1. YAZARLAR

  2. Dr.Eşref Çelik

  3. CİNSEL TEMASLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Dr.Eşref Çelik

Dr.Eşref Çelik

KIBRIS 7/24
Yazarın Tüm Yazıları >

CİNSEL TEMASLA BULAŞAN HASTALIKLAR

A+A-

Cinsel temasla bulaşan hastalıklar insanlık tarihi kadar eskidir.

Sağlık kurumlarına başvuruda  cinsel  temasla bulaşan hastalıklar ilk 5. sırada yer almaktadır.Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı konusudur.

Bu tür hastalıklar toplumda daha ziyade genç ve orta yaşlı kesimi tutmaktadır.Ancak çevrelerindeki tüm kişileri ve doğacak olan çocukları da etkilediğinden hastalığın yayılmasını önlemek amacı ile  gerekli eğitimler verilmeli ve  gerekli önlemler alınmalıdır.

Cinsel temasla bulaşan hastalıkların birçoğu tedavi edilebilmektedir, ancak tedavi edilmediği takdirde kısırlık,körlük ,sağırlık,sakat bebek doğumları veya ölü dğumlara neden olmaktadır.

Sıklıkla rastlananlar : Gonore,Sifiliz,Şankroid (Yumuşak şankır) Kalmidya,Herpes (genital  uçuk)Hepatit B ve AIDS dir.

GONORE (Bel Soğukluğu)

Çok eski devirlerde de varlığı gösterilen bir hastalık,MÖ 130 yılında Galen hastalığı Flow of seed diye tanımlamış.Muhtemelen Gonoredeki akıntının spermler olduğunu düşünmüş.

Uzun yıllar Gonore bulaşıcı olmayan bir hastlık olarak  kabul edilmiş.1748 yılında dünyanın merkezi olarak kabul edilen Londra’da John Hunter isimli bir doktor Gonorenin bulaşıcı olmadığını kanıtlamak için hastanın penis ucundaki akıntısından lansetle bir damla alarak kendi organına inokule etmiş,ancak hastada yalnız Gonore değl Sifiliz hastalığı da olduğundan bir süre sonra Sifilizin tüm bulgularını göstererek 1793 yılında ölmüş.Bu nedenle uzun yıllar Gonore ile Sifilizin ayni hastalık olduğu zannedilmiş Ancak 1872 yılında Gonorenin etkeninin Neisseria gonorhoea olduğu 1905 yılında ise Sifilizin etkeninin Treponema pallidum olduğu kanıtlanmış.

Gonore cinsel temasla geçen hastalıklar arasında en sık görülendir.Her yıl 50 milyona yakın kişinin Gonoreye yakalandığı bunun yaklaşık üç milyonunun öldüğü,pek çok kişide de kalıcı kısırlığa neden olduğu saptanmış.Etken olan bakteri Neisseria gonorhoea, Gram negatif diplokok kahve çekirdeği şeklinde bir bakteridir.Yalnızca insanlarda hastalık yapar ve yalnızca cinsel temasla bulaşır.  

Homoseksüel erkeklerde makatta veye boğazda da infeksiyona neden olabilir.

Kuluçka dönemi yani mikrobun vücuda girdikten sonra hastalık yapıncaya kadar geçen dönem 3-10 gündür, ancak bu süre bazı durumlarda 30 gün veya 3 ay da olabilir.

Mikropla karşılaşan erkeklerin %20 sinde hastalık oluşmaz, ancak taşıyıcı kalabilir ve hastalığı başkalarına bulaştırırlar.%80 inde idrar yaparken veya cinsel ilişki sırasında ağrı, kanama, penis ucunda kızarıklık, şişlik oluşur.Üretrada başlangıçta sulu seröz bir akıntı  başlar, daha sonra sarı yeşil bir renk alır, akıntı daha sonra azalır ve sabahları bir damla olarak gelmeye başlar.Homoseksüel erkeklerde rektumda kaşıntı akıntı olabilir.Mikropla karşılaşan kadınların ise yaklaşık %80 inde belirti oluşmaz,ancak mikrobu taşıdıklarından, ilişkiye girdikleri kişilere bulaştırırlar.İnfeksiyon sıklıkla rahim ağzında oluşur, tedavi verilmezse ilerleyerek kısırlığa neden olur.Eğer bu mikrobu taşıyan kadın doğum yaparsa doğum esnasında çocuğa bulaşarak ağır göz infeksiyonlarına sebep olur.

