1. YAZARLAR

  2. Av. Ahmet Said Sayın

  3. KÖLE EDİNİLEN AVUKATLAR VE KIBRIS HUKUK SEKTÖRÜNDE YAŞANANLAR ÜZERİNE
Av. Ahmet Said Sayın

Av. Ahmet Said Sayın

kibris 724
Yazarın Tüm Yazıları >

KÖLE EDİNİLEN AVUKATLAR VE KIBRIS HUKUK SEKTÖRÜNDE YAŞANANLAR ÜZERİNE

A+A-

Köleliğin modern zamanlarda varlık göstermesi bir tuhaf gelebilir, hele de” Kıbrıs’ta öyle şeyler olmaz” dense de aslında bu kavram en yakınımızda, burnumuzun dibinde bile vardır. Belki de bu olgu ile mahkemede, meslektaşlarımız arasında her gün karşılaşmakta,  sokakta ağır şartlarda çalışan bir işçinin yüzüne yansıyan kavrukluğu görmekte veya bütün bunlara aldırış etmeden yolunuzda yürüyüp gitmekteyiz. Bu hafta, özellikle meslekte yeni meslektaşlarımızın karşılaştıkları sorunları ele almak istiyorum. Bu sorunlar gerek maaşları, gerek sosyal hakları gerekse de karşılaştıkları muameleler ile ilgilidir. Bu yazıyı okuyan ve çalışanına gerekli sosyal hakları reva görmeyen avukat kardeşlerim, ablalarım ve ağabeylerim, inşallah, bu yazılanlardan rahatsız olmanızı dilerim, belki böylece vurdumduymazlıktan bir an önce sıyrılır da çalışanlarınızı veya meslektaşlarınızı ezen şartları da görürsünüz. Doğruya yönelmek her zaman için de erdemdir, lütfen unutmayın ve vakit varken dönün.

KÖLELİK HAKKINDA KISACA

Köleler eski çağlarda savaşlarda esir düşen askerler, ağır suçlardan yargılanıp kürek mahkumiyetine çarptırılanlar, borçlarını ödeyemeyenler ve insan ticareti yapan çetelerce zorla kaçırılanlar arasından çıkmaktaydı. Köle düşenler insan haklarının gelişmemiş ve henüz hiçbir güvenceye bağlanmamış olduğu dönemlerde bir alış veriş metası olarak sayılıyorlardı. Köle pazarlarında yaşlarına ve güçlerine göre insan pazarlandığı tarihte sabittir. İnsanların para karşılığı satılmasının ne kadar hukuk dışı ve onur kırıcı olduğu günümüzde daha rahat anlaşılır ancak o dönemlerde bu durum yasal kabul edilmekteydi. Köleler ya çok az bir ücretle veya boğazı tokluğuna çalıştırılıyorlar ve bir “mal” oldukları içinde herhangi bir siyasi – insani hakka sahip olamıyorlardı.

 Bugün ise kölelik kabul edilemez bir olgudur. Fakat yasalarca engellenen köleliğin alternatifleri doğmuştur, çünkü insanoğlunun yapısı ve anlayışı  onca yasa ve düzenlemeye rağmen değişmemiştir. Eski dönem kölelerinin günümüz kölelerinden daha fazla “maddi” değere sahip olduğunu da belirtmek isterim.

AVUKATLIK MESLEĞİNDEKİ ŞARTLAR

Anayasamız, modern çalışma koşullarını düzenleyerek asgari çizgilerini çekmiş ve hukukçuların ise anayasanın ve hukuk sisteminde çalışanların lehinde var olan tüm düzenlemelerin şaşmaz bekçileri olması gerekirken, bu kendi müstahdemleri yani çalıştırdıkları avukatlar için benimsedikleri anlayış açısından böyle midir? Hayır değildir! Hem de ne yazık ki değildir. Hiçte olmamıştır. Emek sömürüsü, özellikle Lefkoşa’da avukat nüfusunun fazlalığından olsa gerek daha fark edilir bir şekilde ortaya çıkmaktadır ki, köklü ve hukuk yaşamında uzun zamandır bulunan bazı avukatlık yazıhanelerinde bile,  çalıştırılan avukat ve stajyer avukatların en temel hakkı olan iş karşılığı ücret ve sosyal sigorta – ihtiyat sandığı vb. sosyal hakları yatırılmamaktadır. Sistem dediğimizden ne anladığımız da çok önemlidir, 1985 tarihli anayasamız bugünlerde sıklıkla eleştirilse de yine de benimsediği ilke sosyal adalet ve yasal bir çalışma yaşamıdır, hukuk sistemimiz de iyi veya fena işçilerin ve çalışanların haklarını korumaktadır, demek ki, yeni ve stajyer meslektaşların meslekte karşılaştıklarını yukarıda anılan davranışları sergileyen meslektaşların karakteri ve adalet duygusuyla bağdaştırabiliriz.

