“Teenage zamanlarımda çok utangaç, kimseyle konuşmayan bir kızdım. Kendi dünyamda yaşardım. Öyle kalabalık arkadaş grubum yoktu. Her zaman birkaç tane çok yakın arkadaşım oldu” diye anlatmaya başlıyor Büyükada’da geçirdiği yaz tatillerini. Çekim için gittiğimiz bu adaya gençliğiyle buluşuyor bir nevi. “Büyükada benim için çok özel bir yer, çünkü bir yaşımdan 15 yaşıma kadar her yaz orada ailecek zaman geçirirdik. Babamın arkadaşının oteli vardı ve her yaz en az üç hafta orada kalırdık. Yaz bittikten sonra Almanya’ya geri döndüğümde okul arkadaşlarıma sürekli bu anıları, şahane sabah kahvaltılarını, akşam adada yaptığımız mangal partilerini anlattığımı hatırlıyorum” diyor.
O yıllarda çok utangaç ve çekingen olması, kendisini garip hissetmesine neden oluyormuş. Fakat şimdi dönüp o küçük Meryem’e bir tavsiye verecek olsa “Kendini garip hissetme derdim” diyor. “Şu an kendini, duygularını ve derin iç dünyanı keşfediyorsun. Zamanla her şey halloluyor.” Artık duygularını saklamayan, nasıl hissediyorsa öyle yaşamaktan çekinmeyen bir kadına dönüşmüş durumda. İç dünyasıyla dış dünyasının tamamen buluştuğunu ve bu yüzden kendisini çok özgür hissettiğini anlatıyor.