Teşhis: Mikroskopik olarak bakterilerin görülmesi ile olur.

Tedavi: Uygun antibiyotiklerin uygun sürede kullanılması ile tam bir tedavi sağlanabilir.

SİFİLİZ

Tarih boyunca tüm dünya ülkelerindeki insanları en çok etkileyen 12 hastalıktan birisidir.

Etkeni Treponema pallidum denilen tirbişon şeklinde bir bakteridir.Çok farklı belirtileri olduğu için bu hastalık Great imitatör (Büyük Taklitci) olarak da bilinmektdir.Ayrıca Great Pox,Lues Venerum isimleri ile de tanımlanmıştır.Bir teoriye göre Avrupaya Kristof Kolomb’un tayfaları tarafından Amerikadan getirilmiştir.Bu nedenle İngilizler bu hastalığa Spanish disease derler .Fransızlar ise ülkelerine Napoliden geldiğine inandıkları için the disease of Naples ismini vernişlerdir.Ruslar Polonyalıları suçladıklarından Polish disease Japonlar Çinlileri suçladıklarından the Chinese disease olarak tanımlamışlardır.İtalyanlar ise the French disease diyerek Fransızları suçlamışlardır.Osmanlılarda ilk kez Fransız mürebbiyeler tarafından getirildiğine inanıldığı için Türkler bu hastalığı Fransız hastalığı yani Frengi olarak  tanımlamışlardır.Bir teoriye göre ise zaten Avrupada vardı toplu yaşam koşullarının oluşması ile de yayıldı.

Bulaşma:1-Cinsel temas 2-Anneden bebeğe 3-Kan yolu ile olur. 

Kuluçka dönemi:10 gün veya 10 hafta

Hastalığın 4 evresi vardır.

1.devre Sifiliz : Mikrobun alınmasından 10 gün veya 10 hafta sonra mikrobun girdiği yerde ağrısız, sert leblebi şeklinde lezyonlar oluşur.Bunlara şankır ismi verilir.Genital bölgede veya ağız kenarında oluşabilir.Bir süre sonra yerinde ince bir skatris dokusu bırakarak iyileşir.

2.devre Sifiliz : Şankır oluştuktan 3-6 hafta sonra vücut yüzeyinde döküntüler oluşur. Döküntülü lezyonlar deride ve mukozalarda olabilir.Genital organlarda kondilomata denilen soluk beyazımsı üzeri düz papüler döküntüler oluşur.Tüm vücutta makül, papül, folikül, püstül şeklinde kaşıntısız ve simetrik döküntüler oluşur.Saç dökülmesi, özellikle kulak arkasındaki saçlarda ve kaşlarda, yaygın lenfadenopatiler (Koltuk altu, inguinal bölgelerde ağrısız topaklar) gelişir.Artrit,kemik ağrıları, ses kısıklığı, hafif ateş, baş ağrısı, halsizlik, bulantı, kusma ve mide ağrısı olabilir.

3.devre Latent Sifiliz : Bu dönemde klinik belirti yoktur, ancak serolojik testler pozitifdir, ve hastalığı bulaştırmaya devam ederler. Özellikle hamile olnlarda mikrop anne karnında iken bebeğe geçer.

4.devre Geç Sifiliz : Sıklıkla infeksiyonun 4.yılından sonra ortaya çıkar. Etkenin tüm organlara yayılması nedeni ile Kalp-damar ve merkezi sinir sistemlerinde lezyonlar oluşur. Özellikle Aortada dilatasyon, Aort anevrizması ve Aort yetmezliği gelişir. Deri, iç organlar, kemik ve mukozalarda bulaşıcı olmayan, fakat dokuya zarar veren skatris bırakan ağrısız lezyonlar oluşur.

Konjenital Sifiliz (Anneden bebeğe) :

Anneden 16.gebelik haftasından itibaren bakteriler plasenta yolu ile fetüse geçer. Eken infeksiyon düşük veya ölü doğuma neden olur.

