1. HABERLER

  2. TEKNOLOJİ-BİLİM

  3. Yemek yerken Youtube ya da TikTok izliyorsa dikkat!
Yemek yerken Youtube ya da TikTok izliyorsa dikkat!

Yemek yerken Youtube ya da TikTok izliyorsa dikkat!

Yemek yerken Youtube ya da TikTok izliyorsa dikkat!

A+A-

Dijital bağımlılığın gelecekte bir yaşam tarzına dönüşebileceğine dikkat çeken uzmanlardan peş peşe dikkatli olunması yönünde uyarılar geliyor. Peki dijital bağımlılıkla nasıl mücadele edilmeli? Dijital dünyanın yarattığı yıldızlar günümüzün en büyük reklamcıları mı? Dijital platformlar ülkeler arasında bir kültür savaşına mı dönüştü? Konuyu uzmanlarına sorduk.

Can Şişman / Milliyet.com.tr - Dünya pandemiyle birlikte dijital dönüşümden geçti. Evden çalışma sistemiyle birlikte giderek daha da dijitalleşmenin önem kazandığı bu dönemde artık dijital bağımlılık gibi yeni bir problemimiz de oluştu. Özellikle teknolojiyle büyüyen Z kuşağı için dijital bağımlılık dikkat çeken boyutlara vardı.

Dijital bağımlılığın gelecekte bir yaşam tarzına dönüşebileceğine dikkat çeken uzmanlardan peş peşe dikkatli olunması yönünde uyarılar geliyor. Peki dijital bağımlılıkla nasıl mücadele edilmeli? Dijital dünyanın yarattığı yıldızlar günümüzün en büyük reklamcıları mı? Dijital platformlar ülkeler arasında bir kültür savaşına mı dönüştü? Konuyu Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tunay Kamer ve sosyal medyada 'Dijital Baba' hesabından yaptığı paylaşımlarla tanınan dijital danışman Orhan Toker ile konuştuk.

'SON 12 AYDA YÜZDE 10'DAN FAZLA BÜYÜDÜ'

Doç. Dr. Tunay Kamer, pandeminin ilk günlerindeki eve kapanmalardan ötürü dijital araçların artık hayatımızın merkezinde olmaya başladığını söyledi. "Küresel sosyal medya kullanıcıları 2021'de 424 milyon yeni kullanıcının sosyal medyaya adım atmasıyla son 12 ayda yüzde 10'dan fazla büyümüştür. Bu büyüme günden güne de artıyor" diyen Doç. Dr. Kamer, dijital bağımlılığın yakın gelecekte hem klinik hem sosyolojik hem de politik bir problem olarak toplumsal alanda çok şiddetli bir biçimde kendini göstereceğini vurguladı. Dijital bağımlılığın günden güne arttığını gözlemlediklerini kaydeden Doç. Dr. Kamer, "Özellikle gençlerde kullanım oranında ciddi anlamda bir artış var. Yetişkinlerde de bağımlılık ciddi durumlarda. Yetişkinlerde kripto para borsasını takip etmelerinden dolayı akıllı cihaz kullanım süreleri daha da artıyor" ifadelerini kullandı.

"Ailelerdeki ebeveyn-çocuk bağları arasında kopukluk ne kadar fazlaysa dijital bağımlılık da o kadar fazla oluyor" diyen dijital danışman Orhan Toker de pandemi zamanında çocukları ile iyi ilişkiler geliştiren ailelerin bu tehlikeye karşı iyi korunabildiklerini ancak çocuklarını bir fazlalık gören anne ve babaların çocuklarının dijital bağımlılığın pençesine düştüklerini söyledi. Toker, çocukları bağımlılığa yöneltmeye çalışan faktörlerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekti.

