1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. ANNESİNE VURAN BİR EVLAT....
ANNESİNE VURAN BİR EVLAT....

ANNESİNE VURAN BİR EVLAT....

60 yaşlarında bir anne… 22 yaşında oğlu....

A+A-
 
Oğlumu kaybetmek istemiyorum

Ülkenin kuzeyinde yaşayan 60 yaşlarında bir anne… 22 yaşında uyuşturucu bağımlısı olan oğlunu kurtarmak için savaşıyor, isyanı ise devletin duyarsızlığına

BANA VURDUĞU DA OLDU AMA O BENİM OĞLUM: Oğlu bonzaiyle tanışan ve kurtulmaya çalışan bir annenin söyledikleri: “Birkaç ay kullanmadığı oluyor ama torbacılar rahat bırakmıyor. Şimdi artık tamamen vazgeçmek istiyor. Çok zor zamanlar geçirdik. Kendi çocuğunuzu çaresiz görüp siz de çaresiz kalıyorsunuz. Aniden gelişen krizler, bağırmalar… Kendini tutamadığında bana vurduğu da oldu ama o benim oğlum, onun daha fazla zehirlenmesini ve ölmesini istemiyorum, onu kaybetmeyi istemiyorum...”

Gençleri hayattan koparan, ölüme kadar sürükleyen sentetik uyuşturucu bonzai, ülkemizde ailelerin hayatını da kâbusa çeviriyor. Bonzai bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılıyor. Bonzai, kullanıcılarında fiziksel hasarın yanı sıra duygusal ve psikolojik çöküntüye sebep oluyor.

Ülkemizde uzmanların verdiği bilgiler, bonzaiyi 15-16 yaşında gençlerin, yoğun şekilde kullanmaya başladıklarını gösteriyor. Yine açıklamalar ilkokul çağında bonzai deneyenlerin sayısının da her geçen gün arttığına işaret ediyor.

Marihuananın etken maddelerinden biri olan ‘kannabinoid’in sentetik çeşidi olan bonzai, son üç- beş yılda yaygınlaşan, kullanım oranı gitgide artan bir madde. Bonzai, laboratuar ortamında üretilmiş bir madde olmasından dolayı son derece ciddi riskleri de beraberinde getiriyor.

Kullanıldığı zaman, tek seferde dahi öldürme tehlikesi var ve ciddi bir şekilde terlemeyle birlikte bazı uyuşturucu maddelerde görülen ‘bad trip’, yani ölüm tribi insanları gerçekten de ölüme götürebilir.

Bir anda gelişen korku, öldüğünü düşünme, halisünasyon görme söz konusu olabiliyor ve bu esnada kalp krizi görülme riski de oldukça yüksek.

“Yatılı tedavi merkezi yok”
Her geçen gün uyuşturucun kullanımının arttığı ülkemizde, devletin ne yazık ki uyuşturucu gerçeğine karşı oluşturduğu bir politikası yok. Gazeteler uyuşturucudan yakalanan gençlerin haberlerine hemen her gün yer verirken ve aileler feryat ederken, KKTC’de halen önlem alınmıyor. En önemlisi de bağımlılarla ilgili bir tedavi ya da iyileştirme merkezinin bulunmaması. Bunun yanında ülkeye uyuşturucu girişini engelleyecek çalışmalar da yapılmıyor. Uyuşturucu bağımlıları zaman zaman akıl hastanesinde akıl hastaları ile beraber barındırılıyor.

Kıbrıs'ın kuzeyinde bir köyde yaşayan 59 yaşındaki bir anne de bonzai bağımlısı oğlu için beş yıldır mücadele ediyor ancak yetkililere sesini duyuramıyor.

Oğlunun, para bulamadığı ya da bonzai almadığı zaman kendisine şiddet uyguladığı bu anne, “Ne olursa olsun, o benim oğlum. O bizi çok seviyor ama o illeti aldığı zaman ya da yokluğunu çektiği zaman istemeden bize de zarar veriyor” dedi.

Oğlunun uyuşturucuyla ilk kez vatani görevini yaptığı zamanlarda tanıştığını belirten anne, devletten duyarlılık bekliyor.

“Pazartesi Sohbetleri”nde bu hafta bonzai bağımlısı bir gencin annesiyle, bu gerçekle nasıl tanıştıklarını, çocuğunun uyuşturucuya nasıl alıştırıldığını, sonrasında neler yaşadıklarını konuştuk.