Erken konjenital Sifiliz : Karaciğer ve dalak büyüklüğü, kemiklerde osteokondrit, periostit, ilk haftasından itibaren kanlı mukuslu burun akıntısı, nezle hali, deride makülopapüler döküntüler, tırnak deformiteleri, alopesi(Kellik) yaygın lenfadenopati,el ve ayaklarda şişlikler.

Geç konjenital Sifiliz : 9-15 yaşlarında ortaya çıkar. Deri döküntüleri, dişlerde testere görünümü, burunda çöküklük,  keratit, sağırlık veya mental gerilik olabilir.

Teşhis: Serolojik testlerle (Kan testleri) ile yapılmaktdır.

Tedavi: Erken teşhis edilirse tamamen iyileşebilen bir hastalıktır, ancak tedavi verilmezse ölümle veya ağır sakatlıklarla sonuçlanır.

AIDS (Acquiired  Immunodeficiency  Syndrome),

Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu,

Tüm dünyayı etkileyen 12 hastalıktan birisidir. Yakın zamanda görülmeye başladı ve giderek arttı ve artmaya da devam ediyor. İlginçtir ben Tıp Fakültesinden 1978 yılında mezun oldum, tabiî ki o dönemde böyle bir  hastalıktan haberimiz yoktu. Daha sonra 1979 yılında bazı eşcinsel erkeklerde immun sistemi baskılayan bir hastalığın başladığını dergilerde, gazetelerde okumaya başladık. Henüz nedeni belli değildi, ancak  virusler  üzerinde duruluyordu, nihayet 1981 yılında etkeninin  Human immunodeficiency virus (HIV) olduğu saptandı.1979 yılından başladığını ve o yıllarda birkaç kişide olduğu belirtilmişti. Günümüzde ise 2014 yılı verilerine göre tüm dünyada 45 milyon kişi bu virüsle birlikte yaşıyor. Gerçekten de dünya tarihinde çok önemli rol oynayan 12 hastalıktan birisi oldu .

Bizim ülkemizde yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde (KKTC) AIDS olguları diğer  ülkelere oranla daha azdır. Bunun nedeni virüsün saptanmasından kısa süre sonra  ülkemizde rutin olarak tetkiklere başlanmasıdır.  Hastalara verilecek olan kan veya kan ürünleri AIDS tetkikleri yapıldıktan sonra verilmeye başlandı.Yabancı ülkelerden çalışma amacı ile gelen kişilere zorunlu AIDS testi yapıldı ve pozitif olanların ülkede kalmalarına izin verilmedi, halen  ayni şekilde devam etmektedir. Tüm bu çalışmaların programlanması ve yürürlüğe girmesinde dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olan Dr.Ayten Berkalp’ın özverili çalışmalarının katkısı büyük olmuştur.Ne zaman ülkemizde AIDS le ilgili sorunlar yaşansa hep aklıma Dr Ayten Berkalp gelir.Çünkü bizim ülkemize bu hastalık naslısa giremez bu kadar sıkı tedbir alınmasına gerek yok diye düşünüyordum. Ancak geçen zaman içerisinde yüzlerce AIDS pozitf  olup sağlıklı görünen ancak hastalığı bulaştırabilecek olan olan kişilerin Kıbrısta çalışmalarına izin verilmediğini gözlemledim.Düşündüğüm zaman ürperiyorum eğer bu kişilerin  kontrol edilmeden ülkede çalışmalarına izin verilseydi bizim ülkedeki hasta sayısı da 15-20 civarında değil yüzlerce olacaktı Yaptığı başarılı çalışmalarla AIDS in KKTC de yayılmasını engelleyen Dr Ayten Berkalp’a çok teşekkürler. Umarım  ayni titizlik bundan sonra da devam eder. 

Bulaşma

1-Cinsel ilişki : Özellikle homoseksüellerde rektum mukozasından virüs vücuda girmektedir. Cinsel organlardaki sıyrık, yara ve kanamalar da virüsün girişini kolaylaştırmaktadır.