Dijital bağımlılıkla mücadelede bireyler nelere dikkat etmeli? Dijital bağımlılık bireysel olarak başa çıkabileceğimiz bir problem mi? Doç. Dr. Tunay Kamer, dijital platformları birer araç olmaktan çıkartıp amaç haline getirilmemesi yönünde şu uyarılarda bulundu:

 

"Bu konuda çok basit fakat rahatlıkla uygulayabileceğiz davranışlar şunlardır: Kol veya duvar saati kullanmak, akıllı cihazlarımızın ve sosyal medya mecralarının bildirim özelliklerini kapatmak, kullanmadığımız veya az kullandığımız uygulamaların silinmesi, dijital cihazların şarj edilirken kullanılmaması, evlerde oturma odası dışında cihazlar için şarj köşesinin oluşturulması... Evdeki bütün bireyler ortak hareket ederek dijital cihazların kullanımı konusunda kararlar alıp bu kararları uyduklarında bağımlılığın üstesinden daha kolay gelebilirler."

Orhan Toker de teknolojisiz saat ya da teknolojisiz mekanlarla ilk adımın atılabileceğini söyledi. Toker'in önerisi ise şu şekilde: "Örneğin bir aile yemek öncesinde teknolojiden uzak durma kararı alabilir. Yemekten sonra ailedeki her bireyin 1 saatlik bir teknoloji vakti olabilir. Daha sonrasında ise birlikte bir film ya da belgesel izlenebilir. Keza evin içinde de mutfağa, tuvalete ve yatak odalarına telefon ya da tabletle girmeme gibi aile içi kurallar oluşturulabilir. Telefonlarımızdaki ve tabletlerimizdeki dijital sağlık uygulamasındaki sayacı kurarak da günlük kullanım sürelerimizi kontrol altına alabilmemiz mümkün."

YEMEK YERKEN YOUTUBE YA DA TİKTOK İZLİYORSA DİKKAT!

90'larda televizyon başında yemek yiyen çocukların yerini artık Youtube ve TikTokizleyerek yemek yiyen çocuklar aldı. Peki Youtube ve TikTok 'ebeveyn kontrolü' açısından televizyona göre daha mı tehlikeli mi? Youtube ve TikTok erişimiyle çocuklarımızı farkında olmadan büyük bir tehlikenin içine mi atmış oluyoruz? Doç. Dr. Tunay Kamer, bu görüşe katıldığını söyledi. Youtube ve TikTok gibi yeni nesil dijital platformların televizyona göre daha tehlikeli olduğunu belirten Doç. Dr. Kamer, bunun nedenini, "Çünkü televizyonlarda en azından bir içerik denetimi yapılıyor. Ancak sosyal medya mecralarında maalesef hiçbir içerik denetimi bulunmuyor. Burada anahtar kelimeler içerik ve kontrol. Ebeveynler içerik ve kontrol durumunu dengeleyebildiği sürece çocuklar sosyal medyanın olumsuzluklarından daha az etkilenecektir" diyerek açıkladı.

Orhan Toker de Youtube ve TikTok'un aslında sadece yemek yemek için değil çocukları susturucu bir 'emzik' vazifesi gördüğüne dikkat çekti. Toker, "Bu mecralar eşliğinde çocuklara yemek yedirmek gelecekte tehlikeli durumlara yol açıyor. Örneğin Youtube ve TikTok'u gören çocuklarda otomatik olarak yemek yeme isteği doğuyor, bu durum da obezite gibi sağlık problemlerine davetiye çıkartıyor" uyarısında bulundu.

1-232.webp

ERGENLERİ NASIL YÖNLENDİRMEK GEREKİYOR?