“Önce psikolojisi bozuldu diye düşünmüştüm”

MUHABİR: Oğlunuz şu an kaç yaşında? Ne zaman başladı uyuşturucu kullanmaya?
ANNE:

Şu anda oğlum 22 yaşında. Biz askerden çıktıktan sonra onun uyuşturucu kullandığını öğrendik. 18 yaşından beri kullanıyor. Bunu ondan dinledik. O benim tek evladım… İlk zamanlar aşırı sinirlenirdi ve evde bir şeyler kırmaya başlardı. O zamanlar askerde psikolojisi bozuldu diye düşünürdüm. Sonradan kendi anlatınca ne olduğunu anladım. Aldık o dönem psikoloğa götürdük, hâlâ da mücadelemiz sürüyor.

“Okuldan kopuşu büyük etken…”

MUHABİR: Neden bu yola girdiğiyle ilgili bir fikriniz var mı?
ANNE: Oğlum çok zeki bir çocuktu. Dersleri çok iyiydi. Ancak bazı sorunları vardı. Bir kopukluk dönemi oldu. Lise 2’ye kadar her şey yolundaydı. Fakat daha sonra bazı sorunlar olduğu için okuldan ayrıldı. Okuldan ayrılmasının nedeninin, öğretmenlerin bu tür çocuklara erişememesi olduğunu düşünüyorum. O dönem ilgili idareye gidip ‘gelin bu tip çocukları kurtaralım’ dedim. O dönem belki de 10 çocuk okuldan atıldı veya eğitimi bıraktı. Rehber hocalar vardı ama daha üst düzeyde yardım istenebilirdi. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Bence en büyük sebeplerden biri bu kopuş oldu…

“Hep sevgi verdik, bu değişmedi”

MUHABİR: İlk öğrendiğinizde tepkiniz nasıl oldu? Nasıl yaklaştınız oğlunuza?
ANNE: Anne baba doğal olarak negatif sürece girer, biz de girdik. Ancak sakin karşıladım ve ona gelip geçici şeyler olduğunu söyledi. Bu tip durumlarda bağırıp çağırsanız da olmuyor. Biz evladımıza hep sevgi verdik, bu süreçte de değişmedi. Tabii bazı aileler hatalar yapar ve çocuklarını tamamen yitirir. İlk öğrendiğimde çok ağladım. Dünyam yıkıldı… O kadar hastalık çektim ama aynı acı değildi. Tek bir çocuk… Her şeyimizi ona adadık.

“Psikologlara götürdük, çok çaba harcadık”

MUHABİR: Ne yaptınız öğrendikten sonra, nasıl bir mücadeleye giriştiniz?
ANNE: Bir dönem ilaç kullandı. Farklı psikologlara götürdük. Anne ve baba olarak bireysel tüm çabamızı ortaya koyduk. Dönem dönem kullanmadığı oldu, ilaçlarını aldığı sürece. Üç beş ay kullanmaz, ben bunu fark ederim. Ancak etrafında satıcılar ve bundan yararlanmak isteyenler var, bu yüzden hep sıfıra dönüyoruz. Zaman zaman ‘ilaç almadan da bunu kesip doktoruma ispatlayabilirim’ diyor. Şimdi ilaç almıyor ve kendi çabasıyla kurtulmaya çalışıyor. Ancak ben tedirgin olduğumda bazen içeceklerine ilaç katarım. Buna mecburum.

“Önce otla başladı, sonra bonzai”

MUHABİR: Siz nasıl fark ettiniz? Kullandığı zaman davranış şeklinde bozulmalar oluyor mu?
ANNE: Bu bonzai dediğimiz şey, alındığında şeker düşmesi yapar ve kişi yemeye hiçbir zaman doyamaz. Onu aldığında görmesem bile yemek şeklinden kullandığını anlarım. Daha önce ilk konuştuğumuzda bana ot kullandığını söylemişti. Bazen cebinde ot parçaları bulurdum. Sonrasında bonzaiyi tanıdı. Buna başlayınca her şey çok kötü oldu. Evde tedirgin ve huzursuz zamanlar yaşanmaya başladı. Vurma, kırma, dökmeler… Para bulamadığında saldırganlaşırdı. Bir ruh hali diğerine uymuyor. Zaman zaman ona yalan söylediğimizi zannediyor. Düşüncelerinde negatiflik oluşur. Çok kötü zamanlarımız oldu…