2-Parenteral yani kan yolu ile : İki şekilde olmaktadır.

a-) İnfekte kanların hastalara verilmesi ile,  günümüzde tüm kanlar önceden  kontrol edildiği için bu yolla bulaşma olmuyor.

b-) Kontamine enjektörlerin kullanılması ile; günümüzde bu konularla ilgili gerekli önlemler alındığından bu yolla bulaşma da yok denecek kadar azdır.

3-Anneden bebeğe (Perinatal) : Bu yolla bulaşma 3 biçimde olur,

a-) Uterus içinde maternal dolaşım ile,

b-) Doğum travayı veya doğumdan sonra kan ve kan ürünlerinin verilmesi ile,

c-) Beslenmede infekte anne sütü ile,

HIV virüsü ayni odayı veya evi paylaşan kişilere solunum yolu, tokalaşma veya mutfak eşyalarnın paylaşılması ile bulaşmaz.Yine sineklerle, ayni tuvaletin, yüzme havuzunun kullanılması ile, telefon veya ikinci el eşyalarla bulaşmaz.

Kuluçka dönemi : 2 -57 ay arasında değişir.

Belirti ve bulgular : 4  dönemde  gelişir.

1-Dönem : Virüsün alnmasından kısa süre sonra hastada boğaz ağrısı, genel vücut ağrıları, halsizlik gibi nonspesifik bulgular oluşur. Bu dönemde yapılan kan testlerinde virüs antikorları negatif bulunur, ancak kişi hastalığı bulaştırmaya devam eder. Bir süre sonra hasta tamamen iyileşir ve ikinci dönem yani latend dönem başlar.

2-Dönem : Latend dönemde hiçbir klinik belirti yoktur, ancak bulaştırıcılık devam eder.Virüslerin savunma hücrelerini yok etmeleri ile  hastanın savunmasını sağlayan hücreler giderek azalmaya başlar, belli bir seviyenin altına düşünce AIDS öncesi dönem başlar.

3-Dönem : AIDS öncesi dönemde kişinin savunmasını sağlayan beyaz küreler normalin çok altına düşmüştür, ancak henüz fırsatçı infeksiyonlar başlamamıştır. Fırsatçı infeksiyonların başlaması ile geçek AIDS dönemi başlar.

4-Dönem : AIDS, bu dönemde hastanın savunmasını sağlayacak olan hücreler normalin çok altında olduğundan, hastada artık fırsatçı infeksiyonlar başlamıştır. Uzun süre devam eden öksürük, geçmeyen ishaller, iyileşmeyen herpes infeksiyonları (Uçuk) oluşur ve ölümle sonuçlanır. Ancak günümüzde başarılı ilaç tedavileri ile AIDS olan hastalarda ölüm oranı azalmıştır.

Tanı : Kan testleri  ile çok kısa sürede tanı konulabilmektedir.

Tedavi : Eskiden ölümle sonuçlanan bir hastalık diye tanımlıyorduk, ancak günümüzde gelişmiş ilaçlarla yaşam süreleri uzatılmıştır.

Burada bir konuyu vurgulamak istiyorum genelde cinsel temasla geçen hastalıkar ayni kişide birden fazla olabilir.Örneğin AİDS  TANIS I KONAN  BİR  HASTADA  AYNİ  ZAMANDA  GONORE  VE  SİFİLİZ  DE  OLABİLİR  O nedenle hastada cinsel temasla bulaşan diğer hastalıklar da ARAŞTIRILMALI VE POZİTİF  BULUNDUĞU  TAKDİRDE UYGUN  TEDAVİ  VERİLMELİDİR

CİNSEL HASTALIKLARDAN  KORUNMANIN  EN ÖNELİ  YOLU  TEK EŞLİLİKTİR. VEYA GÜVENİLMEYEN  KİŞİLERLE  İLİŞKİYE  GİRMEKTEN  KAÇINILMALIDIR. Kişiler kendilerine önem verdikleri sürece  SAĞLIKLI  VE  MUTLU  olurlar ve çevrelerine ailelerine yararlı olurlar HEPİNİZE SAĞLIKLI  MUTLU  GÜNLER  DİLERİM 

                                                                                    Dr.Eşref Çelik

Önceki ve Sonraki Yazılar