Youtube ve TikTok gençler arasında trendleri belirlemede ilk sıralarda yer alıyor. Artık bir şeyin trend olması tamamen bu platformlara bağlı gibi bir tablo var önümüzde. 'Trend olma' ya da 'trendi yakalama' gibi kavramlar özellikle ergenler için büyük öneme sahip. Doç. Dr. Tunay Kamer, gençlerin günümüzde sosyal medya mecralarından beslendiğini ve bu durumu üzüntüyle karşıladığını söyledi. "Bu durum ergenlikle birlikte olunca arkadaşının yaptığının daha fazlasını yaparak kendini gösterme davranışını söz konusu mecralarda yapma eğilimi çok fazla" diyen Doç. Dr. Kamer, bu konuda yapılması gereken en önemli davranışın ebeveyn-çocuk iletişimini pekiştirmek olduğunu söyledi. Doç. Dr. Kamer, "Doğru iletişimle birçok problemin üstesinden gelinebilir" diye konuştu.

Orhan Toker de bu noktada ebeveyn-çocuk ilişkisinin önemine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: 

"Bu çağda ergenlerin bu trendlerden olumsuz etkilenmemesi için onları daha iyi anlayabilmeye, onlarla daha fazla vakit geçirme ihtiyacımız var. Mutlaka önce bizimle vakit geçirmek istemeyeceklerdir. Ancak onlarla ortak zevklerimizi bulup bu şekilde birlikte bir yolculuğa çıkılabilir. Örneğin film izlemeyi seviyorlarsa sinemaya, hayranı oldukları bir şarkıcının konserine hatta atari salonlarına bile birlikte gitmek ve onlara eşlik etmek çok önemli. Bu noktada ebeveynler çocuklarıyla nasıl iletişime geçebileceklerini bilmiyorlarsa çeşitli kitaplardan da yararlanabilir."

'10 YIL İÇİNDE TAMAMEN DEĞİŞTİREBİLİR'

Peki dijital bağımlılık gelecek nesilleri nasıl şekillendirebilir? Örneğin önümüzdeki 10 yıl içinde sosyal hayattaki hangi tip alışkanlıklarımız artık tamamen dijitalleşebilir? Doç. Dr. Tunay Kamer, "Aslında gerçek hayatta ne varsa dijital ortamlarda da bunların hepsi gerçekleşiyor" dedi. Dijital kültürün çok yanlış içeriklerle oluşturulması konusunda dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kamer, "Dijital kültürün birer ürünü olan influencer diye bir gerçeklik var. Fakat bu kişilerin arkasında ciddi ekiplerin olması ve influencer'ların içeriklerini hazırlarken profesyonel destek almaları gerekir" dedi. Doç. Dr. Kamer, canlı yayınlarda dilencilik yapılması ya da hoş olmayan görüntülerin açığa çıkması gibi durumların önüne geçilmesi için profesyonel yardım konusunun büyük bir önem teşkil ettiğini vurguladı.

Orhan Toker de dijital bağımlılığın sosyal hayatımızı derinden etkileyeceğini, özellikle çocukların sosyalleşmesini gelecek 10 yıl içinde kökten değiştirebileceği noktasında uyardı. Toker, "Çocuklar sosyalleşmeyi sadece bilgisayar oyunlarında hatta Metaverse'ün içinde algılayabilir, dışarıya çıkıp temiz hava almak ya da gerçek ortamlarda bir araya gelmek yerine sanal dünyayı tercih edebilir. Keza birçok iş yapma şekli de evden çalışma ile birlikte şimdiden değişmeye başladı ve bu değişim devam edecek. Bizi bekleyen en tehlikeli şey sosyalleşmenin tamamen dijitale kayması ve gerçek sosyal ilişkilerin gitgide azalması durumudur" diye konuştu.