“Bana vurduğu da oldu, oğlumun ölmesini istemiyorum”

MUHABİR: Kötü zamanlar dediniz… Neler yaşadınız bu süreçte? Bir anne olarak çaresiz kaldığınız anları paylaşır mısınız?
ANNE:
Ben sürekli oğlumla konuşuyorum. Anlattığım gibi 70-80 günden fazla içmediği de oldu. Şimdi artık tamamen vazgeçmek istiyor ve okula yazılma arzusu var. Ben o çabayı görüyorum ama bu yıllar elbette çok zor geçti. Kendi çocuğunuzu çaresiz görüp siz de çaresiz kalıyorsunuz. Aniden gelişen krizler, bağırmalar, bazen bize zarar vermemek için kırıp döktüğü eşyalar. Ve bazen kendini tutamadığında bana da vurduğu oldu. Bunları yaşadığımızda, kendini sokağa atar ama sonrasında gelir özür diler, elimizi öper. Pişman olduğunu söyler ama bonzai ne yazık ki bütün beyin sistemini mahveder. Biz vazgeçebilmesi için de ona yardımcı olmaya çalıştık ve çalışıyoruz. İnsan evladını bırakıp da ölmesini izleyemez. Kendisine verdiğimiz parayı azalttık. Oğlumun daha fazla zehirlenmesini ve ölmesini istemiyorum, onu kaybetmek istemiyorum

“Üniversitelerde satan öğrenciler var”

MUHABİR: Siz, kimlerden alıyor oğlunuz bu maddeleri biliyor musunuz? Polisle bu konuda bağlantınız var mı?

ANNE: Bildiklerim var tabii… Türkiye uyruklu bazı öğrenciler var, onlar satıyor.  Zaten oğlum bana bunu kendi söyledi. İstediği zaman bulmasının ne kadar kolay olduğunu anlattı. Bazı üniversite kampuslarında satıcılar varmış. Bir eğitim yuvasının içinde bu tip kirli işlerin yapılması ne kadar kötü.  Bu benim içimi sızlatıyor. Gençlerimizi kaybediyoruz. Anne babalar mücadele veriyor, emek veriyor, çok yazık… Tabii sadece bunlar değil, başka büyük satıcılar da var.

“Başta ona mutluluk veriyordu”

MUHABİR: Size neler anlattı oğlunuz bonzai ile ilgili? Onu aldığında neler yaşadığından bahsetti mi?

ANNE: Başlarda her şeyin güzel olduğunu, ona vazgeçilmez bir mutluluk verdiğini söyledi. Ancak daha sonra bunun mutluluktan çıktığını. İlk aldığında bonzainin onun her şeyden mutlu kıldığını… Ancak zaman içinde onu almadığında vücudunun ihtiyaç duyduğunu. Damar çekilmeleri yaşadığını anlattı. Bonzaiye bağımlılık yapmaz gibi bakıyor en başta gençler ama sentetik bir madde… Gençlerin çoğu bir veya iki defa tatmıştır bunu ancak bazıları iradesini kullanıp bunu durduramadı. Oğlum bu batağa girdi ve pişman ama asla satıcı olmayı aklından geçirmedi. ‘Benden küçük olanlara bulaşmayanlara uzak durmasını söylüyorum anne’ diyor.

“İhbar ettiğimiz satıcılar var ama çare değil”

MUHABİR: Ne yapılmalı sizce? Sizler gibi birçok aile bugün bu sorunla boğuşuyor…
ANNE: Eğer küçük satıcılar bundan vazgeçerse büyüklerin oyunu bozulur. Büyükler ancak böyle temizlenebilir. Biz buralarda bunları yayanları biliyoruz isim isim… Yakalananlar da var. Biz ihbar ettik bazı satıcıları ve tutuklandılar. Bir hafta içerde kalıp çıktılar…  Bunlar bir dönem cezaevine girip yatarlar ama ondan sonra yine devam ederler. Sonuçta aileye büyük bir yıkım oluyor. Torbacıların çoğu sorunlu çocuklara odaklanmış durumda. Paketine 250-300 TL verirler diye biliyorum. Bazen de daha ucuza verip çocukları bağımlı hale getiriyorlar. Ekonomi bir yana sağlık kayboluyor, ailede huzur kalmıyor.  

“Teknoloji bizi çaresiz kılıyor”

MUHABİR: Çocukları, gençleri bu çağda uyuşturucudan korumak mümkün mü sizce?

