Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Meclis Başkanımız, Sayın Başbakanımız, muhalefet parti liderleri tansiyonun düşmesi, eylemlerin son bulması konusunda yatıştırıcı açıklamalar yaptılar.

Hepimizin ortak arzusu sokkalara huzur ve güevenin, sağduyunun hakim olması.
Memnuniyetle ifade etmekteyim ki iki gündür şiddet ve vandallık içeren gösteriler süratle ivme kaybetmeye başladı.

Şiddet içermeyen, demokratik gösterileri saygı ve sağduyu içerisinde takip ediyoruz. Tüm birimlerimiz gelişmelere hakimdir.

Polisimiz tarafından gösterilerin ilk zamanlarında ortaya koyulan aşırı tedbir haklı olarak tepki topladı. Bununla ilgili incelemeler de idari yoldan başlatılmıştır.

Ancak son beş gündür polisin büyük bir fedakarlıkla, büyük bir vakar içinde bu milletin bir evladı olarak, milletin kendi evlatlarına karşı son derece hassas bir konumdadır.

Göstericiler arasındaki illegal örütlerin kışkırtmalarına karşı polisimiz yasalar çerçevesinde görevini yerine getirmiştir.

Bu ülkeyi, Türkiye Cumhuriyeti'ni 29 Ekim 1923'te hepimiz birlikte kurduk. 90 yıl boyunca bu cumhuriyet milletimizin her ferdnin emekleriyle yüceldi, bugünlere ulaştı.

Tüm dünyadaki topluluklarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da tabi farklılıklar vardır. Meclisimiz bu farklılıkları gözeterek açılmıştır. Türkiye bugünlere farklılıkları zenginlik olarak değerlendirmekle gelmiştir. Türkiye'nin en büyük zenginliği farklılıkları hoşgörü içerisinde bir arada tutuyor olmasıdır.

Gerek partimiz gerek hükümetimiz olarak farklılıklara saygı duyduk, toplumun bütün kesimlerine eşit mesafede durduk. Her seçim sonrası Başbakanımız tüm Türkiye'nin Başbakanın altını çizerek ifade etmiştir.

Yaşam tarzları bizim için son derece değerlidir, önemlidir, hassastır. Yaşam tarzlarımız nedeniyle ağır baskılar yaşamış kadrolar olarak, kendi yaşadıklarımızı başkalarına yaşatmamak için büyük bir gayret içinde olduk.

Empati kurarak bize oy vermeyen vatandaşlarımızı her zaman anlamaya çalıştık. Kendi yaşam tarzlarımızı öne çıkarmak yerine ortak noktalarda buluşmayı vazifemiz olarak gördük. Toplumla inatlaşacak bir anlayış içinde olmadık.

Herkes bizi taktir etmek zorunda değil. Biz taktir etmeyenlerin de görüşlerine, oy vermeyenlerin de talep ve beklentilerine açağız, duyarlıyız.

Her bir vatandaşımızın sorumluluğu üzerimizdedir.

Demokratik bir kültür içerisinde ifade edilen tüm tepkilere, bütün taleplere sonuna kadar açığız. Yeter ki şiddet olmasın. Yeter ki şiddet, öfke ve nefret bir ifade diline dönüşmesin.

İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda bir yanlış bilgilendirme olsa da vatandaşlarımız meşru,haklı ve makul tepkilerini ortaya koymuşlardır. Bu tepkileri saygıyla karşılıyoruz.

Ancak Gezi Parkı'nda şehri sahiplenme ve çevre duyarlılığı ile başlayan gösteriler malesef bugün çok farklı boyutlara ulaşmıştır.

Burada meşru tepkilerini ortaya koyan vatandaşlarımıza özellikle seslenmek istiyorum. Vatandaşlarımızın masum, demokratik tepkileri illegal, marjinal bazı gruplar tarafından kullanılmakta; insanımıza, şehrimize özellikle de Türkiye ekonomsine, Türkiye'nin uluslararası itibarına zarar verir hale gelmektedir.

Şu ana kadar 244'ü polis, 64'ü gösterici olmak üzere 300'ün üzerinde vatan evladımız yaralanmıştır. Üzülerek ifade ediyorum, malesef Hatay'daki gösteriler sırasında Abdullah Cömer ismindeki vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Hepimiz çok üzgünüz. Ailesine, bütün Hatay halkına, bütün milletimize başsağlığı diliyoruz.

Bu arzu etmediğimiz bir olaydı. Gösterileri bu noktaya getirenlerin olayları sonunda bir ölümle neticelendirmeye çalıştıklarını biliyorduk.

Vicdani bir çevre duyarlılığı ile ortaya çıkan olayların şimdi geldiği son noktayı görmek her vicdan ve akıl sahibi insanın düşünmesi gereken bir sorundur.

Şu ana kadar 110 polisi aracı tahrip edilmiş, 207 sivil araç yakılmış, İlçe binalarına saldırı yaşanmış, ambulanslar taşlanmış, kamu binalarına, özel evlere karşı gayri meşru olaylar meydana getirilmeye çalışılmaktadır.

Çevreci duyarlılığı istismar eden bazı gruplar özellikle Ankara'da kaldırım taşlarını sökmek, otobüsleri kullanılmaz hale getirmek, duraklara, havuzlara fiskiyelere varıncaya kadar, kamu binalarına zarar vermek suretiyle ağır hasar meydana getirmişlerdir. Esnafımız ağır zarar görmüştür. Altın yılını yaşamak beklentisinde olan turizm yara almıştır.

Zarar gören varlıklar AK Parti'nin, hükümetimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının varlıklarıdır.

Çözüm sürecinde silahlar susmuşken, şiddet ortadan kalkmışken, ekonominin önünde sınırsız bir ufuk açılmışken kazanımlarımızın hedefe alınması oldukça düşündürücüdür.

Biz herkesin hükümetiyiz. Bu gösterileri dğru okumak için büyük bir hassasiyet içindeyiz. Biz kendimizi hesaba çekiyoruz. Özeleştirimizi yapıyoruz.

Muhalefet partilerimizin aklı selimi öne çıkarmalarını arzu ediyoruz, bunun gerçekleştiğini görmekten mutluyuz.

MHP'nin olayın başından bu yana tutumunu taktir ediyor, kendilerine teşekkür ediyoruz.
Barış ve Demokrasi Partisi'nin tavrını taktir ediyor, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Şüphesiz CHP Genel Başkanı'nın kamu malına zarar verilmesini tasvip etmediğini beyan etmesi, olayların içinde parti olarak değil, bireysel olarak bulunduğunu ifade ettiği cümlelerine teşekkür ediyoruz.

Ama maalesef pek çok olayda CHP'li vekillerin, il ve ilçe teşkilatlarının Türkiye'deki olaylar içinde kışkırtıcı bir tutumu vardır.

Talep ve arzularını ifade eden vatandaşlarımızın şiddet içeren eylemleri yapanlarla aralarına mesafe koymalarını bekliyoruz.

Başta sendikalarımız olmak üzere, STK'ların gerginliği artıracak değil, düşürecek bir tavır içinde olmalarını, KESK gibi DİSK gibi güçlü örgütlerin toplumsal huzuru bozmayacak şekilde davranmalarını umuyoruz.

Türkiye'de her şey devletimizin kontrolü altındadır. Vatandaşlarımızın da katkısıyla huzur ve güven ortamı çok daha hızlı bir şekilde tesis edilecektir.

Gelişmeleri aklı selim içinde takip eden vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Güvenlik güçlerimize teşekkür ediyorum.

Kaynak: DHA