Bu avukatlar ve stajyerlerin hukuk fakültelerinde okurken öğrendikleri ve meslek açısından hayal ettikleri bunlar değildir, zaten olamaz da. Ancak işin teorik kısmını geçip de mesleği uygulamaya başladıklarında ilk iş olarak karşılaştıkları bu gerçekler onların hem mesleğe olan inançlarını kırmakta hem de hak arama özgürlüklerinden uzaklaştırmaktadır. Çünkü bu anlayışı benimsemiş kimi yazıhanelerde şu da yerleşmiş bir görüştür : “Bu giderse başkası gelir, bunların arkası kesilmez”.  Bu ne demektir, “sosyal sigorta, asgari ücret ve ihtiyat sandığı yatırımı istiyorsan git, biz başkasını buluruz”. Düşünün ki, adı üstünde asgari ücret, çalıştırılan bir kişiye ödenebilecek en az yasal ücrettir. Öyle duyumlar alıyoruz ki, asgari ücretin yarısı karşılığında çalıştırılan meslektaşlarımız da bulunmaktadır.

Bir kişinin emeğini sömürmek ve diğerlerinin buna seyirci kalması büyük bir insanlık dramıdır. Biz avukatlar için bunun en yakın örnekleri ise mahkemede sıklıkla karşılaştığımız için alıştığımız veya görmezden geldiğimiz  yeni stajyerler ve ilk iki yılını doldurmamış avukatların üzüntü verici halidir.  Bu meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu hukuk fakültesini henüz tamamlamış ve yasal gereklilik olan stajyerlik dönemine girmişlerdir. Bu dönemde bu genç hukukçulara, ne yapıp ne yapmayacağını öğreten yazıhane de nerdeyse yok gibidir, hani deyimi yerindeyse bir masa bulup da otururlarsa iyidir, onlara bu yolla mesleki bilgi verildiği, bilginin para yerine geçtiği, bu dönemin bir tür usta çıraklık ilişkisi olduğu da telkin edilir.  Halbuki, genç stajyerlerin fiziksel ve duygusal olarak ağır ve çetrefilli dosyaların altında kaldığını, bir de mahkemelerdeki bazı yargıçlardan işittiği azar veya kötülemeleri sayarsak, meslekten iyice uzaklaşmalarının an meselesi olduğu açıktır.  Bunun üzerine bir de emekleri karşılığında maaş alamamaları, asgari ücretin çok altında bir maaş almaları veya sosyal haklarının yatırılmaması onları daha da derinden etkilemekte ve emeklerinin sömürüldüğü inancıyla kendilerini mesleklerine verememektedirler.  Bu konu son derece ciddi ve bir o kadar da yaygındır, öyledir de görmesini bilene.

SENDİKAMIZ SAYILAN MAHALLİ BAROLAR VE KIBRIS TÜRK BAROLAR BİRLİĞİNE DÜŞEN GÖREVLER  

Avukatların yasal olarak sendikaları yoktur, KKTC hukuk sistemi ve yasa koyucu bunun yerine avukatların haklarını savunmak için Barolar Birliği ve Mahalli Baroları kurmuştur. Barolar, adeta sendika şeklinde hak savunuculuğu yapmakla görevlidir, bu kurumlar hukuka aykırılıkları işaret etmeli ve bunlara karşı her zaman ses çıkarmalıdır. Yukarıda anlatılan sorunlar ve meslektaşların yaşadığı sıkıntıların aşılmasında baroların etkin ve fiili rolü bir yerde de “garantörlüğü” olmalıdır. Özellikle Lefkoşa’da yaşanan bu sıkıntılar konusunda Lefkoşa Mahalli Barosunun hassasiyetini bilmekteyiz, ancak bunu aşmanın anahtarı sadece tek bir mahalli baronun elinde değil,  tüm baroların ve Barolar Birliğinin kenetlenmesinde ve gerekli yasal girişimleri yapmasındadır.

 Adli Yılın açılması çok yaklaştı, bu amaçla mutlaka bir de açılış kokteyli olacaktır. Bu kokteyli düzenlerken bir de bu konunun düşünülmesini rica ediyorum, şahsen bu ve buna benzer diğer mesleki sorular aklıma geldiğinde, açılış ve kapanışların yapıldığı lüks mekanlarda içtiğimiz whisky ve diğer ikramlar inanın boğazımdan geçmiyor. Haksız mıyım?  

Önceki ve Sonraki Yazılar