ANNE: Şimdiki zamanda cep telefonları ile iletişim kolay. Almasan olmaz… Çocuğunu ne kadar hayattan izole edebilirsin? Esas çaresizliğimiz burada başlıyor. İnternetten onları ne kadar uzak tutabiliriz? Kontrol etme durumu pek olmuyor. Biz polislerle de konuşuruz, anlatırız ama onlar da bir yere kadar çözüm üretiyor. Bazen torbacılar kapının önlerine kadar geliyor. Evin önü olmasa arka sokakta duruyorlar. Sürekli çıkıp kontrol edemezsiniz ki.

“Devletin politikası yok”

MUHABİR: Devlet bu noktada nerede sizce? Uyuşturucu gerçeğinin farkında bir tutum izleniyor mu?
ANNE: En başta devletin bu konuyla ilgili hiçbir politikası yok. Polisin görevi belli; yakalamak ve yasayı uygulamak. Buna ek olarak bu insanlara sahip çıkacak bir dernek yok. Herkes kendi çabasıyla mücadele etmeye çalışır. Ancak bu bir toplum meselesidir. Toplumsal bir kanayan yara var ve devlet bunu görmeli. Girişler çıkışlar kontrol altına alınmalı. Devlet ancak kendi etrafını temizleyebiliyor, gerisini düşünmüyor.

“Rehabilitasyon merkezi olmalı”

MUHABİR: Peki, sizce yatılı tedavi şansı, rehabilitasyon merkezleri olsa, daha kolay olur muydu bu kişilerin kurtuluşları?
ANNE:
Sadece biz değil adada bir sürü Muhabirlı genç, çocuk bu durumda. Ben çocuğumun ne kadar zeki olduğunu biliyorum. Şimdi bu maddeyi alarak beyninde açtığı tahribatı da biliyorum.  Ben onu bu şekilde görmeyi hiç istemezdim. Eskiden Lefkoşa’da Pembe Köşk vardı. Faydasını görenler oldu. Şimdi orası kapalı, devlete ait bir yer yok. Bir rehabilitasyon merkezi olsa ve işinin ehli kişiler orada olsa işimiz çok daha kolay olurdu diye düşünüyorum. Bu kişisel psikologlarla olacak bir şey değil. Bu tip kişilerin yatılı tedavi göreceği bir yer olmalı. En azından bu işi yapmak isteyenler varsa da engellemesinler.

“Toplum dışlayıcı davranıyor”

MUHABİR: Ülkemizde uyuşturucunun bu kadar yaygın olma nedeniyle ilgili düşünceniz nedir? Ailelerin de payı var mı bu gidişatta?

ANNE: Bunu herkes yaşayabilir. Çoğu insan, ‘evladınızı şımarttınız, bakmadınız veya çocuğa çok para verdiniz’ diyebilir, dediler de. Esas sorun şu ki, sorunlu çocuklar, toplum fazlasıyla dışlayıcı davranıyor. Onları sahiplenmiyoruz. Hele de yolu buradan geçen birine bakış açısı daha da değişik oluyor. Bu çocukları kazanmak gerekirken dışlıyoruz. Eğitimde de bunlar yaşanıyor. Çocuğumu okulda dövdüler, kopardılar. Okulda şiddet uygulama çocuklara çok büyük zarar verir. O zaman her türlü suça açık oluyorlar. Bu tür çocukları dışlamamak gerekir. Onlara iş olanağı, mesleki eğitim sağlanması lazım

“İnsan kazanmak kadar güzel bir şey yok”

MUHABİR: Son olarak okuyucularımıza, sizinle aynı hikâyeyi paylaşanlara, devlet yetkililerine bir şeyler söylemek ister misiniz?

ANNE: Bir insanı kazanmak kadar güzel bir şey yok. ‘Bugün kendimi kurtarayım, sen ne yaparsan yap dersek’ hiçbir sorunu aşamayız. Birçok aile ve genç uyuşturucuyla mücadele ediyor. Eğer vurdumduymaz davranırsak bu sorun daha da büyüyecek. Zaten memleket bu yüzden bu hallere gelmedi mi? Herkes bencilce ve çıkarları doğrultusunda yaşadığı için bu hallere geldik. Hükümet edenler de biraz kendi çemberlerinden çıkıp sosyal sorunlara eğilsinler. Kimsenin evladı sokakta bulunmadı. Bugün biz yarın onlar yaşayabilirler aynı şeyleri…

Kıbrıs

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.