmaları tamamlanan Anadolu Medeniyetleri Müzesinin açılışının ardından gazetecilere AİHM'in, Kıbrıs Rum kesiminin 1974 Barış Harekatı nedeniyle açtığı davada Türkiye'nin tazminat ödemesine hükmedilmesiyle ilgili kararını değerlendirdi.

Kararın bağlayıcılığı olmadığını vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

"Baştan aşağı garip bir karar fakat en önemlisi hukuki mesnetsizliğinin yanı sıra herhalde zamanın ruhuna bu kadar aykırı bir karar olabilir. Kıbrıs müzakerelerinin ruhuna aykırı bir karar. Kıbrıs konusunda Türkiye'nin çözüm iradesi ortadayken ortaya konulan bu karar tamamen Türkiye'nin olaya yaklaşımına, uluslararası toplumun yaklaşımına, şu anda oluşmuş iklime de aykırı bir karar. Dolayısıyla anlaşılmaz tarafı şu, hem bağlayıcılığı yok hem hukuki açıdan mesnetsiz hem gerçeklere dayanmıyor ama en önemlisi de baştan aşağı zamanın ruhuna aykırı bir karar."

 

Şahin: Alzheimer süreci

AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Ali Şahin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'ye Kıbrıs için verdiği tazminat kararına ilişkin, "Bu karar, AB'nin şuuruyla ilgili bir 'Alzheimer süreci' yaşadığını ortaya koyuyor" ifadesini kullandı.

Şahin, yaptığı yazılı açıklamada, kendini yenileyemeyen Avrupa'nın gerek Suriye gerekse Ukrayna konusunda reflekslerini kaybederek büyük bir zafiyete düştüğünü belirtti.

Şahin, şunları kaydetti:

"Bu karar, AB'nin şuuruyla ilgili bir 'Alzheimer süreci' yaşadığını ortaya koyuyor. Ukrayna'yı yutmaya başlayan Rusya'ya gıkını çıkaramayan Avrupa, 'müflis bakkal' gibi kendini avutmak için Kıbrıs defterini karıştırıyor. Bundan önce iki dünya savaşına ev sahipliği yapmış Avrupa'nın önünde üçüncü bir dünya savaşının fitilini ateşleyecek Ukrayna krizi dururken Kıbrıs meselesini eşelemesi, bölgenin geleceği açısından oldukça düşündürücü ve endişe vericidir. Bundan dolayı AİHM'in kararını 'anlamsız' buluyorum."

 

Bahçeli: Kıbrıs çıkarmasının

intikamı alınmak istenmiştir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 1974'deki Kıbrıs Harekatı için Türkiye'yi 90 milyon Euro'luk tazminatı üç ay içinde Rum yönetimine ödemeye mahkum ettiğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Bu şekilde 40 yıl önceki Kıbrıs çıkarmasının intikamı alınmak istenmiştir. Bu kararı kınıyor, Başbakan ve hükümetinden Kıbrıs Türklüğü'nün varlık ve birlik mücadelesine tereddütlü ve gevşek durmamasını bekliyorum. Başbakan'dan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararını reddederek aynen iade etmesini millet nam ve hesabına istiyor ve bunun da takipçisi olacağımızı tüm taraflara bildiriyorum. Kıbrıs Türklüğü'nün haklı davası için gerekirse 1974 ruhunun tekrar dirileceğini herkese ikazen ilan ediyorum."

 
Yıldız: İş birliğini tabii ki etkiler

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Kıbrıs konusunda Türkiye'yi tazminata mahkum etmesiyle ilgili olarak, “Bu tazminat kararı enerjiyle alakalı yapacağımız işleri ve iş birliğini tabii ki etkiler” dedi.

Yıldız, Bakanlığının ev sahipliğinde, İslami Kalkınma Bankası ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığında düzenlenen "Sürdürülebilir Enerji Çözümlerinin Yaygınlaştırılması Bölgesel Konferansı"nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bakan Yıldız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Kıbrıs konusunda Türkiye'yi tazminata mahkum etmesine ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:

"Bu tazminat kararı enerjiyle alakalı yapacağımız işleri ve iş birliğini tabii ki etkiler. Biz enerjinin bir gerginlik aracı olarak değil, uzlaşı aracı olarak kullanılmasına dikkat ederiz. Burada Güney Kıbrıs yerel yönetiminin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle beraber yaptığı görüşmelerdeki iyileşme emarelerinin kesintiye uğramaması lazım. Ben diliyorum ki bu tür yapılar enerji üzerindeki siyasi yüklerin artmasına sebep olmasın. Zaman zaman siyaset enerjinin zaman zaman da enerji siyasetin üzerinde yüktür. Biz enerji üzerinde siyasi yükler istemiyoruz. Buna tarafların dikkat etmesi lazım."

 

Çavuşoğlu: Zamanlaması bakımından hiçbir faydası olmayacak bir karar oldu

Türkiye’nin AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının "zamanlaması bakımından hiçbir faydası olmayacak bir karar olduğunu" belirterek, "Her açıdan; hukuki açıdan da siyasi açıdan da uygulanabilirlik açısından da sakıncaları olan bir karar..." dedi.
Çavuşoğlu, AİHM'in, Kıbrıs Rum kesiminin 1974 Barış Harekatı nedeniyle açtığı davada Türkiye'nin tazminat ödemesiyle ilgili kararını AA muhabirine değerlendirdi. Kararın hukukçular tarafından nasıl değerlendirildiğine baktıklarını ifade eden Çavuşoğlu, "Bizim hukukçularımız, kararın hukuki temelden yoksun olduğunu söylüyorlar" diye konuştu
.

Kıbrıs ile ilgili alınan her kararı siyasi sonucu olduğunu belirten Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Kıbrıs ile ilgili alınan her kararın siyasi neticesi vardır, siyasi yansıması olur. Özellikle şu anda Kıbrıs müzakerelerinde olumlu anlamda gelişmelerin olduğu bir ortamda, bu karar umut ediyoruz ki Kıbrıs müzakerelerine zarar vermesin.

Bunu arzu ediyoruz. Fakat Rum tarafından bazen farklı sinyaller alıyoruz. Müzakerelerin devam etmesi konusunda bazen olumlu, bazen şartlı, bazen de olumsuz sinyaller. Umuyorum onların bu tutumunu olumsuz etkilemez. Zamanlaması bakımından da hiçbir faydası olmayacak bir karar oldu, işin doğrusu. Şu anda onun uygulaması da bu süreçte uygulaması da mümkün gözükmüyor. Birçok zorluklar var. Her açıdan; hukuki açıdan da siyasi açıdan da uygulanabilirlik açısında da sakınca olan bir karar maalesef..."

a

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.