1-233.webp

'UZAK DOĞU ÜLKELERİ ÇOK İYİ BAŞARIYOR'

Dünya genelinde Uzak Doğu ülkelerine özellikle de Güney Kore ve Japonya'ya ilgi sosyal medya mecralarının yaygınlaşmasıyla çok daha fark edilir oldu. Çin merkezli TikTok'ta patlayan K-Pop yıldızları dinlenme rekorları kırıyor, Youtube'da özellikle Güney Koreli Youtuber'lar 'mukbang' adı verilen yemek yeme videolarıyla Uzakdoğu yemeklerinin daha trend haline gelmesini sağlıyor. Dijital dünyanın yarattığı yıldızlar günümüzün en büyük reklamcıları diyebilir miyiz? Doç. Dr. Tunay Kamer, influencer'ların günümüzde birer yıldız haline dönüşmeye başladıklarını, takipçi sayılarına göre içeriklerinde reklam kullanarak ciddi anlamda gelir elde ettiklerini hatırlattı. "Hatta bu kişiler kendilerine ait kültürün de birer elçisi olarak görülüp bu şekilde çalışabiliyorlar" diyen Doç. Dr. Kamer, dijital dünya yıldızlarının yarattığı rüzgârın geçici bir akımdan ibaret olduğunu söyleyerek "Bu sadece modadan ibaret bir durum. Birkaç gün veya hafta sonra hayatımızdan çıkıp gidiyor" diye konuştu. Dijital dünyanın doğası gereği oldukça esnek bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kamer, "Polonyalı sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman'ın deyimiyle 'akışkanlıkların hakim olduğu' bir dünyada yaşıyoruz. Her şey akıyor. Bu öyle bir akış ki herhangi bir sabitliğe ihtiyaç duyulmuyor. Dijital dünya üzerinden oluşturulan bu yapılar bu akışkanlığı o kadar ciddi bir biçimde içselleştiriyor ki her yeni gelişmeye adapte olabiliyorlar" dedi.

Orhan Toker de Çin, Güney Kore ve Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerinin dijital mecraları oldukça etkili bir şekilde kullandıklarına dikkat çekti. "Çin, Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler kendi kültürlerini başka dünya kültürlerine karşı baskın getirmek, bir kültür istilası oluşturabilmek için yoğun çaba sarf ediyor. Amaç, kültürel istilayı tamamladıktan sonra kültürün gereği olan şeyleri özellikle çocuklara ve gençlere pazarlamak. Bunu çok iyi başarıyorlar. Kültür istilasına uğramak istemeyen ülkeler de kendi kültürlerini korumak için onlarla aynı yöntemleri kullanmalılar" dedi.

'BU DURUM TÜRKİYE LEHİNE DEĞİŞEBİLİR'

Şu anda nasıl bir dijital dünyanın içindeyiz? 'Dijital platformlar ülkeler arasında bir kültür savaşına dönüştü' diyebilmek için henüz erken mi yoksa kültür savaşı çoktan başladı mı? Türkiye bu kültür savaşının neresinde kalıyor şu anda? Orhan Toker, dijital platformların günümüzde ülkeler arasında bir kültür savaşına dönüştüğü yorumuna katıldığını söyledi. Çin, Güney Kore ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinin kültür savaşında önde gözüktüklerini belirten Toker, özellikle İskandinav ülkelerinin de bağımlılık yaratıcı bilgisayar oyunlarında başarılı olduklarını söyledi. Toker, "Aynı silahla kendi kültürümüzü korumak için benzer taktikler kullanmamız lazım" diye konuştu.

Doç. Dr. Tunay Kamer de bu kültür savaşının tam olarak bir galibi olmadığı görüşünde. Bunun nedenini, "Çünkü trend olma denilen durum dijital platformlarda fazlasıyla gerçekleşiyor" diye açıklayan Doç. Dr. Kamer, "Ülkemizde dijital teknoloji üretme konusunda biraz geriden gelindiği için maalesef sadece dizilerle bu kültür aktarımını yapabiliyor. Ancak ülkemizde son zamanlarda dikkat çeken yapay zeka çalışmaları, dijital oyun üretimi, teknoloji hamleleri gibi faaliyetlerden dolayı ilerleyen dönemlerde bu durumun Türkiye lehine değişeceğini düşünüyorum" diye konuştu.

Milliyet

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.